Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Cinler nasıl varlıklardır
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 42475" data-attributes="member: 3"><p>İlim (Bilim)</p><p>İlmin Tanımı:</p><p>İlim, Evren’in düzeninin bilgisidir. Onun da tam karşılığı Levh-i Mahfuz’dur. Levh de Evren’in genetiğidir. İnsandaki genetik ne işlev görüyorsa, Evren’de de Levh aynı işlemi görür. Bilgisayarlardaki işletim programı gibidir. İşletim programları korunan programlardır. Herhangi bir ofis programında çalışırken işletim programına zarar verilemez. Her ofis programı, işletim programında çalışmak zorunda olduğu halde, onda yapılan bir işlemle işletim programına zarar verilemez. Bu sebeple işletim programına korunan program da denebilir. Levh-i Mahfuz da muhafaza edilen levha; korunan program anlamına gelmektedir. Yani bilgisayarlardaki işletim programı ne ise Evren’deki Levh de o özelliktedir. İlimle ilgili her türlü bilgi de Levh’le ilgilidir. Öyle de olmak zorundadır. Levh’de her şeyle ilgili bilgi olduğundan, her şeyle ilgili bilgi de Levh’le ilgili demektir. Kısacası, ilim, Levh hakkında bildiklerimizden ibarettir. Bilmediklerimiz de öğrenebileceğimiz, henüz bize açılmamış bilgilerdir; gaybdır.</p><p></p><p>İlim Sahibi Olma Yolları:</p><p>1. Bilimsel Bilgi</p><p>İnsanlık tarihi boyunca, insanların araştırarak, deneyerek elde ettikleri bilgileri insanlığın ortak mirası olarak kitaplarda ve okullarda toplamasıyla elde edilen bilgiler topluluğudur. Bunlar Evrenle ilgili bilgilerdir. Yani Levh hakkında insanlığın ortak bilgisidir. Akademik bilgiler bunlardandır.</p><p></p><p>2. Ledün İlmi</p><p>İnsanın bildiğini yaşamında uygulamasıyla yeni bilgiler elde etmesidir. İnsan bildiği ile amel ederse Allah ona bilmediklerini öğretir. Bu da yaşayarak elde edilen bilgidir. Aynen laboratuarda deney yaparak elde edilen bilgidir. Hatta daha üstün bilgidir. Çünkü bilgi yerinde uygulanarak o bilginin uygulamasından sonra otomatik olara elde edilen yeni bir bilgi söz konusudur.</p><p></p><p>Hayat</p><p>Herkes hayatından sorumludur. Herkesin hayatı, yaşayışı da ayni değildir. İnsanın bilgilenmesi, yaşamına tefekkürü kattığı ölçüde fazlalaşır. Karşılaştığı olaylar karşısında düşünerek, mevcut bilgileriyle değerlendirerek en güzeli yapmaya yönelerek yaşamını güzelleştiren kişinin bilgisi ve karakteri diğer insanlardan çok fazla gelişmiş olgunluktadır.</p><p></p><p>Akıl sahipleri, düşünerek, yaşadıklarını değerlendirerek, bilgi sahibi olurlar. Bilgi sahibi olmak için, illa akademik ortamlarda bulunmak gerekmiyor. Herkes her zaman bilgi sahibi olabilecek imkanlara her şeyiyle sahiptir. Bu sebeple ilk insanlardan son insanlara kadar herkes hayatının hesabını verecek mükellefiyettedir. Böyle olduğundan insanlar her zaman için ilim sahibi idiler.</p><p></p><p>Yani akademik ortamların olmadığı zamanlarda da insanlar, insanları ve cinleri emirleri altına alacak bilgiye sahip olabiliyorlardı. Cinleri emrimiz altına almak için illa ilmin gelişmesi gerekmez. Bu sebeple daha önceleri de bu gerçekleştiriliyormuş.