Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Serbest kürsü
Güllerin Efendisi Çanakkalede Onlar da insandı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="elifgibi" data-source="post: 15293" data-attributes="member: 149"><p style="text-align: center"> <img src="https://www.islamiforumlar.net/resim/images4/canakkale.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kıştan yeni çıkmış ıslak ve bereketli toprak, ilkbahar güneşine göğsünü açmış, bağrında hayatla ilgili ne var ne yoksa hepsini ortaya dökmeye hazırlanırken, Çanakkale’de nice civanlar daha ölmeden diri diri mezara konuyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bahar, dallarda çiçek çiçek gülerken, analar, kınalı kuzularına, kızlar, gelinler sevgililerine ağlıyordu. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Baharın geleneğine uyarak kuşlar, doğacak yavruları için yuvalar yaparken, Çanakkale’de her gün yuvalar yıkılıyor, yavrular yetim kalıyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Mum ışığında, kandil ışığında cephedeki evlatlarına elbise dikiyor, çorap örüyordu, yüreği yanık bacılar, analar.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Anadolu fakirdi.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kahraman Mehmetçikler, kazma, kürek gibi en basit malzemeleri bile geceleri düşmana baskın yaparak temin edebiliyor, geceleri siperlerde örtüsüz yatıyor, kum torbalarından elbise dikiyorlardı.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Gömleksiz göğüslerini siper ediyorlardı, hayasız akınlara</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Yaralarını, yedeği olmayan gömleklerini yırtarak sarıyorlardı.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Yokluk her tarafta kendini hissettiriyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Sığınak keresteleri, engel telleri, yıkılan, terk edilen köylerden, evlerden temin ediliyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Mehmetçik sadece düşmanla değil, sinek ordularıyla, yoklukla, salgın hastalıklarla, açlıkla da savaşıyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Lise son sınıf öğrencileri bile cepheye koşuyor, On Beşliler’in, taze bedenleri, papatyaların, gelinciklerin üstlerine düşüyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“Öleni ölüyor… Üç dakikaya kadar öleceğini bildiği halde, en ufak bir çekinme bile göstermeden; bilenlerin elinde Kur’an, bilmeyenlerin dilinde Kelime-i Şahadet, sıralarını bekliyor ve Cennet’e girmeye hazırlanıyorlardı.”</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Hücuma kalkmadan önce siperlerde birbirleri ile helalleşiyor, sevdiklerinin yemenilerini boyunlarına dolayarak şimşek hızıyla düşman saflarına dalıyorlardı.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Gezginci kaleler denilen dev gemilerden devamlı salvo ateşleri yapılıyor, top mermilerinin patlamasıyla göklere savrulan gövdeler, garip gölgeler oluşturuyordu kanlı sırtlarda.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Güneşler, Mehmet, diyerek batıyor, mehtap, akşamları mor bulutların arasından Mehmet, diye doğuyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Ve ateşi gittikçe yükselen bir cehenneme dönüyordu, Çanakkale.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bu durum, yardım istenecek durumdu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Ama böyle zor bir zamanda kimden yardım istenebilirdi?</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kim yardıma gelirdi?</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bütün bir Anadolu kadınıyla, erkeğiyle, askeriyle, komutanıyla tek yürek olmuş dualar ediyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong><em><span style="color: DarkGreen">“Ey yerlerin ve göklerin Rabbi! