Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
Aydınlık Ufka Doğru
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 22192" data-attributes="member: 1208"><p><strong><span style="color: red">Aydınlık Ufka Doğru </span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>İnsan, psikolojik bakımdan içe dönük ve karamsar bir hâle düştüğünde; kendi iç dünyasında hayâl ettiği karamsar tabloları dışa aksettirmek ister. Diğer bir tabirle insan, İçindeki karamsar hallerin verdiği ruh psikozu ile bütün insanları da kendisi gibi görmek ister. Bunda bir nevi kendi karamsarlığını başkalarına yaşatma düşüncesi yahut kendi hâlini başkalarında da görüp avunma psikolojisi vardır. Bu hâle düşen birisi, dış âleme intibak edemeyişin bâriz misâlini yaşayarak mistik bir edayla meseleyi perdelemek ister. Bu onu daha da çıkmazlara sürükler. Neticede benliği ile dışyapı arasında sağlıksız sentezlere götürerek içinden çıkılmaz bir duruma düşürür.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong>Bu saikle kelimelere dökülen iç yapıdaki gariplikler, sanki diğer insanları yutacak bir dev hâline gelir. Hakikata uzak kalmış bir düşünce tarzının ifadesiyle:</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Bilmemek bilmekten iyidir</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Düşünmeden yaşayalım</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>der ve insanlığı bedbinliğin kucağına iterek âdeta atalete, inhirafa düşürür. Yahut bütün bütün insanlıktan kaçıp, düşünmeyi unutup kendini nazların dünyasına koyuvermek ister. Orhan Veli gibi:</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Düşünme</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Arzu et sade!</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Bak böcekler de öyle yapıyor. </span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>diyerek kurtuluşu hayvanlara benzemekte, onlar gibi yaşamakta arar. Oysa insan istese de hayvanlar gibi yaşayamaz ki. Onlar geçmişi ve geleceği düşünmezler. Sâdece ânı yaşar, zevk alırlar. İnsan ise geçmişin elemleri ve geleceğin endişeleriyle doludur. istese de kaçamaz, insanlıktan çıkamaz. Bu düşünceler, onu gitgide hüsrana boğar ve çâreyi ancak intihar etmekte bulur. Ona da cesaret edemezse, unutmak ister ve Cahit Sıtkı misâli tek dostu olan kadehe sarılır:</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Açılsın gizli sofram</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Gelsin kadehte rakım</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Dostum, neşem ve şarkım.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>Şuur altına yerleşen karamsar düşünce, zorlayıcı unsurlarla dış dünya ile bağlantı kurmak ister. Bu, iç dünyadaki sıkışmadan dolayı meydana gelen irâde dışı bir hâdisedir. Artık şuuraltı karamsar psikozuna yakalanmış bulunan böyle bir insan, kolay kolay sosyal hayata intibak edemez. Yalnızlık duygusu bu tür insanların en belirgin vasfıdır. İnsanlardan kaçma, yapayalnız yaşama ve bu yalnızlığının feryâdını koparma...</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Bilmezler yalnız yaşamayanlar</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Nasıl korku verir yalnızlık insana</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">İnsan konuşur kendisiyle</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Nasıl koşar aynalara.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>Şiirde zaman zaman böyle trajik tablolar çizmek moda olur. Sanki bütün zaman geceyarısı, bütün mekân insanları yemek için yolları kesmiş bekleyen bir devdir. Karanlık sanki gıdadır, o istenir, o arzu edilir...</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Alemde gündüz gönlüme işkencedir</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Bence bayram ufukta gün bitincedir.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>Karanlık çirkinlikleri, kötülükleri örtecek ve insanı gerçeklerin istenmeyen çehresinden kurtararak hülya âlemlerine alıp götürecek bir kurtarıcıdır. Necip Fazıl, kendi ifâdesiyle henüz "nur yolunu" bulmadan önce, âlemi kapkaranlık görür, ruhundaki bilmecelere cevap veremez ve gecenin koynundaki "serseri kaldırımlar"la dertleşir. Karanlık onun tek dostudur:</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Ne sabahı göreyim ne sabah görüneyim</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Gündüzler size kalsın verin karanlıkları.