- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Belh'in gönül sultanı İbrahim Edhem rahmetullahi aleyhe gelen biri, halinden şikayette bulunarak der ki:
- Efendim, nefsimden şikayetçiyim. Günah işlememe konusunda karar alıyorum, ama yine de kararımda duramıyor günaha giriyorum. Sonra da içimden feryatlarım arşa yükseliyor, vicdan azabı çekiyorum. Bana birazcık nasihatte bulunsanız da şu vicdan azabı çektiğim günahlarımdan kurtulsam, bir daha girmesem bana azap veren bu günahlara…
İbrahim Edhem, günaha girmemesi için adamı düşündürmek ister. Ancak bu düşünceyi sağlamak için şöyle bir yöntemi tercih eder, der ki:
- Fazla üzülmene gerek yoktur. Şartlarını yerine getirirsen günah da işleyebilirsin, bir sakınca olmaz. Yeter ki şartlarını yerine getir; ondan sonra işle günahlarını!...
Adam şaşırır. O güne kadar kimseden duymadığı bir söz! Hayretle sorar:
- Ne demek günah işlemenin şartlarını yerine getirmek? Böyle şart olur mu? Şartlarını yerine getireceksin, sonra günah işleyeceksin, olabilir mi böyle bir kolaylık?... İbrahim Edhem tebessüm ederek garanti verir:
- Sen şartlarını yerine getir, gerisine karışma. İşleyeceğin günahın vebalini ben üzerime alıyorum. Yeter ki şartlarını yerine getir.
Adam iyice heyecanlanır, sormadan edemez:
- Neymiş günah işlemenin şartları? Şunu bir anlat da öğrenelim, ondan sonra rahatça işleyelim günahlarımızı öyleyse.
İbrahim Edhem de anlatır günah işlemenin vazgeçilmez üç şartını. Der ki:
- İçinde günah işleme duygusu başlayınca, iyice düşün: Kendisine karşı günaha gireceğin Zat’ın bana verdiği rızkı da yemeyeceğim, de! Adam sesli düşünmeye başlar:
- Bu mümkün mü? Ben Allah'ın ihsan ettiği rızkı yemezsem neyle yaşayacağım?
- Öyleyse, der İbrahim Edhem, hem verdiği rızkı yiyeceksin hem de rızkını yediğin Zat’a karşı gelerek günah işleyeceksin, reva mı bu? Adam acı bir tebessümle söylenir:
- Sen öteki günah işleme şartını da söyle öyleyse der, bu şartı yerine getirmem mümkün değil. İbrahim de anlatır:
- İçinden günah işleme duygusunu geçirirken, O'nun mülkünden dışarıya çıkıp da günahı orada işlemeyi düşün. Sonra O'nun mülküne dön. Adam:
- Bu mümkün mü? Der. Her yer O'nun mülküdür. Dışarısı yoktur ki! İbrahim de hatırlatma yapar:
- Öyle ise hem verdiği rızkı yiyeceksin, hem mülkünde oturacaksın, hem de rızkını yiyip mülkünde oturduğun Zat’a karşı gelecek, isyan edeceksin, mert adama yakışır mı bu?
Adam başını sallayarak:
- Sen, der, öteki şartı söyle de bir de ona bakalım. O da söyler:
- İçinden günaha yönelme arzusu geçirirken, hemen düşün ve O'nun görmediği yere gitmeli, bu günahı görmediği yerde işlemeliyim, de! Adam, ümitsizce dudaklarını büküp omuzlarını silker:
- Bu, der, ötekilerden farksız bir şart. O'nun görmediği bir yer var mı ki gidip de günahı orada işleyeyim de sonra dönüp O'nun mülküne geleyim.
İbrahim Edhem de sorularını şöyle sıralar:
- Peki, hem verdiği rızkı yemeden yaşayamayacaksın, hem mülkünden dışarıya çıkamayacaksın hem de görmediği bir yer bulamayacaksın! Bütün bunlara rağmen yine de O’na karşı gelerek günah işleyip, isyan etmekten vazgeçmeyeceksin, mert adama yakışır mı bu? Söyle bakalım?
Adam daha fazla bekleyemez iki elini birden yukarı kaldırarak yüksek sesle:
- Teslim oldum ey İbrahim, teslim! Der. Ben bu günah işleme şartlarının hiç birini yerine getiremem. Öyle ise günaha hiç niyetlenmemeli, böyle bir nankörlüğe girmemeliyim. Vazgeçiyorum işlediğim bunca günahlardan. Tövbe
estağfirullah! Diyerek başlar tövbe ve istiğfara…
Siz ne dersiniz? Bu şartları düşününce, daha sık tövbe ve istiğfar etmeliyiz, değil mi?
Günah işlememek meleklerin özelliği. İnsan olan elbette hata yapacak. Ancak elimizden geldiğince günahsız olmaya gayret etmeli, bu arada işlediğimiz günahlardan ötürü de pişmanlık duymalı ve Allah'a (cc), bizi affetmesi için dua etmeli, yalvarmalıyız. O, affında cömerttir ve çok merhametlidir.
