- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Genclige ve Sokaklara baktigimizda BIKKIN ,YANLIZ bir genclik gormekteyiz...
7'den 70'e herkesten duyarız bu sözü, “bu gün çok canım sıkılıyor” Dünya hayatının tüm zevklerini hızla tüketen ve yalnızlığa mahkum olan bir gençlik geliyor
“İNTERNETSanal dünyaya hoş geldiniz
İyi ve dozunda kullanıldığında teknoloji harikası diyebiliriz.
Fakat iyi kullanılmadığı taktirde, “Teknoloji hastalığı, yani can sıkıntısı” ve beraberinde getirdiği ruhsal tahribatlar yaşayabiliriz
“Kimine göre bilgi hazinesi, kimine göre dünya kütüphanesi, kimine göre açık üniversite]” Bu öyle bir dünya ki, “sözlerin sustuğu, parmakların konuştuğu” ve insanları hızla yalnızlığa çektiği sanal dünya.
Sokaklarda gencler sevdikleri, dostlari ile konusup gulusecegi yerde her birinin elinde cep tel oldugu dikkatimi cekiyor ve cook uzuluyorum..
Yanlızlığa alışan gençleri bekleyen bir başka gerçek ise, tüm örf ve adetlerimizin yavaş, yavaş unutulup, sosyal yaşantıdan hızla uzaklaşmalarıdır
Sonuç olarak önlem alınmadığı taktirde, yeni nesilleri yanlız ve sıkıntılı bir gelecek beklemektedir İnternet tiryakiliği sadece gençlerle sınırlı değildir.
İlkokul çağlarındaki çocuklarda da görmekteyiz
Çocukların en doğal hakları olan oyunları dahi, "açık havada arkadaş ortamında, park ve bahçelerde" olması gerekirken, sanal ortamlarda tek başlarına bilgisayar oyunlarına kilitlenerek bu sahte zevki yaşamaya çalışmaları, onlarda geri dönülmez ruhsal tahribatlara yol açmasına sebep olabilir.
zengin hastalığı can sıkıntısı
İstatistikler, zengin ve refah seviyesi yüksek ülkelerde, psikiyatri hastalarının daha çok olduğunu gösteriyor..
Bu ülkelerde henüz 18 yaşında olmadan tüm heyecan ve zevkleri hızla tüketen gençlik, bulunduğu hiçbir ortamdan zevk alamaz hale gelebilir Bunun sonucunda da, ruhsal çöküntüler ve kötü alışkanlıklar olabilir
Doğal olarak insan, istediği bir şeyi elde edene kadar heyecan duyar Elde ettiğinde bu heyecan hızla yok olur Sürekli yeniliklerin arayışına girer.
Bu kısır döngü sonunda isteksiz hale gelip, her istediği sıradanlaşmaya başlayana kadar sürer.
Toplumun diğer kesimlerine göre her şeyi elde edebilen insanlar, Allah'a şükredeceği yerde, doyumsuz nefsinden dolayı arayışlarının içinden çıkamaz hale gelir Sonuç olarak can sıkıntıları başlar
Can sıkıntısıyla nasıl baş ederiz?
“Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir”(En'am Suresi32)
Ayetin ifadesiyle, bu oyunun farkına varıp, hayata hep heyecanla bakmaktır Çünkü, heyecanın ve şevkin bittiği yerde sıkıntılar başlar.
Heyecanı sürekli yaşatmanın tek anahtarı Allah inancıyla beraber, dünyadaki var oluşumuzun amacını keşfetmektir
Neden var olduk?
Bu sorunun cevabını derin düşünerek aramaktır.Bu cevap Kuran'da,
“Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım”(Zariyat Suresi,56
" Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur" (Rad Suresi, 28) ayetiyle haber verilmektedir
Ayrıca düşüncelerimizde, geçmişin muhasebesini tekrar-tekrar yapmadan, bedeni ve zihni boş bırakmadan, geleceğe dönük çalıştırmaktır
Kendimizi monotonluktan kurtarıp, her gün yeni bir sayfa açmaktır
“Unutulmaması gereken en önemli alışkanlık ise, kitap okumaktır. Dolayısıyla insanlara, okuma tiryakisi olmalarını öneriyorum.
Sıkıntıları gidermenin bir başka yolu da dua ve ibadet etmektir.
Düzenli yapılan ibadetler insanı başıboşluktan ve tembellikten kurtarıp, harekete geçiri. Allah'a karşı olan görevimizi yerine getirmenin, manevi huzurunu vererek vicdanımızı rahatlatır...
İnsanların arasında yaşanan yalnızlık
Kalabalıklarda yaşanan yalnızlık bence tüm yalnızlıklardan daha zordur. Bu yalnızlık, kimsenin seni anlayamaması, bulunduğun topluma göre bilgi seviyenin yüksek olması, insanı sessizliğe ve yalnızlığa mahkum edebilir.
Hatta, aynı evi paylaşmak zorunda kalan ve eşleriyle anlaşamayan yalnız insanları görmek de mümkündür.
Yalnızlığı avantaj olarak kullanmak
“Verimli insanlar yalnız değildir.”
Fikir üreten güçlü ve zeki insanlar, yalnızlığı avantaj olarak kullanmayı çok iyi bilenlerdir.
Belki bu insanlar kalabalıklar arasındaydılar ve hep öndeydiler fakat, düşüncelerinde hep yalnızdılar.Bu insanlar yalnızlıklarını ilim ve biliyle doldurarak, tarih boyunca insanlığa büyük hizmetler ve icatlar yapmış yalnız adamlardır.
Hatta peygamberler de, düşünce ve ilim açısından hep yalnızdılar.Fakat bu onların Allah'a olan bağlılıkları, inançları ve teslimiyetleri derecesinde, kendilerine verilen akıl ve ilmin, iç dünyalarında yaşadıkları meşguliyetleri ile, kimsenin anlayamadığı dopdolu bir yalnızlıktır.
Alinti.
<!-- google_ad_section_end --><!-- haber bitiş -->