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>Bu hâl tâ hâkikati bulup bütün bilmeceleri çözerek "varlığın müthiş bilmecesi"ne erinceye kadar devam eder. Bu makamda zerreden güneşe herşey aydınlık görünür ve aydınlık bir iklimin mesajlarıdır.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur,</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">İç içe mimari, iç içe benlik;</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>Bu varlığı kavrayış, neden ve niçin sorularının cevabını bulması, insanın önünü aydınlatacak ve bu aydınlıkta bütün kâinat pırıl pırıl görülecektir. Bu seviyeden sonra artık karanlıklardan korku ve yalnızlıktan söz etmeyecektir şair. Aksine yüreğinde ötelerden kopup gelen nurun neşesini duyacak ve:</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Bir sevinç var ki kalbde arşı doldurur sesi</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">O ne sonsuz sevinçtir, ebediyyet neşesi</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>diye sevinçden uçacaktır. Artık bundan sonra gelecek her kötülüğe, her belâya sabredebilecek güç ve imana kavuşmuştur. Artık lütfü da kahrı da hoştur Yaradan'ın. Büyük şair bu düşünceyi şöyle mısralaştırır:</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Güzel ALLAH'ım senden ne gelecekse gelsin</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Sen ki rahmetinle de, kahrınla da güzelsin.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>Hakikatı bulma lütfuna eremeyen zavallı şair de:</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Ne vefasız geçmişten hayır var</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Ne gelecekler imdada koşar.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>der ve "Gün olur ki çıldırmak işten değildir" diye trajedisinin son perdesini dile getirir. Bu noktada artık insan şuurunu da yitirip;</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">İn miyim</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Cin miyim</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Ben neyim?</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>demekten kendini alamayacaktır. Büsbütün acizliğe düşen bu karanlık düşünce meftunları psikanalistlerin uğraşacağı enteresan tiplerdir. Bu enteresan tiplerden birisi; "Gelin görün bütün caddeler kan revan" diyerek insanlığın yaşadığı güzellikleri ve yaradılışındaki "ahsen-i takvim"sırrını göremez. Bu karamsar düşüncedir ki "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayattan lezzet alır" hakikatini perdeler.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong>Bilmekle yükümlü olan insan, bilmekle insan olma yoluna girip Rabbine yönelebilir ancak. Kendini bilme, kendini okuma dururken böyle karanlık tablolar çizmenin altında bir irade yetmezliği, bir şuursuzluk yatar. Eşyaya eşya hesabına baktığı için; </strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Düşmüş içine gölgesi alaca karanlıkların</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Bakmaktan korkuyorum aynasına suların.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>diyerek ondan ürker.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong>Karanlık düşünce, bir korku tezahürüdür. Ümit atmosferinden uzak yaşamanın tabii bir neticesidir; korkuya düşme veya diğer bir tabirle insan olmayı yakalayamama, onun vücud âlemine gönderiliş sırlarını bilememenin neticesidir. Mahluk ile Hâlık arasındaki bağdan mahrum olma ve sayısız düşman içinde kalmanın en bariz misalidir korku... Korkak insan sevemez, sevginin zıddıdır korku... Halbuki sevgi âlemin mayasındadır. Bu sevginin sırrına eren Büyük Yunus çağlarıdelen sesiyle;</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Ben gelmedim da'vi içün</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Benim işim sevi içün.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>mısralarını söylerken sevgi ekseni bütün kâinatı kuşatır ve;</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Yaratılanı hoş gör</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Yaratandan ötürü.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>düşüncesiyle "bir karıncaya ulu nazar"la. bakma mertebesine erişir.