</p><p></p><p>Peygamber efendimiz de tefekkürle yaşayarak ilim sahibi olmaya en iyi örnektir. Her hangi bir akademik kariyeri olmadığı halde, bütün insanlığın en bilgini ve en üstün karakterlisidir. Üstelik bilgisi Süleyman Aleyhisselam’dan çok üstün olduğu halde, cinleri onun gibi emrinde çalıştırmamıştır. Böyle yapmayı tercih etmemiştir. Bu durum, Süleyman Aleyhisselamı küçültmez. Muhammed Aleyhisselam’ın üstün karakterini gösterir. Bu, onu en üstün insan kılan özel vasıflarından yalnızca biridir.</p><p></p><p>Cinlerin Sihir İle Etkilenmesi</p><p>Süleyman aleyhisselam zamanında, iki kişi, isteyenlere sihir yapmayı öğretmiştir. Muhtemelen sihir ilk defa o zaman yapılmaya başlanmıştır. Sihirle birinci derecede karı kocanın arasının açılması hedeflenmiştir. Buna benzer konularda da kullanılmış olabilir. Fakat asıl sihir yapanlar kendilerine zarar vermişlerdir. Çünkü sihirde bozmak vardır. Kafirlerin karakteristik özelliği de bozmaktır. Bu sebeple sihir yapanın zamanla kalbi mühürlenecek kıvama gelebilir. Sihir yapıp da iflah olan yoktur.</p><p>İnsanların geçmiş zamanlarda öğrendikleri sihiri kullanarak, cinleri hazinelerinin korumasında görevlendirdikleri söylenmiştir. Bu sebeple hazine arayıcıları, zorluklarla karşılaştıklarında, o hazinenin cinlerce korunuyor olabileceğini düşünmüşlerdir. Bunlar hazine aramadaki bilgi azlığının ve hedefe ulaşmadaki çabuk yılgınlığın neticesidir. Zaten hazine arayıcılarının genel karakteristiği, kolay zengin olmak isteyenlerdir. Bunlar zorluğa tahammül edebilen kişiler değildir. Öyle olmasa, zorlukla karşılaşınca hemen, burayı cinler koruyor olabilir, diyerek arayışından vazgeçmezdi. Hazineyi gizleyenler, onun kolay bulunmaması için çeşitli tedbirler almaktadırlar. Onlar da insan psikolojisini bilmektedirler. İnsanların biraz zorlukla karşılaşınca, gayretlerinin kırıldığını bilmektedirler. Hazinelerini saklarlarken, onlar da zor bulunmasını sağlayacak gerekli tedbirler almaktadırlar.</p><p></p><p>Farzedelim ki bir hazinenin korunması ile bir veya birkaç cin görevlendirildi. Kimse başkasının köleliğine gönüllü razı olmayacağı gibi, cinler de köleliklerinin sürmesini istemez. Onlarda da bizim gibi nefis vardır. İlk fırsatta, zorla yaptırılan, hazine bekçiliğinden kurtulmak isteyeceklerdir. Üstelik bizim için kıymetli olan şeylerin, onların nezdinde hiçbir değeri yoktur. Hatta onların kölelik sebebidirler. Bu sebeple de hazine koruyuculuğundan kurtulmak için sebep ararlar. En kötü şartlarla sihir yapanın ölmesiyle, üzerlerindeki sihir de bozuluyor olmalıdır. Çünkü Süleyman a.s. vefat edince, önce cinler onun vefat ettiğini anlamamışlardır bile. Vefat ettiğini anladıklarında da Süleyman a.s.’mın çevresinden dağılmışlardır. Ekseriya aranan hazinelerin sahipleri de ölmüş kimselerdir. Hazine sahibi ölünce de cinler onun etkisinden kurtulacakları için hazine bekçiliğini de hemen bırakırlar.</p><p>Hazine aranırken, yeri güzel tespit edilmeli, vasıflı cihaz kullanılmalı, sabırlı olunmalı, hazineyi gizleyenin yerinde siz olsanız başkaları tarafından bulunmasını nasıl engelleyebileceğinizi düşünmelisiniz. Cihazımızın bozuk olup olmadığını da ara sıra kontrol etmeliyiz. Hatta sizden önce bir başkası tarafından bulunmuş da olabilir. Zaten gizleyenler, orada ebedi kalsınlar diye koymuyorlar. Bizzat gizleyen kimse tarafından alınmış da olabilir. Ekseriya da, çevrenin şartlarına göre, ilk akla gelebilecek yeri, gömmek için tercih etmezler.