Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İslami Forumlar Genel
Duyurular Tebrik ve Kutlamalar
Üyelerimizden istekler - duyurular ve sorular
Allaha yakın olmak için ne yapmalıyız?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Turab" data-source="post: 62442" data-attributes="member: 2"><p><em><strong>Aleykümselam, ibadetlerimizi sadece ahiretimiz için yapmıyoruz. İbadetler aynı zamanda Allah c.c ya yakınlaşmak için vesiledir.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Allah'a yakın olmak istiyorsam kendimden, nefsimden uzaklaşmalıyım.. Allah'a yakınlık nefisten uzaklıktır.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Allah'ı anlamak, onun bizi gördüğünü bilerek, fark ederek emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak, Allah'a yakın olmaktır.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Allah' a yakın olmak, insana olan sevgiden geçer, insanı seversen, kul hakkı yemezsen, doğruysan zaten O'na yakınsın.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Yaptıklarını O'nun rızasına uygun yapmak O'na yaklaşmaktır.</strong></em></p><p></p><p><strong>ALLAH İLE DOSTLUK NASIL KURULABİLİR?</strong></p><p></p><p>Yeryüzüne bir damla olarak düşen ve daha sonra Rabbi tarafından kendisine hayat hakkı tanınan insanoğlu dünyaya merhaba der demez farklı tip ve karakterde insanlarla karşılaşır.</p><p></p><p>İleriki yaşlarda; İnsanlardaki mizaç ve değer yargılarının kendi karakterine en yakın olana karşı sıcak bir ilgi besler.</p><p></p><p>Aynı karaktere sahip olmanın ya da hayata ve olaylara aynı pencereden bakmanın verdiği referans tüm sırlarını paylaşmaya kadar vardırır.</p><p></p><p>En ufak bir sıkıntıya düştüğünde kalbine demir attığı kimseden bir ‘alo’ bekler. Kendisini ilk ziyaret eden, hiçbir menfaat beklemeden aynı sancıyı yüreğinde hissedip derdine derman olmaya çalışan kişi en yakın dost olmuştur artık.</p><p></p><p>Artık hayatın büyük bir bölümüne dostunun da penceresinden bakmaya, sesleri dostunun da kulağından işitmeye, herhangi bir mesele karşısında dostunun da düşüncelerini paylaşmaya çalışır.</p><p></p><p>Bu birliktelik tek yürek çift beden olarak el ele cennet ya da cehennem yolculuğuna kadar devam eder.</p><p></p><p>Ve dostluk nasıl başlamışsa; Cennet ya da Cehennem de öylece devam eder. Ya beraberce yanarlar ya da Cennet nimetlerinde yüzerler...</p><p></p><p>Yanlış dost seçenler ateş içinde yanarken birbirlerini suçlayıp;</p><p></p><p>“... keşke peygamberlerle birlikte hak yolu tutmuş olsaydım.”</p><p></p><p>“Eyvah bana, keşke filanı dost edinmeseydim...” derler. (Furkan: 25/27-28)</p><p></p><p>Keşkenin fayda vermediği bu beldede (cehennemde) yanlış dost seçiminden doğan pişmanlığa da kulak verilmez.</p><p></p><p>“Defolu” dost seçenler bir taraftan yanarken diğer taraftan da aynı sıcak ilginin oracıkta da vuku bulmasını isteyerek;</p><p></p><p>“...Biz size uyan kimseler idik. Şimdi ateşin bir kısmını olsun bizden kaldırabilir misiniz.” derler.</p><p></p><p>Gerçek dost o ateşi oradan kaldırıp uzaklaştırmaya kadir olandır.</p><p></p><p>Kendisi acizken, bir şekilde cehennem çukuruna düşüp çıkamazken, derisini eriten ateşin derecesini düşüremezken dostuna nasıl yardımcı olsun? O’nun derdi başından aşkındır. Kandırıldığına mı yansın kandırdığına mı?