- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Gerçeği Kanatlandırmak/Teganni
Her şeyden önce hakikat güzel kanatları hak ediyor elbette. Hakiki bir söz için en güzel kanat/seslendirme seçilmeli. Ve kendi ağırlığınca uçurulmalı söz karşı kalbe…
Ses! Bizi kollarıyla çepeçevre saran enerji. Diğer enerjilerle kolkola bazen, bazen sırtını dönüyor. Uysal veya başını kaldırarak yaşamı ifade ediyor kendince. Tarafsız durabildiği kadar çok yanlı da olabiliyor…Bir çam ağacından, ya da bir martıdan inen şarkının sükunetiyle, bir araba teybinden veya tozu dumana katmaya kararlı bir öfkeden yükselen aleviyle kuşatıyor. Bir çağrı oluyor minareden geldiğinde. Bir kisvenin içinde öğütleşiyor hep nedense. Okşuyor sahil sahil eski bir şarkının içindeyken. Sakinleştirebiliyor. Sinirlendirebiliyor. Korkutabiliyor. Dikkatimizi kendi üzerinde toplayıp bazen, kimi zaman da tam tersi dağıtabiliyor. Hiç çekinmeden bir güzel kırdığı da oluyor… Bütünüyle hayatı duyuruyor. Başka değil.
Hepimiz duymuşuzdur, bitkilerin müzikten hoşlandığını ve serpildiğini hoş besteler eşliğinde. Zaten bir ormandayken doğal bir koro topluluğunun içinde dolaşıyoruz. Hayvanlar da hiç farklı değil. Yumurtalarının güzelliğinden kendileri unutulmuş çilekeş tavuklar müzik eşliğinde daha fazla yumurtluyorlarmış. İnsan bundan geri kalmayacak elbette. Bilimsel olarak doğmamışlığın acemiliğindeki üç aylık cenin bile çevredeki titreşimleri algılıyor ve o rahmin korunaklı locasından hayat ona hangi müziği sahneliyorsa onları dinleyebiliyor.
Hakikatin son elçisinin “Kuran’ı sesinizle güzelleştirin.” sözünü duyunca sesi bir varlık olarak düşündük. Olağanüstü bir enerjinin nasıl da sıradanlaştığını ve yok olup gittiğini de farkettik bu sayede.
Sözün özel içeriğine dönersek, bu sözden ilk bakışta şunlar akla geliyor. Şüphesiz amaç, doğru ve güzel ifadelendirilmiş bir içeriği, ona yakışan bir kanatla muhataba ulaştırmak. Mektup kadar ulağın da anlamı taşıyabilecek olgunlukta olması… O halde hakiki cümleleri gerek kendi içindeki ben’e, gerekse bir başkasına okurken, hakikat, güzel bir sesin doğallığında bestelenmeli veya sesi özel ve müstakil bir beste ile güzelleştirmeli.
Elçinin teganni/ güzel seslendirme tenbihinin, ilk anlamda sözün söylendiği o şartlarda, Arapça orijinal okumalarda yapılması gerektiği düşünülüyor. Teganniden bunu anlıyorsak elçi bu tenbihi sadece Arapça orjinali için söylemiş olmalıdır düşüncesi ile konu burada kapanabilir. Konunun kapandığı yerde hayat ta kapanıyorsa sorun yok. ancak hayat hala kapanmıyor ve kendi özeline uygun bir çözüm bekliyorsa, o çözüme ulaşmalıyız.
Farklı bir dil ve kültürde olduğumuz için bizim hayatımız adına teganni konusu kapanmamıştır. Söz konusu olan evrensel kitaptır ve her dilin en güzel okunuşuyla okunmalıdır diye söze devam edilirse, hayatı gereğince anlamaya devam etmiş olacağız.
