- Katılım
- 2 Eylül 2011
- Mesajlar
- 3,869
- Tepkime puanı
- 37
Denizlinin tarihi ve turustik yerleri
İlgi Çekici Yerleri:
Mesire Yerleri
Denizli kent merkezi yakınlarındaki kaynak suların çevresi mesire yeri olarak düzenlenmiştir. Kentin yakın çevresinde bir çok mesire yeri bulunmaktadır. Ağaçları ve kaynak suları ile Gökpınar, Acıpayam yolu üzerinde kır gazinosu ve lokantası bulunan Vali Çeşmesi, Hisar Değirmenleri, Honaz’da Kocapınar, Güney ilçesi yakınındaki Güney Çağlayanı en çok rağbet gören yerlerdir. Kır gazinoları ve lokantalarının en popüler yemeği kuyu kebabıdır. Başta alabalık olmak üzere yayın, sazan gibi tatlı su balıkları da yiyebilirsiniz.
Yeşildere Şelalesi
Yüksekliği 55 metre olan ve kışın yağışların etkisiyle genişliği altı metreye yayılan şelalenin zemini, sünger görünüşlü kayalar ve zümrüt yeşili yosunlarla kaplı. Çevresi ise ilginç kök yapısıyla çeken 300-400 yaşındaki anıt çınar ağaçları ile çevrili. Şelalenin devamında alabalık üretim tesisleri var. Çevresi çam ormanı kaplı bölge, avcılığa, yürüyüşe ve jeep safariye oldukça uygun.
Yol üzerinde üzüm bağlarına ve bu üzümleri kaynatarak şıra ve pekmez yapan köylülere; yani bildik köy manzaralarına rastlayacaksınız.
Laodikeia
Denizli-Pamukkale yolunun 5. km’sinden sola sapılınca tiyatronun önüne çıkılıyor.
İncil’de sözü geçen Anadolu kiliselerinden biri Laodikeia’da bulunuyor. Kent, daire biçimi surlarla çevrili. Biri kuzey, diğeri kuzeydoğuda iki tiyatro kalıntısı vardır. Büyük tiyatro 50, küçük tiyatro 45 basamaklı. Kentin en iyi korunmuş yapısı çeşmesidir. Çok sayıda kabartma ve heykelle süslü çeşmenin havuzunun iki yanında sütunlar var. Roma Dönemi su yollarının kemerleri günümüzde de görülebilmektedir. Kimi yerlerde 100 metre yüksekliğe ulaşan kemerler bulunmaktadır. Stadion kentin güney ucundadır. Yazıtından 79 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca İon tarzı tapınak, odeon ve gymnasion kalıntıları görülebilmektedir. Ancak bunlardan çok az şey günümüze ulaşabilmiştir. Kent dokumaları ve özellikle iç çamaşırları ile ünlüydü. Denizli’nin tekstilciliğinin tarihi kökleri olduğu anlaşılıyor.
Tripolis
İl sınırları içinde yer alan iki antik kent daha var, Laodikeia ve Hierapolis dışında. Tripolis, Denizli’nin 40 km güneyinde ve Buldan ilçesine bağlı Yenicekent kasabasının doğusundaki bir yamaca kurulmuş. Kent bir Lidya kenti. Colossae antik kenti ise Denizli’nin 25 km doğusunda ve Honaz’ın 2 km kuzeyinde. Frigya’nın 6 büyük kentinden biri olan Colossae’den bugüne çok fazla bir şey ulaşmamış.
Pamukkale
Denizli’nin turistik önemi travertenleriyle ünlü Pamukkale’den geliyor. Çoğu pamuk dağına benzeyen beyazlıkta, bir kısmı da ebem kuşağı gibi rengarenk travertenler Çaldağ’ın güney yamacından çıkan ve kalsiyum oksit içeren ırmağın sularıyla oluşmaktadır. Sudaki karbondioksit uçuyor ve geriye kalsiyum kalıyor. Güneş ışığının da etkisiyle beyazlama oluşuyor.
Testi ve benzeri şeyleri suya atarak üzerinin kaplanmasını sağlayan çevre sakinleri bunları turistlere satmaktadır.
Pamukkale sadece ender görülen bu özelliği ile değil aynı zamanda şifalı kaplıca özelliği ile de ilgi çekmektedir. Çok eski çağlardan beri kaplıca olarak değerlendirildiği bilinmektedir. Bir çok hastalığa yararlı olan termal suların en çok güzelleştirici etkisi ilgi çekiyor.
Eşsiz travertenleri oluşturan ve şifa veren suların iyi kullanılmaması bu doğa harikası için tehlike çanları çalmasına neden oluyordu. Son yıllarda alınan önlemlerle travertenler yeniden eski beyazlığına başladı. Yazın serin, kışın ılık olan ve termal olarak yararlanılan suyun, travertenlerin yanında tarihsel zenginliği de büyük Pamukkale’nin.