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halikı! Sen, bütün buraları bu millete verdin. Yine onlar da bırak! Çünkü böyle güzel yerler ve şu nimetler, seni takdis ve senin yüceliğini tasdik eden bu millete mahsustur.”</span></em></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Hele Bir gün… </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Fransızlar amansız bir saldırıyla, siperlerimizi bir bir geçmeye başlarlar. Çiğnenen sadece toprak değildir. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">O toprağı çiğneyerek geçenler Mehmetçiklerin analarına, bacılarına, mabetlerine koşuyordu. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Namusa değecekti namahrem eli.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Gelibolu geçilirse ne vatan kalırdı, ne de kitap.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Sonrasını, Yüzbaşı Doktor Hikmet Arda anlatıyor;</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“Ben yaralılarla uğraşırken bir anda etrafımızı Senegalli siyahî askerler sardı. Sonumuzun geldiğini düşündüm. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Askeri gücümüz bozulmuş, birliğimiz dağılmış ve geri çekilmeye başlamıştık. Siperler ağır ağır boşalıyordu. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bu ise büyük bir felaket demekti, çünkü Alçıtepe düşebilirdi.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">İşte o anda, eşi vefat ettiği için on üç yaşındaki öksüz oğlu Emrullah da hep yanında olan binbaşı Lütfi Bey, kılcını havaya kaldırarak gök gürler gibi;</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“Yetiş ya Muhammed! Kitabın elden gidiyor ” diye bağırarak, düşman hatlarına doğru koştu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bu sesi duyan askerlerimiz yeniden toparlanıp Binbaşı’nın ardınca düşman saflarına saldırdı. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kereviz Dere’yi “Allah! Allah!” nidaları, Afrikalıların feryatları inletti.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">2. Alay’ın askerleri bulutlar gibi denize doğru akıp gittiler. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">İşte o an Çanakkale harbi kazanıldı. Alçı Tepe kurtarıldı.”</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">İşte o an… Bulutlar, süvari birlikleri gibi oradan oraya koşmakta, gökyüzünde yeşil kuşlar uçmaktadır.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“Mehmetlerin ardında koca bir kâinat</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">En üst düzeyde savaş alarmına geçmiştir.”</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bulutlar sevkiyatta, rüzgârlar harp halindedir.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Merhum Necip Fazıl’ın Maraş müdafaası için dediği gibi; madde ruhun emrine girmiş, kan, ateşi yutmuş, kemik, çeliğe direnmiş, şehitlerin ruhları tunçtan duvar örmüştür, Çanakkale’de.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kaybetme kuşağında gelmiştir, zafer. Hem de milletçe çok ihtiyacımız olduğu bir zamanda.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Yıllar var ki bütün cephelerde art ardına hep bozgunlar yaşıyor, hiç zafer yüzü görmüyorduk.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Ve Çanakkale geçilemez.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Çanakkale, daha henüz her şeyin bitmediğini gösteren bir umut meşalesi olur.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Sadece Anadolu insanı değil, bütün dünya Müslümanları sevinç gözyaşları döker.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Çanakkale Savaşı’ndan on üç yıl sonra 1928′de Osmanlının son devir âlimlerinden Cemal Öğüt Hoca, hacca gider.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Mekke’den sonra Medine’ye de uğrar.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">On yıl kadar önce bıraktığımız Medine mahzundur. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Mor bulutlar çatılıdır gökyüzünde. