- Katılım
- 2 Eylül 2011
- Mesajlar
- 3,869
- Tepkime puanı
- 37
DÜLÜK ANTİK KENTİ
Gaziantep kent merkezinin 10 km kuzeyinde bugünkü Dülük köyünde bulunmaktadır. Tarihi İpek Yolunun üzerinde bulunan Antik Kent’ te M.Ö. 600.000 yılında Şarklı Mağarada insanların yaşadığına dair bulgular elde edilmiştir. Bu mağaradaki taş aletlerden bölgenin silah endüstrisindeki durumu tespit edilmiştir. Tarihte Doliçhe olarak bilinen kent Hititlerin baş tanrısı Teşup’un din merkezi olmuştur. Klasik dönemlerde de önemini koruyan Doliçhe ve Baş Tanrısı Teşup ; Roma dönemlerinde de önemini koruyarak Jupiter Doliçhenus diye anılmaya başlamıştır. Bu inanç Romalı askerler sayesinde avrupa içlerine, İngiltere’ ye Kuzey Afrika’ ya kadar yayılmıştır. Daha sonra idari ve dini özelliklerini Belkıs’a ve Ayıntap’ a kaptırarak önemini yitirmiştir.
Bugün köyün doğusunda kalan Keber tepesinde kazı çalışmaları yapılmakta olup, her gün yeni bulgular ortaya çıkarılmaktadır. Dülük Köyünün içinde ve çevresinde bulunan birçok kaya mezarları ise temizlenerek ziyarete açılmaktadır.
BELKIS (ZEUGMA)
Nizip ilçesinin 10 km. kuzey doğusunda yer alan antik kentte yapılan kazılardan buranın Helenistik, Roma ve Bizans döneminin önemli bir lejyon şehri olduğu tespit edilmiştir. Belkıs M.Ö. I. Yüzyılda bölgede egemen olan Kommegene Krallığının dört büyük şehrinden birisidir.
Antik kentte, Fırat Nehrine bakan yamaçlarda zenginlere ait evler ve bu evlerin tabanında çok sayıda mozaikler bulunmuştur. Nekropolde bulunan çok sayıdaki kaya mezarlardan ise mezar stelleri heykeller ve insan iskeletleri elde edilmiştir.
KARKAMIŞ HARABELERİ
Karkamış harabeleri Suriye sınırında bulunan Karkamış İlçesinin güneyine düşen ve bir kısmı Suriye topraklarında bulunan bir antik kenttir. Yapılan kazılardan kentin neolitik dönemden beri iskan gördüğü anlaşılmaktadır. Gılgamış Destanı Geç Hitit döneminde Karkamış şehrinin ortostatlarında tasvir edilmiştir. Buradan elde edilen eserler günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Mayınlı askeri sahada bulunan harabeler, mayınlardan temizlenmeyi beklemektedir.
(Not: Günümüzde Karkamış Harabeleri Askeri bölgede olduğundan ziyarete kapalıdır. Ziyaret için Genel Kurmay Başkanlığından izin alınması gerekmektedir.)
GAZİANTEP' TE BULUNAN İNANÇ TURİZMİ ESERLERİ
KENDİRLİ KİLİSESİ
Kendirli Kilisesi, Gaziantep İli, Şahinbey İlçesinde bulunmaktadır. Kendirli Kilisesi 1860 yılında Fransız Misyonerler ve III. Napolyon’ un yardımıyla inşa edilmiştir.
Kendirli Kilisesi daha sonraları Öğretmen Okulu olarak, günümüzde ise Milli Eğitim Müdürlüğü toplantı salonu olarak kullanılmaktadır. Zemin katına ise Öğretmenevi’ nin lokali bulunmaktadır. Kendirli Kilisesi, geniş bir bahçe içerisinde siyah kesme taştan bir temel üzerine beyaz kesme taştan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı ve çatılıdır. Üç basamakla giriş kapısına ulaşılmaktadır. Giriş kapısı üçgen alınlıklı, yanlar da sütun payelidir. Kapı ahşap olup, üzerinde yarım daire şeklinde demir parmaklıklı bir pencere bulunmaktadır. Kilisenin tabanı kırmızı ve beyaz mermerle satranç tahtası şeklinde döşenmiştir. İç kısmı dört ayak üzerine çapraz tonozludur.
