Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Tarihi Mekanlarımız
Camiler
43 - Kütahya ilindeki camiler
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Turab" data-source="post: 33546" data-attributes="member: 2"><p><strong>Özbek Camii</strong></p><p>Hamidiye mahallesindedir. Külahlı şişkin taş minaresi ile dikkati çeker. 1699' da Müderris yaylası sırtlarında çadır kuran Özbek aşiretinden İbrahim Ağa tarafından bir çeşme ve sonradan da mescid olarak yapıldığı bilinmektedir. 1946' da onarım görmüştür. 1974' de mihrabı Vedat Çinicioğlu imalatı çinilerle kaplanmıştır. Bugünkü durumunu 18.yy. sonlarındaki onarımdan sonra almıştır</p><p></p><p><strong>Ali Paşa Camii</strong></p><p>Cumhuriyet caddesi üzerinde, Gazi Kemal (Eski Şehreküstü) mahallesinde bulunmaktadır. Kagir, ahşap çatılı, kiremit örtülü, külliye halinde yapılmış olan yapının bugün medrese, sübyan mektebi ile eski şadırvanı ortada yoktur.Ahşap olduğu anlaşılan bu bölümler, yandıktan sonra bir daha ele alınmamış sadece camii bölümü yenilenmiştir. Kareye yakın dikdörtgen plan ile, buna batıdan bitişen ahşap eklerden meydana gelmektedir. Seyyit Süleymanağaoğlu Anadolu valisi Ali Paşa 1796' da yaptırmıştır. Kitabesi yoktur. Caminin çinilerle süslü mavi-beyaz kandil motifli orijinal bir mihrabı vardır. Bugünkü şekli Şeyh Hacı Ömer Efendi' nin öncülüğü ile halkın yardımları ile yüz sene kadar önce yapılmıştır.</p><p></p><p><strong>Mollabey Camii Ve Külliyesi</strong></p><p>Kütahya' da 19.yy. ortalarında yaptırılan en önemli külliye olarak ele alınabilir. Medrese, camii ve kütüphaneden müteşekkildir. Sadettin camii gibi fevkani (üst katı olan) bir yapıdır. Kütahya müftüsü Andız Köylü Abdurrahman Efendinin oğlu olan ve babasından dolayı ''Müftüzade Molla Bey'' olarak tanınan İbrahim Ethem Bey tarafından 1855-1856 tarihinde tamamlanan yapı halen Molla Bey Kur'an kursu ve camii olarak kullanılmaktadır. Kütahya' da külliye yaptırma geleneğinin son halkalarındandır. İbrahim Ethem Bey üç yıl kadar Kütahya kaymakamlığı yapmış, külliyenin minaresini annesi Fadik Hanım adına yaptırmıştır.</p><p></p><p><strong>Ahırardı Camii (Dilsizoğlu Hacı İbrahim Camii)</strong></p><p>Onarım görmüş olmasına (1965) karşın, karakterini korumuş yapılarındandır. ilk şekli ile 1876 öncesinde Osmanoğlu Dilsizoğlu Hacı İbrahim tarafından yaptırılmıştır. 1965 onarımında mihrabı, vaaz kürsüsü ve mihrab duvarı Kütahya çinileriyle kaplanmıştır</p><p></p><p><strong>Çinili Camii</strong></p><p>1973 yılı yapımı olan camii, iki katlı olup içi ve dışı tamamen çinilerle kaplıdır. Orta Asya Türk Mimarisi örnek alınarak yapılan camii, tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapısı ile dikkat çekicidir.</p><p>Kubbenin içi hat sanatı örnekleriyle süslenmiştir. Dünyada ve Türkiye' de bir benzeri olmayan camii, şehrimize pek çok hizmeti geçmiş meşhur Kütahyalı Ressam Ahmet YAKUPOĞLU'nun şehrimizin kültür ve sanat koleksiyonuna kattığı orijinal ve müstesna bir eserdir.</p><p>Atalarımızın bizlere bıraktığı zengin tarihi ve kültürel mirası, bizim de sonraki nesillere ulaştırabilmemiz için, bir yandan da bu örnekte görüldüğü gibi yeni, ancak geçmişin zevk süzgecinden geçmiş şaheser niteliğinde eserler yapılması gereklidir.</p><p>Bu kabil eserlerin çoğalması en büyük temennimizdir.