- Katılım
- 6 Nisan 2014
- Mesajlar
- 47
- Tepkime puanı
- 0
Peygamberimiz bir hadisinde altmış yaşından sonra hakikati göremeyenin bahanesi kalmadığını bildirmiştir.
Zamanımız için bu yaşın bir hayli geç olduğu kanaati taşıdığımızdan diyoruz ki kırklı yaşlarda hala hakikati göremeyen Müslümanlar için kaybedilen çok şey vardır.
Kırklı yaşlar gerçekten saçların beyazlaması ile birlikte insana bir olgunluk hissi veren ve hayata daha başka bir gözle bakmaya imkan sağlayan yaşlardır. Bir sabah uyandığınızda siz artık o eski siz değilsinizdir ve değerleriniz, öncelikleriniz hep değişmiştir.
Hayatınız o yaşlardan sonra günlük koşturmacalar ile dolmaz, yaşadığınız heyecanlar size yetmez ve duyduğunuz aşklar kalbinizi tatmin edemez hale gelir. O yaşlarda hırs ve arzuların frenlendiğini, para tutkusunun yerini başka değerlere bıraktığını hemen herkes gözlemiştir.
İstisnalar olsa da kırklı yaşlar tecrübe dediğimiz birikimlerin bir sabah bizi ikaz ettiği ve değiştirdiği yaşlardır.
Eskilerin deyimiyle kırkından sonra hala iflah olmayanın ve azmaya devam edenin ise terbiyesi kolay kolay mümkün değildir.
Hayatın bize sundukları, bir gün önce yaşadıklarımız aynıyken değişen nedir ki biz artık o eski biz değiliz? Bu sorunun cevabı çok net olmasa da sanki bir tür ilhamdır ve bu ilham bize eski hataların tekrarlanmamasını, yanlışların peşinden gidilmemesi gerektiğini, doğru yolu, doğru yapılması gerekenleri öğretir, hatırlatır ve hatta zorlar.
O sabahı yaşadıktan sonra aslen ta en baştan olması gereken gibi hırs ve para yerine huzur ve sevgi peşinde koşar, biriktirmek yerine paylaşmayı yeğler, kırmak yerine yapıcı olmaya gayret ederiz. Artık birilerini örnek almak yerine örnek biz oluruz ve bu örneğe layık yaşamaya gayret ederiz.
Bu uyanma, emeklilikle, torun sahibi olmakla veya bir hastalığın hemen ardından gerçekleşir. O saatten sonra ise artık açgözlülüğümüz yerini kanaate, hırsımız tevazuya, şehvetimiz kontrollü isteklere bırakır.
Nefsimiz o sabahtan itibaren bizi eski çılgınlık ve hatalara kışkırtmaya ikna etmek için çok daha fazla çalışmak zorundadır. Gözümüz ve elimiz harama uzanmak için bizi daha fazla zorlamalıdır.
O yaştan sonra ayaklarımız kedi ve köpeklere tekme atamaz, yerlere tüküremez, yoldaki taşları kenara çekmeden yandan geçemez hale gelir.
Bu yaş ister rüya, ister ilham yoluyla olsun bizi bir nevi terbiye ve ıslah eden yaştır ki o yaşa kadar yaşadığımız hayattan farklı bir benlik olur, gerçeği görür, adeta uyanırız.
Gençlerin yazık ki bu şansı yakalaması için yaklaşık yirmi yıl daha boş hevesler içinde koşması lazım gelir ki daha fazla hata ve günah işlememek için gençken yapabilecekleri en iyi şey bu olgunluğa erişenlerin tecrübelerini kendilerine uygulamaya çalışmaktır.
Yani gençler büyüklerin tecrübelerine, öğretilerine kulak vermeli, kendi aralarında icat ettikleri sahte/moda gerçekler ile medyanın empoze ettiği kafir tecrübeleri ellerinin tersiyle itmelidir.
Gençlerin kendi aralarında ürettikleri sahte tecrübe; akıl ve alışkanlık ile kazanılan, gerçeği göstermeyen, nefsani ve şeytani isteklerle bezeli, geçici, yanlış ve yazık ki çoğu zaman günah tecrübelerdir. Ve gençler büyüklerine uymayı ellerinin tersiyle iterken çoktan şeytanın en büyük silahı olan kibir zehrini içmiş demektir.