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Çöl aslanı Fahreddin Paşa’nın İngilizlere esir giderken gümüş parmaklığına yaslanıp;</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“Ya Rasulullah! Ben seni korumak için gelmiştim ama beni de korumak sana düştü” diyerek gözyaşları içinde bıraktığı mahzun türbenin emektar türbedarı ise hala görevinin başındadır. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bu nur yüzlü türbedarın Osmanlı’ya olan derin saygısı Cemal Hoca’nın dikkatini çeker.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bir gün; “Sizde Osmanlı’ya karşı derin bir muhabbet görüyorum, bunun özel bir sebebi var mı?”diye sorar. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Nurani türbedar daldığı derin uykudan uyanır gibi başını kaldırarak;</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“Allah ve Rasulü’nün sevgisi, Osmanlı’yı sevmemi gerektirir,”der.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Hoca tatmin olmaz.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Hoca bir sırrın varlığını fark ederek, ısrar eder.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Türbedar; “1915′in hac mevsimi idi.” diye başlar söze.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Ağır ağır, tane tane konuşur.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kelimeler bir alev topu gibi dökülür dudaklarından;</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“Çanakkale’de kanlı savaşlar oluyordu. O yıl hacca gelenlerin içinde Hindistan ulemâsından, âlim, zahit, keşfi açık bir Allah dostu da vardı.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bu zat sohbetlerinde ağlıyor, namazlarında ağlıyor, yolda yürürken ağlıyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Gece gündüz ağlıyordu.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Nurani yüzü her daim mahzundu. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bir gün dayanamayıp sordum;</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“A be efendim! Neden bu kadar ağlıyorsunuz, Güllerin Efendisi’nin yanındasınız bu sizi sevindirmesi gerekmez mi? dedim. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Dolu dolu gözlerle yüzüme bakarak;</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">‘Ben nice senelerin hasretiyle geldim buralara. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kâinat’ın Efendisi’nin kokusunu, ruhaniyetini ta Hindistan’dan alırdım. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Şimdi buralara geldim, Efendim’in Kabr-i Şerifi başındayım, ama Hindistan’da aldığım feyiz ve nuranîliği burada bulamadım. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bu ne hâldir, diye düşünüyorum, acaba bir günah mı işledim, bir suçum mu var? Efendim benim üzerimden himmetini çekti mi? Ya da Efendim, burada değil, burada olsa onu hisseder, onun ruhaniyetinden bereketlenirdim. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bu hâl beni perişan etti…İşte ızdırabımın sebebi budur.’ dedi.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Hindistanlı bu Hak dostunun anlattıkları çok dokunmuştu bana. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">İçime bir ateş düştü. Rasulullah türbesinde olmayabilir miydi?</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Dikenli bir yolda yürüyor gibi yaralanmıştı yüreğim. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">O gece sabaha karşı rüyamda Güllerin Efendisi(s.a.v)’ i gördüm. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Gül yüzü pek mahzundu. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Utancımdan gündüz konuştuğumuz konu hakkında bir şey soramadım. </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Ama O (s.a.v.) buyurdular ki;</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">“Evet, hissedilen doğrudur, çok zor durumda bulunan asker evlatlarımı yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Ben şimdi Medine’mde değilim, Çanakkale’deyim!”