</p><p></p><p>Bir defa da olsa cehennem sakininin ağzından hak cümleler çıkar;</p><p></p><p>“... Muhakkak biz, hepimiz bunun içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında hüküm vermiş bulunuyor.” (Mü’min: 40/47-48)</p><p></p><p>Tabi ki dostunun bu söylediklerini;</p><p></p><p>“Kör mü dost seçerken dikkatli olsaydın? Kör mü ahiretin için yatırımını yaptığın kalp ve nasihatlere dikkat etseydin.” olarak algılar.</p><p></p><p>Tabi ki iş işten geçmiştir artık. Hem birbirlerini suçlarlar hem de hep bir ağızdan;</p><p></p><p>“Keşke peygamberlerle birlikte hak yolu tutmuş olsaydım.” derler...” (Furkan: 25/27)</p><p></p><p>Bir de dost seçiminde isabetli kararlar verenler vardır. İşte onlar ebedi dostluk (kardeşlik)larının temelini geçici dünyada atarlar.</p><p></p><p>Hep kendisinden iyi olan ve oksijenini cennetten teneffüs etmişlerin sesine kulak verirler. Bilirler ki onlardan yamukluk gelmez. Yine bilirler ki yüzlerindeki tebessüm tamamen Rabbinin rızasını kazanmak için... ve sürekli Cennetle müjdeleyip Cehennemle korkuturlar. Şeytan ve dostlarına aman vermemeye çalışırlar. Dostlukları tüm hücreleri ile Rabbinin rızasına uyumludur.</p><p></p><p>Öteki tarafta ebediyyen komşu olmak için nasihatleşir dururlar... Bu tür dostlar ırk, soy, sop, zenginlik, fakirlik dinlemezler...</p><p></p><p>Ve el ele Cennetin kapısından içeriye girerek dostluklarını pekiştirirler.</p><p></p><p>(Bir Mükafat) Adn Cennetleridir ki oraya girerler. Orada altın bileziklerle ve incilerle süslenirler. Orada elbiseleri de ipektir.</p><p></p><p>“Diyeceklerdir ki: Bizden üzüntüyü gideren Allah’a hamd olsun. Muhakkak Rabbimiz, mağfiret edicidir, mükâfat vericidir.”</p><p></p><p>“O ki, lutfu ile bizleri ebedi kalıcılık yurduna yerleştirdi. Burada bize hiçbir yorgunluk değmeyecek, burada bize hiçbir usanç da dokunmayacak.” (Fatır: 35/33-35)</p><p></p><p>Cennet nimetleri içinde günlerini gün ederken bir ara kendilerine dost olmaya çağıranlara, alay edercesine;</p><p></p><p>“... ‘Rabbimizin bize va’dettiğini hak bulduk. Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?’ diye seslenirler...” (Araf: 7/44)</p><p></p><p>Ateşin derecesini unutup dostluklarını menfaatlerine bina edenler, nefislerinin buyruklarına kul olanlar, kendileriyle beraber yanmalarına sebep olmak isteyenler çok kısa ve net bir şekilde cevap verirler;</p><p></p><p>‘...evet...’ (Araf: 7/44)</p><p></p><p>Diyalog devam eder ve;</p><p></p><p>‘... Vallahi, az kalsın beni de helak edecektin.’</p><p></p><p>‘Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de (Cehennemde) azap görenlerden olurdum.’ (Saffat: 37/56-57)</p><p></p><p>derler, dostluklarını Rahmani sese bina edenler...</p><p></p><p>***</p><p></p><p>Yaratılışımız icabı zayıf ve güçsüzüz... Ve bizlere de ilmin çok az bir kısmı verildi... Ve bu şartlarda imtihan oluyoruz... Aklımıza güvenmeyen, dost seçiminde hata yapma oranımızın çok fazla olduğunu bilen Rabbimiz uyarıcılar (Peygamberler ve davetçiler) göndererek bizlere Rahmette bulundu...</p><p></p><p>Bir tarafta Allah (c.c.) ve dostları, diğer tarafta insan imanı ile beslenip Cehennemde kendisine komşular arayan şeytan ve dostları... Biri ateşe davet eder, diğeri Cennete...</p><p></p><p>Tüm kulak ve ‘irade’lere bu iki kanaldan yayınlar yapılır... Nefsini okşayan nasihatlara dost olanlar alıcılarını Cehenneme çevirirler...</p><p></p><p>Bu tür dostları dünyanın her yerinde görmek mümkün... Hem de çok yakını olduklarımız olabilirler;</p><p></p><p>‘Ey iman edenler, eğer küfrü imandan sevimli bulurlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. İçinizden kim onları veli edinirse; Onlar zalimlerin ta kendileridirler.’ (Tevbe: 9/23)</p><p></p><p>Düşünsene bir; Seni büyüten, yedirip içiren (Allah’ın izni ile tabi!) baban seni cehenneme davet ediyor!..</p><p></p><p>Dünyada iken en yakınındı... Demek ki kan bağı cennete girmek için yeterli bir sebep olmuyormuş...</p><p></p><p>Bir de böyle bir vak’anın yaşandığı Peygamberlerden bir misal verelim... Görelim bakalım davet hangi kanaldan geliyor ve tercihini hangi dost’a kullanıyor... Okuyalım;</p><p></p><p>‘Hani babasına: Babacığım demişti, işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeye niçin ibadet edersin?</p><p></p><p>Babacığım ilimden sana gelmeyen bana geldi, bana uy ki, seni dosdoğru yola ileteyim.</p><p></p><p>Babacığım şeytana ibadet etme! Muhakkak şeytan Rahmana asi olmuştur.</p><p></p><p>Babacığım, doğrusu Rahmanın azabı sana dokunur da şeytanın velisi (dost) olursun diye korkarım!</p><p></p><p>Dedi ki: “Ey İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, seni mutlaka taşlarım. Bir süre benden uzaklaş, yanımdan git.” (Meryem: 19/42-46)</p><p></p><p>Dostluğunu şeytandan yana kullanmış bir Peygamber babasının, evladına olan tepkisi...</p><p></p><p>Evlat, babasının cennetini düşünerek dostlarını terkedip Rahmani sese kulak vermesini istiyor, küfründe samimi olan ve safını netleştiren baba da öfkesinden tehditler savuruyor... Dostlarına, laf gelmesini istemiyor... Bu küfri inat karşısında evladı da tarafı olduğu dostundan bahsediyor;</p><p></p><p>‘Dedi ki: Selam olsun sana! Ben, Rabbimden senin için mağfiret isteyeceğim. Çünkü Rabbim bana gerçekten merhametli ve lutufkârdır.</p><p></p><p>Ben, sizi de sizin Allah’dan başka taptıklarınızı da terkediyorum; Yalnız Rabbime dua ediyorum. Rabbime dua etmekle bedbaht olmayacağımı ümit ederim.’ (Meryem: 19/47-48)</p><p></p><p>***</p><p></p><p>Alttaki linkleri okuyabilirsiniz.</p><p></p><p>[URL unfurl="true"]https://www.islamiforumlar.net/konu/allaha-yakin-olmak-icin.4060[/URL]</p><p></p><p>[URL unfurl="true"]https://www.islamiforumlar.net/konu/allah-ile-dost-olmak.27401[/URL]</p><p></p><p>[URL unfurl="true"]https://www.islamiforumlar.net/konu/nefsi-kucuk-gormek-allaha-yakin-olmak-allaha-yaklasmak.21436[/URL]</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Turab, post: 62442, member: 2"] [I][B]Aleykümselam, ibadetlerimizi sadece ahiretimiz için yapmıyoruz. İbadetler aynı zamanda Allah c.c ya yakınlaşmak için vesiledir.[/B][/I] [I][B]Allah'a yakın olmak istiyorsam kendimden, nefsimden uzaklaşmalıyım.. Allah'a yakınlık nefisten uzaklıktır.[/B][/I] [I][B]Allah'ı anlamak, onun bizi gördüğünü bilerek, fark ederek emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak, Allah'a yakın olmaktır.[/B][/I] [I][B]Allah' a yakın olmak, insana olan sevgiden geçer, insanı seversen, kul hakkı yemezsen, doğruysan zaten O'na yakınsın.[/B][/I] [I][B]Yaptıklarını O'nun rızasına uygun yapmak O'na yaklaşmaktır.[/B][/I] [B]ALLAH İLE DOSTLUK NASIL KURULABİLİR?