- Katılım
- 8 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 25
- Tepkime puanı
- 0
BİR BAŞKA SÖZLÜK
Taş: Soğumuş gönül.
Top: Medeniyetin son sözü.
Doktor: Gel sözümü dinle, sadece su iç.
Âlim: Bir şey bilmediğini bilen.
Af: İntikamların en güzeli.
Diken: Gülün bekçisi.
Şair: Söz kantarcısı.
Şiir: Darası alınmış söz.
Hırsızlık: Ekmek mi? Vay utanmaz herif. Milyon mu? Aşk olsun.
Sıdk (sadakat, doğruluk): Ruhun gıdası.
CAN sıkıntısı: Şeytanın avukatı.
Cüce: Bazı büyük adamların yakından görünüşü.
Cesaret: Korktuğunu belli etmemek.
Dostluk: Fırtınalı havada içi dışına dönen şemsiye.
Dün: Bugünün arka tarafı.
İnsan ömrü: Dönüş bileti satılmayan bir seyahat.
Kelime: Eşyanın elbisesi.
Gözyaşı: Yüreğin nemi.
Kefen: Moda dergilerine müracaat edilmeden biçilen elbise.
Kuyruk: Maymunlar için faydalı, ama insanlar için zararlı.
Lisan (dil): Çok uzağı bile vuran bir silâh.
Leylak: Kış mevsiminin yazdığı veda mektubu.
Mezar: Son yatak.
Matbaa: Fikir ve düşünceler mutfağı.
Vakit: Yok ki... Pek nadir.
Yazı: Gözle görülen fikir ve düşünce.
Çerçeve: resimlere fotoğraflara nüfuz ve önem kazandıran alet.
Çok : yine (de) az.
Damat : kaynana sahibi.
Davet: pusu.
Eda : çirkinlerin tesellisi.
Filozof : daha fazla bedbaht olmadığından dolayı kendisini bahtiyar hisseden kimse.
Hiç : gerçekte herşeyin aslı.
İnsan : ahlakı bozulmus vahşi.
İş Beceren : yaya gezmeyen.
Kibir : ahmakların ağırbaşlılığı.
Mübalağa : insanların mikroskopu.
Perhiz : iştah açıcı.
Sabır : gözden, mevkiinden düşmüşlerin fazileti.
Tımarhane : güçsüz delilerin barınağı. içinde akıllı bulunmayan demektir.
Vahşi : sadece kendi düşmanını yiyen adam.
Aferin : ucuz ihsan
İnşaallah : red cevabı
Cesaret : korktuğunu belli etmeme hali
Kuruş : milyon tohumu
Ahlâk: Akıl polisi.
Uhuvvet (kardeşlik): Evet ama, kesesi ayrı.
Edeb: Yaldızlı hap.
İsraf: Delik kese.
İkramiye: Züğürt tesellisi.
Altın: Anahtar.
Avukat:
Suçluların çamaşır yıkayıcısı.
Taş: Soğumuş gönül.
Top: Medeniyetin son sözü.
Doktor: Gel sözümü dinle, sadece su iç.
Âlim: Bir şey bilmediğini bilen.
Af: İntikamların en güzeli.
Diken: Gülün bekçisi.
Şair: Söz kantarcısı.

Şiir: Darası alınmış söz.
Hırsızlık: Ekmek mi? Vay utanmaz herif. Milyon mu? Aşk olsun.
Sıdk (sadakat, doğruluk): Ruhun gıdası.
CAN sıkıntısı: Şeytanın avukatı.
Cüce: Bazı büyük adamların yakından görünüşü.
Cesaret: Korktuğunu belli etmemek.
Dostluk: Fırtınalı havada içi dışına dönen şemsiye.
Dün: Bugünün arka tarafı.
İnsan ömrü: Dönüş bileti satılmayan bir seyahat.

Kelime: Eşyanın elbisesi.
Gözyaşı: Yüreğin nemi.
Kefen: Moda dergilerine müracaat edilmeden biçilen elbise.
Kuyruk: Maymunlar için faydalı, ama insanlar için zararlı.