</p><p><strong></strong></p><p><strong>Ulu Camii</strong></p><p>Gazi Kemal mahallesinde Vacidiye medresesi (bugünkü Kütahya Müzesi) ile II.Yakup Çelebi İmaret Mescidi (Eski Vahitpaşa İl Halk Kütüphanesi) arasında yer alır. 45*25 metrelik bir alanı kaplar. Kütahya' nın en geniş iç hacmine sahip tarihi yapısıdır. Avlusuzdur. Tamamen kesme taştan yapılmıştır. İki tam kubbe ve 6 yarım kubbe ile desteklenmektedir. Dikdörtgen biçimlidir.</p><p>Minaresinin kaidesi kesme taş, gövde kısmı tuğladandır. Yapının bugünkü halinde doğu, batı ve kuzeyden olmak üzere üç girişi vardır. Beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Batı tarafındaki bir bölüm 19.yüzyılda örülerek "Vahitpaşa Kütüphanesi" olarak kullanılmıştır. Dikkat çekici keçeli, saraçlı kapı örtüsü vardır.</p><p>Kapılardan girildiğinde iç mekan ayrımı geniş, aydınlık ve ferah bir etkiye sahiptir. Yüksek kaideler üzerine yerleştirilmiş, hafif yivli, antik altı büyük sütun geniş mekanı görmeyecek şekilde iki kubbe ile altı yarım kubbeyi taşımaktadır. Sütun başlıkları sade, üstleri ise yastıklıdır. Kemerler ise koyu kırmızı ve gri olmak üzere iki renkli işlenmiştir. İki tam, altı yarım kubbe yanı sıra köşelerde de dört küçük kubbesi vardır.</p><p></p><p>Caminin ortasında bir şadırvan vardır. Şadırvan üzerine altı küçük sütuna oturtulmuş ahşap tavanlı bir müezzin mahfili vardır. İç mekanın arka kısmının üstü boydan boya mahfilidir. Cami iç mekanında bütün yazı ve istif levhaları ile kalem işleri yoğun bir şekilde kullanılmış olmasına rağmen dağılışları göze batmayan dengeli bir süsleme oluşturmaktadır. Yapının bugünkü sahip olduğu mekan ferahlığı yanında kalem işleri 19.yüzyıl sonunda gerçekleştirilen en başarılı yapılardan biri olarak tanımlanmaktadır. Ancak çiniler diyarının bu muhteşem eserinde mihrabın sağında dört kareden meydana gelmiş kabe tasvirli çini kompozisyonu dışında çini bulunmaması dikkat çekicidir.</p><p></p><p>Ulu Caminin ilk şekli ağaç direkli bir cami olarak Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmaya başlanılmış, Ankara savaşından (1402) sonra oğlu Musa Çelebi tarafından tamamlanmıştır. (1410) Vakıf kayıtlarında camiden Yıldırım Beyazıt Han Camii olarak bahsedilmektedir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi caminin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından tamir edildiğini de belirtmektedir.</p><p>Kanuni, Rodos (1522-1523) ve Irakeyn (1534-1535) seferlerinde bir süre Kütahya' da bulunmuştur. Bu sırada binanın onarımı için seferlere katılmış olan Mimar Sinan' a talimat vermesi mümkündür.</p><p>Bundan sonra da bazı onarımlar geçirmiş olmakla birlikte cami son şeklini 1893' de Sultan II.Aldülhamit Han zamanında almış ve bu son büyük onarım sırasında cami kubbeli olarak yapılmıştır.</p><p>1888' de başlayıp 1893' de bitirilen bu onarımda duvarlar temellere kadar yıkılıp, yeniden kesme taştan yapılmış, Aizanoi (Çavdarhisar)' dan getirilen sütunlar ve mermer plakalar kullanılarak kubbeli şekilde yeniden yapılmıştır.</p><p></p><p>Ulu Camii, bundan başka sonuncusu 1961-1962' de olmak üzere küçük onarımlar da geçirmiş, zaman zaman kurşun kaplamalar değiştirilmiştir.</p><p></p><p><strong>Karagöz Ahmet Paşa Camii Ve Medresesi</strong></p><p>Cumhuriyet Caddesi üzerinde küçük çarşı denilen semttedir. Camii, medrese ve sübyan mektebi ile imaret bir arada planlanmıştır.</p><p>Beylerbeyi ve Anadolu valisi Karagöz Ahmet Paşa 1509 yılında kurduğu vakıfla burada yaptırmaya başladığı camii, medrese, mektep ve imaret bitmeden Şah Kulu isyanında asiler tarafından şehit edilmiştir (1511). Vasiyeti üzerine hanımı, yarım kalan camii, medrese ve mektebi tamamlamış, imaret bitirilememiştir.