Medyanın empoze ettiği sanal adilikler ise; ne örflere, ne dini akidelere, ne hakikate uymayan sahte ve başka dinler odaklı kandırmacalardır ki çoğusu zehirlemeye ve tüketime yöneliktir. Bu alışkanlıklar gençleri inkara, büyüklenmeye veya tam tersi aşağılık kompleksi ile yokluğa iter. Medya alkol, seks, para, tutku, adrenalin bezeli kandırmacalarla gençleri iman denizinden sürükleyip kıraç dağlara taşırken, gençlik dinden, örften, hakikatten uzaklaşır ve karanlık barların, kadınların, parfüm kokularının ve sahte akşamların dostları oluverir.
Gençlerin bu kendi yarattıkları veya medyanın yarattığı tecrübe (!)lerle geleceği nokta ne yazık ki şeytanın ve nefsin istediği şeydir.
Oysa büyüklerin tecrübelerine kulak vererek gençlerin mutlu ve huzurlu bir gençlik yaşarken pek çok günah ve hatadan uzak kalması da mümkündür.
Kırklı yaşlardan sonra yanlış gelenler, kırklı yaşlardan önce de yanlıştır lakin gözler ve akıllar onu idrak edemez.
Çünkü yanlış ve doğru bir tanedir. Zamanla, mekanla değişmez.
Gençliği yaşamak, zamane gençleri, gençken yapılacaklar listeleri hep imansızlar cephesinin kandırma ve dinden çıkarma gayretidir. Çünkü gerçekler ve sorumluluklar akıllar erdikten, kişi buluğ olduktan sonra başlar. Kırk yaşındaki insan nelerden sorumluysa yirmili yaştaki gençlerde aynısından mazeretsiz, bahanesiz sorumludur.
Gençlerin o ilhamı almadan da ergen ve tecrübe sahibi olabilmesi ancak nasihatlere uymaları, Kuranı kendi dillerinden anlayarak okumaları, örnek alacakları şahısları iyi seçmeleri ile mümkündür.
Mahrem yerlerinin kapatılması, göğüs çatalının kapatılması, alkol-uyuşturucunun zararları, kumar-fal-büyünün zararları, gecelik zina denemeleri, pahalı israf ve lüks büyüklenmeleri, karanlık-dumanlı mekanlardaki sahte ilişkiler şeytanın kandırmacasıdır ve yaş ne olursa olsun değişmez.
Şeytan; tecrübe yaşını aşmış, nefsini kontrol edebilen, hayatına kendisi yön verebilen orta yaşlılardan ziyade gençlere bu saflıkları, açlıkları ve hevesleri nedeniyle yönelir. Dostu şeytan olanın ise akibeti karanlıktır.
Gençler ibadeti, imanı, ahlakı, salih ameli sonraki yaşlara, emekliliğe, yaşlılığa ertelemek hak ve yetkisine sahip değildir. Eğer birisi gençlere bunu telkine çalışırsa adı ne olursa olsun küfürdür.
Moda, teknoloji, nesil, modernlik, demokratlık, medeniyet, güzellik, estetik veya ne diye adlandırılırsa adlandırılsın kontrolsüz, sorumsuz, haksız, helal olmayan, haddi aşan her türlü hareket, düşünce, güdü yanlıştır, hatalıdır.
Allahın sınırları her ergen için aynıdır ve değişmez.
Şeytan bu sınırları zorlar ve kandırabildiklerini tarafına çeker.
Gençlerin görevi bu kanmaya gelmemek, örnek olarak şeytanı değil Kuranı, aile büyüklerini almaktır.
Büyüklerin görevi örnek davranmak, yakınlarındaki gençleri doğruya kılavuzlamaya gayret etmek, bu arada kendisine de çeki düzen vermektir.
Büyükler kötü örnek olur ve gençlerde yanlış izler bırakırlarsa onların günahlarından da sorumlu olurlar. Hoşgörü bu konuda geçersiz ve hükümsüzdür. Keza gençler inatla yanlışı örnek almakta direnirlerse sorumluluktan kurtulamaz, suçu örnek aldıkları büyüklere yıkamazlar. Çünkü Allah insana akıl, kalp ve şuur vermiş, hakikati batıldan ayırt etme yetisi kazandırmıştır.
