- Katılım
- 6 Nisan 2014
- Mesajlar
- 47
- Tepkime puanı
- 0
HAKKI SÖYLEMEYEN, HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır."
Bu söz insanlar arasında hadis olarak meşhurdur lakin bu sözün Peygamber Efendimize (s.a.v) ait olduğuna dair, bir bilgi mevcut değildir.
Bu sözü, Kuşeyrî, Risalesinde (s.62) "Yeri geldiğinde konuşmak, en güzel bir haslet olduğu gibi, zamanında susmasını bilmek de erdemli insanların özelliğidir." sözüne yer verdikten sonra, Ebu Ali ed-Dekkak'dan şunları duyduğunu kaydeder: "Hakkı söylemeyen / haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır."
İbn Kayyim de el-Cevabu'l-vafî adlı aserinde (s.136) şu ifadelere yer vermiştir: "Batıl / yanlış şeyleri söyleyerek insanlara nasihat eden, konuşan şeytandır. Hakkı söylemekten sakınan ise dilsiz şeytandır."
Halk arasında "hakkı söylemeyen"den ziyade "haksızlık karşısında susan..." ifadesi daha meşhurdur.
Özetle, Hz.Ali'ye de zaman zaman isnat edilen, sahih veya zayıf bir kaynağı olmayan bu söz, hadis değil, bir kelam-ı kibardır.
Hadis olmamakla birlikte bu söz Peygamberimizin sünnetine tamamen uygundur çünkü Hz. Peygamber "Hakkı söylemek" ve "Haksızlık, batıl, zulüm ve cahillik karşısında durmak" üzere görevlendirilmiştir ve İslamiyet hakkın batıla karşı, hakkın şirke ve zulme karşı savaşıdır.
Konuyu biraz daha açarsak; 'Dili tutmak', kendisini ilgilendirmedikçe ve gerekmedikçe konuşmamaktır. Zira dilin, gereksiz, ilgisiz şeyleri konuşmasına engel olmak, insanı birçok tehlikeden korur. 'İnsanın selâmeti, dilini tutmaktadır' denilmiştir.
Dili tutmanın iki çeşidi vardır. Birincisi, büyüklerin huzurunda susmak ki bu, huzurun edebidir. Arş'da melekler, mahşerde izin verilenler dışında hiç kimse Yüce Allah huzurunda konuşamaz. Yüce Allah'ın kelamı olan Kur'an okunurken de o ortamda olup konuşmak olmaz. İkincisi, dili yalan, gıybet, dedikodu ve çirkin sözlerden korumak için susmaktır. İnsan birçok belaya dili yüzünden uğrar. Dil, gönülde onarılmayacak yaralar açar. Nitekim Hz. Ali (r.a.)'nin şu sözü çok konuşulur: 'Kılıçların yarası iyileşir ama dil yarası iyileşmez.'
Ancak susmanın bir ölçüsü vardır ki o da İslâm prensipleridir. Yerinde ve zamanında susmak, güzel bir şey olduğu gibi, yerinde ve zamanında konuşmak da önemli ve değerli meziyetlerden biridir. Gerektiği zaman konuşmayan kimse, bu büyük meziyetten yoksun demektir.
Doğruyu saklamak yalan söylemenin kardeşidir, zulme karşı susmak zalime ortak olmaktır, bu durumda susmak doğru olmayandır.
Yalan konuşmak, aşırı zanda bulunmak, kötü söz etmek, iftira ve gıybet etmek yanlış olandır ve bu durumda doğru olan konuşmamaktır.
Toplum arasında "Dilin kemiği yoktur" sözü bir hayli yaygındır. Bu düşünmeden sarf edilen sözlerin pek çok hata ve yanlış sonuç doğurabileceği anlamındadır. Çünkü akıllı insan her söylediğini düşünür ama her düşündüğünü söylemez. Dinimizin emri de budur.
Yine dinimizin emri hak olanı söylemek, korkmamak, çekinmemek, haksızlık, zulüm, adaletsizlik karşısında susmamak avaz avaz bağırmak, iman gereği el ile, dil ile, kalp ile karşı koymaktır.
Peygamberimizin bu veya buna benzer sözleri muhakkak vardır çünkü hayatını Hak'ka adamış ve batılla, zulümle, şirkle savaşa adamıştır. Fakat O'nun bu konudaki hadis veya rivayetleri ön plana çıkartılmamaktadır. En ufak bir meseleye ilişkin binlerce hadis ve hatta sünnet yaratan İslam âlemi ne yazık ki hak ve adalet konusunda İmam-ı Azam (Ebu Hanife) yolunda haksızlığa savaş açmayı dillendirememiştir.
Kur'an çağlar ötesine hitap edebilen muazzam bir eserdir ve haksızlığın kol gezeceği zamanları muhakkak ön görmüştür.
Adalet, hak ve eşitlik Kur'an'ın temel taşlarındandır ve Allah'ın kelamı ayetler batıl, zulüm ve şirkle sürekli mücadeleyi öğütlemektedir.
İster ayet, ister sünnet veya rivayet olsun; haksızlığa karşı susmak, hakkı çekinmeden söylememek imanın zayıflığıdır. Bu Allah'tan değil başkasından korkarak yapılırsa şirktir. Zulmü görmezden gelmek, fenalığı duymamış gibi yapmak, ahlaksızlığı eleştirmemek, haddi aşan zalimlere dur diyememek, yanlışları konuşmamak hep bu cümledendir.