NİZİP FEVKANİ KİLİSESİ
Nizip Fevkani Kilisesi , Gaziantep’ in Nizip ilçesinde şehir merkezinde Şıhlar Mahallesinde bulunmaktadır. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmeyen kilisenin Bizanslılar döneminde yapıldığı zannedilmektedir. Günümüzde depo olarak kullanılan kilise, daha önceleri bir müddet han olarak’ ta işlev görmüştür.
ÖMERİYE CAMİİ
Gaziantep’ in Düğmeci mahallesinde bulunan bu tarihi cami, Antep’ in en eski camisidir. 607 Hicri (1210 Miladi) yılında tamir geçirdiği kayıtlarda yazmaktadır. Caminin kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte Halife Hz. Ömer zamanında yapıldığı ya da Hz. Ömer’ in kızından olma torunu Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz tarafından yaptırıldığı söylendiği gibi, birincisinin yaptırıp ikincisinin onarttığı hakkında söylentiler vardır. Caminin bir diğer adı da iki Ömer anlamında “Ömereyn” dir. Caminin taç kapısı ve mihrap ak-kara taşlarla örülmüştür. Minare şerefesinin korkuluklarında oyma taş işçiliğinin güzel örnekleri görülmektedir. Hatta minarenin bedeninde Antep savunmasının dehşetli günlerinden kalan mermi, şarapnel parçalarının izlerini görmek mümkündür.
Halk arasında anlatılan bir rivayete göre, bu cami her yıl biraz daha toprağa gömülmektedir. Tamamen battığı zaman kıyametin kopacağı gibi söylentiler vardır.
BOYACI CAMİİ
Bu cami Hamdi Kutlar Caddesi ile Kutlar Sokağının birleştiği yerde bulunmaktadır. Cami Kadı Kemalettin tarafından yaptırılmıştır. Caminin Minberi üzerindeki oyma kitabede 759 Hicri (1357 Miladi) tarihi yazmaktadır. Ancak bu tarihten daha önce yapıldığı kanaati hakimdir. Caminin özelliklerinden birisi de minberin alttan kızaklı olması ve duvarda özel olarak yapılan bölmesine girip çıkabilmesidir. Ayrıca Gaziantep’ in en büyük camilerinden olan Boyacı Camii’ nin içindeki ince ahşap işçiliği
çekicidir.
AHMET ÇELEBİ CAMİİ
Ulucanlar Mahallesindedir. Caminin kurucusu Peygamber soyundan gelen Hacı Osman oğlu Şeyh Ramazan Efendidir. Bu eser Medrese, Cami, Kastel olarak peş peşe sıralanmıştır. Cami sonradan ilave edilen medreseyi yaptıran Ahmet Çelebi’ nin adı ile anılmaktadır. Caminin kitabesinde 1083 Hicri (1672 Miladi) tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Caminin kitabesinde bulunan kastele 12’ si kesme taştan, 32’ si oyma 44 merdivenle inilir. Cami ahşap işçiliğinin eşsiz örneklerini yansıtmakta olup, ayrıca kadınlarında ibadet etmeleri için ayrı bir bölümü vardır.
YUŞA PEYGAMBER TÜRBESİ
Bilindiği üzere Yuşa Peygamber (A.S.) İsrailoğulları’ ndan olup, Hz. Musa’ nın yeğenidir. İsrailoğulları’ nı göçebelikten kurtarır ve Arz-Kenan’ a yerleştirir.
Gaziantep’ te Boyacı mahallesinde Boyacı Camii’ nden Kavaflar Çarşısına doğru uzanan sokakta Pirsefa denilen mevkide tek katlı bir bina vardır. Bu binada iki oda içinde iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan birisi rivayete göre Yuşa Peygamber’ e ait olup, diğeri ise Pirsefa Hazretlerine aittir.