</p><p>Tamamen kesme taş kaplamalı büyük, tek kubbeli, revaklı son cemaat yeri bulunan, minare gövdesi tuğladan bir yapıdır. Eskiden kiremit çatılı iken sonradan çatı kaldırılarak (1970) onarımda kubbe ortaya çıkarılmış ve kurşunla kaplanmıştır.</p><p></p><p><strong>Küpecik Camii</strong></p><p>Hamidiye mahallesi üzerinde taş köprü civarında, müderris yolu üzerindedir. 1911-1912 yapımı, iki katlı, alt katının eskiden sübyan mektebi olduğu bilinen bir yapıdır. Minarenin kaide kısmında tek çini üstünde Sultan Mehmet Reşat Tuğrası, caminin tavan göbeğinde sekizgen çerçeve içine alınmış dört parçadan meydana gelen çini levha dikkati çeker.</p><p></p><p><strong>Sultan Bağı Mescidi</strong></p><p>Gediz caddesi üzerinde, ara sokak başındadır. 19.yy.'ın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilen yapı, son yıllarda onarım görmüş ve birde taş minare eklenmiştir.</p><p></p><p><strong>Şengül Cami (Celal Efendi Mescidi)</strong></p><p>Börekçiler mahallesinde Şengül Hamamının arkasındadır. Bitişiğinde bir çeşme ve çamaşırlık vardır. Camii girişindeki sundurmada bir sübyan mektebi olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Çeşme duvarlarına kitabe sanılarak şair Pesendinin bir bilmecesi iki parça mermer halinde yerleştirilmiştir.</p><p></p><p>Ammeten gördüm babamdan küçük amma etlice,</p><p>Kaldım aç, hemen çektim yedim lezzetlice,</p><p>Zahida korkma ya sende Rabbinden ruhsatlıca</p><p>Ara bul bahsi hadiste aç gözün dikkatlice.</p><p>Şair Pesendi' ye ait bu bilmecenin cevabını Ak Takke Hoca Efendi bulabilmiştir; "ÇEKİRGE".</p><p>Şengül camiine, haziresinde yatan Molla Celal Efendi' den ötürü "Celal Efendi Mescidi" de denilmiştir. Kare planlı tek kubbeli ve kiremit çatı ile örtülüdür. 16.yy.' ın ilk çeyreğinde yapıldığı tahmin edilmektedir.</p><p></p><p><strong>Yeşil Camii</strong></p><p>Eski hükümet caddesi üzerinde Cumartesi pazarının girişindedir. Kare planlı, tek kubbeli, iki sütuna oturtulmuş kubbeli bir girişi bulunan yapı, kesme taştan onikigen gövdeli, köşklü minaresi ile dikkati çeker. Minare bu şekli ile Kütahya' da tektir. Ana mekanın içi, kubbe kilidinden zemine kadar adeta boş yüzey bırakılmadan ağır bir süsleme ile bezenmiştir. Alçı sıva üzerine kalem işi, yağlıboya, temperra, alçı kabartma malakari, altın yaldız, duvardan gelişen ve çok kollu kristal aplik ve avizeler, mahfilde kasetli, kakmalı bir tavan bulunmaktadır. Önceleri Recep Ağa Mescidi olarak bilinen bu yapının yerine Yahya Paşa genişletip yenileyerek ahşap fevkani bir yapı yaptırmıştır. Bu yapı yanınca 1858' de ahşap olarak tekrar yaptırılmış, sonunda Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşanın önderliği ve ilgisi ile 1905 yılında bugünkü şekli ile yapılmıştır</p><p></p><p><strong>Kaditler Camii</strong></p><p>Lala Hüseyin Paşa caddesi üzerinde, hasır pazarı olarak bilinen bölgede çarşı içinde, üst katı tamamen kagir ve ahşap tavanlı olarak yapılmıştır. Yapının kuzeyinde su tesisleri özelliklerinden olan küçük bir sakahenesi bulunması dikkati çeken geleneksel yapı unsurlarındandır.</p><p></p><p><strong>Bülbül Mescidi(Yakup Çavuş Mescidi)</strong></p><p>Mecidiye mahallesinden Hamidiye mahallesinden geçişte yer almaktadır. Son yıllarda taş bir minare eklenen yapının kitabesi yoktur. 19.yy. başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir.</p><p></p><p><strong>Deve Yatağı Mescidi</strong></p><p>Hamidiye mahallesi Deve Yatağı sokağındadır. Son onarımlarla eski karakterini tamamen kaybetmiş, sonradan yeni bir minare eklenmiş, mihrabı ve duvarların bir kısmı karo çinilerle kaplanmıştır. 19.yy. başlarında yapıldığı sanılmaktadır.</p><p></p><p><strong>Cedid Mescidi (Yeni Mahalle Mescidi)</strong></p><p>Nallı medrese karşısında yer almaktadır. Bugün harap bir haldedir. 1571'de yapıldığı bilinmekle birlikte 19.yy. başlarında yeniden ele alınıp onarılmıştır.</p><p></p><p><strong>Karadonlu Mescidi (Pirler Mahallesi Mescidi)</strong></p><p>Pirler mahallesi, karadonlu sokağı köşesinde Şükrü Şeker evi ile Karadonlu Canbaba türbelerinin karşısındadır. 16.yy. sonralarında aynı yerdeki başka bir mescidin yerine yapılmıştır. 1980'de tamamen onarım görmüş, ahşap Ezan Köşkü yerine betondan yenisi yapılmıştır</p><p></p><p><strong>Ahi Evren Mescidi(Hacı Evren Mescidi)</strong></p><p>Ahi Evren mahallesi cennet sokağındadır. 16.yy. sonlarında yapılan mescid 1917' de yenilenmiş 1956-1957'de onarılarak minare eklenmiştir. Mihrabı eski özelliğini korumuş olup karşı sokakta da bir zikir yeri bulunan Ahi Evren Türbe ve Tekkesi vardır.</p><p></p><p><strong>Molla Halil Mescidi (Kazasker Mescidi)</strong></p><p>16 yy. başlarında yapılan medrese bugün ayak- ta değildir. Sadettin cami köşesinden balıklıya giden yolda, Muvakkithane'nin arkasındaki boşlukta, Pamuk Hanı'nın doğusunda kalmaktaydı. Yeri 20 yll öncesine kadar Kütahya Müftülüğü idi. Halili diye meşhur olan Halil Bin Mahmut Germiyani, İstanbul'da müderrislik yaptıktan sonra Kütahya'ya gelmiş, burada kurduğu Medreseye hamamını da vakf etmiştir. Yapının durumu hakkında da kayıtlarda bilgi yoksa da, avlulu bir medrese olması gerekmektedir .</p><p></p><p><strong>Mevlevihane Dönenler Camii (Ergun Çelebi Zaviyesi)</strong></p><p>Eskiden 'Eski Kapan Altı' denilen yerde Ulu caminin doğusunda; Eydemir hamamı yanındadır. Bu gün Dönenler Camii adıyla anılan Semahane bölümü 1959 yılında vakıflar tarafından onarılarak ibadete açılmıştır Mevlevihane Asitane olarak bilinirdi.</p><p>Hezar Dinari Mescidi çekirdek baz alınarak etrafına semahane, dede hücreleri, meşruta ve kütüphane bina edilmiştir. Semahane, sonradan mescit olarak da kullanılmaya başlanınca Hezar Dinari Mescidi türbe haline getirilmiştir Türbe de Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin torunu Ergun Çelebi ve yakınlarının sandukaları bulunmaktadır. Kütahya, Konya ve Afyon'dan sonra mevlevilik tarikatının üçüncü büyük merkezi olarak bilinir. Mevlana'nın torunu Ergun Çelebi' den başka oğlu Sultan Veled' de Kütahya' yı şereflendiren ve Kütahya'yı gerçekten seven beğenen meşhurlar arasındadır. Sultan Veled Kütahya için:</p><p></p><p></p><p>"Kütahya'da bir ay kalana ne mutlu,</p><p>İki ay kalacak olursanız, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz.</p><p>Kütahya kusursuz bir güzeldir.</p><p>Böyle kusursuz güzele zeval olur mu?</p><p>Ya Rab, bu memlekete kaza-bela verme,</p><p>Cennet Kütahya'nın ya altındadır ya üstünde,</p><p>Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya' ya."