</p><p></p><p>İnsanların Ve Cinlerin Güzel Bir Şekilde İtaat Etmeleri</p><p>Sihir, cinleri ve insanları etkimiz altına almanın kötü ve yasak bir yoludur. İnsan ve cinler çevremizde isteyerek, severek toplanırlar ve bize itaat ederlerse, bu güzel bir şeydir. İstenen bir durumdur. Bunu nasıl sağlayabiliriz?</p><p>İnsan ahseni takvîm ve esfeli safilin hallerinde yaratılmıştır. Yani en iyi hal de en kötü hal de insanda görülebilir. Ona, o özellikler verilmiştir. Sihiri kullanan, kötü halini kullanmış olur. Güzel hallerini kullanan ise olgunlaşır; kemale erer. Üstünlük kemal iledir.</p><p>Kemal sahibi olan, insanları ve cinleri kendisine celbeder. Onlar da, onun gibi olmak için çevresinde toplanırlar. Onu, kendilerine örnek alırlar. Onun gibi olmak için ondan gelen her türlü talebi, yol göstermeyi, nasihati emir telakki ederler.</p><p></p><p>Cinler, Dedektörleri Etkiler mi?</p><p>Onların tutarsız bilgi vermelerine sebep olurlar mı? Bu konuda şahit olduğum bir olayı size anlatayım.</p><p>Zamanımızdaki Gavsın mürşidi rahmetli Seyda’yı sağlığında ziyaret etmek için 1221 km. uzaklıktaki köyüne gittim. İlk ziyaretim değildi. Nasip oldukça gidip, nazarlarında bulunmuş, çorbasını içmiştim.</p><p>Bir gidişimde, imamlığında namazımızı kıldık. Namazdan sonra herkesle, taleplerine göre ilgilendi. Sonra Peygamber efendimizin de olduğu gibi, camiye bitişik, içten kapısı olan özel odasına çekildi. O, olmayınca herkes camiden çıktı. Ben de bu fırsat deyip, günlük dersimi yapmak için, caminin ön kısmına oturdum. Üzerimi örttüm, zikir çekmeye başladım.</p><p>Bir müddet sonra, iki kişinin konuşmalarını duydum. Birisi, mürşidim idi. Hocanın yanında, talebenin nafile ibadet yapması edepsizliktir, diyerek dersimi bırakmak istedim. Fakat bitmek üzere diyerek bitirdim.</p><p>Kendisine gelenlerin menfaatini onlardan daha çok düşünen, sünnetullah ehli insan, sağ ayağını caminin camının iç kirişine koymuş, sağ dirseğini de dizine dayamış, sağ eli ile hafif dalgalı sakalını yavaş yavaş okşar gibi düzeltiyordu. O vaziyette cami önündeki misafirlerini seyrediyordu. Onlar, ondan habersiz; onu görmüyorlar. O, onların halini inceliyordu.</p><p>Yanında bir kişi de edepli bir şekilde durmuş, ona bir şeyler anlatıyordu. Özel konuşuyorlardı. Ona rağmen, yanlarına gidip dinlemeye karar verdim. Eğer, benim dinlememem gereken bir konu ise, kovsalar bile hiç gücenmez, yanlarından uzaklaşırım. Diyerek, onlara hiçbir söz söylemeden, yanlarına yaklaştım.</p><p></p><p>Sofi</p><p>-Kurban, ben, jeologum. Petrol aramalarına katılıyoruz. Bir yerde petrol olduğunu tespit ediyoruz.. Gidip üzerinde makineyi çalıştırıyoruz. Makine petrol var diye sinyal veriyor. Orayı bir miktar kazıp, tekrar makine ile bakıyoruz. Sinyal artıyor. Fakat, bir müddet sonra sinyal kesiliyor. Makineden çıt çıkmıyor. Bu, birkaç defa böyle oldu. Arkadaşlara söyledim. Onlar</p><p>-Bu cinlerin işidir.</p><p>Dediler.</p><p>-Ne yapacağımı bilmiyorum. Siz ne buyurursunuz?</p><p>Dedi.</p><p>O, halini hiç bozmadan, dışarıdaki insanları izliyordu. O vaziyette,</p><p>-Sofi, bir tane kaba petrol koy. Sonra kabın üzerini de bir bezle ört ki makine görmesin.</p><p>Sofi, bütün ciddiyeti ile konuya açıklık getirmek için,</p><p>-Kurban, petrolü kaba koymadan önce, makineyi odadan çıkarayım mı? Makine görmesin.