- Katılım
- 25 Şubat 2011
- Mesajlar
- 365
- Tepkime puanı
- 21

''Kim ki hayat sofrasinda yalniz kendini görür ve doymayi düşünürse o aç kalacaktir.
Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafindan doyurulacaktir.
Şüphesiz şunu da unutmayin; hayat pazarinda alan degil veren kazançlıdır her zaman..''
Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafindan doyurulacaktir.
Şüphesiz şunu da unutmayin; hayat pazarinda alan degil veren kazançlıdır her zaman..''
Şimdi birde hikayesini okuyun...
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:
...'Sevginin sadece sözünü edenlerle,
sevgiyi yaşayanlar arasında ne fark vardır?'diye.
'Bakın göstereyim' demiş ermiş.
Önce
sevgiyi dilden gönlüne indirememiş olanları çağırarak
onlara bir sofra hazırlamış.
Hepsi oturmuşlar yerlerine.
Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş
ve arkasından da derviş kaşıkları denilen
bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş:
'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz'
diye bir de şart koymuş.
'Peki' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.
Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden
bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.
En sonunda bakmışlar beceremiyorlar,
öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine '
Şimdi…' demiş ermiş.
'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.
' Yüzleri aydınlık,
gözleri sevgi ile gülümseyen
ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa.
'Buyurun' deyince
her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp,
karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını.
Böylece her biri diğerini doyurmuş
ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
'İşte' demiş ermiş.
'Kim ki hayat sofrasında
yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse
o aç kalacaktır.
Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa
o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.
...'Sevginin sadece sözünü edenlerle,
sevgiyi yaşayanlar arasında ne fark vardır?'diye.
'Bakın göstereyim' demiş ermiş.
Önce
sevgiyi dilden gönlüne indirememiş olanları çağırarak
onlara bir sofra hazırlamış.
Hepsi oturmuşlar yerlerine.
Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş
ve arkasından da derviş kaşıkları denilen
bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş:
'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz'
diye bir de şart koymuş.
'Peki' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.
Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden
bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.
En sonunda bakmışlar beceremiyorlar,
öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine '
Şimdi…' demiş ermiş.
'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.
' Yüzleri aydınlık,
gözleri sevgi ile gülümseyen
ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa.
'Buyurun' deyince
her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp,
karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını.
Böylece her biri diğerini doyurmuş
ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
'İşte' demiş ermiş.
'Kim ki hayat sofrasında
yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse
o aç kalacaktır.
Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa
o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.
Şunu da unutmayın:
Hayat pazarında Alan değil, Veren kazançlıdır her zaman
Hayat pazarında Alan değil, Veren kazançlıdır her zaman