Vücut ısısındaki su, artık sadece travertenlere veriliyor. Tepedeki turistik tesisler yıkıldı ve kirlilik yaratan nedenlerden biri ortadan kalktı. Düne kadar travertenler üzerinde yürünebiliyor, traverten havuzlara girilebiliyordu. Şimdi buna da izin verilmiyor, ancak vadinin alt kesiminde yapay olarak oluşturulan nispeten büyük havuzlara girilebiliyor. Her şey bu doğa harikasının korunabilmesi ve gelecek nesillere tahrip olmadan ulaştırılabilmesi için.
Hierapolis
Kenti Bergama krallarından II. Eumenes’in kurduğu ve adının da efsaneye göre Bergama’nın kurucusu Talephos’un karısı Hieda’dan geldiği sanılmaktadır. MÖ. 133’de II. Attalos’un vasiyetnamesine göre Bergama Krallığı ile birlikte Hierapolis de Romalılara miras olarak bırakılmıştır. MS. 17’de büyük bir depremle yıkılmış. Yeniden kurulan kent MS. 2 ve 3. yy’larda gelişti. Hıristiyanlık daha önce Musevi olan kent halkı arasında hızla yayıldı. Bu arada İsa’nın havarilerinden St. Apostle Philip de burada öldürüldü. Anıt mezarı kentin yukarısında çal Dağı’nın eteklerinde.
Bugün gördüğümüz kent bir çok deprem geçiren bölgede Romalılarca kurulan sonuncu kenttir. Antik kent travertenlerin hemen yanındaki Pamukkale Müzesi’nden başlanarak gezilebilir. Müze içindeki eserlerin değeri yanında yapının özelliği ile de çekicidir. Burası antik kentin büyük hamam yapısının küçük odasıdır.
Kent 300 x 3.000 m. boyutlarındaki bir terasın üzerine kurulmuştu. Doğu-batı, yönünde her iki yanında dükkanların bulunduğubir ana cadde uzanıyordu. Platoda ilk karşılaşacağınız oldukça iyi korunmuş yapı kentin hamamlarıdır. Hamamın arka tarafında (doğu) palaestra yer alıyor. Yapının güzel ve kuzeyde yan kanatlarında iki büyük oda bulunuyor. Bunlar imparatora ve törenlere ayrılmışlardı. Avlunun batı kenarı boyunca uzanan geniş salonda spor aktivitelerinin yapıldığı düşünülüyor. Buradan hamamın soğuk ve sıcak odalarına geçiliyor.
Hıristiyan Bazilikası Hamam yapısının arka tarafındadır. M.S. 6. yy’da yapılmıştır.
Yeni yapı yüzme havuzu ve gazinonun arkasında anıtsal çeşmeve tuvaletler son yıllarda ortaya çıkarıldı. İyi korunmuş ve iyi restore edilmiş tiyatronun kabartmaları müzede görülebiliyor. Biraz ayrık yerde gördüğünüz kalıntı St. Philip’e adanmış kiliseye aittir. Sütunlu caddenin sonunda Domitian Takı yer alıyor. Onun ilerisinde hamam yapılarının kalıntıları bulunuyor. Kentin en önemli bölümü çok iyi korunmuş durumdaki nekropolüdür. (Mezarlık). Tümülüs, lahit ve ev tipi mezarlar yolun iki tarafında 2 km. boyunca uzanmaktadır. Geç Hellenistik Dönem’den Erken Hıristiyanlık Dönemine bir sürede oluşmuştur.
Karahayıt
Pamukkale’nin 5 km uzağındaki Karahayıt köyünün şifalı suları, hamamları Pamukkale ile aynı özellikleri göstermektedir. Travertenler ve antik kent çevresinde fazla yapılaşmanın önlenmesi için turistik tesis yapımına bu bölge açılmıştır. Nitelikli otel ve tatil köyü kurulmaktadır.
Pamukkale’deki travertenlerin bir benzerini, yeraltında, bir mağarada görmek ister misiniz?
O zaman Denizli’den’den ana yola çıkıp Afyon tarafıne seyretmek gerekiyor. Kaklık beldesinde, sola Çimento Fabrikası yoluna giriliyor ve 6 km sonra Kaklık mağarası ağzına ulaşılıyor.
Çağlayarak akan suların içinden geçip aşağı inildiğinde bir doğa harikası olarak traverten oluşumları çıkıyor karşınıza. Mağaranın ışıklandırılarak turizme açılması için çalışmalar yapılıyor. Biri yer üstünde, diğeri yer altında iki doğa harikasını arka arkaya görmek çok güzel bir duygu yaratıyor.