</p><p>Deyince, bir anda, dışarıdakilere bakmayı bırakıp, bütün heybeti ile doğrulup, ona şöyle dedi:</p><p>-Sofi, sofi sana şaka diyorum. Sen makineni kontrol ettir. Makinen arızalı olabilir.</p><p>Dedi ve yürüdü gitti.</p><p></p><p>(alıntı)</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 42475, member: 3"] İlim (Bilim) İlmin Tanımı: İlim, Evren’in düzeninin bilgisidir. Onun da tam karşılığı Levh-i Mahfuz’dur. Levh de Evren’in genetiğidir. İnsandaki genetik ne işlev görüyorsa, Evren’de de Levh aynı işlemi görür. Bilgisayarlardaki işletim programı gibidir. İşletim programları korunan programlardır. Herhangi bir ofis programında çalışırken işletim programına zarar verilemez. Her ofis programı, işletim programında çalışmak zorunda olduğu halde, onda yapılan bir işlemle işletim programına zarar verilemez. Bu sebeple işletim programına korunan program da denebilir. Levh-i Mahfuz da muhafaza edilen levha; korunan program anlamına gelmektedir. Yani bilgisayarlardaki işletim programı ne ise Evren’deki Levh de o özelliktedir. İlimle ilgili her türlü bilgi de Levh’le ilgilidir. Öyle de olmak zorundadır. Levh’de her şeyle ilgili bilgi olduğundan, her şeyle ilgili bilgi de Levh’le ilgili demektir. Kısacası, ilim, Levh hakkında bildiklerimizden ibarettir. Bilmediklerimiz de öğrenebileceğimiz, henüz bize açılmamış bilgilerdir; gaybdır. İlim Sahibi Olma Yolları: 1. Bilimsel Bilgi İnsanlık tarihi boyunca, insanların araştırarak, deneyerek elde ettikleri bilgileri insanlığın ortak mirası olarak kitaplarda ve okullarda toplamasıyla elde edilen bilgiler topluluğudur. Bunlar Evrenle ilgili bilgilerdir. Yani Levh hakkında insanlığın ortak bilgisidir. Akademik bilgiler bunlardandır. 2. Ledün İlmi İnsanın bildiğini yaşamında uygulamasıyla yeni bilgiler elde etmesidir. İnsan bildiği ile amel ederse Allah ona bilmediklerini öğretir. Bu da yaşayarak elde edilen bilgidir. Aynen laboratuarda deney yaparak elde edilen bilgidir. Hatta daha üstün bilgidir. Çünkü bilgi yerinde uygulanarak o bilginin uygulamasından sonra otomatik olara elde edilen yeni bir bilgi söz konusudur. Hayat Herkes hayatından sorumludur. Herkesin hayatı, yaşayışı da ayni değildir. İnsanın bilgilenmesi, yaşamına tefekkürü kattığı ölçüde fazlalaşır. Karşılaştığı olaylar karşısında düşünerek, mevcut bilgileriyle değerlendirerek en güzeli yapmaya yönelerek yaşamını güzelleştiren kişinin bilgisi ve karakteri diğer insanlardan çok fazla gelişmiş olgunluktadır. Akıl sahipleri, düşünerek, yaşadıklarını değerlendirerek, bilgi sahibi olurlar. Bilgi sahibi olmak için, illa akademik ortamlarda bulunmak gerekmiyor. Herkes her zaman bilgi sahibi olabilecek imkanlara her şeyiyle sahiptir. Bu sebeple ilk insanlardan son insanlara kadar herkes hayatının hesabını verecek mükellefiyettedir. Böyle olduğundan insanlar her zaman için ilim sahibi idiler. Yani akademik ortamların olmadığı zamanlarda da insanlar, insanları ve cinleri emirleri altına alacak bilgiye sahip olabiliyorlardı. Cinleri emrimiz altına almak için illa ilmin gelişmesi gerekmez. Bu sebeple daha önceleri de bu gerçekleştiriliyormuş. Peygamber efendimiz de tefekkürle yaşayarak ilim sahibi olmaya en iyi örnektir. Her hangi bir akademik kariyeri olmadığı halde, bütün insanlığın en bilgini ve en üstün karakterlisidir. Üstelik bilgisi Süleyman Aleyhisselam’dan çok üstün olduğu halde, cinleri