Yaşam tarzının yanlış şekillenmesi gençleri en fazla dini açıdan etkilediğinden medyanın ve örnek olması gereken büyüklerin görevi daha da önem kazanır. Henüz dini, tevhidi tanımayan birisine arkadaşları, medya veya etrafınca içki içmenin zararsız olduğu kanaati aşılanırsa o genç ileri de muhtemel basit, vasat, yarı bir Müslüman olacaktır.
Evlilik öncesi cinsel ilişkilere normal diye bakan bir ailenin evlatları da, bu büyüklerin örnek olduğu gençlerde zinaya asla uzak duramayacak ve hep birlikte vebalini taşıyacaklardır.
Modern, medeni olmak; açık seçik giyinmek, israf edip lüks içinde yaşamak, alkollü mekanlarda sabahlara kadar yasak ve sahte ilişkiler yaşamak değildir.
Modern ve medeni olmak; dinimiz İslamın ilk emri iman esaslarında yürümek, Allahın sınırlarına riayet ederken, nimetlerinden bol bol yararlanmak, harama el uzatmamaktır. Bu husus; mahremini-namusunu korumak, haysiyetli olmak, helal ile yetinmek, hak yememek, zulmetmemek, aşağılamamak, paylaşmak, yardım etmek odaklıdır.
Gençlerin tecrübelilerden alması gereken ders budur ki tamamı Kuranda örnekleri ile zaten açıklanmıştır. Kuranı hayatına rehber yapabilen hem güzel bir gençlik yaşar, hem huzur bulur hem de cahillikle işleyebileceği melanetlerden korunmuş olur.
Rabbim bizlere hiç olmazsa kırklı yaşlarda uyanmayı, terbiye olmayı, nefsimizi kontrol edebilmeyi nasip etsin.
Rabbim bizleri, gençlere, evlatlara güzel örnekler kılsın.
Rabbim gençleri, Kurandan, büyüklerden ders alanlardan, şeytana esir olmayanlardan eylesin.
Rabbim, müminleri bağışlasın.
Rabbim Müslüman Türk gençlerini salih kullarından eylesin.
Amin!
Zamanımız için bu yaşın bir hayli geç olduğu kanaati taşıdığımızdan diyoruz ki kırklı yaşlarda hala hakikati göremeyen Müslümanlar için kaybedilen çok şey vardır.
Kırklı yaşlar gerçekten saçların beyazlaması ile birlikte insana bir olgunluk hissi veren ve hayata daha başka bir gözle bakmaya imkan sağlayan yaşlardır. Bir sabah uyandığınızda siz artık o eski siz değilsinizdir ve değerleriniz, öncelikleriniz hep değişmiştir.
Hayatınız o yaşlardan sonra günlük koşturmacalar ile dolmaz, yaşadığınız heyecanlar size yetmez ve duyduğunuz aşklar kalbinizi tatmin edemez hale gelir. O yaşlarda hırs ve arzuların frenlendiğini, para tutkusunun yerini başka değerlere bıraktığını hemen herkes gözlemiştir.
İstisnalar olsa da kırklı yaşlar tecrübe dediğimiz birikimlerin bir sabah bizi ikaz ettiği ve değiştirdiği yaşlardır.
Eskilerin deyimiyle kırkından sonra hala iflah olmayanın ve azmaya devam edenin ise terbiyesi kolay kolay mümkün değildir.
Hayatın bize sundukları, bir gün önce yaşadıklarımız aynıyken değişen nedir ki biz artık o eski biz değiliz? Bu sorunun cevabı çok net olmasa da sanki bir tür ilhamdır ve bu ilham bize eski hataların tekrarlanmamasını, yanlışların peşinden gidilmemesi gerektiğini, doğru yolu, doğru yapılması gerekenleri öğretir, hatırlatır ve hatta zorlar.
O sabahı yaşadıktan sonra aslen ta en baştan olması gereken gibi hırs ve para yerine huzur ve sevgi peşinde koşar, biriktirmek yerine paylaşmayı yeğler, kırmak yerine yapıcı olmaya gayret ederiz. Artık birilerini örnek almak yerine örnek biz oluruz ve bu örneğe layık yaşamaya gayret ederiz.