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong>20. Asrın bedbin şairi ise, vehimlerin elinde oyuncak olur, sokakta yürümekten bile çekinir, komşu duvardan düşecek taşın başını ezeceğinden korkar.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">Ne yardan geçilir ne serden</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Korkuyorum bu gecelerden</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Bel bağladığım tepelerden</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Gün doğmayabilir bir daha.</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><span style="color: #008080"><strong>diyerek korku ve endişelerinin kıskacında boğulur. Sevemez, sevilemez ve çöküp gider.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong>Ruhunda karanlıklara esir olmuş insan mâsivadaki cemâl tezahürünü göremez. Onu tahkir eder, tebdile çalışır durur adeta.. Bu yönüyle hayatı yaşanmaz kılar, akı kara, güzeli hep çirkin görmek ister. Hep kendini "meçhuller caddesi" diye tasvir ettiği bir yerde düşünür. "Ben kimsesizler seyyahı meçhuller caddesinin" diye feryat eder. Fakat gerçek insan için böyle midir acaba? Hiç bir zerrenin İrade dışı hareket etmediğinin bilindiği bir atmosferi "meçhuller caddesi" diye isimlendirmek, eşyaya karanlık bakmanın bir tezahürü değil midir? Halbuki insanın caddesi bellidir. O, ufuk insanlar (a.s) vasıtasıyla açıkca çizilmiş, nazarlara gösterilmiş, kıyamete kadar da gösterilmeye devam edecek olan aydınlık yoldur.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong>Biz ümit soluyalım her soluğumuzda... Bir çığırla ümit soluyan şiirleri yazalım, onları yaşayalım iç ve dış dünyamızda... ümidin güllerini soldurmadan mutlu yaşamanın sırlarını yakalayalım. Karamsar tablo çizmeye çalışanlar, gözlerini kapamakla ancak kendilerine gece yaparlar.</strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #008080"><strong></strong></span><strong><span style="color: orange">"Şafak çoktan söktü ufukta ışık cümbüşü,</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Karanlık hırıltıda soluk soluğa nurlar.</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Kalkıyor birer birer atlasımdaki sisler,</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Pırıl pırıl gök kuşağı bayramımı kutlar.</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Ufukta bir nesil var sanki fetih ordusu,</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">İki büklüm olmuş rükua varıyor surlar.</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Talihime tebessüm ediyor Arz ile sema</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Ve bir zafer takına doğru gidiyor yollar.</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Destanlara sığar mı velvelesi o günün.</span></strong></p><p><strong><span style="color: orange">Dost şahlanır ve düşmanın yüreği hoplar".</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong><strong><span style="color: #008080">İç yapıdaki duruluk ve ruh, ifadeye aksediyor ve onu nasıl güzelleştiriyor... "ümitvar olunuz" beyanının kanatları altına sığınanlar, geleceğe hep diriliş muştusu sunacaklardır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #008080">Ne mutlu bu atmosferde ümit ışığını yakalayanlara... </span></strong></p><p><strong><span style="color: #008080"></span></strong></p><p><strong><span style="color: #008080">Cemal Doğan </span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 22192, member: 1208"] [B][COLOR=red]Aydınlık Ufka Doğru [/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]İnsan, psikolojik bakımdan içe dönük ve karamsar bir hâle düştüğünde; kendi iç dünyasında hayâl ettiği karamsar tabloları dışa aksettirmek ister. Diğer bir tabirle insan, İçindeki karamsar hallerin verdiği ruh psikozu ile bütün insanları da kendisi gibi görmek ister. Bunda bir nevi kendi karamsarlığını başkalarına yaşatma düşüncesi yahut kendi hâlini başkalarında da görüp avunma psikolojisi vardır. Bu hâle düşen birisi, dış âleme intibak edemeyişin bâriz misâlini yaşayarak mistik bir edayla meseleyi perdelemek ister. Bu onu daha da çıkmazlara sürükler. Neticede benliği ile dışyapı arasında sağlıksız sentezlere götürerek içinden çıkılmaz bir duruma düşürür. Bu saikle kelimelere dökülen iç yapıdaki gariplikler, sanki diğer insanları yutacak bir dev hâline gelir. Hakikata uzak kalmış bir