PİRSEFA HAZRETLERİ VE TÜRBESİ
Pirsefa hazretleri ve Yuşa Peygamber aynı yerde yatmaktadır. Pirsefa’ nın Türbesi yerden 5 basamak aşağıdadır, üzeri kap çatılıdır. Çok eski bir yapı olduğu her haliyle bellidir. Fakat daha sonra restore edilmiştir. Mezarın bulunduğu yerde parmaklık halinde eski bir sanduka mevcuttur. Araştırma yapmak maksadıyla sanduka, duvarlar ve tavan
le gözden geçirilmiş, ancak hiçbir sayı, yazı ve işarete rastlanmamıştır.
Pirsefa rivayetlere göre Hz. Yuşa’ nın türbedarıdır ve ölünce buraya gömülmüştür. Diğer bir rivayete göre Pirsefa, Medinelidir ve Ensardandır. Gaziantep’ in müslümanlar tarafından fethinde HZ. Ali kumandasında buraya gelmiş Karaçomak’ la yan yana harp edrken uğradığı zorlu bir kılıç vuruşu ile gövdesi ikiye bölünmek suretiyle şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer Yuşa’ nın yanına defnederek “ Kendini Peygamber-i Zişanla “ komşu ettim demiştir.”
RUMKALE (HROMGLA)
Rumkale (Hromgla), Gaziantep2 in Yavuzeli İlçesine bağlı Kasaba Köyünde, Fırat Nehri ile merziman çayının birleştiği Fırat’ ın batı sahilinde yüksek ve sarp kayalarla örtülü müstahkem bir tepe üzerindedir. Rumkale’ nin tarihi hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte çok eski tarihlerden beri Fırat boyuna hakim olmasıyla stratejik bir kale özelliğine sahiptir. İlk kez M.Ö. IX. Yüzyılın ortalarında Asur, Med,Pers, Roma ve Arapların hakimiyetinde kalmıştır. Antik dönemdeki adı Hromgla olan manastır görümündeki bu yerde Hz. İsa’ nın havarilerinden biri olan johannes (Yohenna)’ in Roma döneminde Rumkale’ yi merkez yaparak Hrıstiyanlığı Rumkale ve civarlarında yaymaya çalıştığı ve ayrıca kayadan oyma bir odada Yohenna’ nın İncil Müsveddelerini sakladığı, daha sonra ise Johannes İncilinin Beyrut’ a kaçırıldığı rivayet edilmektedir. Yohenna’ nın mezar’ ınında kalede olduğu ve bu nedenle de Hrıstiyanlarca da kutsal sayıldığı bilinmektedir.
Rumkale ,Haçlı seferleri sırasında Haçlılar’ın 1098 yılında kurmuş oldukları merkezi Şanlıurfa’da bulunan Urfa Haçlı Kontluğu’nun başlıca kalelerinden birisi olmuştur. Daha sonra Haçlılar’ın Mağlup edilip bölgeden çıkarılmasıyla 1292 yılında kale ve çevresi Müslümanlar tarafından ele geçirilmiştir. Müslümanların eline geçen Rumkale’ de ve bölgede Türk -İslam döneminde yapılan birçok eserler bulunmaktadır. Türk – İslam sanatının özelliklerinin de görülebileceği kaleden , kullanılmayacak kadar harabe olan birde mescit bulunmaktadır.
Rumkale’ nin toplam sekiz burcu mevcut olup, güneydeki kayalık uzantısı yarık şeklinde kesilmiş böylece kale girişi tek yöne aktarılmıştır. Giriş yolu üzerinde 30-50 metre aralıklarla kulelerle korunan bir geçit inşa edilmiştir. Kale iki sıra halinde olup, yarıya kadar toprağa gömülüdür. Rumkale bölgedeki kalelerin en büyüklerinden birisi olup, görkemli yapısı, tabiat güzellikleri ve İnanç Turizmi kapsamındaki konumu ile görülmeye değer tarihi yerlerden birisidir.
ŞEYH FETULLAH CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Gaziantep’ in Kepenek mahallesindedir. Halk arasında bu camiye “ Aşağı Şeyh Camii” de denilmektedir. Caminin banisi keramet sahibi ve ermiş bir kişi olan Şeyh Fetullah ; Halife Hz. Ebubekir soyundan gelmektedir. Bu caminin diğer camilerden farklı olan özellikleri şunlardır.