Bu uyanma, emeklilikle, torun sahibi olmakla veya bir hastalığın hemen ardından gerçekleşir. O saatten sonra ise artık açgözlülüğümüz yerini kanaate, hırsımız tevazuya, şehvetimiz kontrollü isteklere bırakır.
Nefsimiz o sabahtan itibaren bizi eski çılgınlık ve hatalara kışkırtmaya ikna etmek için çok daha fazla çalışmak zorundadır. Gözümüz ve elimiz harama uzanmak için bizi daha fazla zorlamalıdır.
O yaştan sonra ayaklarımız kedi ve köpeklere tekme atamaz, yerlere tüküremez, yoldaki taşları kenara çekmeden yandan geçemez hale gelir.
Bu yaş ister rüya, ister ilham yoluyla olsun bizi bir nevi terbiye ve ıslah eden yaştır ki o yaşa kadar yaşadığımız hayattan farklı bir benlik olur, gerçeği görür, adeta uyanırız.
Gençlerin yazık ki bu şansı yakalaması için yaklaşık yirmi yıl daha boş hevesler içinde koşması lazım gelir ki daha fazla hata ve günah işlememek için gençken yapabilecekleri en iyi şey bu olgunluğa erişenlerin tecrübelerini kendilerine uygulamaya çalışmaktır.
Yani gençler büyüklerin tecrübelerine, öğretilerine kulak vermeli, kendi aralarında icat ettikleri sahte/moda gerçekler ile medyanın empoze ettiği kafir tecrübeleri ellerinin tersiyle itmelidir.
Gençlerin kendi aralarında ürettikleri sahte tecrübe; akıl ve alışkanlık ile kazanılan, gerçeği göstermeyen, nefsani ve şeytani isteklerle bezeli, geçici, yanlış ve yazık ki çoğu zaman günah tecrübelerdir. Ve gençler büyüklerine uymayı ellerinin tersiyle iterken çoktan şeytanın en büyük silahı olan kibir zehrini içmiş demektir.
Medyanın empoze ettiği sanal adilikler ise; ne örflere, ne dini akidelere, ne hakikate uymayan sahte ve başka dinler odaklı kandırmacalardır ki çoğusu zehirlemeye ve tüketime yöneliktir. Bu alışkanlıklar gençleri inkara, büyüklenmeye veya tam tersi aşağılık kompleksi ile yokluğa iter. Medya alkol, seks, para, tutku, adrenalin bezeli kandırmacalarla gençleri iman denizinden sürükleyip kıraç dağlara taşırken, gençlik dinden, örften, hakikatten uzaklaşır ve karanlık barların, kadınların, parfüm kokularının ve sahte akşamların dostları oluverir.
Gençlerin bu kendi yarattıkları veya medyanın yarattığı tecrübe (!)lerle geleceği nokta ne yazık ki şeytanın ve nefsin istediği şeydir.
Oysa büyüklerin tecrübelerine kulak vererek gençlerin mutlu ve huzurlu bir gençlik yaşarken pek çok günah ve hatadan uzak kalması da mümkündür.
Kırklı yaşlardan sonra yanlış gelenler, kırklı yaşlardan önce de yanlıştır lakin gözler ve akıllar onu idrak edemez.
Çünkü yanlış ve doğru bir tanedir. Zamanla, mekanla değişmez.
Gençliği yaşamak, zamane gençleri, gençken yapılacaklar listeleri hep imansızlar cephesinin kandırma ve dinden çıkarma gayretidir. Çünkü gerçekler ve sorumluluklar akıllar erdikten, kişi buluğ olduktan sonra başlar. Kırk yaşındaki insan nelerden sorumluysa yirmili yaştaki gençlerde aynısından mazeretsiz, bahanesiz sorumludur.
Gençlerin o ilhamı almadan da ergen ve tecrübe sahibi olabilmesi ancak nasihatlere uymaları, Kuranı kendi dillerinden anlayarak okumaları, örnek alacakları şahısları iyi seçmeleri ile mümkündür.