İlgi Çekici Yerleri:
Mesire Yerleri
Denizli kent merkezi yakınlarındaki kaynak suların çevresi mesire yeri olarak düzenlenmiştir. Kentin yakın çevresinde bir çok mesire yeri bulunmaktadır. Ağaçları ve kaynak suları ile Gökpınar, Acıpayam yolu üzerinde kır gazinosu ve lokantası bulunan Vali Çeşmesi, Hisar Değirmenleri, Honaz’da Kocapınar, Güney ilçesi yakınındaki Güney Çağlayanı en çok rağbet gören yerlerdir. Kır gazinoları ve lokantalarının en popüler yemeği kuyu kebabıdır. Başta alabalık olmak üzere yayın, sazan gibi tatlı su balıkları da yiyebilirsiniz.
Yeşildere Şelalesi
Yüksekliği 55 metre olan ve kışın yağışların etkisiyle genişliği altı metreye yayılan şelalenin zemini, sünger görünüşlü kayalar ve zümrüt yeşili yosunlarla kaplı. Çevresi ise ilginç kök yapısıyla çeken 300-400 yaşındaki anıt çınar ağaçları ile çevrili. Şelalenin devamında alabalık üretim tesisleri var. Çevresi çam ormanı kaplı bölge, avcılığa, yürüyüşe ve jeep safariye oldukça uygun.
Yol üzerinde üzüm bağlarına ve bu üzümleri kaynatarak şıra ve pekmez yapan köylülere; yani bildik köy manzaralarına rastlayacaksınız.
Laodikeia
Denizli-Pamukkale yolunun 5. km’sinden sola sapılınca tiyatronun önüne çıkılıyor.
İncil’de sözü geçen Anadolu kiliselerinden biri Laodikeia’da bulunuyor. Kent, daire biçimi surlarla çevrili. Biri kuzey, diğeri kuzeydoğuda iki tiyatro kalıntısı vardır. Büyük tiyatro 50, küçük tiyatro 45 basamaklı. Kentin en iyi korunmuş yapısı çeşmesidir. Çok sayıda kabartma ve heykelle süslü çeşmenin havuzunun iki yanında sütunlar var. Roma Dönemi su yollarının kemerleri günümüzde de görülebilmektedir. Kimi yerlerde 100 metre yüksekliğe ulaşan kemerler bulunmaktadır. Stadion kentin güney ucundadır. Yazıtından 79 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca İon tarzı tapınak, odeon ve gymnasion kalıntıları görülebilmektedir. Ancak bunlardan çok az şey günümüze ulaşabilmiştir. Kent dokumaları ve özellikle iç çamaşırları ile ünlüydü. Denizli’nin tekstilciliğinin tarihi kökleri olduğu anlaşılıyor.
Tripolis
İl sınırları içinde yer alan iki antik kent daha var, Laodikeia ve Hierapolis dışında. Tripolis, Denizli’nin 40 km güneyinde ve Buldan ilçesine bağlı Yenicekent kasabasının doğusundaki bir yamaca kurulmuş. Kent bir Lidya kenti. Colossae antik kenti ise Denizli’nin 25 km doğusunda ve Honaz’ın 2 km kuzeyinde. Frigya’nın 6 büyük kentinden biri olan Colossae’den bugüne çok fazla bir şey ulaşmamış.
Pamukkale
Denizli’nin turistik önemi travertenleriyle ünlü Pamukkale’den geliyor. Çoğu pamuk dağına benzeyen beyazlıkta, bir kısmı da ebem kuşağı gibi rengarenk travertenler Çaldağ’ın güney yamacından çıkan ve kalsiyum oksit içeren ırmağın sularıyla oluşmaktadır. Sudaki karbondioksit uçuyor ve geriye kalsiyum kalıyor. Güneş ışığının da etkisiyle beyazlama oluşuyor.
Testi ve benzeri şeyleri suya atarak üzerinin kaplanmasını sağlayan çevre sakinleri bunları turistlere satmaktadır.
Pamukkale sadece ender görülen bu özelliği ile değil aynı zamanda şifalı kaplıca özelliği ile de ilgi çekmektedir. Çok eski çağlardan beri kaplıca olarak değerlendirildiği bilinmektedir. Bir çok hastalığa yararlı olan termal suların en çok güzelleştirici etkisi ilgi çekiyor.
Eşsiz travertenleri oluşturan ve şifa veren suların iyi kullanılmaması bu doğa harikası için tehlike çanları çalmasına neden oluyordu. Son yıllarda alınan önlemlerle travertenler yeniden eski beyazlığına başladı. Yazın serin, kışın ılık olan ve termal olarak yararlanılan suyun, travertenlerin yanında tarihsel zenginliği de büyük Pamukkale’nin.