Lisan (dil): Çok uzağı bile vuran bir silâh.
Leylak: Kış mevsiminin yazdığı veda mektubu.
Mezar: Son yatak.
Matbaa: Fikir ve düşünceler mutfağı.
Vakit: Yok ki... Pek nadir.
Yazı: Gözle görülen fikir ve düşünce.
Çerçeve: resimlere fotoğraflara nüfuz ve önem kazandıran alet.
Çok : yine (de) az.
Damat : kaynana sahibi.
Davet: pusu.
Eda : çirkinlerin tesellisi.
Filozof : daha fazla bedbaht olmadığından dolayı kendisini bahtiyar hisseden kimse.
Hiç : gerçekte herşeyin aslı.
İnsan : ahlakı bozulmus vahşi.
İş Beceren : yaya gezmeyen.
Kibir : ahmakların ağırbaşlılığı.
Mübalağa : insanların mikroskopu.
Perhiz : iştah açıcı.
Sabır : gözden, mevkiinden düşmüşlerin fazileti.
Tımarhane : güçsüz delilerin barınağı. içinde akıllı bulunmayan demektir.
Vahşi : sadece kendi düşmanını yiyen adam.
Aferin : ucuz ihsan
İnşaallah : red cevabı
Cesaret : korktuğunu belli etmeme hali
Kuruş : milyon tohumu
Ahlâk: Akıl polisi.
Uhuvvet (kardeşlik): Evet ama, kesesi ayrı.
Edeb: Yaldızlı hap.
İsraf: Delik kese.
İkramiye: Züğürt tesellisi.
Altın: Anahtar.
Avukat:
Suçluların çamaşır yıkayıcısı.
Barışmak: Sıvayı yenilemek.
Balon: Uçucu, geçici şöhret.
Pire: Şakacı.
Mazi (geçmiş zaman): Hayıflanma çekmecesi.
Mecnun (deli, kaçık): Bizim gibi düşünmeyen (kimse).
Mahbes (hapishane, cezaevi): Vicdan hastalarına mahsus hastahane.
Gözyaşı: Yüreğin nemi (ıslaklığı).
Âlim: Birşey bilmediğini bilen.
Sükût: Belagât, dehşetli söz.
Sevda: Sis.
Dost: Bize hizmete (yardıma) hazır zannettiğimiz kişi.
Müfsid (fesadçı): Dili yaldızlı yılan.
Nezle: Burunların iç tarafındaki koylara mahsus fırtına.
Nisa (kadınlar): Erkeklerin yaptıklarının tersini yapan(lar).
Bahşiş: Zorla -ister istemez- verilen ihsan.
Beşik: Annelerin en kıymetli cevherlerine mahsus mahfaza.
Beğenmek: Aynaya bakarken hissolunan hal.
Çocuk: Ailenin gerçek reisi (hâkimi).
Tokat: Tesirli delil, belge.
Haydut: Dağ bankeri.
Hazine:Yirmi yaşında: Sevilen kadınlar, Otuz yaşında: Rütbe ve nişan, Kırk yaşında: Bolluk zenginlik, Elli yaşında: Büyük bir mevki ve ünvan, Altmış
Vefasızlık: Habersizce ev taşıma (değiştirme).
Yara: Muharebe fabrikasının markası.
Yalnızlık: Siyah camlı gözlük.
Batıl inanç: Zihin kanseri.
Neşe: En doğru filozofluk
Nedamet (pişmanlık): Vicdan hazımsızlığı.
Nisyan (unutma, unutkanlık): Zamanın rehinine bırakılmış (şey).
Vaad: Ümidin gıdası.
Vasıta (aracı): İş bozucu (kimse).
Uyku: Fakirlerin hovardalığı.
Kelime: Eşyanın elbisesi.
Kese: İnsanların itibarını (değerini) ölçen ve gösteren terazi.
Kelepçe: Jandarma (ların) el şıkışması.
Kan: Pek çok arz ve teklif edilir, pek az sarfolunur.
Ömr-i insan: Dönüş bileti satılmayan bir seyahat
Sağır: Kulağı kör.