Mahrem yerlerinin kapatılması, göğüs çatalının kapatılması, alkol-uyuşturucunun zararları, kumar-fal-büyünün zararları, gecelik zina denemeleri, pahalı israf ve lüks büyüklenmeleri, karanlık-dumanlı mekanlardaki sahte ilişkiler şeytanın kandırmacasıdır ve yaş ne olursa olsun değişmez.
Şeytan; tecrübe yaşını aşmış, nefsini kontrol edebilen, hayatına kendisi yön verebilen orta yaşlılardan ziyade gençlere bu saflıkları, açlıkları ve hevesleri nedeniyle yönelir. Dostu şeytan olanın ise akibeti karanlıktır.
Gençler ibadeti, imanı, ahlakı, salih ameli sonraki yaşlara, emekliliğe, yaşlılığa ertelemek hak ve yetkisine sahip değildir. Eğer birisi gençlere bunu telkine çalışırsa adı ne olursa olsun küfürdür.
Moda, teknoloji, nesil, modernlik, demokratlık, medeniyet, güzellik, estetik veya ne diye adlandırılırsa adlandırılsın kontrolsüz, sorumsuz, haksız, helal olmayan, haddi aşan her türlü hareket, düşünce, güdü yanlıştır, hatalıdır.
Allahın sınırları her ergen için aynıdır ve değişmez.
Şeytan bu sınırları zorlar ve kandırabildiklerini tarafına çeker.
Gençlerin görevi bu kanmaya gelmemek, örnek olarak şeytanı değil Kuranı, aile büyüklerini almaktır.
Büyüklerin görevi örnek davranmak, yakınlarındaki gençleri doğruya kılavuzlamaya gayret etmek, bu arada kendisine de çeki düzen vermektir.
Büyükler kötü örnek olur ve gençlerde yanlış izler bırakırlarsa onların günahlarından da sorumlu olurlar. Hoşgörü bu konuda geçersiz ve hükümsüzdür. Keza gençler inatla yanlışı örnek almakta direnirlerse sorumluluktan kurtulamaz, suçu örnek aldıkları büyüklere yıkamazlar. Çünkü Allah insana akıl, kalp ve şuur vermiş, hakikati batıldan ayırt etme yetisi kazandırmıştır.
Yaşam tarzının yanlış şekillenmesi gençleri en fazla dini açıdan etkilediğinden medyanın ve örnek olması gereken büyüklerin görevi daha da önem kazanır. Henüz dini, tevhidi tanımayan birisine arkadaşları, medya veya etrafınca içki içmenin zararsız olduğu kanaati aşılanırsa o genç ileri de muhtemel basit, vasat, yarı bir Müslüman olacaktır.
Evlilik öncesi cinsel ilişkilere normal diye bakan bir ailenin evlatları da, bu büyüklerin örnek olduğu gençlerde zinaya asla uzak duramayacak ve hep birlikte vebalini taşıyacaklardır.
Modern, medeni olmak; açık seçik giyinmek, israf edip lüks içinde yaşamak, alkollü mekanlarda sabahlara kadar yasak ve sahte ilişkiler yaşamak değildir.
Modern ve medeni olmak; dinimiz İslamın ilk emri iman esaslarında yürümek, Allahın sınırlarına riayet ederken, nimetlerinden bol bol yararlanmak, harama el uzatmamaktır. Bu husus; mahremini-namusunu korumak, haysiyetli olmak, helal ile yetinmek, hak yememek, zulmetmemek, aşağılamamak, paylaşmak, yardım etmek odaklıdır.
Gençlerin tecrübelilerden alması gereken ders budur ki tamamı Kuranda örnekleri ile zaten açıklanmıştır. Kuranı hayatına rehber yapabilen hem güzel bir gençlik yaşar, hem huzur bulur hem de cahillikle işleyebileceği melanetlerden korunmuş olur.
Rabbim bizlere hiç olmazsa kırklı yaşlarda uyanmayı, terbiye olmayı, nefsimizi kontrol edebilmeyi nasip etsin.
Rabbim bizleri, gençlere, evlatlara güzel örnekler kılsın.
Rabbim gençleri, Kurandan, büyüklerden ders alanlardan, şeytana esir olmayanlardan eylesin.
Rabbim, müminleri bağışlasın.
Rabbim Müslüman Türk gençlerini salih kullarından eylesin.
Amin!