Arapça orijinalden okunurken metnin ilahi ağırlığını kaldıracak doğal ya da yapay beste yapılması uygun görülüyor ve teşvik ediliyorken, tecvid ve kıraat kuralları önemseniyorken bu Türkçe meal okumada da yapılmalı. Anlam her dildeki sesli ifadelendirilmesinde, sözkonusu yardımcı etmenlerle gerçek etkisine kavuşturulmalı.
Artık teganni kelimesinden, Kitabı kendi dilimizdeki çevirileriyle okumaya ve anlamaya çalışan bizler ne anlamalıyız sorusunu sorma vakti geldi. Bu sözle okumanın biçimsel niteliği üzerinde yürüyoruz. Teganni kelimesini iyiden iyiye anlamak ve gerçekleştirmek için, telaffuz/söyleyiş, fonetik/tonlama, daha kapsamlı bir ifadelendirme olarak diksiyon kelimelerini yanımıza alıyoruz.
Elimizde güzel ifadelendirilmiş dosdoğru sözler var. Bu ilahi sözleri içeriğine yakışacak şekilde güzel bir telaffuz, fonetik, diksiyonla seslendireceğiz. Yani teganni ederek okuyacağız. Sesimize en güzel tınıyı ve ahengi vereceğiz okurken. İçeriğin taşıdığı anlamı zedelemeden, anlamın etkisini katlayan bir kanat takacağız ona.Kelimenin taşıdığı anlamı açıkça ifade eden anlaşılır bir telaffuz, harfleri gereğince tonlayıp seslendiren bir fonetik, kurallarına uygun güzel bir okuma/ diksiyonla okuyacağız metni.
“Yabancı” dilde ve bestelenerek okunma, yani teganni ile okunma örnekleri eski Türklerden bu yana var. Hoca Ahmet Yesevi’nin kimi zaman adeta bir meal niteliği taşıyan Hikmetler’i akla geliyor mesela. Kopuz eşliğinde dinlenen bu hikmetler halkın en hakiki anlamı zekle dinlemesine ve doğrunun etkisini onların da hazla dinleyeceği bir beste ile kalplere taşımaya çalışıyordu şüphesiz.
- Elçi ile Elele
Her şeyden önce hakikat güzel kanatları hak ediyor elbette. Hakiki bir söz için en güzel kanat/seslendirme seçilmeli. Ve kendi ağırlığınca uçurulmalı söz karşı kalbe…
Ses! Bizi kollarıyla çepeçevre saran enerji. Diğer enerjilerle kolkola bazen, bazen sırtını dönüyor. Uysal veya başını kaldırarak yaşamı ifade ediyor kendince. Tarafsız durabildiği kadar çok yanlı da olabiliyor…Bir çam ağacından, ya da bir martıdan inen şarkının sükunetiyle, bir araba teybinden veya tozu dumana katmaya kararlı bir öfkeden yükselen aleviyle kuşatıyor. Bir çağrı oluyor minareden geldiğinde. Bir kisvenin içinde öğütleşiyor hep nedense. Okşuyor sahil sahil eski bir şarkının içindeyken. Sakinleştirebiliyor. Sinirlendirebiliyor. Korkutabiliyor. Dikkatimizi kendi üzerinde toplayıp bazen, kimi zaman da tam tersi dağıtabiliyor. Hiç çekinmeden bir güzel kırdığı da oluyor… Bütünüyle hayatı duyuruyor. Başka değil.
Hepimiz duymuşuzdur, bitkilerin müzikten hoşlandığını ve serpildiğini hoş besteler eşliğinde. Zaten bir ormandayken doğal bir koro topluluğunun içinde dolaşıyoruz. Hayvanlar da hiç farklı değil. Yumurtalarının güzelliğinden kendileri unutulmuş çilekeş tavuklar müzik eşliğinde daha fazla yumurtluyorlarmış. İnsan bundan geri kalmayacak elbette. Bilimsel olarak doğmamışlığın acemiliğindeki üç aylık cenin bile çevredeki titreşimleri algılıyor ve o rahmin korunaklı locasından hayat ona hangi müziği sahneliyorsa onları dinleyebiliyor.
