- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Bir güne bir iyilik yetmez!...Her insanın kıymeti iyiliği kadardır...
Gökyüzüne yerden toz kalkar ama yeryüzüne gökten yağmur yağar...
Her kap içinde olanı sızdırır..
İyiler kendileri için değil, başkaları için vardır.
Bilge biri: “ALLAH’ım” diyordu. “Sen kötüleri esirge! İyileri zaten esirgemişsin, çünkü onları iyi yaratmışsın.”
İyilikte geciken, bugün yarın diyen, aza çoğa bakan aldanır. Yolda kalır. Hz. Ali; “Az vermekten utanma” der, “Umut kırmak daha utandırıcıdır.”
İyiler işini bilirler. ALLAH için severler. ALLAH için verirler. Ve şu müjdeye ererler:
“Onlar, ALLAH’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği tavsiye ederler, kötülükten sakındırır, hayırda yarışırlar. İşte onlar iyi ve hayırlı kullardır.” (Âl-i İmran, 114)
Rahmetli Hak Dostu Mehmet amcadan dinlemiştim. Cemaatinden olduğu caminin ihtiyaçları için Cuma namazı bitiminde yardım toplar. ...
Her insan bir değil ya, aksi mizaçlı biri çıkışta: “İlle de bir şey vermek zorunda mıyız?” diye bağırır.
Hüseyin Amca gayet nezaketle: “Hayır efendim” der, “Biz verenden alıyoruz, vermeyenden değil.”
İşte bu insan iyilik için yaratılmıştır. Ama nefsimiz fakirlikle korkutur, cimriliğe sevk eder...
Oysa mutluluğun yolu kısadır, ama ulaşmak zordur. Bel bükülmeden de odun yarılmaz ya. İyiliğin yolcusu birazcık zahmeti göze almalı.
Yaşlı bir komşu teyzemiz vardı, gördüğümde selâm verir, hâlini hatırını sorardım.
“Bir arzun, bir isteğin var mı teyzeciğim?” derdim. Nuranî ihtiyar gülümseyen bir yüzle: “Ah be oğlum” derdi, “İnsana bu yaşta bir selâm, bir de tatlı kelâm gerek, onu da yapıyorsun. ALLAH razı olsun.”
Kalbimizin kapılarını açmalı, iyilikte yarışmalıyız..
Bizdeki nimet emanet. Verelim ki yerini bulsun. Verelim ki, verdiğimiz bizim olsun...
Elde tuttuğumuz değil, elden çıkardığımız bizim öz malımız olur. “Ne verirsen elinle, o gider seninle” diyorlar ama eksik söylüyorlar...
Siz bırakın vermeyi, o hayra niyet etmenizin bile sevabı, verilmiş gibi yazılıyor. Yarım hurma ile dahi olsa iyilikten geri kalmamalıyız. Rabbimiz Kur’ân’da bize doğru yolu gösteriyor: “...ALLAH sana nasıl ihsanda bulunduysa, sen de öylece insanlara iyilik yap...” (Kasas, 77)
Verenler kazandı, sıra bize geldi. Kimse gücüm yok diyemez...
Herkesin yapacağı bir iyilik vardır. Bir güne, bir iyilik yetmez
Bazen bir iyiliğin içinde bir ömrün sevabı gizli olabilir. Bediüzzaman Hazretleri de öyle demiyor mu?
İyiliği anlayan ve derinden kavrayan insanların hikâyesini bir de rahmetli Prof. Dr. Saffet Solak Hocamızdan dinleyelim:
“Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya’ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım....
Küçük bir beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir olmuştum...
Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti..
Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı...
Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Saatler epey ilerledi ama yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan hacıanneye sıkılarak sordum: “Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?” Hacıanne:
“Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz,” dedi.
Merak ettim, tekrar sordum: “Trenden sizin bir yakınınız mı inecek?”
Hacıannenin cevabı inanılacak gibi değildi: “Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok...
Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz.”
Evet o insanlar âlim değildi belki ama, derin bir irfan sahibiydiler...
Çok şeyi değil ama bir şeyi çok iyi biliyorlardı. İyiliğin gecesi, gündüzü olmaz...
Küçüğü büyüğü olmaz. Bunu biliyorlardı işte. “İyilik ve takvada yardımlaşın.” (Maide: 2) Kur’ân’ın bu emrini okumakla kalmıyor, yaşıyorlardı.
Bir güne bir iyilik yetmez. Rabbim hayrı ve iyiliği seller, sebiller gibi akıtsın...
SELİM GÜNDÜZALP