Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Allah (c.c)
ALLAH C.C'nün ZATİ SIFATLARI
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="omer_ömer" data-source="post: 111215" data-attributes="member: 15295"><p>Bilmiyorum, en başından beri paylaştıklarımı okudunuz mu.? Yoksa, bir kısım ifadelerimde noksanlık gördüğünüz için mi cevap yazma, eleştiri zorunluluğu hissediyorsunuz.?</p><p></p><p>Hz. Allah, Zatı olarak baş gözü ile görülemez..! Çünkü insan buna muktedir yaratılmamıştır. Ahiret için de aynı ifadeler geçerlidir. Allah c.c baş gözü ile görülmeyecek, rahmeti, lütuf ve ihsanı, izzet ve ikramı ile, sadece anlaşılabilecektir. Hz. Allah 'ın lutfettiği ölçüde, dilediği kadarını.. </p><p></p><p>İşitmek, görmek, tatmak, hissetmek..! Bu duyuların hiç birisi de bilmek için tek başına yeterli değildir. Hz. Allah 'ı, fiili ve subuti sıfatları olarak müşahede edebilmek gerekir. </p><p></p><p>Beş duyu ile hissettiğiniz her şey, o şeyi bilmek, o şeyi görmek olarak ifade edilir. İşitmek, görmektir. Hissetmek, görmektir. Tatmak, görmektir. Koku almak, görmektir. Hz. Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir ve sadece beş duyu, Allah 'ı bilmede yeterli değildir. Onun için subuti ve fiili sıfatlarını müşahede edebilmek gerekir. Bilmek, işin madde boyutundan kurtulup, mana boyutu ile mümkün olabilir. </p><p></p><p>Hz. Allah bu bilişi insanoğluna bahşetmiştir ve kişinin sayü gayretine bırakmıştır. Çünkü, ''<strong>bilinmekliğimi murad ettim</strong>'' buyuran Hz. Allah, her kulunu inanmak üzere var etmiş, hiç bir inanca sahip olmama lüksü insanlığa verilmemiştir. Her bir yaratılmış, inanmamak diye adlandırılmış olsa dahi, ifade olarak karşılığı, <strong><span style="color: rgb(41, 105, 176)">inanmamaya</span></strong> <strong>inanmaktır</strong>. </p><p></p><p>''<strong>Nefsini bilen, Rabbını bilir</strong>''.! Nefsini bilmeyen, nefsini tanımayan insan, Allah 'ı bildiğini iddia edemez. Sadece varlığını kabul ettiği bir Yaratıcı inancına sahiptir. </p><p></p><p>Çelişki nakillerde değil, bizim anlayışımızda.. Kelime'i Tevhid 'i geçip, Lafza'i Celal, bunu da geçip Hu esması ile görmek gerekir. </p><p></p><p>Yani, Hz. Allah 'ın varlığını kabul etmiş (<strong>Kelime'i Tevhid</strong>) ve O 'ndan başka ilah olmadığına inanmış, (<strong>Lafza'i Celal</strong>) yalnız ve yalnız Allah inancı ile donanmış ve her zerrede <strong>O </strong>'nun varlığını müşahede etmiş, (<strong>Hu</strong>) esması ile en donanımlı hale gelinir. Böyle olunduğunda, taklidi iman, tahkike dönüşmüş demektir. </p><p></p><p>Kul, imanın esaslarını sayamaya bilir ancak, emredildiği gibi yaşantısı var ise kazançlıdır. Yani, guslün farzını, abdestin farzlarını, içindekiler, dışındakiler olarak, elli dört farzı, tek tek sayamaz, ancak, yaşantısında tatbik edip uyguluyorsa, saymasına gerek yoktur. Sırat'ı müstakim üzere demektir. Yalnız, Allah 'ı bilmek olarak ifade edilemez. </p><p></p><p>Tahkiki iman, kime göre tahkiki iman.? Hz. Allah, ''<strong>bilinmekliğimi murad ettim</strong>'' buyuruyor