1-Cami olarak inşa edilmiştir.
2-İlk yapıldığı gibi kalmış olup genişletilmemiştir.
3-Diğer camilerde Osmanlı ve Arap mimarisi özellikleri varken bu camide Selçuklu mimarisi özelliği vardır.
4-Banisinin kutsal sayılması, kendine özgü mimarisinin bulunması.
5-Antep Savunmasında Şehit olan Karayılan (Molla Mehmet)’ in mezarının burada bulunması.
6-Bu camin eşi benzeri dünyada bir daha yapılmamıştır.
ÖKKEŞİYE HAZRETLERİ VE TÜRBESİ
Gaziantep’ ten Adana’ ya doğru karayoluyla giderken Sakçagözü’ nü geçince. Nurdağı’ na ulaşmadan yolun sol tarafında uzaklarda yeşilliklerle çevrili bir tepe görülür. İşte bu tepede Kahramanmaraş ve Gaziantep bölgesinde binlerce insana adıdı veren Ökkeş yahut Ökkeşiye Hazretleri yatmaktadır. Ökkeşiye Hazretleri sahabeden bir zat olup, Gaziantep’ in Müslümanlar tarafından fethinde şehit düşen 5 kişiden biridir. Türbenin bulunduğu yere Ökkeşi’ye denmektedir. Türbe tam olarak dağın tepesinde bulunmakta ve türbenin alt tarafındaki kuyularda ise birkaç metre derinlikte bol su bulunmaktadır.
Rivayetlerde anlatılan,İslam inancına göre Peygamber efendimizin Peygamberlik mührünü gören cennetliktir. Peygamberimiz herkesle leşirken Ökkeşiye hazretleri ‘’Ya Resulullah Uhud Cenginde bana kırbaçla vurmuştunuz. Hakkımı ancak kısasla ödeşirim” der. Peygamberimiz (S.A.) Ökkeşiye Hazretlerine kırbacı verir ve vurmasını söyler. Ökkeşiye Hazretleri “ Siz bana sırtım çıplakken vurmuştunuz ya Resulullah” der Peygamber Efendimiz sırtını açar tam bu sırada Ökkeşiye Hazretleri Peygamber Efendimizin Peygamberlik mührünü görür ve öper. Daha sonra “ Kısastaki ***em buydu Ya Resulullah . Yoksa sizde bir hakkım varsa anam sütü gibi olsun” der.
Erkek çocuğu olmayan karı kocalar ve daha değişik maksatları olanlar Ökkeşiye Hazretlerinin Türbesini ziyaret ederler ve isteklerinin kabul edilmesi ve arzularına kavuşmak ümidiyle burada Allah’ a niyazda bulunurlar. Ayrıca Allah rızası için kurban keserler. Böylece de ziyaretten sonra doğan çocuğa genel olarak Ökkeş adı verilir.
İPEK YOLU
İpek Yolu; Asya’ yı Avrupa’ ya bağlayan ve üzerinde en çok ipek taşındığı için “İpek Yolu” adıyla anılan tarihi kervan yoludur.
Esasında bu yol Antakya’ dan başlayıp, Gaziantep’ten de geçerek İran ve Afganistan’ ın kuzeyinden Pamir Ovasına kadar girdi. Çin’ in en uç noktasından başlayıp Anadolu’ nun çeşitli yerlerinden geçerek İstanbul’ da birleşen ve oradan da Avrupa’ nın içlerine giden bu yol boyunca çeşitli alış-veriş merkezleri ve konaklama yerleri bulunur. Bu konaklama ve alış-veriş merkezlerinin şehirlerde bulunanlarına han, yol güzergahlarında bulunanlarına da kervansaray veya Menzil Hanı denilmektedir. 19.yüzyıl başlarına kadar kullanılan bu yapılardan günümüze Gaziantep’ te de önemli eserler kalmıştır. Gaziantep merkezine yaklaşık 1o km. mesafedeki Sam Köyünde bulunan han bir Menzil Han’ ı olarak inşa edilmiştir. İl Merkezinde halen Şire Hanı , Tuz Hanı, Tütün Hanı, Hışva Hanı, Mecidiye Han ı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni Yüzükçü Hanı, Hacı Ömer Hanı, Millet Hanı ve daha birçok han varlığını sürdürmekte.