</span></span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Harun Tokak – Yeni Şafak</p> <p style="text-align: center">14.03.2010 </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="elifgibi, post: 15293, member: 149"] [CENTER] [IMG]https://www.islamiforumlar.net/resim/images4/canakkale.jpg[/IMG] [FONT=Georgia][SIZE=3]Kıştan yeni çıkmış ıslak ve bereketli toprak, ilkbahar güneşine göğsünü açmış, bağrında hayatla ilgili ne var ne yoksa hepsini ortaya dökmeye hazırlanırken, Çanakkale’de nice civanlar daha ölmeden diri diri mezara konuyordu. Bahar, dallarda çiçek çiçek gülerken, analar, kınalı kuzularına, kızlar, gelinler sevgililerine ağlıyordu. Baharın geleneğine uyarak kuşlar, doğacak yavruları için yuvalar yaparken, Çanakkale’de her gün yuvalar yıkılıyor, yavrular yetim kalıyordu. Mum ışığında, kandil ışığında cephedeki evlatlarına elbise dikiyor, çorap örüyordu, yüreği yanık bacılar, analar. Anadolu fakirdi. Kahraman Mehmetçikler, kazma, kürek gibi en basit malzemeleri bile geceleri düşmana baskın yaparak temin edebiliyor, geceleri siperlerde örtüsüz yatıyor, kum torbalarından elbise dikiyorlardı. Gömleksiz göğüslerini siper ediyorlardı, hayasız akınlara Yaralarını, yedeği olmayan gömleklerini yırtarak sarıyorlardı. Yokluk her tarafta kendini hissettiriyordu. Sığınak keresteleri, engel telleri, yıkılan, terk edilen köylerden, evlerden temin ediliyordu. Mehmetçik sadece düşmanla değil, sinek ordularıyla, yoklukla, salgın hastalıklarla, açlıkla da savaşıyordu. Lise son sınıf öğrencileri bile cepheye koşuyor, On Beşliler’in, taze bedenleri, papatyaların, gelinciklerin üstlerine düşüyordu. “Öleni ölüyor… Üç dakikaya kadar öleceğini bildiği halde, en ufak bir çekinme bile göstermeden; bilenlerin elinde Kur’an, bilmeyenlerin dilinde Kelime-i Şahadet, sıralarını bekliyor ve Cennet’e girmeye hazırlanıyorlardı.” Hücuma kalkmadan önce siperlerde birbirleri ile helalleşiyor, sevdiklerinin yemenilerini boyunlarına dolayarak şimşek hızıyla düşman saflarına dalıyorlardı. Gezginci kaleler denilen dev gemilerden devamlı salvo ateşleri yapılıyor, top mermilerinin patlamasıyla göklere savrulan gövdeler, garip gölgeler oluşturuyordu kanlı sırtlarda. Güneşler, Mehmet, diyerek batıyor, mehtap, akşamları mor bulutların arasından Mehmet, diye doğuyordu. Ve ateşi gittikçe yükselen bir cehenneme dönüyordu, Çanakkale. Bu durum, yardım istenecek durumdu. Ama böyle zor bir zamanda kimden yardım istenebilirdi? Kim yardıma gelirdi? Bütün bir Anadolu kadınıyla, erkeğiyle, askeriyle, komutanıyla tek yürek olmuş dualar ediyordu. [B][I][COLOR=DarkGreen]“Ey yerlerin ve göklerin Rabbi! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halikı! Sen, bütün buraları bu millete verdin. Yine onlar da bırak! Çünkü böyle güzel yerler ve şu nimetler, seni takdis ve senin yüceliğini tasdik eden bu millete mahsustur.”[/COLOR][/I][/B] Hele Bir gün… Fransızlar amansız bir saldırıyla, siperlerimizi bir bir geçmeye başlarlar. Çiğnenen sadece toprak değildir. O toprağı çiğneyerek geçenler Mehmetçiklerin analarına, bacılarına, mabetlerine koşuyordu. Namusa değecekti namahrem eli. Gelibolu geçilirse ne vatan kalırdı, ne de kitap. Sonrasını, Yüzbaşı Doktor Hikmet Arda anlatıyor; “Ben yaralılarla uğraşırken bir anda etrafımızı Senegalli siyahî askerler sardı. Sonumuzun geldiğini düşündüm. Askeri gücümüz bozulmuş, birliğimiz dağılmış ve geri çekilmeye başlamıştık. Siperler ağır ağır boşalıyordu. Bu ise büyük bir felaket demekti, çünkü Alçıtepe düşebilirdi. İşte o anda, eşi vefat ettiği için on üç yaşındaki öksüz oğlu Emrullah da hep yanında olan binbaşı Lütfi Bey, kılcını havaya kaldırarak gök gürler gibi; “Yetiş ya Muhammed! Kitabın elden gidiyor ” diye bağırarak, düşman hatlarına doğru koştu. Bu sesi duyan askerlerimiz yeniden toparlanıp Binbaşı’nın ardınca düşman saflarına saldırdı. Kereviz Dere’yi “Allah! Allah!” nidaları, Afrikalıların feryatları inletti. 