ve siz bu bilişten beri iseniz..! Peygamberimiz efendimizin, ''<strong>nefsini bilen, Rabını bilir</strong>'' hitabına uzaksanız, tahkiki iman sahibi olmuş sayılır mısınız.? Taklitten öte geçemez. </p><p></p><p>Ledün ilmi, Hz. Allah 'ın ilmidir. Falanın, filanın şahsına ait bir ilim değil. Bu ilimden bahsetmemdeki kasıt, alemlerdeki her bir hadisenin, hiç birisinin de kendi başına tecelli etmediğini, her bir zuhuratın Hz. Allah 'ın ilim ve iradesinin tecellisi, taktiri, tertibi ve tanzimi olduğunu vurgulamaktır. </p><p></p><p>Bizler, Hz. Allah 'ın her hadisede taktir ettiği, sebep ve vesilelere takılı kalıp, gerçek manada, güç, kuvvet, kudretin, Allah 'tan olduğu bilincinden uzağız. Ecel ve ölümü sebeplere bağlayıp, tansiyon, şeker, kalp krizi, trafik kazası, beyin kanaması gibi sebepleri geçerli görüyoruz. Satırlar, bunca meseleyi yazmaya müsait değil. Ana başlıkları ile ifade etmem yeterli olacaktır diye düşünüyorum. </p><p></p><p>Mülk Allah 'ındır deyip, her bir şeyin sahibi, kendimizi görmemiz gibi.. Mülk<strong> O</strong> 'nun ise, bize ait bir şey yok demektir. Ne mal, ne mülk, ne de can bize ait değildir, emaneten verilmiş, tekrar iadesi istenmiştir. </p><p></p><p><strong>Rab</strong>, abd olmaz, abd, <strong>Rab</strong> olmaz, </p><p></p><p>''Sonra ona biçim verdi, ona<strong> kendi ruhundan üfledi</strong>. Ve sizin için <strong>kulak</strong>lar, <strong>göz</strong>ler ve <strong>gönül</strong>ler yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.!</p><p>(<strong>Secde suresi 9</strong>)</p><p></p><p>Bir naçizane tavsiye de benden size. Bu ayet üzerinde biraz düşünce, biraz tefekkür size iyi gelecektir.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="omer_ömer, post: 111215, member: 15295"] Bilmiyorum, en başından beri paylaştıklarımı okudunuz mu.? Yoksa, bir kısım ifadelerimde noksanlık gördüğünüz için mi cevap yazma, eleştiri zorunluluğu hissediyorsunuz.? Hz. Allah, Zatı olarak baş gözü ile görülemez..! Çünkü insan buna muktedir yaratılmamıştır. Ahiret için de aynı ifadeler geçerlidir. Allah c.c baş gözü ile görülmeyecek, rahmeti, lütuf ve ihsanı, izzet ve ikramı ile, sadece anlaşılabilecektir. Hz. Allah 'ın lutfettiği ölçüde, dilediği kadarını.. İşitmek, görmek, tatmak, hissetmek..! Bu duyuların hiç birisi de bilmek için tek başına yeterli değildir. Hz. Allah 'ı, fiili ve subuti sıfatları olarak müşahede edebilmek gerekir. Beş duyu ile hissettiğiniz her şey, o şeyi bilmek, o şeyi görmek olarak ifade edilir. İşitmek, görmektir. Hissetmek, görmektir. Tatmak, görmektir. Koku almak, görmektir. Hz. Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir ve sadece beş duyu, Allah 'ı bilmede yeterli değildir. Onun için subuti ve fiili sıfatlarını müşahede edebilmek gerekir. Bilmek, işin madde boyutundan kurtulup, mana boyutu ile mümkün olabilir. Hz. Allah bu bilişi insanoğluna bahşetmiştir ve kişinin sayü gayretine bırakmıştır. Çünkü, ''[B]bilinmekliğimi murad ettim[/B]'' buyuran Hz. Allah, her kulunu inanmak üzere var etmiş, hiç bir inanca sahip olmama lüksü insanlığa verilmemiştir. Her bir yaratılmış, inanmamak diye adlandırılmış olsa dahi, ifade olarak karşılığı, [B][COLOR=rgb(41, 105, 176)]inanmamaya[/COLOR][/B][COLOR=rgb(41, 105, 176)] [/COLOR][B]inanmaktır[/B]. ''[B]Nefsini bilen, Rabbını bilir[/B]''.! Nefsini bilmeyen, nefsini tanımayan insan, Allah 'ı bildiğini iddia edemez. Sadece varlığını kabul ettiği bir Yaratıcı inancına sahiptir. Çelişki nakillerde değil, bizim anlayışımızda.. Kelime'i Tevhid 'i geçip, Lafza'i Celal, bunu da geçip Hu esması ile görmek gerekir. Yani, Hz. Allah 'ın varlığını kabul etmiş ([B]Kelime'i Tevhid[/B]) ve O 'ndan başka ilah olmadığına inanmış, ([B]Lafza'i Celal[/B]) yalnız ve yalnız Allah inancı ile donanmış ve her zerrede [B]O [/B]'nun varlığını müşahede etmiş, ([B]Hu[/B]) esması ile en donanımlı hale gelinir. Böyle olunduğunda, taklidi iman, tahkike dönüşmüş demektir. Kul, imanın esaslarını sayamaya bilir ancak, emredildiği gibi yaşantısı var ise kazançlıdır. Yani, guslün farzını, abdestin farzlarını, içindekiler, dışındakiler olarak, elli dört farzı, tek tek sayamaz, ancak, yaşantısında tatbik edip uyguluyorsa, saymasına gerek yoktur. Sırat'ı müstakim üzere demektir. Yalnız, Allah 'ı bilmek olarak ifade edilemez. Tahkiki iman, kime göre tahkiki iman.? Hz. Allah, ''[B]bilinmekliğimi murad ettim[/B]'' buyuruyor ve siz bu bilişten beri iseniz..! Peygamberimiz efendimizin, ''[B]nefsini bilen, Rabını bilir[/B]'' hitabına uzaksanız, tahkiki iman sahibi olmuş sayılır mısınız.? Taklitten öte geçemez. Ledün ilmi, Hz. Allah 'ın ilmidir. Falanın, filanın şahsına ait bir ilim değil. Bu ilimden bahsetmemdeki kasıt, alemlerdeki her bir hadisenin, hiç birisinin de kendi başına tecelli etmediğini, her bir zuhuratın Hz. Allah 'ın ilim ve iradesinin tecellisi, taktiri, tertibi ve tanzimi olduğunu vurgulamaktır. Bizler, Hz. Allah 'ın her hadisede taktir ettiği, sebep ve vesilelere takılı kalıp, gerçek manada, güç, kuvvet, kudretin, Allah 'tan olduğu bilincinden uzağız. Ecel ve ölümü sebeplere bağlayıp, tansiyon, şeker, kalp krizi, trafik kazası, beyin kanaması gibi sebepleri geçerli görüyoruz. Satırlar, bunca meseleyi yazmaya müsait değil. Ana başlıkları ile ifade etmem yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Mülk Allah 'ındır deyip, her bir şeyin sahibi, kendimizi görmemiz gibi.. Mülk[B] O[/B] 'nun ise, bize ait bir şey yok demektir. Ne mal, ne mülk, ne de can bize ait değildir, emaneten verilmiş, tekrar iadesi istenmiştir. [B]Rab[/B], abd olmaz, abd, [B]Rab[/B] olmaz, ''Sonra ona biçim verdi, ona[B] kendi ruhundan üfledi[/B]. Ve sizin için [B]kulak[/B]lar, [B]göz[/B]ler ve [B]gönül[/B]ler yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.! ([B]Secde suresi 9[/B]) Bir naçizane tavsiye de benden size. Bu ayet üzerinde biraz düşünce, biraz tefekkür size iyi gelecektir. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün 3 rekat olan son namazı nedir?
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Allah (c.c)
ALLAH C.C'nün ZATİ SIFATLARI
Üst
Alt