- Efendim, nefsimden şikayetçiyim. Günah işlememe konusunda karar alıyorum, ama yine de kararımda duramıyor günaha giriyorum. Sonra da içimden feryatlarım arşa yükseliyor, vicdan azabı çekiyorum. Bana birazcık nasihatte bulunsanız da şu vicdan azabı çektiğim günahlarımdan kurtulsam, bir daha girmesem bana azap veren bu günahlara…
İbrahim Edhem, günaha girmemesi için adamı düşündürmek ister. Ancak bu düşünceyi sağlamak için şöyle bir yöntemi tercih eder, der ki:
- Fazla üzülmene gerek yoktur. Şartlarını yerine getirirsen günah da işleyebilirsin, bir sakınca olmaz. Yeter ki şartlarını yerine getir; ondan sonra işle günahlarını!...
Adam şaşırır. O güne kadar kimseden duymadığı bir söz! Hayretle sorar:
- Ne demek günah işlemenin şartlarını yerine getirmek? Böyle şart olur mu? Şartlarını yerine getireceksin, sonra günah işleyeceksin, olabilir mi böyle bir kolaylık?... İbrahim Edhem tebessüm ederek garanti verir:
- Sen şartlarını yerine getir, gerisine karışma. İşleyeceğin günahın vebalini ben üzerime alıyorum. Yeter ki şartlarını yerine getir.
Adam iyice heyecanlanır, sormadan edemez:
- Neymiş günah işlemenin şartları? Şunu bir anlat da öğrenelim, ondan sonra rahatça işleyelim günahlarımızı öyleyse.
İbrahim Edhem de anlatır günah işlemenin vazgeçilmez üç şartını. Der ki:
- İçinde günah işleme duygusu başlayınca, iyice düşün: Kendisine karşı günaha gireceğin Zat’ın bana verdiği rızkı da yemeyeceğim, de! Adam sesli düşünmeye başlar:
- Bu mümkün mü? Ben Allah'ın ihsan ettiği rızkı yemezsem neyle yaşayacağım?
- Öyleyse, der İbrahim Edhem, hem verdiği rızkı yiyeceksin hem de rızkını yediğin Zat’a karşı gelerek günah işleyeceksin, reva mı bu? Adam acı bir tebessümle söylenir:
- Sen öteki günah işleme şartını da söyle öyleyse der, bu şartı yerine getirmem mümkün değil. İbrahim de anlatır:
- İçinden günah işleme duygusunu geçirirken, O'nun mülkünden dışarıya çıkıp da günahı orada işlemeyi düşün. Sonra O'nun mülküne dön. Adam:
- Bu mümkün mü? Der. Her yer O'nun mülküdür. Dışarısı yoktur ki! İbrahim de hatırlatma yapar:
- Öyle ise hem verdiği rızkı yiyeceksin, hem mülkünde oturacaksın, hem de rızkını yiyip mülkünde oturduğun Zat’a karşı gelecek, isyan edeceksin, mert adama yakışır mı bu?
Adam başını sallayarak:
- Sen, der, öteki şartı söyle de bir de ona bakalım. O da söyler:
- İçinden günaha yönelme arzusu geçirirken, hemen düşün ve O'nun görmediği yere gitmeli, bu günahı görmediği yerde işlemeliyim, de! Adam, ümitsizce dudaklarını büküp omuzlarını silker:
- Bu, der, ötekilerden farksız bir şart. O'nun görmediği bir yer var mı ki gidip de günahı orada işleyeyim de sonra dönüp O'nun mülküne geleyim.
İbrahim Edhem de sorularını şöyle sıralar:
- Peki, hem verdiği rızkı yemeden yaşayamayacaksın, hem mülkünden dışarıya çıkamayacaksın hem de görmediği bir yer bulamayacaksın! Bütün bunlara rağmen yine de O’na karşı gelerek günah işleyip, isyan etmekten vazgeçmeyeceksin, mert adama yakışır mı bu? Söyle bakalım?
Adam daha fazla bekleyemez iki elini birden yukarı kaldırarak yüksek sesle:
- Teslim oldum ey İbrahim, teslim! Der. Ben bu günah işleme şartlarının hiç birini yerine getiremem. Öyle ise günaha hiç niyetlenmemeli, böyle bir nankörlüğe girmemeliyim. Vazgeçiyorum işlediğim bunca günahlardan. Tövbe
estağfirullah! Diyerek başlar tövbe ve istiğfara…
Siz ne dersiniz? Bu şartları düşününce, daha sık tövbe ve istiğfar etmeliyiz, değil mi?
Günah işlememek meleklerin özelliği. İnsan olan elbette hata yapacak. Ancak elimizden geldiğince günahsız olmaya gayret etmeli, bu arada işlediğimiz günahlardan ötürü de pişmanlık duymalı ve Allah'a (cc), bizi affetmesi için dua etmeli, yalvarmalıyız. O, affında cömerttir ve çok merhametlidir.
GÜLİSTAN