düşünce tarzının ifadesiyle: [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Bilmemek bilmekten iyidir Düşünmeden yaşayalım[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]der ve insanlığı bedbinliğin kucağına iterek âdeta atalete, inhirafa düşürür. Yahut bütün bütün insanlıktan kaçıp, düşünmeyi unutup kendini nazların dünyasına koyuvermek ister. Orhan Veli gibi: [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Düşünme Arzu et sade! Bak böcekler de öyle yapıyor. [/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]diyerek kurtuluşu hayvanlara benzemekte, onlar gibi yaşamakta arar. Oysa insan istese de hayvanlar gibi yaşayamaz ki. Onlar geçmişi ve geleceği düşünmezler. Sâdece ânı yaşar, zevk alırlar. İnsan ise geçmişin elemleri ve geleceğin endişeleriyle doludur. istese de kaçamaz, insanlıktan çıkamaz. Bu düşünceler, onu gitgide hüsrana boğar ve çâreyi ancak intihar etmekte bulur. Ona da cesaret edemezse, unutmak ister ve Cahit Sıtkı misâli tek dostu olan kadehe sarılır: [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Açılsın gizli sofram Gelsin kadehte rakım Dostum, neşem ve şarkım.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]Şuur altına yerleşen karamsar düşünce, zorlayıcı unsurlarla dış dünya ile bağlantı kurmak ister. Bu, iç dünyadaki sıkışmadan dolayı meydana gelen irâde dışı bir hâdisedir. Artık şuuraltı karamsar psikozuna yakalanmış bulunan böyle bir insan, kolay kolay sosyal hayata intibak edemez. Yalnızlık duygusu bu tür insanların en belirgin vasfıdır. İnsanlardan kaçma, yapayalnız yaşama ve bu yalnızlığının feryâdını koparma... [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Bilmezler yalnız yaşamayanlar Nasıl korku verir yalnızlık insana İnsan konuşur kendisiyle Nasıl koşar aynalara.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]Şiirde zaman zaman böyle trajik tablolar çizmek moda olur. Sanki bütün zaman geceyarısı, bütün mekân insanları yemek için yolları kesmiş bekleyen bir devdir. Karanlık sanki gıdadır, o istenir, o arzu edilir... [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Alemde gündüz gönlüme işkencedir Bence bayram ufukta gün bitincedir.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]Karanlık çirkinlikleri, kötülükleri örtecek ve insanı gerçeklerin istenmeyen çehresinden kurtararak hülya âlemlerine alıp götürecek bir kurtarıcıdır. Necip Fazıl, kendi ifâdesiyle henüz "nur yolunu" bulmadan önce, âlemi kapkaranlık görür, ruhundaki bilmecelere cevap veremez ve gecenin koynundaki "serseri kaldırımlar"la dertleşir. Karanlık onun tek dostudur: [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Ne sabahı göreyim ne sabah görüneyim Gündüzler size kalsın verin karanlıkları.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]Bu hâl tâ hâkikati bulup bütün bilmeceleri çözerek "varlığın müthiş bilmecesi"ne erinceye kadar devam eder. Bu makamda zerreden güneşe herşey aydınlık görünür ve aydınlık bir iklimin mesajlarıdır. [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik; Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur, İç içe mimari, iç içe benlik; Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur![/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]Bu varlığı kavrayış, neden ve niçin sorularının cevabını bulması, insanın önünü aydınlatacak ve bu aydınlıkta bütün kâinat pırıl pırıl görülecektir. Bu seviyeden sonra artık karanlıklardan korku ve yalnızlıktan söz etmeyecektir şair. Aksine yüreğinde ötelerden kopup gelen nurun neşesini duyacak ve: [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Bir sevinç var ki kalbde arşı doldurur sesi O ne sonsuz sevinçtir, ebediyyet neşesi[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]diye sevinçden uçacaktır. Artık bundan sonra gelecek her kötülüğe, her belâya sabredebilecek güç ve imana kavuşmuştur. Artık lütfü da kahrı da hoştur Yaradan'ın. Büyük şair bu düşünceyi şöyle mısralaştırır: [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Güzel ALLAH'ım senden ne gelecekse gelsin Sen ki rahmetinle de, kahrınla da güzelsin.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]Hakikatı bulma lütfuna eremeyen zavallı şair de: [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Ne vefasız geçmişten hayır var Ne gelecekler imdada koşar.