Dinimizde kul hakkı

vaveyla

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
26 Şubat 2011
Mesajlar
503
Tepkime puanı
10
İnsan, toplum içinde yaşayan bir varlıktır. Toplu halde yaşayan insanlar arasında huzur ve mutluluğun sağlanabilmesi için bireylerin hak ve yükümlülüklerini bilmesi, diğer bireylerin de haklarına saygı göstermesi gerekir.

Nitekim yüce Rabbimiz:
“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” buyurmak suretiyle kul hakkını ihlal etmeyi yasaklamıştır. (Şu’ara, 26/227) Kul hakkı, başkasının bedenine, malına, kalp ve ruhuna verilen zararlardır. Peygamberimiz (s.a.s.): “Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.” (Buhari, “Rikak”, 48) buyurmuştur.

NİMETLERE ŞÜKÜR
Şükür, insanın, kendisini en güzel biçimde yaratan ve sayılamayacak kadar çok nimetle kuşatan Rabbi’ne teşekkürüdür.
Ailesinden eşine dostuna, boğazından geçen lokmadan evine aldığı eşyaya kadar sahip olduğu her şeyi Yüce Allah’ın bahşettiğini bilmesi ve O’na her an minnettar olmasıdır. Sadece iyiliklere, güzelliklere erişmenin değil kötülüklerden, zorluklardan kurtulmanın da nimet olduğunun farkına varması, “Kahrın da hoş lütfun da” diyebilmesidir.

Şükür, kulluğun özüdür. Bu nedenle Hz. Peygamber, kendisine niçin sabahlara kadar ibadet ettiğini soran Hz. Âişe’ye şu cevabı vermiştir: “Çok şükreden bir kul olmayayım mı?” (Müslim, “Sı- fâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm”, 81)
 
Üst Alt