</p><p>demiştir. Bu sözleri Mehmed Dumlu Hoca, Feridun Nafiz Uzluk beyden,nakletmiştir. Bu gazel "Divan-ı Sultan Veled" de mevcut olup yayınlanmıştır. Semahanenin kütüphanesi sonradan Vahit Paşa Kütüphanesine devredilmiştir</p><p>İçeride türbeye açılan kemerin sağında "Adli" mahlası ile sultan II.Mahmud' un tuğrası ve iki tane kitabe vardır. Birinci 1812, ikincisi 1841' deki onarımlara ait kitabelerdir. Son onarım tarihi 1959' dur. Dede hücreleri olan kısım bu gün Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından fakirlere yemek dağıtımda aşevi olara kullanılmaktadır. Kütahya mevlevihanesi, Konya ve Afyon' dan sonra erken dönem mevlevihaneleri içinde ve mevlevi dergahlarından 76 zaviye ve 14 asitaneden birisi olarak bilinirdi.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Turab, post: 33546, member: 2"] [B]Özbek Camii[/B] Hamidiye mahallesindedir. Külahlı şişkin taş minaresi ile dikkati çeker. 1699' da Müderris yaylası sırtlarında çadır kuran Özbek aşiretinden İbrahim Ağa tarafından bir çeşme ve sonradan da mescid olarak yapıldığı bilinmektedir. 1946' da onarım görmüştür. 1974' de mihrabı Vedat Çinicioğlu imalatı çinilerle kaplanmıştır. Bugünkü durumunu 18.yy. sonlarındaki onarımdan sonra almıştır [B]Ali Paşa Camii[/B] Cumhuriyet caddesi üzerinde, Gazi Kemal (Eski Şehreküstü) mahallesinde bulunmaktadır. Kagir, ahşap çatılı, kiremit örtülü, külliye halinde yapılmış olan yapının bugün medrese, sübyan mektebi ile eski şadırvanı ortada yoktur.Ahşap olduğu anlaşılan bu bölümler, yandıktan sonra bir daha ele alınmamış sadece camii bölümü yenilenmiştir. Kareye yakın dikdörtgen plan ile, buna batıdan bitişen ahşap eklerden meydana gelmektedir. Seyyit Süleymanağaoğlu Anadolu valisi Ali Paşa 1796' da yaptırmıştır. Kitabesi yoktur. Caminin çinilerle süslü mavi-beyaz kandil motifli orijinal bir mihrabı vardır. Bugünkü şekli Şeyh Hacı Ömer Efendi' nin öncülüğü ile halkın yardımları ile yüz sene kadar önce yapılmıştır. [B]Mollabey Camii Ve Külliyesi[/B] Kütahya' da 19.yy. ortalarında yaptırılan en önemli külliye olarak ele alınabilir. Medrese, camii ve kütüphaneden müteşekkildir. Sadettin camii gibi fevkani (üst katı olan) bir yapıdır. Kütahya müftüsü Andız Köylü Abdurrahman Efendinin oğlu olan ve babasından dolayı ''Müftüzade Molla Bey'' olarak tanınan İbrahim Ethem Bey tarafından 1855-1856 tarihinde tamamlanan yapı halen Molla Bey Kur'an kursu ve camii olarak kullanılmaktadır. Kütahya' da külliye yaptırma geleneğinin son halkalarındandır. İbrahim Ethem Bey üç yıl kadar Kütahya kaymakamlığı yapmış, külliyenin minaresini annesi Fadik Hanım adına yaptırmıştır. [B]Ahırardı Camii (Dilsizoğlu Hacı İbrahim Camii)[/B] Onarım görmüş olmasına (1965) karşın, karakterini korumuş yapılarındandır. ilk şekli ile 1876 öncesinde Osmanoğlu Dilsizoğlu Hacı İbrahim tarafından yaptırılmıştır. 1965 onarımında mihrabı, vaaz kürsüsü ve mihrab duvarı Kütahya çinileriyle kaplanmıştır [B]Çinili Camii[/B] 1973 yılı yapımı olan camii, iki katlı olup içi ve dışı tamamen çinilerle kaplıdır. Orta Asya Türk Mimarisi örnek alınarak yapılan camii, tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapısı ile dikkat çekicidir. Kubbenin içi hat sanatı örnekleriyle süslenmiştir. Dünyada ve Türkiye' de bir benzeri olmayan camii, şehrimize pek çok hizmeti geçmiş meşhur Kütahyalı Ressam Ahmet YAKUPOĞLU'nun şehrimizin kültür ve sanat koleksiyonuna kattığı orijinal ve müstesna bir eserdir. Atalarımızın bizlere bıraktığı zengin tarihi ve kültürel mirası, bizim de sonraki nesillere ulaştırabilmemiz için, bir yandan da bu örnekte görüldüğü gibi yeni, ancak geçmişin zevk süzgecinden geçmiş şaheser niteliğinde eserler yapılması gereklidir. Bu kabil eserlerin çoğalması en büyük temennimizdir. [B] Ulu Camii[/B] Gazi Kemal mahallesinde