Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Allah (c.c)
Allah-u Teàlâ’nın Hakkına Riâyet
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 19493" data-attributes="member: 1208"><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkred"><strong>l. Gizli Putlar</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkred"><strong></strong>Peygamberler de hep (<em>fettebiùnî</em>) diye ümmetlerini, kavimlerim, cemâatlerini kendilerine tamamen ittibâa yani kendilerine uymayı tavsiye etmektedirler. Zira onlar şirkten ve riyadan beridirler. Onlara uyanlar da tabiatıyla şirkten ve şirkin nevilerinden, riyadan ve riyanın nevilerinden böylece kurtulmuş olurlar. Bakınız ki, Kur’an-ı Azîmüş-şân’ın 13. cüzünde ve 261. sahifesinde İbrahim Aleyhisselâm’ın şöyle bir duası vardır:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkred">“Yâ Rabbi bu beldeyi emin bir belde kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak eyle.” (İbrahim: 35) Bazı müfessirin-i kiram burada gerek peygamberlerin ve gerekse onların çocuklarının putlara tapması mümkün değildir, öyle ise manâ: “Yâ Rabbî, beni ve çocuklarımı paralara tapmaktan muhafaza eyle ve uzak eyle” demektir, demişler. Hakikaten para insanın ve insanlığın miyarıdır, dense hata edilmiş olmasa gerektir. Çünkü insanı Cennete sokan da o paralardır; cehenneme sokan da hiç şüphesiz o paralardır. Zira paralar ekseriyetle insanları tuğyana sevk etmekte olduğunu söylemeğe bile lüzum yoktur. Çünkü bunlar bugün hepimizin gözleri önünde aşikâr bir surette görülegelmektedir. inkâra ve te’vile hiç de lüzum yoktur. Lâkin bu arada o paralan israftan koruyup hayır hasenata ve cihad yollarına harcayıp Cennetleri kazanan bahtiyarlar da mevcuttur ve az değildir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkred">İbrahim Aleyhisselâm’ın “Yâ Rabbi, beni ve çocuklarımı <em>esnama</em> tapanlardan uzak eyle” duasındaki <em>esnam</em>, malûmdur ki, putların adlarıdır. Bu putları bazen zenginler altın, gümüş, yakut gibi kıymetli şeylerden yaparlar ve bazen da kıymetli taşlardan, ağaçtan yaparlar ve bunlara da ma’bûd deyip taparlardı, İbrahim Aleyhisselâm bu mücadelesinden sonra kendinin ve çocuklarının böyle bir hatâya, şirke, günaha, isyana düşmemeleri için Cenâb-ı Hakk’a tazarru’ve niyaz eylemiş ve duası da makbul olmuştur. Kendisi peygamber olmakla beraber hıfz u himâye-i ilâhiyede olduğu halde hem bizlere örnek olmak ve hem de son nefeste bütün büyükler imanlarının tehlikeye düşmesinden korktukları için Hazret-i Allah’a tazarru ve niyaz eylemişlerdir. Sonra bazı büyük mütefekkirler bu putu incelemişler. Taşlara, altın ve gümüşe tapanları da bu puta tapanlardan saymışlar, daha sonra en büyük putun insanın kendi nefsi olduğunu da zikretmişlerdir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkred">Zira nefsin bütün gayesi, arzusu hep fenalığa meyil ve varlık dâvasında çok inatkâr ve azimkâr olmasıdır. Sûre-i Yusuf’da da Cenâb-ı Hak, nefsin emmârelik devresindeki hâli kötülük ve fenalıktır buyuruyor. Zira nefsin yedi devresi vardır. En fenası emmârelik sıfatıdır. Eğer bu nefsin sahibi nefsini ıslâha çalışmazsa bu hal ve sıfat üzere ölüp gider. Bu devrede küfür, şirk, riya, kibir, hased, gadab haramları irtikâb, günahları işlemekten zevk almak hep bu nefs-i emmârenin işidir. Gerek ilmiyle