onun gibi emrinde çalıştırmamıştır. Böyle yapmayı tercih etmemiştir. Bu durum, Süleyman Aleyhisselamı küçültmez. Muhammed Aleyhisselam’ın üstün karakterini gösterir. Bu, onu en üstün insan kılan özel vasıflarından yalnızca biridir. Cinlerin Sihir İle Etkilenmesi Süleyman aleyhisselam zamanında, iki kişi, isteyenlere sihir yapmayı öğretmiştir. Muhtemelen sihir ilk defa o zaman yapılmaya başlanmıştır. Sihirle birinci derecede karı kocanın arasının açılması hedeflenmiştir. Buna benzer konularda da kullanılmış olabilir. Fakat asıl sihir yapanlar kendilerine zarar vermişlerdir. Çünkü sihirde bozmak vardır. Kafirlerin karakteristik özelliği de bozmaktır. Bu sebeple sihir yapanın zamanla kalbi mühürlenecek kıvama gelebilir. Sihir yapıp da iflah olan yoktur. İnsanların geçmiş zamanlarda öğrendikleri sihiri kullanarak, cinleri hazinelerinin korumasında görevlendirdikleri söylenmiştir. Bu sebeple hazine arayıcıları, zorluklarla karşılaştıklarında, o hazinenin cinlerce korunuyor olabileceğini düşünmüşlerdir. Bunlar hazine aramadaki bilgi azlığının ve hedefe ulaşmadaki çabuk yılgınlığın neticesidir. Zaten hazine arayıcılarının genel karakteristiği, kolay zengin olmak isteyenlerdir. Bunlar zorluğa tahammül edebilen kişiler değildir. Öyle olmasa, zorlukla karşılaşınca hemen, burayı cinler koruyor olabilir, diyerek arayışından vazgeçmezdi. Hazineyi gizleyenler, onun kolay bulunmaması için çeşitli tedbirler almaktadırlar. Onlar da insan psikolojisini bilmektedirler. İnsanların biraz zorlukla karşılaşınca, gayretlerinin kırıldığını bilmektedirler. Hazinelerini saklarlarken, onlar da zor bulunmasını sağlayacak gerekli tedbirler almaktadırlar. Farzedelim ki bir hazinenin korunması ile bir veya birkaç cin görevlendirildi. Kimse başkasının köleliğine gönüllü razı olmayacağı gibi, cinler de köleliklerinin sürmesini istemez. Onlarda da bizim gibi nefis vardır. İlk fırsatta, zorla yaptırılan, hazine bekçiliğinden kurtulmak isteyeceklerdir. Üstelik bizim için kıymetli olan şeylerin, onların nezdinde hiçbir değeri yoktur. Hatta onların kölelik sebebidirler. Bu sebeple de hazine koruyuculuğundan kurtulmak için sebep ararlar. En kötü şartlarla sihir yapanın ölmesiyle, üzerlerindeki sihir de bozuluyor olmalıdır. Çünkü Süleyman a.s. vefat edince, önce cinler onun vefat ettiğini anlamamışlardır bile. Vefat ettiğini anladıklarında da Süleyman a.s.’mın çevresinden dağılmışlardır. Ekseriya aranan hazinelerin sahipleri de ölmüş kimselerdir. Hazine sahibi ölünce de cinler onun etkisinden kurtulacakları için hazine bekçiliğini de hemen bırakırlar. Hazine aranırken, yeri güzel tespit edilmeli, vasıflı cihaz kullanılmalı, sabırlı olunmalı, hazineyi gizleyenin yerinde siz olsanız başkaları tarafından bulunmasını nasıl engelleyebileceğinizi düşünmelisiniz. Cihazımızın bozuk olup olmadığını da ara sıra kontrol etmeliyiz. Hatta sizden önce bir başkası tarafından bulunmuş da olabilir. Zaten gizleyenler, orada ebedi kalsınlar diye koymuyorlar. Bizzat gizleyen kimse tarafından alınmış da olabilir. Ekseriya da, çevrenin şartlarına göre, ilk akla gelebilecek yeri, gömmek için tercih etmezler. İnsanların Ve Cinlerin Güzel Bir Şekilde İtaat Etmeleri Sihir, cinleri ve insanları etkimiz altına almanın kötü ve yasak bir yoludur. İnsan ve cinler çevremizde