Gaziantep kent merkezinin 10 km kuzeyinde bugünkü Dülük köyünde bulunmaktadır. Tarihi İpek Yolunun üzerinde bulunan Antik Kent’ te M.Ö. 600.000 yılında Şarklı Mağarada insanların yaşadığına dair bulgular elde edilmiştir. Bu mağaradaki taş aletlerden bölgenin silah endüstrisindeki durumu tespit edilmiştir. Tarihte Doliçhe olarak bilinen kent Hititlerin baş tanrısı Teşup’un din merkezi olmuştur. Klasik dönemlerde de önemini koruyan Doliçhe ve Baş Tanrısı Teşup ; Roma dönemlerinde de önemini koruyarak Jupiter Doliçhenus diye anılmaya başlamıştır. Bu inanç Romalı askerler sayesinde avrupa içlerine, İngiltere’ ye Kuzey Afrika’ ya kadar yayılmıştır. Daha sonra idari ve dini özelliklerini Belkıs’a ve Ayıntap’ a kaptırarak önemini yitirmiştir.
Bugün köyün doğusunda kalan Keber tepesinde kazı çalışmaları yapılmakta olup, her gün yeni bulgular ortaya çıkarılmaktadır. Dülük Köyünün içinde ve çevresinde bulunan birçok kaya mezarları ise temizlenerek ziyarete açılmaktadır.
BELKIS (ZEUGMA)
Nizip ilçesinin 10 km. kuzey doğusunda yer alan antik kentte yapılan kazılardan buranın Helenistik, Roma ve Bizans döneminin önemli bir lejyon şehri olduğu tespit edilmiştir. Belkıs M.Ö. I. Yüzyılda bölgede egemen olan Kommegene Krallığının dört büyük şehrinden birisidir.
Antik kentte, Fırat Nehrine bakan yamaçlarda zenginlere ait evler ve bu evlerin tabanında çok sayıda mozaikler bulunmuştur. Nekropolde bulunan çok sayıdaki kaya mezarlardan ise mezar stelleri heykeller ve insan iskeletleri elde edilmiştir.
KARKAMIŞ HARABELERİ
Karkamış harabeleri Suriye sınırında bulunan Karkamış İlçesinin güneyine düşen ve bir kısmı Suriye topraklarında bulunan bir antik kenttir. Yapılan kazılardan kentin neolitik dönemden beri iskan gördüğü anlaşılmaktadır. Gılgamış Destanı Geç Hitit döneminde Karkamış şehrinin ortostatlarında tasvir edilmiştir. Buradan elde edilen eserler günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Mayınlı askeri sahada bulunan harabeler, mayınlardan temizlenmeyi beklemektedir.
(Not: Günümüzde Karkamış Harabeleri Askeri bölgede olduğundan ziyarete kapalıdır. Ziyaret için Genel Kurmay Başkanlığından izin alınması gerekmektedir.)
GAZİANTEP' TE BULUNAN İNANÇ TURİZMİ ESERLERİ
KENDİRLİ KİLİSESİ
Kendirli Kilisesi, Gaziantep İli, Şahinbey İlçesinde bulunmaktadır. Kendirli Kilisesi 1860 yılında Fransız Misyonerler ve III. Napolyon’ un yardımıyla inşa edilmiştir.
Kendirli Kilisesi daha sonraları Öğretmen Okulu olarak, günümüzde ise Milli Eğitim Müdürlüğü toplantı salonu olarak kullanılmaktadır. Zemin katına ise Öğretmenevi’ nin lokali bulunmaktadır. Kendirli Kilisesi, geniş bir bahçe içerisinde siyah kesme taştan bir temel üzerine beyaz kesme taştan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı ve çatılıdır. Üç basamakla giriş kapısına ulaşılmaktadır. Giriş kapısı üçgen alınlıklı, yanlar da sütun payelidir. Kapı ahşap olup, üzerinde yarım daire şeklinde demir parmaklıklı bir pencere bulunmaktadır. Kilisenin tabanı kırmızı ve beyaz mermerle satranç tahtası şeklinde döşenmiştir. İç kısmı dört ayak üzerine çapraz tonozludur.