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]der ve "Gün olur ki çıldırmak işten değildir" diye trajedisinin son perdesini dile getirir. Bu noktada artık insan şuurunu da yitirip; [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]İn miyim Cin miyim Ben neyim?[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]demekten kendini alamayacaktır. Büsbütün acizliğe düşen bu karanlık düşünce meftunları psikanalistlerin uğraşacağı enteresan tiplerdir. Bu enteresan tiplerden birisi; "Gelin görün bütün caddeler kan revan" diyerek insanlığın yaşadığı güzellikleri ve yaradılışındaki "ahsen-i takvim"sırrını göremez. Bu karamsar düşüncedir ki "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayattan lezzet alır" hakikatini perdeler. Bilmekle yükümlü olan insan, bilmekle insan olma yoluna girip Rabbine yönelebilir ancak. Kendini bilme, kendini okuma dururken böyle karanlık tablolar çizmenin altında bir irade yetmezliği, bir şuursuzluk yatar. Eşyaya eşya hesabına baktığı için; [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Düşmüş içine gölgesi alaca karanlıkların Bakmaktan korkuyorum aynasına suların.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]diyerek ondan ürker. Karanlık düşünce, bir korku tezahürüdür. Ümit atmosferinden uzak yaşamanın tabii bir neticesidir; korkuya düşme veya diğer bir tabirle insan olmayı yakalayamama, onun vücud âlemine gönderiliş sırlarını bilememenin neticesidir. Mahluk ile Hâlık arasındaki bağdan mahrum olma ve sayısız düşman içinde kalmanın en bariz misalidir korku... Korkak insan sevemez, sevginin zıddıdır korku... Halbuki sevgi âlemin mayasındadır. Bu sevginin sırrına eren Büyük Yunus çağlarıdelen sesiyle; [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Ben gelmedim da'vi içün Benim işim sevi içün.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]mısralarını söylerken sevgi ekseni bütün kâinatı kuşatır ve; [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Yaratılanı hoş gör Yaratandan ötürü.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]düşüncesiyle "bir karıncaya ulu nazar"la. bakma mertebesine erişir. 20. Asrın bedbin şairi ise, vehimlerin elinde oyuncak olur, sokakta yürümekten bile çekinir, komşu duvardan düşecek taşın başını ezeceğinden korkar. [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]Ne yardan geçilir ne serden Korkuyorum bu gecelerden Bel bağladığım tepelerden Gün doğmayabilir bir daha.[/COLOR] [/B][COLOR=#008080][B]diyerek korku ve endişelerinin kıskacında boğulur. Sevemez, sevilemez ve çöküp gider. Ruhunda karanlıklara esir olmuş insan mâsivadaki cemâl tezahürünü göremez. Onu tahkir eder, tebdile çalışır durur adeta.. Bu yönüyle hayatı yaşanmaz kılar, akı kara, güzeli hep çirkin görmek ister. Hep kendini "meçhuller caddesi" diye tasvir ettiği bir yerde düşünür. "Ben kimsesizler seyyahı meçhuller caddesinin" diye feryat eder. Fakat gerçek insan için böyle midir acaba? Hiç bir zerrenin İrade dışı hareket etmediğinin bilindiği bir atmosferi "meçhuller caddesi" diye isimlendirmek, eşyaya karanlık bakmanın bir tezahürü değil midir? Halbuki insanın caddesi bellidir. O, ufuk insanlar (a.s) vasıtasıyla açıkca çizilmiş, nazarlara gösterilmiş, kıyamete kadar da gösterilmeye devam edecek olan aydınlık yoldur. Biz ümit soluyalım her soluğumuzda... Bir çığırla ümit soluyan şiirleri yazalım, onları yaşayalım iç ve dış dünyamızda... ümidin güllerini soldurmadan mutlu yaşamanın sırlarını yakalayalım. Karamsar tablo çizmeye çalışanlar, gözlerini kapamakla ancak kendilerine gece yaparlar. [/B][/COLOR][B][COLOR=orange]"Şafak çoktan söktü ufukta ışık cümbüşü, Karanlık hırıltıda soluk soluğa nurlar. Kalkıyor birer birer atlasımdaki sisler, Pırıl pırıl gök kuşağı bayramımı kutlar. Ufukta bir nesil var sanki fetih ordusu, İki büklüm olmuş rükua varıyor surlar. Talihime tebessüm ediyor Arz ile sema Ve bir zafer takına doğru gidiyor yollar. Destanlara sığar mı velvelesi o günün. Dost şahlanır ve düşmanın yüreği hoplar".[/COLOR] [/B][B][COLOR=#008080]İç yapıdaki duruluk ve ruh, ifadeye aksediyor ve onu nasıl güzelleştiriyor... "ümitvar olunuz" beyanının kanatları altına sığınanlar, geleceğe hep diriliş muştusu sunacaklardır. Ne mutlu bu atmosferde ümit ışığını yakalayanlara... Cemal Doğan [/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
Aydınlık Ufka Doğru
Üst
Alt