2. Alay’ın askerleri bulutlar gibi denize doğru akıp gittiler. İşte o an Çanakkale harbi kazanıldı. Alçı Tepe kurtarıldı.” İşte o an… Bulutlar, süvari birlikleri gibi oradan oraya koşmakta, gökyüzünde yeşil kuşlar uçmaktadır. “Mehmetlerin ardında koca bir kâinat En üst düzeyde savaş alarmına geçmiştir.” Bulutlar sevkiyatta, rüzgârlar harp halindedir. Merhum Necip Fazıl’ın Maraş müdafaası için dediği gibi; madde ruhun emrine girmiş, kan, ateşi yutmuş, kemik, çeliğe direnmiş, şehitlerin ruhları tunçtan duvar örmüştür, Çanakkale’de. Kaybetme kuşağında gelmiştir, zafer. Hem de milletçe çok ihtiyacımız olduğu bir zamanda. Yıllar var ki bütün cephelerde art ardına hep bozgunlar yaşıyor, hiç zafer yüzü görmüyorduk. Ve Çanakkale geçilemez. Çanakkale, daha henüz her şeyin bitmediğini gösteren bir umut meşalesi olur. Sadece Anadolu insanı değil, bütün dünya Müslümanları sevinç gözyaşları döker. Çanakkale Savaşı’ndan on üç yıl sonra 1928′de Osmanlının son devir âlimlerinden Cemal Öğüt Hoca, hacca gider. Mekke’den sonra Medine’ye de uğrar. On yıl kadar önce bıraktığımız Medine mahzundur. Mor bulutlar çatılıdır gökyüzünde. Çöl aslanı Fahreddin Paşa’nın İngilizlere esir giderken gümüş parmaklığına yaslanıp; “Ya Rasulullah! Ben seni korumak için gelmiştim ama beni de korumak sana düştü” diyerek gözyaşları içinde bıraktığı mahzun türbenin emektar türbedarı ise hala görevinin başındadır. Bu nur yüzlü türbedarın Osmanlı’ya olan derin saygısı Cemal Hoca’nın dikkatini çeker. Bir gün; “Sizde Osmanlı’ya karşı derin bir muhabbet görüyorum, bunun özel bir sebebi var mı?”diye sorar. Nurani türbedar daldığı derin uykudan uyanır gibi başını kaldırarak; “Allah ve Rasulü’nün sevgisi, Osmanlı’yı sevmemi gerektirir,”der. Hoca tatmin olmaz. Hoca bir sırrın varlığını fark ederek, ısrar eder. Türbedar; “1915′in hac mevsimi idi.” diye başlar söze. Ağır ağır, tane tane konuşur. Kelimeler bir alev topu gibi dökülür dudaklarından; “Çanakkale’de kanlı savaşlar oluyordu. O yıl hacca gelenlerin içinde Hindistan ulemâsından, âlim, zahit, keşfi açık bir Allah dostu da vardı. Bu zat sohbetlerinde ağlıyor, namazlarında ağlıyor, yolda yürürken ağlıyordu. Gece gündüz ağlıyordu. Nurani yüzü her daim mahzundu. Bir gün dayanamayıp sordum; “A be efendim! Neden bu kadar ağlıyorsunuz, Güllerin Efendisi’nin yanındasınız bu sizi sevindirmesi gerekmez mi? dedim. Dolu dolu gözlerle yüzüme bakarak; ‘Ben nice senelerin hasretiyle geldim buralara. Kâinat’ın Efendisi’nin kokusunu, ruhaniyetini ta Hindistan’dan alırdım. Şimdi buralara geldim, Efendim’in Kabr-i Şerifi başındayım, ama Hindistan’da aldığım feyiz ve nuranîliği burada bulamadım. Bu ne hâldir, diye düşünüyorum, acaba bir günah mı işledim, bir suçum mu var? Efendim benim üzerimden himmetini çekti mi? Ya da Efendim, burada değil, burada olsa onu hisseder, onun ruhaniyetinden bereketlenirdim. Bu hâl beni perişan etti…İşte ızdırabımın sebebi budur.’ dedi. Hindistanlı bu Hak dostunun anlattıkları çok dokunmuştu bana. İçime bir ateş düştü. Rasulullah türbesinde olmayabilir miydi? Dikenli bir yolda yürüyor gibi yaralanmıştı yüreğim. O gece sabaha karşı rüyamda Güllerin Efendisi(s.a.v)’ i gördüm. Gül yüzü pek mahzundu. Utancımdan gündüz konuştuğumuz konu hakkında bir şey soramadım. Ama O (s.a.v.) buyurdular ki; “Evet, hissedilen doğrudur, çok zor durumda bulunan asker evlatlarımı yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Ben şimdi Medine’mde değilim, Çanakkale’deyim!”[/SIZE][/FONT] Harun Tokak – Yeni Şafak 14.03.2010 [/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Serbest kürsü
Güllerin Efendisi Çanakkalede Onlar da insandı
Üst
Alt