NİZİP FEVKANİ KİLİSESİ
Nizip Fevkani Kilisesi , Gaziantep’ in Nizip ilçesinde şehir merkezinde Şıhlar Mahallesinde bulunmaktadır. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmeyen kilisenin Bizanslılar döneminde yapıldığı zannedilmektedir. Günümüzde depo olarak kullanılan kilise, daha önceleri bir müddet han olarak’ ta işlev görmüştür.
ÖMERİYE CAMİİ
Gaziantep’ in Düğmeci mahallesinde bulunan bu tarihi cami, Antep’ in en eski camisidir. 607 Hicri (1210 Miladi) yılında tamir geçirdiği kayıtlarda yazmaktadır. Caminin kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte Halife Hz. Ömer zamanında yapıldığı ya da Hz. Ömer’ in kızından olma torunu Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz tarafından yaptırıldığı söylendiği gibi, birincisinin yaptırıp ikincisinin onarttığı hakkında söylentiler vardır. Caminin bir diğer adı da iki Ömer anlamında “Ömereyn” dir. Caminin taç kapısı ve mihrap ak-kara taşlarla örülmüştür. Minare şerefesinin korkuluklarında oyma taş işçiliğinin güzel örnekleri görülmektedir. Hatta minarenin bedeninde Antep savunmasının dehşetli günlerinden kalan mermi, şarapnel parçalarının izlerini görmek mümkündür.
Halk arasında anlatılan bir rivayete göre, bu cami her yıl biraz daha toprağa gömülmektedir. Tamamen battığı zaman kıyametin kopacağı gibi söylentiler vardır.
BOYACI CAMİİ
Bu cami Hamdi Kutlar Caddesi ile Kutlar Sokağının birleştiği yerde bulunmaktadır. Cami Kadı Kemalettin tarafından yaptırılmıştır. Caminin Minberi üzerindeki oyma kitabede 759 Hicri (1357 Miladi) tarihi yazmaktadır. Ancak bu tarihten daha önce yapıldığı kanaati hakimdir. Caminin özelliklerinden birisi de minberin alttan kızaklı olması ve duvarda özel olarak yapılan bölmesine girip çıkabilmesidir. Ayrıca Gaziantep’ in en büyük camilerinden olan Boyacı Camii’ nin içindeki ince ahşap işçiliği
AHMET ÇELEBİ CAMİİ
Ulucanlar Mahallesindedir. Caminin kurucusu Peygamber soyundan gelen Hacı Osman oğlu Şeyh Ramazan Efendidir. Bu eser Medrese, Cami, Kastel olarak peş peşe sıralanmıştır. Cami sonradan ilave edilen medreseyi yaptıran Ahmet Çelebi’ nin adı ile anılmaktadır. Caminin kitabesinde 1083 Hicri (1672 Miladi) tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Caminin kitabesinde bulunan kastele 12’ si kesme taştan, 32’ si oyma 44 merdivenle inilir. Cami ahşap işçiliğinin eşsiz örneklerini yansıtmakta olup, ayrıca kadınlarında ibadet etmeleri için ayrı bir bölümü vardır.
YUŞA PEYGAMBER TÜRBESİ
Bilindiği üzere Yuşa Peygamber (A.S.) İsrailoğulları’ ndan olup, Hz. Musa’ nın yeğenidir. İsrailoğulları’ nı göçebelikten kurtarır ve Arz-Kenan’ a yerleştirir.
Gaziantep’ te Boyacı mahallesinde Boyacı Camii’ nden Kavaflar Çarşısına doğru uzanan sokakta Pirsefa denilen mevkide tek katlı bir bina vardır. Bu binada iki oda içinde iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan birisi rivayete göre Yuşa Peygamber’ e ait olup, diğeri ise Pirsefa Hazretlerine aittir.
