Allah (c.c) YAR VE Yardimciniz Olsun..inş. Bunlarda gecer Ya Huu!!
Kur’an’da anne ve babaya karşı kullanılacak üslup bir çok ayetle hatırlatılır. Yüce Allah, “İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik.
Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik:
“Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.”" (Lokman Suresi, 14)
hükmüyle insana anne ve babasına karşı iyilikle davranmasını emreder.
Rabbimiz, “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez." (Nisa Suresi, 36)
Kur’an ahlakına uygun yaşayan insan, anne ve babasına "öf" bile demeyecek kadar saygılı, hürmetkar ve itaatli bir tavır içerisinde olur.
Alçakgönüllü ve anlayışlıdır, onlara her zaman güzel söz söyler. Nasıl sevgi ve şefkat içinde büyütüldüyse, yaşlılıklarında da kendisi onlara sevgi ve şefkatle yaklaşır.
Onların hatalarına sabır gösterir, kızıp öfkelenmez.
Ancak her anne baba Allah’a itaatli değildir ve O’nun sınırları içinde yaşamaz. Birçok anne baba, çocuklarının düşüncelerine ve inançlarına saygı duymaz.
Her aile ortamı çocuklar için huzurlu ve güvenlidir demek mümkün değildir.
“Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin.
Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” (Lokman Suresi, 15)
Anne babaya karşı iyi davranmak, merhametle yaklaşmak pek çok Kuran ayetinde daha dikkat çekilen bir hükümdür:
küçücük bir çocuk iken annem hep derdi ki"İyilik yap denize at. Balık bilmezse Hâlık bilir.”
Hâlık kim anne..?
Hâlık, Yaratıcı demekti, önce bunu öğrendim.“İyilik, iyiliktir. Ondan asla zarar gelmez, kayıp söz konusu olmaz. İstersen yaptığın iyiliği denize at, balıkların arasına düşür.
Balık bilmezse, balığın Hâlık’ı bilir, yine boşa gitmez.”olduğunu yillar sonra anladim!!
Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. Yıllardır yanında çalıştığı müteahhidini de çok seviyordu ama artık bu işlerden iyice bıkmıştı.
İşi bırakmak ve emekli olmak istediğini çok sevdiği müteahhide söyleyince müteahhit çok üzüldü bu duruma. Ve ondan, kendisine son bir ev yapmasını rica etti.
Marangoz kabul etti ve işe girişti ama gönlünden gelerek çalışmıyordu. Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı.
Mesleğinde zirve olmanın hiçbir izini taşımayan bu evi normalinden de kısa sürede bitirdi.
İşini bitirdiğini müteahhide söyleyince müteahhit de şaşırmıştı. Çünkü şimdiye kadar bu kadar kısa bir sürede hiçbir evi teslim edememişti patronuna.
Müteahhit, evi gözden geçirmek için geldi. Evi baştan sona dolaştıktan sonra dış kapının anahtarını marangoza uzattı. “Bu ev senin” dedi,
“yıllardır bana ettiğin hizmetlerin karşılığı olarak sana benden hediye.”
Marangoz şoka girdi. Ne kadar utanmıştı. Eğer yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi ne de güzel, özenerek yapardı onu!
Hayat bizim için de bazen böyledir. Gün be gün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zamanda yaptığımız işe, elimizden gelenden daha azını koyarız.
Sonra da şoka girerek kendi yaptığımız o baştan savma evde yaşayamayacağımızı anlarız.
Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Tekrar bu hayatı yaşayabilsek çok daha farklı ve hatasız yaşamaya çalışırız.
Ne var ki; hayata geri dönüş ve tekrar bir şeyler yapabilmek mümkün olmaz hiçbir zaman.
Marangoz biziz…
Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da duvar dikersiniz ama o evi kendinize yapar gibi yaparsanız çok güzel bir eser meydana getiririz..
Bugün yaptığımız davranış ve seçimler, yarın belki de içinde ebedi yaşayacağımız evi kurar bizlere. Öyle ise onu akıllıca ve gönlünüzden gelerek yapalım.
Ne müteahhide (Yaradana)karşı mahcup olalım, ne de kendimize karşı...