Vücut ısısındaki su, artık sadece travertenlere veriliyor. Tepedeki turistik tesisler yıkıldı ve kirlilik yaratan nedenlerden biri ortadan kalktı. Düne kadar travertenler üzerinde yürünebiliyor, traverten havuzlara girilebiliyordu. Şimdi buna da izin verilmiyor, ancak vadinin alt kesiminde yapay olarak oluşturulan nispeten büyük havuzlara girilebiliyor. Her şey bu doğa harikasının korunabilmesi ve gelecek nesillere tahrip olmadan ulaştırılabilmesi için.
Hierapolis
Kenti Bergama krallarından II. Eumenes’in kurduğu ve adının da efsaneye göre Bergama’nın kurucusu Talephos’un karısı Hieda’dan geldiği sanılmaktadır. MÖ. 133’de II. Attalos’un vasiyetnamesine göre Bergama Krallığı ile birlikte Hierapolis de Romalılara miras olarak bırakılmıştır. MS. 17’de büyük bir depremle yıkılmış. Yeniden kurulan kent MS. 2 ve 3. yy’larda gelişti. Hıristiyanlık daha önce Musevi olan kent halkı arasında hızla yayıldı. Bu arada İsa’nın havarilerinden St. Apostle Philip de burada öldürüldü. Anıt mezarı kentin yukarısında çal Dağı’nın eteklerinde.
Bugün gördüğümüz kent bir çok deprem geçiren bölgede Romalılarca kurulan sonuncu kenttir. Antik kent travertenlerin hemen yanındaki Pamukkale Müzesi’nden başlanarak gezilebilir. Müze içindeki eserlerin değeri yanında yapının özelliği ile de çekicidir. Burası antik kentin büyük hamam yapısının küçük odasıdır.
Kent 300 x 3.000 m. boyutlarındaki bir terasın üzerine kurulmuştu. Doğu-batı, yönünde her iki yanında dükkanların bulunduğubir ana cadde uzanıyordu. Platoda ilk karşılaşacağınız oldukça iyi korunmuş yapı kentin hamamlarıdır. Hamamın arka tarafında (doğu) palaestra yer alıyor. Yapının güzel ve kuzeyde yan kanatlarında iki büyük oda bulunuyor. Bunlar imparatora ve törenlere ayrılmışlardı. Avlunun batı kenarı boyunca uzanan geniş salonda spor aktivitelerinin yapıldığı düşünülüyor. Buradan hamamın soğuk ve sıcak odalarına geçiliyor.
Hıristiyan Bazilikası Hamam yapısının arka tarafındadır. M.S. 6. yy’da yapılmıştır.
Yeni yapı yüzme havuzu ve gazinonun arkasında anıtsal çeşmeve tuvaletler son yıllarda ortaya çıkarıldı. İyi korunmuş ve iyi restore edilmiş tiyatronun kabartmaları müzede görülebiliyor. Biraz ayrık yerde gördüğünüz kalıntı St. Philip’e adanmış kiliseye aittir. Sütunlu caddenin sonunda Domitian Takı yer alıyor. Onun ilerisinde hamam yapılarının kalıntıları bulunuyor. Kentin en önemli bölümü çok iyi korunmuş durumdaki nekropolüdür. (Mezarlık). Tümülüs, lahit ve ev tipi mezarlar yolun iki tarafında 2 km. boyunca uzanmaktadır. Geç Hellenistik Dönem’den Erken Hıristiyanlık Dönemine bir sürede oluşmuştur.
Karahayıt
Pamukkale’nin 5 km uzağındaki Karahayıt köyünün şifalı suları, hamamları Pamukkale ile aynı özellikleri göstermektedir. Travertenler ve antik kent çevresinde fazla yapılaşmanın önlenmesi için turistik tesis yapımına bu bölge açılmıştır. Nitelikli otel ve tatil köyü kurulmaktadır.
Pamukkale’deki travertenlerin bir benzerini, yeraltında, bir mağarada görmek ister misiniz?
O zaman Denizli’den’den ana yola çıkıp Afyon tarafıne seyretmek gerekiyor. Kaklık beldesinde, sola Çimento Fabrikası yoluna giriliyor ve 6 km sonra Kaklık mağarası ağzına ulaşılıyor.
Çağlayarak akan suların içinden geçip aşağı inildiğinde bir doğa harikası olarak traverten oluşumları çıkıyor karşınıza. Mağaranın ışıklandırılarak turizme açılması için çalışmalar yapılıyor. Biri yer üstünde, diğeri yer altında iki doğa harikasını arka arkaya görmek çok güzel bir duygu yaratıyor.