PİRSEFA HAZRETLERİ VE TÜRBESİ
Pirsefa hazretleri ve Yuşa Peygamber aynı yerde yatmaktadır. Pirsefa’ nın Türbesi yerden 5 basamak aşağıdadır, üzeri kap çatılıdır. Çok eski bir yapı olduğu her haliyle bellidir. Fakat daha sonra restore edilmiştir. Mezarın bulunduğu yerde parmaklık halinde eski bir sanduka mevcuttur. Araştırma yapmak maksadıyla sanduka, duvarlar ve tavan
Pirsefa rivayetlere göre Hz. Yuşa’ nın türbedarıdır ve ölünce buraya gömülmüştür. Diğer bir rivayete göre Pirsefa, Medinelidir ve Ensardandır. Gaziantep’ in müslümanlar tarafından fethinde HZ. Ali kumandasında buraya gelmiş Karaçomak’ la yan yana harp edrken uğradığı zorlu bir kılıç vuruşu ile gövdesi ikiye bölünmek suretiyle şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer Yuşa’ nın yanına defnederek “ Kendini Peygamber-i Zişanla “ komşu ettim demiştir.”
RUMKALE (HROMGLA)
Rumkale (Hromgla), Gaziantep2 in Yavuzeli İlçesine bağlı Kasaba Köyünde, Fırat Nehri ile merziman çayının birleştiği Fırat’ ın batı sahilinde yüksek ve sarp kayalarla örtülü müstahkem bir tepe üzerindedir. Rumkale’ nin tarihi hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte çok eski tarihlerden beri Fırat boyuna hakim olmasıyla stratejik bir kale özelliğine sahiptir. İlk kez M.Ö. IX. Yüzyılın ortalarında Asur, Med,Pers, Roma ve Arapların hakimiyetinde kalmıştır. Antik dönemdeki adı Hromgla olan manastır görümündeki bu yerde Hz. İsa’ nın havarilerinden biri olan johannes (Yohenna)’ in Roma döneminde Rumkale’ yi merkez yaparak Hrıstiyanlığı Rumkale ve civarlarında yaymaya çalıştığı ve ayrıca kayadan oyma bir odada Yohenna’ nın İncil Müsveddelerini sakladığı, daha sonra ise Johannes İncilinin Beyrut’ a kaçırıldığı rivayet edilmektedir. Yohenna’ nın mezar’ ınında kalede olduğu ve bu nedenle de Hrıstiyanlarca da kutsal sayıldığı bilinmektedir.
Rumkale ,Haçlı seferleri sırasında Haçlılar’ın 1098 yılında kurmuş oldukları merkezi Şanlıurfa’da bulunan Urfa Haçlı Kontluğu’nun başlıca kalelerinden birisi olmuştur. Daha sonra Haçlılar’ın Mağlup edilip bölgeden çıkarılmasıyla 1292 yılında kale ve çevresi Müslümanlar tarafından ele geçirilmiştir. Müslümanların eline geçen Rumkale’ de ve bölgede Türk -İslam döneminde yapılan birçok eserler bulunmaktadır. Türk – İslam sanatının özelliklerinin de görülebileceği kaleden , kullanılmayacak kadar harabe olan birde mescit bulunmaktadır.
Rumkale’ nin toplam sekiz burcu mevcut olup, güneydeki kayalık uzantısı yarık şeklinde kesilmiş böylece kale girişi tek yöne aktarılmıştır. Giriş yolu üzerinde 30-50 metre aralıklarla kulelerle korunan bir geçit inşa edilmiştir. Kale iki sıra halinde olup, yarıya kadar toprağa gömülüdür. Rumkale bölgedeki kalelerin en büyüklerinden birisi olup, görkemli yapısı, tabiat güzellikleri ve İnanç Turizmi kapsamındaki konumu ile görülmeye değer tarihi yerlerden birisidir.
ŞEYH FETULLAH CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Gaziantep’ in Kepenek mahallesindedir. Halk arasında bu camiye “ Aşağı Şeyh Camii” de denilmektedir. Caminin banisi keramet sahibi ve ermiş bir kişi olan Şeyh Fetullah ; Halife Hz. Ebubekir soyundan gelmektedir. Bu caminin diğer camilerden farklı olan özellikleri şunlardır.
1-Cami olarak inşa edilmiştir.
2-İlk yapıldığı gibi kalmış olup genişletilmemiştir.