Hakikatin son elçisinin “Kuran’ı sesinizle güzelleştirin.” sözünü duyunca sesi bir varlık olarak düşündük. Olağanüstü bir enerjinin nasıl da sıradanlaştığını ve yok olup gittiğini de farkettik bu sayede.
Sözün özel içeriğine dönersek, bu sözden ilk bakışta şunlar akla geliyor. Şüphesiz amaç, doğru ve güzel ifadelendirilmiş bir içeriği, ona yakışan bir kanatla muhataba ulaştırmak. Mektup kadar ulağın da anlamı taşıyabilecek olgunlukta olması… O halde hakiki cümleleri gerek kendi içindeki ben’e, gerekse bir başkasına okurken, hakikat, güzel bir sesin doğallığında bestelenmeli veya sesi özel ve müstakil bir beste ile güzelleştirmeli.
Elçinin teganni/ güzel seslendirme tenbihinin, ilk anlamda sözün söylendiği o şartlarda, Arapça orijinal okumalarda yapılması gerektiği düşünülüyor. Teganniden bunu anlıyorsak elçi bu tenbihi sadece Arapça orjinali için söylemiş olmalıdır düşüncesi ile konu burada kapanabilir. Konunun kapandığı yerde hayat ta kapanıyorsa sorun yok. ancak hayat hala kapanmıyor ve kendi özeline uygun bir çözüm bekliyorsa, o çözüme ulaşmalıyız.
Farklı bir dil ve kültürde olduğumuz için bizim hayatımız adına teganni konusu kapanmamıştır. Söz konusu olan evrensel kitaptır ve her dilin en güzel okunuşuyla okunmalıdır diye söze devam edilirse, hayatı gereğince anlamaya devam etmiş olacağız.
Arapça orijinalden okunurken metnin ilahi ağırlığını kaldıracak doğal ya da yapay beste yapılması uygun görülüyor ve teşvik ediliyorken, tecvid ve kıraat kuralları önemseniyorken bu Türkçe meal okumada da yapılmalı. Anlam her dildeki sesli ifadelendirilmesinde, sözkonusu yardımcı etmenlerle gerçek etkisine kavuşturulmalı.
Artık teganni kelimesinden, Kitabı kendi dilimizdeki çevirileriyle okumaya ve anlamaya çalışan bizler ne anlamalıyız sorusunu sorma vakti geldi. Bu sözle okumanın biçimsel niteliği üzerinde yürüyoruz. Teganni kelimesini iyiden iyiye anlamak ve gerçekleştirmek için, telaffuz/söyleyiş, fonetik/tonlama, daha kapsamlı bir ifadelendirme olarak diksiyon kelimelerini yanımıza alıyoruz.
Elimizde güzel ifadelendirilmiş dosdoğru sözler var. Bu ilahi sözleri içeriğine yakışacak şekilde güzel bir telaffuz, fonetik, diksiyonla seslendireceğiz. Yani teganni ederek okuyacağız. Sesimize en güzel tınıyı ve ahengi vereceğiz okurken. İçeriğin taşıdığı anlamı zedelemeden, anlamın etkisini katlayan bir kanat takacağız ona.Kelimenin taşıdığı anlamı açıkça ifade eden anlaşılır bir telaffuz, harfleri gereğince tonlayıp seslendiren bir fonetik, kurallarına uygun güzel bir okuma/ diksiyonla okuyacağız metni.
“Yabancı” dilde ve bestelenerek okunma, yani teganni ile okunma örnekleri eski Türklerden bu yana var. Hoca Ahmet Yesevi’nin kimi zaman adeta bir meal niteliği taşıyan Hikmetler’i akla geliyor mesela. Kopuz eşliğinde dinlenen bu hikmetler halkın en hakiki anlamı zekle dinlemesine ve doğrunun etkisini onların da hazla dinleyeceği bir beste ile kalplere taşımaya çalışıyordu şüphesiz.