âmil olan kâmil kimselerin sohbetlerine ve hizmetlerine devam ile, Ashâb-ı Kiram Rasûlüllah Efendimiz’e hizmetleri neticesinde nasıl tekemmül edip olgunlaşmışlar ise bugünün insanı da nefs-i emmâresinin elinden kurtulmak istiyorsa aynı hizmeti yapması gerekir. Yoksa işin sonu felâkettir, işte bugün gözlerimizin önünde cereyan eden çirkinlikler, fenalıklar, adam öldürmeler ev ve banka soymalar hep bu nefs-i emmârenin hüneridir. Binâenaleyh, taşa, ağaca, al tun ve gümüşten mamul putlara tapanlar ola ki, bir gün uyanıp bu çirkin hareketlerinden vazgeçer; iman ve İslâm’la müşerref olup iyi ve faydalı bir insan olurlar. Zâten müslümanların sayılarının artması da bu hıristiyan ve müşriklerin tevbe edip İslam’a gelmeleriyle olmadı mı?</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkred">åŸå¸–地å€: Hele Ebu Zeri’l-Gıffârî hepimize büyük bir örnek. Bakınız: Peygamber henüz ilk devirlerinde müslümanlığı gizli olarak telkin ediyordu. Gıffâr kabilesinden Ebu Zer duydu ve Mekke’ye gelip gizlice Efendimiz SAS’i buldu, dinledi, hakkı anladı ve kabul edip müslümanlığını Resul-i Ekrem Efendimize bildirdi. O da haydi öyleyse sen de memleketine git. Benden izin gelinceye kadar bekle demişti. Fakat Ebu Zer ateşli, hakîkî müslüman olduğundan, Yâ Resûlallah ben Kâbe-i Muâzzama’da iman ve İslamiyet’i ilân etmeden hiçbir yere gidemem deyip Kâbe-i Şerife girip: “Ey müşrikler duyunuz ve biliniz ben müslüman oldum” diye Kelime-i Şehâdeti yüksek bir sesle okudu. Fakat müşrikler buna tahammül edemeyip zavallı Ebu Zer’i o kadar döğdüler ki, nihayet bayıldı. Ayılınca da Kabe’nin örtüsü altına saklandı. Zira Kabe örtüsüne sığınanlara kimse dokunmazdı. Tam bir ay orada saklı kaldı. Ancak geceleri zemzemden içerek karnını doyuruyordu. ve bu suretle beslendiğini ve kilo da aldığını söylerdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkred">Bir gece yansı Kabe’de bulunan putlara tapınmak için iki kadın gelmiş. Ebu Zer hazretleri dayanamamış bunlara karşı: “Ey budalalar, sersemler kendi ellerinizle yaptığınız bu taştan vesaireden cansız eşyaya tapmaktan utanmaz mısınız? Bakınız yeni bir peygamber geldi, İslâm dinini ve bir Allah’ı tanıtıyor. Güzel bir de kitabı var ki, ona da Kur’an-ı Kerim deniyor. Ona gidin, müslüman olup kendinizi cehennem ateşinden kurtarın” demesiyle kadınlar bir feryat koparıyorlar. Halk toplanıp bu sefer mübarek zatı yine iyice bir döğüyorlar. ve nihayet bir bahtiyarın yardımıyla kurtulup memleketine dönüyor.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkred">İyi <img src="https://www.rasulehasret.com/images/smilies/dikkat.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> edip bakınız ki, bu beş veya altıncı müslüman, memleketinde Gıffâr kabilesiyle bir de Eşlem kabilesini müslüman yapmağa muvaffak oluyor, işte hakiki müslüman böyle olur. Sonra Rasûlüllah SAS ile o da hicret edip Tebûk gazasına iştirak etmiş fakat devesi zayıf olduğundan ordu ile birlikte gidememiş ve yolda devesini bırakıp eşyalarını da sırtına alarak bir müddet sonra tozu dumana katarak orduya iltihak eylemiş; yayan yapıldak o kum çölünden geçmek acaba kolay bir şey mi? işte bu hakiki İslâm âşıklarının yüzünden İslâm az bir zaman zarfında dünyanın her bir tarafına yayılmış ve kökleşmiş olduğundan bin küsur seneden beri din ve dünya düşmanlarının