3-Diğer camilerde Osmanlı ve Arap mimarisi özellikleri varken bu camide Selçuklu mimarisi özelliği vardır.
4-Banisinin kutsal sayılması, kendine özgü mimarisinin bulunması.
5-Antep Savunmasında Şehit olan Karayılan (Molla Mehmet)’ in mezarının burada bulunması.
6-Bu camin eşi benzeri dünyada bir daha yapılmamıştır.
ÖKKEŞİYE HAZRETLERİ VE TÜRBESİ
Gaziantep’ ten Adana’ ya doğru karayoluyla giderken Sakçagözü’ nü geçince. Nurdağı’ na ulaşmadan yolun sol tarafında uzaklarda yeşilliklerle çevrili bir tepe görülür. İşte bu tepede Kahramanmaraş ve Gaziantep bölgesinde binlerce insana adıdı veren Ökkeş yahut Ökkeşiye Hazretleri yatmaktadır. Ökkeşiye Hazretleri sahabeden bir zat olup, Gaziantep’ in Müslümanlar tarafından fethinde şehit düşen 5 kişiden biridir. Türbenin bulunduğu yere Ökkeşi’ye denmektedir. Türbe tam olarak dağın tepesinde bulunmakta ve türbenin alt tarafındaki kuyularda ise birkaç metre derinlikte bol su bulunmaktadır.
Rivayetlerde anlatılan,İslam inancına göre Peygamber efendimizin Peygamberlik mührünü gören cennetliktir. Peygamberimiz herkesle leşirken Ökkeşiye hazretleri ‘’Ya Resulullah Uhud Cenginde bana kırbaçla vurmuştunuz. Hakkımı ancak kısasla ödeşirim” der. Peygamberimiz (S.A.) Ökkeşiye Hazretlerine kırbacı verir ve vurmasını söyler. Ökkeşiye Hazretleri “ Siz bana sırtım çıplakken vurmuştunuz ya Resulullah” der Peygamber Efendimiz sırtını açar tam bu sırada Ökkeşiye Hazretleri Peygamber Efendimizin Peygamberlik mührünü görür ve öper. Daha sonra “ Kısastaki ***em buydu Ya Resulullah . Yoksa sizde bir hakkım varsa anam sütü gibi olsun” der.
Erkek çocuğu olmayan karı kocalar ve daha değişik maksatları olanlar Ökkeşiye Hazretlerinin Türbesini ziyaret ederler ve isteklerinin kabul edilmesi ve arzularına kavuşmak ümidiyle burada Allah’ a niyazda bulunurlar. Ayrıca Allah rızası için kurban keserler. Böylece de ziyaretten sonra doğan çocuğa genel olarak Ökkeş adı verilir.
İPEK YOLU
İpek Yolu; Asya’ yı Avrupa’ ya bağlayan ve üzerinde en çok ipek taşındığı için “İpek Yolu” adıyla anılan tarihi kervan yoludur.
Esasında bu yol Antakya’ dan başlayıp, Gaziantep’ten de geçerek İran ve Afganistan’ ın kuzeyinden Pamir Ovasına kadar girdi. Çin’ in en uç noktasından başlayıp Anadolu’ nun çeşitli yerlerinden geçerek İstanbul’ da birleşen ve oradan da Avrupa’ nın içlerine giden bu yol boyunca çeşitli alış-veriş merkezleri ve konaklama yerleri bulunur. Bu konaklama ve alış-veriş merkezlerinin şehirlerde bulunanlarına han, yol güzergahlarında bulunanlarına da kervansaray veya Menzil Hanı denilmektedir. 19.yüzyıl başlarına kadar kullanılan bu yapılardan günümüze Gaziantep’ te de önemli eserler kalmıştır. Gaziantep merkezine yaklaşık 1o km. mesafedeki Sam Köyünde bulunan han bir Menzil Han’ ı olarak inşa edilmiştir. İl Merkezinde halen Şire Hanı , Tuz Hanı, Tütün Hanı, Hışva Hanı, Mecidiye Han ı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni Yüzükçü Hanı, Hacı Ömer Hanı, Millet Hanı ve daha birçok han varlığını sürdürmekte.