[/B] Yeryüzüne bir damla olarak düşen ve daha sonra Rabbi tarafından kendisine hayat hakkı tanınan insanoğlu dünyaya merhaba der demez farklı tip ve karakterde insanlarla karşılaşır. İleriki yaşlarda; İnsanlardaki mizaç ve değer yargılarının kendi karakterine en yakın olana karşı sıcak bir ilgi besler. Aynı karaktere sahip olmanın ya da hayata ve olaylara aynı pencereden bakmanın verdiği referans tüm sırlarını paylaşmaya kadar vardırır. En ufak bir sıkıntıya düştüğünde kalbine demir attığı kimseden bir ‘alo’ bekler. Kendisini ilk ziyaret eden, hiçbir menfaat beklemeden aynı sancıyı yüreğinde hissedip derdine derman olmaya çalışan kişi en yakın dost olmuştur artık. Artık hayatın büyük bir bölümüne dostunun da penceresinden bakmaya, sesleri dostunun da kulağından işitmeye, herhangi bir mesele karşısında dostunun da düşüncelerini paylaşmaya çalışır. Bu birliktelik tek yürek çift beden olarak el ele cennet ya da cehennem yolculuğuna kadar devam eder. Ve dostluk nasıl başlamışsa; Cennet ya da Cehennem de öylece devam eder. Ya beraberce yanarlar ya da Cennet nimetlerinde yüzerler... Yanlış dost seçenler ateş içinde yanarken birbirlerini suçlayıp; “... keşke peygamberlerle birlikte hak yolu tutmuş olsaydım.” “Eyvah bana, keşke filanı dost edinmeseydim...” derler. (Furkan: 25/27-28) Keşkenin fayda vermediği bu beldede (cehennemde) yanlış dost seçiminden doğan pişmanlığa da kulak verilmez. “Defolu” dost seçenler bir taraftan yanarken diğer taraftan da aynı sıcak ilginin oracıkta da vuku bulmasını isteyerek; “...Biz size uyan kimseler idik. Şimdi ateşin bir kısmını olsun bizden kaldırabilir misiniz.” derler. Gerçek dost o ateşi oradan kaldırıp uzaklaştırmaya kadir olandır. Kendisi acizken, bir şekilde cehennem çukuruna düşüp çıkamazken, derisini eriten ateşin derecesini düşüremezken dostuna nasıl yardımcı olsun? O’nun derdi başından aşkındır. Kandırıldığına mı yansın kandırdığına mı? Bir defa da olsa cehennem sakininin ağzından hak cümleler çıkar; “... Muhakkak biz, hepimiz bunun içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında hüküm vermiş bulunuyor.” (Mü’min: 40/47-48) Tabi ki dostunun bu söylediklerini; “Kör mü dost seçerken dikkatli olsaydın? Kör mü ahiretin için yatırımını yaptığın kalp ve nasihatlere dikkat etseydin.” olarak algılar. Tabi ki iş işten geçmiştir artık. Hem birbirlerini suçlarlar hem de hep bir ağızdan; “Keşke peygamberlerle birlikte hak yolu tutmuş olsaydım.” derler...” (Furkan: 25/27) Bir de dost seçiminde isabetli kararlar verenler vardır. İşte onlar ebedi dostluk (kardeşlik)larının temelini geçici dünyada atarlar. Hep kendisinden iyi olan ve oksijenini cennetten teneffüs etmişlerin sesine kulak verirler. Bilirler ki onlardan yamukluk gelmez. Yine bilirler ki yüzlerindeki tebessüm tamamen Rabbinin rızasını kazanmak için... ve sürekli Cennetle müjdeleyip Cehennemle korkuturlar. Şeytan ve dostlarına aman vermemeye çalışırlar. Dostlukları tüm hücreleri ile Rabbinin rızasına uyumludur. Öteki tarafta ebediyyen komşu olmak için nasihatleşir dururlar... Bu tür dostlar ırk, soy, sop, zenginlik, fakirlik dinlemezler... Ve el ele Cennetin kapısından içeriye girerek dostluklarını pekiştirirler. (Bir Mükafat) Adn Cennetleridir ki oraya girerler. Orada altın bileziklerle ve incilerle süslenirler. Orada elbiseleri de ipektir. “Diyeceklerdir ki: Bizden üzüntüyü gideren Allah’a hamd olsun. Muhakkak Rabbimiz, mağfiret edicidir, mükâfat vericidir.” “O ki, lutfu ile bizleri ebedi kalıcılık yurduna yerleştirdi. Burada bize hiçbir yorgunluk değmeyecek, burada bize hiçbir usanç da dokunmayacak.” (Fatır: 35/33-35) Cennet nimetleri içinde günlerini gün ederken bir ara kendilerine dost olmaya çağıranlara, alay edercesine; “... ‘Rabbimizin bize va’dettiğini hak bulduk. Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?’ diye seslenirler...” (Araf: 7/44) Ateşin derecesini unutup dostluklarını menfaatlerine bina edenler, nefislerinin buyruklarına kul olanlar, kendileriyle beraber yanmalarına sebep olmak isteyenler çok kısa ve net bir şekilde cevap verirler; ‘...evet...’ (Araf: 7/44) Diyalog devam eder ve; ‘... Vallahi, az kalsın beni de helak edecektin.’ ‘Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de (Cehennemde) azap görenlerden olurdum.’ (Saffat: 37/56-57) derler, dostluklarını Rahmani sese bina edenler... *** Yaratılışımız icabı zayıf ve güçsüzüz... Ve bizlere de ilmin çok az bir kısmı verildi... Ve bu şartlarda imtihan oluyoruz... Aklımıza güvenmeyen, dost seçiminde hata yapma oranımızın çok fazla olduğunu bilen Rabbimiz uyarıcılar (Peygamberler ve davetçiler) göndererek bizlere Rahmette bulundu... Bir tarafta Allah (c.c.) ve dostları, diğer tarafta insan imanı ile beslenip Cehennemde kendisine komşular arayan şeytan ve dostları... Biri ateşe davet eder, diğeri Cennete... Tüm kulak ve ‘irade’lere bu iki kanaldan yayınlar yapılır... Nefsini okşayan nasihatlara dost olanlar alıcılarını Cehenneme çevirirler... Bu tür dostları dünyanın her yerinde görmek mümkün... Hem de çok yakını olduklarımız olabilirler; ‘Ey iman edenler, eğer küfrü imandan sevimli bulurlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. İçinizden kim onları veli edinirse; Onlar zalimlerin ta kendileridirler.’ (Tevbe: 9/23) Düşünsene bir; Seni büyüten, yedirip içiren (Allah’ın izni ile tabi!) baban seni cehenneme davet ediyor!.. Dünyada iken en yakınındı... Demek ki kan bağı cennete girmek için yeterli bir sebep olmuyormuş... Bir de böyle bir vak’anın yaşandığı Peygamberlerden bir misal verelim... Görelim bakalım davet hangi kanaldan geliyor ve tercihini hangi dost’a kullanıyor... Okuyalım; ‘Hani babasına: Babacığım demişti, işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeye niçin ibadet edersin? Babacığım ilimden sana gelmeyen bana geldi, bana uy ki, seni dosdoğru yola ileteyim. Babacığım şeytana ibadet etme! Muhakkak şeytan Rahmana asi olmuştur. Babacığım, doğrusu Rahmanın azabı sana dokunur da şeytanın velisi (dost) olursun diye korkarım! Dedi ki: “Ey İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, seni mutlaka taşlarım. Bir süre benden uzaklaş, yanımdan git.” (Meryem: 19/42-46) Dostluğunu şeytandan yana kullanmış bir Peygamber babasının, evladına olan tepkisi... Evlat, babasının cennetini düşünerek dostlarını terkedip Rahmani sese kulak vermesini istiyor, küfründe samimi olan ve safını netleştiren baba da öfkesinden tehditler savuruyor... Dostlarına, laf gelmesini istemiyor... Bu küfri inat karşısında evladı da tarafı olduğu dostundan bahsediyor; ‘Dedi ki: Selam olsun sana! Ben, Rabbimden senin için mağfiret isteyeceğim. Çünkü Rabbim bana gerçekten merhametli ve lutufkârdır. Ben, sizi de sizin Allah’dan başka taptıklarınızı da terkediyorum; Yalnız Rabbime dua ediyorum. Rabbime dua etmekle bedbaht olmayacağımı ümit ederim.’ (Meryem: 19/47-48) *** Alttaki linkleri okuyabilirsiniz. [URL unfurl="true"]https://www.islamiforumlar.net/konu/allaha-yakin-olmak-icin.4060[/URL] [URL unfurl="true"]https://www.islamiforumlar.net/konu/allah-ile-dost-olmak.27401[/URL] [URL unfurl="true"]https://www.islamiforumlar.net/konu/nefsi-kucuk-gormek-allaha-yakin-olmak-allaha-yaklasmak.21436[/URL] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İslami Forumlar Genel
Duyurular Tebrik ve Kutlamalar
Üyelerimizden istekler - duyurular ve sorular
Allaha yakın olmak için ne yapmalıyız?
Üst
Alt