Vacidiye medresesi (bugünkü Kütahya Müzesi) ile II.Yakup Çelebi İmaret Mescidi (Eski Vahitpaşa İl Halk Kütüphanesi) arasında yer alır. 45*25 metrelik bir alanı kaplar. Kütahya' nın en geniş iç hacmine sahip tarihi yapısıdır. Avlusuzdur. Tamamen kesme taştan yapılmıştır. İki tam kubbe ve 6 yarım kubbe ile desteklenmektedir. Dikdörtgen biçimlidir. Minaresinin kaidesi kesme taş, gövde kısmı tuğladandır. Yapının bugünkü halinde doğu, batı ve kuzeyden olmak üzere üç girişi vardır. Beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Batı tarafındaki bir bölüm 19.yüzyılda örülerek "Vahitpaşa Kütüphanesi" olarak kullanılmıştır. Dikkat çekici keçeli, saraçlı kapı örtüsü vardır. Kapılardan girildiğinde iç mekan ayrımı geniş, aydınlık ve ferah bir etkiye sahiptir. Yüksek kaideler üzerine yerleştirilmiş, hafif yivli, antik altı büyük sütun geniş mekanı görmeyecek şekilde iki kubbe ile altı yarım kubbeyi taşımaktadır. Sütun başlıkları sade, üstleri ise yastıklıdır. Kemerler ise koyu kırmızı ve gri olmak üzere iki renkli işlenmiştir. İki tam, altı yarım kubbe yanı sıra köşelerde de dört küçük kubbesi vardır. Caminin ortasında bir şadırvan vardır. Şadırvan üzerine altı küçük sütuna oturtulmuş ahşap tavanlı bir müezzin mahfili vardır. İç mekanın arka kısmının üstü boydan boya mahfilidir. Cami iç mekanında bütün yazı ve istif levhaları ile kalem işleri yoğun bir şekilde kullanılmış olmasına rağmen dağılışları göze batmayan dengeli bir süsleme oluşturmaktadır. Yapının bugünkü sahip olduğu mekan ferahlığı yanında kalem işleri 19.yüzyıl sonunda gerçekleştirilen en başarılı yapılardan biri olarak tanımlanmaktadır. Ancak çiniler diyarının bu muhteşem eserinde mihrabın sağında dört kareden meydana gelmiş kabe tasvirli çini kompozisyonu dışında çini bulunmaması dikkat çekicidir. Ulu Caminin ilk şekli ağaç direkli bir cami olarak Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmaya başlanılmış, Ankara savaşından (1402) sonra oğlu Musa Çelebi tarafından tamamlanmıştır. (1410) Vakıf kayıtlarında camiden Yıldırım Beyazıt Han Camii olarak bahsedilmektedir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi caminin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından tamir edildiğini de belirtmektedir. Kanuni, Rodos (1522-1523) ve Irakeyn (1534-1535) seferlerinde bir süre Kütahya' da bulunmuştur. Bu sırada binanın onarımı için seferlere katılmış olan Mimar Sinan' a talimat vermesi mümkündür. Bundan sonra da bazı onarımlar geçirmiş olmakla birlikte cami son şeklini 1893' de Sultan II.Aldülhamit Han zamanında almış ve bu son büyük onarım sırasında cami kubbeli olarak yapılmıştır. 1888' de başlayıp 1893' de bitirilen bu onarımda duvarlar temellere kadar yıkılıp, yeniden kesme taştan yapılmış, Aizanoi (Çavdarhisar)' dan getirilen sütunlar ve mermer plakalar kullanılarak kubbeli şekilde yeniden yapılmıştır. Ulu Camii, bundan başka sonuncusu 1961-1962' de olmak üzere küçük onarımlar da geçirmiş, zaman zaman kurşun kaplamalar değiştirilmiştir. [B]Karagöz Ahmet Paşa Camii Ve Medresesi[/B] Cumhuriyet Caddesi üzerinde küçük çarşı denilen semttedir. Camii, medrese ve sübyan mektebi ile imaret bir arada planlanmıştır. Beylerbeyi ve Anadolu valisi Karagöz Ahmet Paşa 1509 yılında kurduğu vakıfla burada yaptırmaya başladığı camii, medrese, mektep ve imaret bitmeden Şah Kulu isyanında asiler tarafından şehit edilmiştir (1511). Vasiyeti üzerine hanımı, yarım kalan camii, medrese ve mektebi tamamlamış, imaret bitirilememiştir. Tamamen kesme taş kaplamalı büyük, tek kubbeli, revaklı son cemaat yeri bulunan, minare gövdesi tuğladan bir yapıdır. Eskiden kiremit çatılı iken sonradan çatı kaldırılarak (1970) onarımda kubbe ortaya çıkarılmış ve kurşunla kaplanmıştır. [B]Küpecik Camii[/B] Hamidiye mahallesi üzerinde taş köprü civarında, müderris yolu üzerindedir. 