Hastalık kalbi diri olanlar için bir imtihandır

ferit

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Şubat 2011
Mesajlar
365
Tepkime puanı
21
Hastalık, kalbi diri olanlar için bir imtihandır. Hastalıklar, Müslümanların Rabbimiz’e olan teslimiyetlerini ve bağlılıklarını gösterebilecekleri birer vesiledir. Allah'a iman eden, O'nun yaratmış olduğu kadere teslim olan müminler, her tür hastalığın da, şifanın da Allah’tan geldiğini bilerek O’ndan gelen her şeye razı olduklarını gösterirler. Böylelikle Allah’ın izniyle hastalık dönemlerini birer ecir fırsatına dönüştürmüş olurlar.

Bir kimsenin kısmetinde kendisine gelecek bir nimet varsa; istese de gelir, istemese de… Bela da aynı… Eğer sana gelecek bir bela varsa kaçsan da gelir, kaçmasan da. Senin yapman gereken şey sabredip dua ile hakka teslim olmaktır. Eğer nimet gelirse şükret!... Bela da gelirse, sabretmeye çalış…

Kalbi diri olan insana bela geldiğinde hoş görür. Onu da bir nevi nimet bilir. İnsanlardan gizlemeye çalışır. Onu her yerde anlatmaktan sakınır. Sonra belayı, hastalığı yaratıp insana veren Rabbimiz, şifasını da ihsan eder. Bu yol peygamberlerin, velilerin, aşıkların; kısaca Allah dostlarının yoludur. Allah dostları şunu da bilir: Hastalığın ateşi cehennemin ateşinden daha şiddetli değildir. Bu dünyada bu meşakkat çekilir ama her dakikasına saatlerce yapılmış ibadet sevabı verilir. Onun için kalbi diri olan müminler bu belaya sabredip çok büyük mükafatlar kazanmışlardır. Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Kıyamet günü cehennemin üzerinden geçildiği zaman cehennem bağıracak; çabuk geç! Ey mümin nurun alevimi söndürdü.” İşte bu cehennem ateşini söndüren nur, Müminin dünyada kazandığı ve beraberinde götürdüğü iman nurudur. O nur; itaat eden, sabreden, ibadet eden takva sahiplerinindir. Bela seni öldürmek için gelmez, seni tecrübe etmek için gelir, imanın derecesini ölçmek için gelir. Allah’a Karşı olan bağlılığını kuvvetlendirmek ister; senden memnun olur ise seni hakka müjdeler. Cenabı Allah Şöyle buyurur : “Biz sizi imtihan ederiz; ta ki içinizde mücahitleri anlayalım… Ve işlerinden haberdar olalım.”

Hastalıkla karşılaşan insanın bütün bunların birer imtihan olduğunu; hastalığı da, şifayı da yaratanın sadece Allah olduğunu düşünmesi gerekir. Doktora gitmek, ilaç kullanmak, şifayı tabiata aramak bir tedbirdir. Allah-u Teala ölüm hariç her hastalığın şifasını yaratmıştır. Mümin hastalandığında tedbirini alır ve şifa vermesi için Rabbine dua eder. Unutmayalım ki doktor şifa vermez, ilaç da veremez. Çünkü hepsini Allah yaratmıştır. Doktorada, ilaca da mümin tedbir olarak müracaat eder, Allah-u Teala da şifa verirse o insan bu musibetten kurtulur. İki tane insan var. İkisi de aynı hastalığa yakalanmış. İkisi de aynı tedaviyi görüyor ve aynı ilaçları kullanıyor. Bir bakıyorsunuz ki biri şifa buluyor, diğerinin ise hastalığı daha şiddetlenip sonunda vefat ediyor. Şifayı veren Allah’dır. Rabbimize teslim olacağız. Onun yolundan ayrılmayacağız. Kuran'da Hz. İbrahim’in şöyle dediği bildirilmiştir: "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; bana yediren ve içiren O'dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur." (Şuara Suresi, 78-81)

İmtihanın özünde güzel ahlak vardır. Bu imtihanlarla insan kötü huylarını bırakıp güzel ahlak sahibi olabilir. Bir Müslüman elbette Allah’ın göndermiş olduğu dini hükümleri tebliğ edebilmek için Allah’tan bol nimet, sağlık ve zenginlik ister, hastalık için dua etmez. Ancak Müslüman Allah’ın takdiri sonucu hastalanırsa, bundaki hayırları ve hikmetleri düşünür ve sabır gösterir. Bu durumu bir şükür, ecir kazanma, Allah’a yakınlaşma ve O’na olan sevgisini ispatlama fırsatı olarak görür. Hastalıkla imtihan olan kimse, Allah’a yakınlaşması için hastalığı kendisine bir rahmet ve lütuf olarak veren Rabbine şükreder, O’na olan sevgisini; O’ndan gelen her şeye razı olarak ispat eder. Asıl hedefi sonsuz ahiret hayatı olduğu için, dünya hayatında hastalıktan gelen eksikliği bir musibet olarak değil, bir rahmet olarak değerlendirir. Bu üstün ahlakından dolayı da hem dünyada hem de ahirette Yüce Allah’ın rahmetine kavuşur. Cenabı Allah (c.c) Kur’anı kerim de bu konula ilgili şöyle buyurmuştur:"... iyilik, Allah'a ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip- dilenene ve kölelere veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır." (Bakara Suresi, 177)

Allah’a emanet olun…
 
Üst Alt