Gayretiniz yemek, içmek ve eğlenmek olmasın

ferit

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Şubat 2011
Mesajlar
365
Tepkime puanı
21
İnsan dünyada ne ekerse onu biçer. Dünyada servet yapan dünyayı sever. Ahirete hazırlık yapan ahireti sever. Gerçek zenginlik ve şöhretlik bir mümine Cenabı Allah’ın kulum demesidir.

Cenabı Allah bir mümine kulum derse ebedi saltanatı kazanmış olur. En güzel zenginlik, ahiret zenginliğidir. Allah’a kul olduğunu iddia eden ibadet ederken kalbinde başkasını barındırmaz. Hakiki mânada O’na kulluk edelim, O’nda yok olalım. O’nun varlığında eriyip, kaybolalım.

Ey Cemaat! Gayretiniz yemek, içmek ve evlenmek olmasın. Bunların tümünü gönlünüzden çıkarın. Bizim gayemiz bunlar değildir. Çünkü hepsi nefsin arzularıdır. Her şeyin bir karşılığı vardır. Dünyaya âhiret, yaratılmışlara ise Yaratan bedeldir. Dünyayı kalbinizden çıkarırsanız yerini âhiret alır; halk bir yana bırakılırsa onun yerini Hak alır.

Ey cemaat! Allah’ın nimetlerine şükredin. Sizde bulunan nimetleri O’ndan görün. Çünkü yaratanımız şöyle buyuruyor: “Sizde bir nimet varsa, o Allah’tandır.” (en-Nahl, 16/53)

Siz Allah-u Teala’yı severseniz O’da sizi sever. Bu sevgi dünya, şehvet, yersiz lezzet, nefis, hevâ ve şeytanların şerrinden sizi korur. O’nun bu koruması, size yeter.

Ey Cemaat! Kalplerinizi ıslah etmeye çalışın. Çünkü onun salâh bulması, bütün varlığın salâha ermesi sayılır. Bu mevzuda, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in şu hadisi şerifini anlatmak yerinde olur: “Ayık olun, insanda bir et parçası vardır. O iyi olunca, bütün duygular güzelleşir. O fesada uğrarsa bütün duygular iyiliğini kaybeder. İşte o et parçası ‘kalp'tir.”

Kalbin salâhı; takva, tevekkül ve bütün işlerde ihlâs sahibi olmakla mümkündür. Fesadı ise; bunların yokluğu ile olur. Abdulkadiri Geylani Hazretleri Şöyle der: “Kalp, şu bünye kafesinde bir kuş gibidir. Ve bir şişe içinde saklı inciye benzer; hazinede gizli, muteber bir meta gibidir. Bakılacak şey, kafes değil, içindeki kuştur. İçindeki inciye bakılmalıdır, şişeye değil. Hazinedeki muteber nesne dururken, duvarına, kerpicine bakmak neye yarar.”

Allah’ım, duygularımızı itaatinde kullan. Kalplerimizi marifet nurunla doldur. Hayatımız boyunca yolunda kalmak için bizlere başarı ihsan eyle! Bizleri geçmişteki iyilere kat. Onlara verdiğini bize de nasip et. Onlara zatını vermiştin; bize de ver!
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Toprağın altında ne var?

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bu dünya âhiret için yatırım yeridir. İnsan bu dünyada ne ekerse, âhirette onu biçer.
Âhirette herkes pişman olacak, ama o pişmanlığı fayda vermeyecek.
Peygamber efendimiz, hiç kimseye dünyayı kazanmanın yollarını bildirmemiştir.
Bir defasında Eshab-ı kiram, hurma aşılamayı sordular. (Deneyin, tecrübe edin, hangisi daha çok veriyorsa öyle yapın!) buyurdu.(Ben sizin dünyanızı mamur etmek için değil, ateşte yanmamanız yani âhireti kazanmanız için gönderildim) demek istedi.

Âhirete giden iki yol var. Hangisinden istersek gidebiliriz, tercih bize bırakılmıştır.
Eğer Allahü teâlânın rızasını kazanmak, Onun emir ve yasaklarına uymak, Onun iyi kullarıyla beraber olmak gayretinde olursak, kişi sevdikleriyle beraber olacağı için, biz de âhirette onlarla, Allahü teâlânın razı olduğu yerde buluşuruz.
Aksine, nefsimizin arzularının peşinde koşarsak, âhirette de, böyle kötülerle beraber oluruz.

Nefsin gıdası, her çeşit haramlardır.
Dünyada nefsin arzularına kavuşmak için, şehvet, servet ve şöhret var, ama bunun akıbeti, dünyada rezalet, âhirette felakettir.

Cehennem ateşi, en şiddetli dünya ateşinden yetmiş kat daha şiddetlidir.
Oradan dünyaya bir kıvılcım gelse, her şeyi yakıp kül eder.
Hâlbuki parmağımızı bir kibrit ateşine tutamayız. İnsan, sonsuz ne demek düşünebilse, korkudan beyni akar.
Cennetin de, Cehennemin de sonu yok.
Üç günlük ömür, beş günlük saltanat için böyle bir saadeti terk etmemeli, kendimizi böyle bir felakete atmamalı. Atan, nefsinin arzusu için atmış olur.
Yani Allah’ın düşmanına (Peki), Allah’a ve Onun dostlarına (Hayır) demiş olur.
Âhirette, (Kime çalıştıysan, git ücretini ondan iste!) derler. Onun için tercih iyi yapılmalı, sonra pişman olmamalı.

Behlül Dânâ hazretleri, Halife Harun Reşid’e (Bil bakalım! Toprağın altında en çok ne var?) diye sorunca, (Ölü var!) der. (Bilemedin) deyince, (Peki ne var?) diye sorar. O da şöyle der:
Gelen sesleri duymuyor musun? Salihler, (Keşke biraz daha ibadet etseydik, şu yüksek makamlara biz de sahip olsaydık) diyorlar.
Günahkârlar azap içinde, (Keşke şu günahları işlemeseydik) diye feryat ediyorlar.
Kâfirlerin feryatları ise dayanılacak gibi değil, çok şiddetli azap içindeler. (Keşke bir kelime-i şehadet getirseydik, Rabbimize iman etseydik) diye feryat ediyorlar.​
 
Üst Alt