1911-1912 yapımı, iki katlı, alt katının eskiden sübyan mektebi olduğu bilinen bir yapıdır. Minarenin kaide kısmında tek çini üstünde Sultan Mehmet Reşat Tuğrası, caminin tavan göbeğinde sekizgen çerçeve içine alınmış dört parçadan meydana gelen çini levha dikkati çeker. [B]Sultan Bağı Mescidi[/B] Gediz caddesi üzerinde, ara sokak başındadır. 19.yy.'ın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilen yapı, son yıllarda onarım görmüş ve birde taş minare eklenmiştir. [B]Şengül Cami (Celal Efendi Mescidi)[/B] Börekçiler mahallesinde Şengül Hamamının arkasındadır. Bitişiğinde bir çeşme ve çamaşırlık vardır. Camii girişindeki sundurmada bir sübyan mektebi olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Çeşme duvarlarına kitabe sanılarak şair Pesendinin bir bilmecesi iki parça mermer halinde yerleştirilmiştir. Ammeten gördüm babamdan küçük amma etlice, Kaldım aç, hemen çektim yedim lezzetlice, Zahida korkma ya sende Rabbinden ruhsatlıca Ara bul bahsi hadiste aç gözün dikkatlice. Şair Pesendi' ye ait bu bilmecenin cevabını Ak Takke Hoca Efendi bulabilmiştir; "ÇEKİRGE". Şengül camiine, haziresinde yatan Molla Celal Efendi' den ötürü "Celal Efendi Mescidi" de denilmiştir. Kare planlı tek kubbeli ve kiremit çatı ile örtülüdür. 16.yy.' ın ilk çeyreğinde yapıldığı tahmin edilmektedir. [B]Yeşil Camii[/B] Eski hükümet caddesi üzerinde Cumartesi pazarının girişindedir. Kare planlı, tek kubbeli, iki sütuna oturtulmuş kubbeli bir girişi bulunan yapı, kesme taştan onikigen gövdeli, köşklü minaresi ile dikkati çeker. Minare bu şekli ile Kütahya' da tektir. Ana mekanın içi, kubbe kilidinden zemine kadar adeta boş yüzey bırakılmadan ağır bir süsleme ile bezenmiştir. Alçı sıva üzerine kalem işi, yağlıboya, temperra, alçı kabartma malakari, altın yaldız, duvardan gelişen ve çok kollu kristal aplik ve avizeler, mahfilde kasetli, kakmalı bir tavan bulunmaktadır. Önceleri Recep Ağa Mescidi olarak bilinen bu yapının yerine Yahya Paşa genişletip yenileyerek ahşap fevkani bir yapı yaptırmıştır. Bu yapı yanınca 1858' de ahşap olarak tekrar yaptırılmış, sonunda Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşanın önderliği ve ilgisi ile 1905 yılında bugünkü şekli ile yapılmıştır [B]Kaditler Camii[/B] Lala Hüseyin Paşa caddesi üzerinde, hasır pazarı olarak bilinen bölgede çarşı içinde, üst katı tamamen kagir ve ahşap tavanlı olarak yapılmıştır. Yapının kuzeyinde su tesisleri özelliklerinden olan küçük bir sakahenesi bulunması dikkati çeken geleneksel yapı unsurlarındandır. [B]Bülbül Mescidi(Yakup Çavuş Mescidi)[/B] Mecidiye mahallesinden Hamidiye mahallesinden geçişte yer almaktadır. Son yıllarda taş bir minare eklenen yapının kitabesi yoktur. 19.yy. başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. [B]Deve Yatağı Mescidi[/B] Hamidiye mahallesi Deve Yatağı sokağındadır. Son onarımlarla eski karakterini tamamen kaybetmiş, sonradan yeni bir minare eklenmiş, mihrabı ve duvarların bir kısmı karo çinilerle kaplanmıştır. 19.yy. başlarında yapıldığı sanılmaktadır. [B]Cedid Mescidi (Yeni Mahalle Mescidi)[/B] Nallı medrese karşısında yer almaktadır. Bugün harap bir haldedir. 