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır."
Bu söz insanlar arasında hadis olarak meşhurdur lakin bu sözün Peygamber Efendimize (s.a.v) ait olduğuna dair, bir bilgi mevcut değildir.
Bu sözü, Kuşeyrî, Risalesinde (s.62) "Yeri geldiğinde konuşmak, en güzel bir haslet olduğu gibi, zamanında susmasını bilmek de erdemli insanların özelliğidir." sözüne yer verdikten sonra, Ebu Ali ed-Dekkak'dan şunları duyduğunu kaydeder: "Hakkı söylemeyen / haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır."
İbn Kayyim de el-Cevabu'l-vafî adlı aserinde (s.136) şu ifadelere yer vermiştir: "Batıl / yanlış şeyleri söyleyerek insanlara nasihat eden, konuşan şeytandır. Hakkı söylemekten sakınan ise dilsiz şeytandır."
Halk arasında "hakkı söylemeyen"den ziyade "haksızlık karşısında susan..." ifadesi daha meşhurdur.
Özetle, Hz.Ali'ye de zaman zaman isnat edilen, sahih veya zayıf bir kaynağı olmayan bu söz, hadis değil, bir kelam-ı kibardır.
Hadis olmamakla birlikte bu söz Peygamberimizin sünnetine tamamen uygundur çünkü Hz. Peygamber "Hakkı söylemek" ve "Haksızlık, batıl, zulüm ve cahillik karşısında durmak" üzere görevlendirilmiştir ve İslamiyet hakkın batıla karşı, hakkın şirke ve zulme karşı savaşıdır.
Konuyu biraz daha açarsak; 'Dili tutmak', kendisini ilgilendirmedikçe ve gerekmedikçe konuşmamaktır. Zira dilin, gereksiz, ilgisiz şeyleri konuşmasına engel olmak, insanı birçok tehlikeden korur. 'İnsanın selâmeti, dilini tutmaktadır' denilmiştir.
Dili tutmanın iki çeşidi vardır. Birincisi, büyüklerin huzurunda susmak ki bu, huzurun edebidir. Arş'da melekler, mahşerde izin verilenler dışında hiç kimse Yüce Allah huzurunda konuşamaz. Yüce Allah'ın kelamı olan Kur'an okunurken de o ortamda olup konuşmak olmaz. İkincisi, dili yalan, gıybet, dedikodu ve çirkin sözlerden korumak için susmaktır. İnsan birçok belaya dili yüzünden uğrar. Dil, gönülde onarılmayacak yaralar açar. Nitekim Hz. Ali (r.a.)'nin şu sözü çok konuşulur: 'Kılıçların yarası iyileşir ama dil yarası iyileşmez.'
Ancak susmanın bir ölçüsü vardır ki o da İslâm prensipleridir. Yerinde ve zamanında susmak, güzel bir şey olduğu gibi, yerinde ve zamanında konuşmak da önemli ve değerli meziyetlerden biridir. Gerektiği zaman konuşmayan kimse, bu büyük meziyetten yoksun demektir.
Doğruyu saklamak yalan söylemenin kardeşidir, zulme karşı susmak zalime ortak olmaktır, bu durumda susmak doğru olmayandır.
Yalan konuşmak, aşırı zanda bulunmak, kötü söz etmek, iftira ve gıybet etmek yanlış olandır ve bu durumda doğru olan konuşmamaktır.
Toplum arasında "Dilin kemiği yoktur" sözü bir hayli yaygındır. Bu düşünmeden sarf edilen sözlerin pek çok hata ve yanlış sonuç doğurabileceği anlamındadır. Çünkü akıllı insan her söylediğini düşünür ama her düşündüğünü söylemez. Dinimizin emri de budur.
Yine dinimizin emri hak olanı söylemek, korkmamak, çekinmemek, haksızlık, zulüm, adaletsizlik karşısında susmamak avaz avaz bağırmak, iman gereği el ile, dil ile, kalp ile karşı koymaktır.
Peygamberimizin bu veya buna benzer sözleri muhakkak vardır çünkü hayatını Hak'ka adamış ve batılla, zulümle, şirkle savaşa adamıştır. Fakat O'nun bu konudaki hadis veya rivayetleri ön plana çıkartılmamaktadır. En ufak bir meseleye ilişkin binlerce hadis ve hatta sünnet yaratan İslam âlemi ne yazık ki hak ve adalet konusunda İmam-ı Azam (Ebu Hanife) yolunda haksızlığa savaş açmayı dillendirememiştir.
Kur'an çağlar ötesine hitap edebilen muazzam bir eserdir ve haksızlığın kol gezeceği zamanları muhakkak ön görmüştür.
Adalet, hak ve eşitlik Kur'an'ın temel taşlarındandır ve Allah'ın kelamı ayetler batıl, zulüm ve şirkle sürekli mücadeleyi öğütlemektedir.
İster ayet, ister sünnet veya rivayet olsun; haksızlığa karşı susmak, hakkı çekinmeden söylememek imanın zayıflığıdır. Bu Allah'tan değil başkasından korkarak yapılırsa şirktir. Zulmü görmezden gelmek, fenalığı duymamış gibi yapmak, ahlaksızlığı eleştirmemek, haddi aşan zalimlere dur diyememek, yanlışları konuşmamak hep bu cümledendir.