hücumlarına göğüs germiş, Allah’a hamd olsun ki, bugüne kadar devam etmiş ve elbette kıyamete kadar da devam edecek hakiki bir dindir. Allah Teàlâ bizlere de lutf etsin de o hakiki müslüman şehit ve gazilerin yollarında daim eylesin... Âmin! alıntı </span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 19493, member: 1208"] [SIZE=4][COLOR=darkred][B]l. Gizli Putlar [/B]Peygamberler de hep ([I]fettebiùnî[/I]) diye ümmetlerini, kavimlerim, cemâatlerini kendilerine tamamen ittibâa yani kendilerine uymayı tavsiye etmektedirler. Zira onlar şirkten ve riyadan beridirler. Onlara uyanlar da tabiatıyla şirkten ve şirkin nevilerinden, riyadan ve riyanın nevilerinden böylece kurtulmuş olurlar. Bakınız ki, Kur’an-ı Azîmüş-şân’ın 13. cüzünde ve 261. sahifesinde İbrahim Aleyhisselâm’ın şöyle bir duası vardır: “Yâ Rabbi bu beldeyi emin bir belde kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak eyle.” (İbrahim: 35) Bazı müfessirin-i kiram burada gerek peygamberlerin ve gerekse onların çocuklarının putlara tapması mümkün değildir, öyle ise manâ: “Yâ Rabbî, beni ve çocuklarımı paralara tapmaktan muhafaza eyle ve uzak eyle” demektir, demişler. Hakikaten para insanın ve insanlığın miyarıdır, dense hata edilmiş olmasa gerektir. Çünkü insanı Cennete sokan da o paralardır; cehenneme sokan da hiç şüphesiz o paralardır. Zira paralar ekseriyetle insanları tuğyana sevk etmekte olduğunu söylemeğe bile lüzum yoktur. Çünkü bunlar bugün hepimizin gözleri önünde aşikâr bir surette görülegelmektedir. inkâra ve te’vile hiç de lüzum yoktur. Lâkin bu arada o paralan israftan koruyup hayır hasenata ve cihad yollarına harcayıp Cennetleri kazanan bahtiyarlar da mevcuttur ve az değildir. İbrahim Aleyhisselâm’ın “Yâ Rabbi, beni ve çocuklarımı [I]esnama[/I] tapanlardan uzak eyle” duasındaki [I]esnam[/I], malûmdur ki, putların adlarıdır. Bu putları bazen zenginler altın, gümüş, yakut gibi kıymetli şeylerden yaparlar ve bazen da kıymetli taşlardan, ağaçtan yaparlar ve bunlara da ma’bûd deyip taparlardı, İbrahim Aleyhisselâm bu mücadelesinden sonra kendinin ve çocuklarının böyle bir hatâya, şirke, günaha, isyana düşmemeleri için Cenâb-ı Hakk’a tazarru’ve niyaz eylemiş ve duası da makbul olmuştur. Kendisi peygamber olmakla beraber hıfz u himâye-i ilâhiyede olduğu halde hem bizlere örnek olmak ve hem de son nefeste bütün büyükler imanlarının tehlikeye düşmesinden korktukları için Hazret-i Allah’a tazarru ve niyaz eylemişlerdir. Sonra bazı büyük mütefekkirler bu putu incelemişler. Taşlara, altın ve gümüşe tapanları da bu puta tapanlardan saymışlar, daha sonra en büyük putun insanın kendi nefsi olduğunu da zikretmişlerdir. Zira nefsin bütün gayesi, arzusu hep fenalığa meyil ve varlık dâvasında çok inatkâr ve azimkâr olmasıdır. Sûre-i Yusuf’da da Cenâb-ı Hak, nefsin emmârelik devresindeki hâli kötülük ve fenalıktır buyuruyor. Zira nefsin yedi devresi vardır. En fenası emmârelik sıfatıdır. Eğer bu nefsin sahibi nefsini ıslâha çalışmazsa bu hal ve sıfat üzere ölüp gider. Bu devrede küfür, şirk, riya, kibir, hased, gadab haramları irtikâb, günahları işlemekten zevk almak hep bu nefs-i emmârenin işidir. Gerek ilmiyle âmil olan kâmil kimselerin sohbetlerine ve hizmetlerine devam ile, Ashâb-ı Kiram Rasûlüllah Efendimiz’e hizmetleri neticesinde nasıl tekemmül