1571'de yapıldığı bilinmekle birlikte 19.yy. başlarında yeniden ele alınıp onarılmıştır. [B]Karadonlu Mescidi (Pirler Mahallesi Mescidi)[/B] Pirler mahallesi, karadonlu sokağı köşesinde Şükrü Şeker evi ile Karadonlu Canbaba türbelerinin karşısındadır. 16.yy. sonralarında aynı yerdeki başka bir mescidin yerine yapılmıştır. 1980'de tamamen onarım görmüş, ahşap Ezan Köşkü yerine betondan yenisi yapılmıştır [B]Ahi Evren Mescidi(Hacı Evren Mescidi)[/B] Ahi Evren mahallesi cennet sokağındadır. 16.yy. sonlarında yapılan mescid 1917' de yenilenmiş 1956-1957'de onarılarak minare eklenmiştir. Mihrabı eski özelliğini korumuş olup karşı sokakta da bir zikir yeri bulunan Ahi Evren Türbe ve Tekkesi vardır. [B]Molla Halil Mescidi (Kazasker Mescidi)[/B] 16 yy. başlarında yapılan medrese bugün ayak- ta değildir. Sadettin cami köşesinden balıklıya giden yolda, Muvakkithane'nin arkasındaki boşlukta, Pamuk Hanı'nın doğusunda kalmaktaydı. Yeri 20 yll öncesine kadar Kütahya Müftülüğü idi. Halili diye meşhur olan Halil Bin Mahmut Germiyani, İstanbul'da müderrislik yaptıktan sonra Kütahya'ya gelmiş, burada kurduğu Medreseye hamamını da vakf etmiştir. Yapının durumu hakkında da kayıtlarda bilgi yoksa da, avlulu bir medrese olması gerekmektedir . [B]Mevlevihane Dönenler Camii (Ergun Çelebi Zaviyesi)[/B] Eskiden 'Eski Kapan Altı' denilen yerde Ulu caminin doğusunda; Eydemir hamamı yanındadır. Bu gün Dönenler Camii adıyla anılan Semahane bölümü 1959 yılında vakıflar tarafından onarılarak ibadete açılmıştır Mevlevihane Asitane olarak bilinirdi. Hezar Dinari Mescidi çekirdek baz alınarak etrafına semahane, dede hücreleri, meşruta ve kütüphane bina edilmiştir. Semahane, sonradan mescit olarak da kullanılmaya başlanınca Hezar Dinari Mescidi türbe haline getirilmiştir Türbe de Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin torunu Ergun Çelebi ve yakınlarının sandukaları bulunmaktadır. Kütahya, Konya ve Afyon'dan sonra mevlevilik tarikatının üçüncü büyük merkezi olarak bilinir. Mevlana'nın torunu Ergun Çelebi' den başka oğlu Sultan Veled' de Kütahya' yı şereflendiren ve Kütahya'yı gerçekten seven beğenen meşhurlar arasındadır. Sultan Veled Kütahya için: "Kütahya'da bir ay kalana ne mutlu, İki ay kalacak olursanız, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz. Kütahya kusursuz bir güzeldir. Böyle kusursuz güzele zeval olur mu? Ya Rab, bu memlekete kaza-bela verme, Cennet Kütahya'nın ya altındadır ya üstünde, Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya' ya." demiştir. Bu sözleri Mehmed Dumlu Hoca, Feridun Nafiz Uzluk beyden,nakletmiştir. Bu gazel "Divan-ı Sultan Veled" de mevcut olup yayınlanmıştır. Semahanenin kütüphanesi sonradan Vahit Paşa Kütüphanesine devredilmiştir İçeride türbeye açılan kemerin sağında "Adli" mahlası ile sultan II.Mahmud' un tuğrası ve iki tane kitabe vardır. Birinci 1812, ikincisi 1841' deki onarımlara ait kitabelerdir. Son onarım tarihi 1959' dur. Dede hücreleri olan kısım bu gün Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından fakirlere yemek dağıtımda aşevi olara kullanılmaktadır. Kütahya mevlevihanesi, Konya ve Afyon' dan sonra erken dönem mevlevihaneleri içinde ve mevlevi dergahlarından 76 zaviye ve 14 asitaneden birisi olarak bilinirdi. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Tarihi Mekanlarımız
Camiler
43 - Kütahya ilindeki camiler
Üst
Alt