isteyerek, severek toplanırlar ve bize itaat ederlerse, bu güzel bir şeydir. İstenen bir durumdur. Bunu nasıl sağlayabiliriz? İnsan ahseni takvîm ve esfeli safilin hallerinde yaratılmıştır. Yani en iyi hal de en kötü hal de insanda görülebilir. Ona, o özellikler verilmiştir. Sihiri kullanan, kötü halini kullanmış olur. Güzel hallerini kullanan ise olgunlaşır; kemale erer. Üstünlük kemal iledir. Kemal sahibi olan, insanları ve cinleri kendisine celbeder. Onlar da, onun gibi olmak için çevresinde toplanırlar. Onu, kendilerine örnek alırlar. Onun gibi olmak için ondan gelen her türlü talebi, yol göstermeyi, nasihati emir telakki ederler. Cinler, Dedektörleri Etkiler mi? Onların tutarsız bilgi vermelerine sebep olurlar mı? Bu konuda şahit olduğum bir olayı size anlatayım. Zamanımızdaki Gavsın mürşidi rahmetli Seyda’yı sağlığında ziyaret etmek için 1221 km. uzaklıktaki köyüne gittim. İlk ziyaretim değildi. Nasip oldukça gidip, nazarlarında bulunmuş, çorbasını içmiştim. Bir gidişimde, imamlığında namazımızı kıldık. Namazdan sonra herkesle, taleplerine göre ilgilendi. Sonra Peygamber efendimizin de olduğu gibi, camiye bitişik, içten kapısı olan özel odasına çekildi. O, olmayınca herkes camiden çıktı. Ben de bu fırsat deyip, günlük dersimi yapmak için, caminin ön kısmına oturdum. Üzerimi örttüm, zikir çekmeye başladım. Bir müddet sonra, iki kişinin konuşmalarını duydum. Birisi, mürşidim idi. Hocanın yanında, talebenin nafile ibadet yapması edepsizliktir, diyerek dersimi bırakmak istedim. Fakat bitmek üzere diyerek bitirdim. Kendisine gelenlerin menfaatini onlardan daha çok düşünen, sünnetullah ehli insan, sağ ayağını caminin camının iç kirişine koymuş, sağ dirseğini de dizine dayamış, sağ eli ile hafif dalgalı sakalını yavaş yavaş okşar gibi düzeltiyordu. O vaziyette cami önündeki misafirlerini seyrediyordu. Onlar, ondan habersiz; onu görmüyorlar. O, onların halini inceliyordu. Yanında bir kişi de edepli bir şekilde durmuş, ona bir şeyler anlatıyordu. Özel konuşuyorlardı. Ona rağmen, yanlarına gidip dinlemeye karar verdim. Eğer, benim dinlememem gereken bir konu ise, kovsalar bile hiç gücenmez, yanlarından uzaklaşırım. Diyerek, onlara hiçbir söz söylemeden, yanlarına yaklaştım. Sofi -Kurban, ben, jeologum. Petrol aramalarına katılıyoruz. Bir yerde petrol olduğunu tespit ediyoruz.. Gidip üzerinde makineyi çalıştırıyoruz. Makine petrol var diye sinyal veriyor. Orayı bir miktar kazıp, tekrar makine ile bakıyoruz. Sinyal artıyor. Fakat, bir müddet sonra sinyal kesiliyor. Makineden çıt çıkmıyor. Bu, birkaç defa böyle oldu. Arkadaşlara söyledim. Onlar -Bu cinlerin işidir. Dediler. -Ne yapacağımı bilmiyorum. Siz ne buyurursunuz? Dedi. O, halini hiç bozmadan, dışarıdaki insanları izliyordu. O vaziyette, -Sofi, bir tane kaba petrol koy. Sonra kabın üzerini de bir bezle ört ki makine görmesin. Sofi, bütün ciddiyeti ile konuya açıklık getirmek için, -Kurban, petrolü kaba koymadan önce, makineyi odadan çıkarayım mı? Makine görmesin. Deyince, bir anda, dışarıdakilere bakmayı bırakıp, bütün heybeti ile doğrulup, ona şöyle dedi: -Sofi, sofi sana şaka diyorum. Sen makineni kontrol ettir. Makinen arızalı olabilir. Dedi ve yürüdü gitti. (alıntı) [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Cinler nasıl varlıklardır
Üst
Alt