edip olgunlaşmışlar ise bugünün insanı da nefs-i emmâresinin elinden kurtulmak istiyorsa aynı hizmeti yapması gerekir. Yoksa işin sonu felâkettir, işte bugün gözlerimizin önünde cereyan eden çirkinlikler, fenalıklar, adam öldürmeler ev ve banka soymalar hep bu nefs-i emmârenin hüneridir. Binâenaleyh, taşa, ağaca, al tun ve gümüşten mamul putlara tapanlar ola ki, bir gün uyanıp bu çirkin hareketlerinden vazgeçer; iman ve İslâm’la müşerref olup iyi ve faydalı bir insan olurlar. Zâten müslümanların sayılarının artması da bu hıristiyan ve müşriklerin tevbe edip İslam’a gelmeleriyle olmadı mı? åŸå¸–地å€: Hele Ebu Zeri’l-Gıffârî hepimize büyük bir örnek. Bakınız: Peygamber henüz ilk devirlerinde müslümanlığı gizli olarak telkin ediyordu. Gıffâr kabilesinden Ebu Zer duydu ve Mekke’ye gelip gizlice Efendimiz SAS’i buldu, dinledi, hakkı anladı ve kabul edip müslümanlığını Resul-i Ekrem Efendimize bildirdi. O da haydi öyleyse sen de memleketine git. Benden izin gelinceye kadar bekle demişti. Fakat Ebu Zer ateşli, hakîkî müslüman olduğundan, Yâ Resûlallah ben Kâbe-i Muâzzama’da iman ve İslamiyet’i ilân etmeden hiçbir yere gidemem deyip Kâbe-i Şerife girip: “Ey müşrikler duyunuz ve biliniz ben müslüman oldum” diye Kelime-i Şehâdeti yüksek bir sesle okudu. Fakat müşrikler buna tahammül edemeyip zavallı Ebu Zer’i o kadar döğdüler ki, nihayet bayıldı. Ayılınca da Kabe’nin örtüsü altına saklandı. Zira Kabe örtüsüne sığınanlara kimse dokunmazdı. Tam bir ay orada saklı kaldı. Ancak geceleri zemzemden içerek karnını doyuruyordu. ve bu suretle beslendiğini ve kilo da aldığını söylerdi. Bir gece yansı Kabe’de bulunan putlara tapınmak için iki kadın gelmiş. Ebu Zer hazretleri dayanamamış bunlara karşı: “Ey budalalar, sersemler kendi ellerinizle yaptığınız bu taştan vesaireden cansız eşyaya tapmaktan utanmaz mısınız? Bakınız yeni bir peygamber geldi, İslâm dinini ve bir Allah’ı tanıtıyor. Güzel bir de kitabı var ki, ona da Kur’an-ı Kerim deniyor. Ona gidin, müslüman olup kendinizi cehennem ateşinden kurtarın” demesiyle kadınlar bir feryat koparıyorlar. Halk toplanıp bu sefer mübarek zatı yine iyice bir döğüyorlar. ve nihayet bir bahtiyarın yardımıyla kurtulup memleketine dönüyor. İyi [IMG]https://www.rasulehasret.com/images/smilies/dikkat.gif[/IMG] edip bakınız ki, bu beş veya altıncı müslüman, memleketinde Gıffâr kabilesiyle bir de Eşlem kabilesini müslüman yapmağa muvaffak oluyor, işte hakiki müslüman böyle olur. Sonra Rasûlüllah SAS ile o da hicret edip Tebûk gazasına iştirak etmiş fakat devesi zayıf olduğundan ordu ile birlikte gidememiş ve yolda devesini bırakıp eşyalarını da sırtına alarak bir müddet sonra tozu dumana katarak orduya iltihak eylemiş; yayan yapıldak o kum çölünden geçmek acaba kolay bir şey mi? işte bu hakiki İslâm âşıklarının yüzünden İslâm az bir zaman zarfında dünyanın her bir tarafına yayılmış ve kökleşmiş olduğundan bin küsur seneden beri din ve dünya düşmanlarının hücumlarına göğüs germiş, Allah’a hamd olsun ki, bugüne kadar devam etmiş ve elbette kıyamete kadar da devam edecek hakiki bir dindir. Allah Teàlâ bizlere de lutf etsin de o hakiki müslüman şehit ve gazilerin yollarında daim eylesin... Âmin! alıntı [/COLOR][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Allah (c.c)
Allah-u Teàlâ’nın Hakkına Riâyet
Üst
Alt