Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
İhtiyarlığa Karşı Beyin Jimnastiği
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 22190" data-attributes="member: 1208"><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">İhtiyarlığa Karşı Beyin Jimnastiği </span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>İnsan beyni, sinir uyarılarını götüren, hafıza, his, hareket ve konuşma gibi yüksek fakültelerin temel ünitelerini oluşturan 200 milyar nörondan (sinir hücresi) meydana gelir. Embriyonal hayatta dakikada birkaç bini bulacak hızda nöron teşekkül etmeye başlar. Eskiden düşünüldüğünün aksine insan beyni, doğumla birlikte gelişmesini tamamlamaz. Beyincik ve diğer bazı bölgelerde sinir hücreleri doğumu takip eden aylar içinde hâlâ çoğalmaya devam ederler.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Doğumdan itibaren sayısız beyin içi şebekelerinin gelişeceği öğrenme ve olgunlaşma hadiseleri başlar. Aşağı yukarı 25 yaşından itibaren insan beyni, günde 12.000 civarında nöron kaybeder. Bu kayıp 40 yaşından itibaren daha da artar ve günde birkaç yüzbini bulur. Deri gibi diğer birçok organlardan farklı olarak, sinir hücreleri tekrar yenilenmez. Harap olan bir nöronun yerine yenisi gelmez. Dolayısiyle, bütün hayat boyunca yetecek ve kullanılacak olan bu hücrelerin sigara, alkol ve benzeri kötü alışkanlıklarla yok edilmesi büyük bir kayıptır. Diğer deyişle harcanan nöronlar yerine, nöron stokuna yeni ilâveler olmaz. Öyle ki 90 yaşındaki bir insan, beyin hücrelerinin onda birini kaybetmiş olabilir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Fakat öyle doksanlıklar vardır ki, daha genç olanlar onların zekâ dinçliğine imrenirler. Zira, mevcut nöron sayısıyla beynin fonksiyonunun kalitesi arasında belirli bir seviyeden sonra matematikî alâka yoktur. Gerçekten mental fonksiyonlar, sinir sistemindeki nöron sayısının yanısıra başka özelliklere de bağlıdır.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">Mevcut Kapasite</span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Diğer yandan beyin potansiyelinin ancak çok azının kullanıldığı kesin olarak bilinmektedir. Ve, şimdi kullanılmayan bu potansiyelin daha iyi nasıl işletilebileceği üzerinde durulmaktadır. İnsan, hayatı boyunca entellektüel potansiyelini teşkil eden mevcut nöronların ancak dörtte birini kullanır. Hayat boyunca, esas nöronların prog-ressif (tedrici) azalması daha az dramatiktir. Yaşla oluşan bu azalmaya rağmen kişinin hayatı boyunca asla kullanamayacağı daha birçok sinir hücresi kalır. Eğer beynimiz hakiki kapasitesiyle tam bir randıman içinde çalışsaydı, zamanla nöron kaybından dolayı oluşan tesir, şüphesiz kalıcı ve şifasız psişik bir tablo ortaya çıkarırdı. Normal bir yaşlanmadaki nöron kaybı, yüksek fakültelerin belirgin bir değişikliğine sebeb olmaz. Gerçekte, bütün nöronlar çalışmaz. Beyin normal hayat süresi içinde bitmeyecek bir nöron rezervine sahiptir. Yani bir bakıma bu hâdise, deniz kenarında bulunan bir insanın, istediği kadar su taşısa da geride kalan miktarın alınandan çok çok fazla olacağı durumuna benzer.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Beynin fonksiyonunda nöron sayısından ziyade hücrelerin kendi aralarındaki alâkalar daha önemlidir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">Beynin İhtiyarlaması</span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Nöronların azalması sebeb değilse beyin niçin ihtiyarlıyor? Zira seneler yaşlıların çoğunda değişik derecelerde gözlenen mizaç ve hafıza bozuklukları, konsantrasyon, dikkat ve entellektüel canlılığın azalması şeklinde beyin fonksiyonu üzerine tesir eder. Bu selim tabiatlı görünen bozukluklar (meselâ bunama durumlarında olduğu gibi) trajik ve patolojik bir buud kazanabilir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Yaşlılık bunamasının sebebleri araştırılırsa, bazı delillerin bulunmasına rağmen, henüz tam olarak çözülemeyen bir durum karşımıza çıkar. Kişinin genetik yapısı (irsiyeti) birinci derecede tesirlidir. Fötal devrede (anne karnında), nöronca zengin gelişme ebeveynden gelen irsî bilgilerle olur. Kişinin genetik bilgisi hücre hayatını yönlendirir. Ve fonksiyonları için gerekli değişik proteinlerin sentezlenmesinde rol oynar. Beynin yaşlanması bir yönüyle kişinin genetik yapısına bağlıdır. Zaten uzun ömürlülük de böyledir. Doksanlıkların ve yüz yaşında kilerin dörtte üçünden çoğunun ebeveynlerinden en az biri veya ikisi uzun ömürlü olmuştur.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Uzun süreli bir hayat iyi bir beyin fonksiyonu ile birlikte olabilir. İleri derecede yaşlı şahısların çoğu, entellektüel canlılıklarıyla dış şartlan şuurlu algılayarak ileri psişik davranış gösterebilirler.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">Cemiyet İçinde İnsanlarla İçli Dışlı Olma</span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Dış aleme dönük mizaçlı kişiler, içine kapanık tiplere göre daha çabuk olgunlaşırlar. Aynı zamanda içine kapanık olan tipler, dışa açık olanlara göre daha erken olmak üzere, beyin yıkımının (dejenere-sans) elektroensefalografik (beyin grafiği) işaretlerini verirler. O halde sosyal olabilme, entellektüel uzun ömürlülüğün bir faktörüdür.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>İster iptidâi kültür olsun, ister modern kültür olsun, belli bir cemiyetin toplu yaşaması ve hareketliliği zekânın devamlı uyanık kalmasına yardım eder. Büyük şehirlerdeki egoistlik ve birbirini tanımamanın yaşlıların çabuk çökmesinde büyük payı olduğu şüphesizdir. Fakat yaşlı kişilerde mental yıkıma tesir eden emeklilik ve yalnızlık gibi hazırlayıcı şahsi faktörler de vardır. Bu açıdan emeklilik problemi yeniden ele alınmalı ve insanlar aktif olarak çalışabildikleri sürece bir köşeye —güya dinlenmeye— itilmemelidir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Sebebi ister genetik yapı veya dış faktörler, isterse kapasitesizlik veya vazgeçme olsun; araştırmalar beynin yaşlılıkla yıprandığını göstermektedir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">Uyku</span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Anksiyete, nevroz ve depressif durumlar gibi patolojik durumların dışında orta yaşlı insanlarda görülmeyen uykusuzluk, ileri yaşlarda sık ve alışılmış bir durumdur. Uyku gibi mühim bir biyolojik fonksiyonun, nasıl bir rol oynadığını henüz bilmiyoruz, fakat uykunun yavaş ve paradoksal denen farklı fazlan esnasında çok özel elektrikî aktivitelerinin bulunduğu bilinmektedir. Uyku yokluğunun her halükârda ağır bozukluklara sebeb olduğu bir gerçektir. Hipnotikler, (sunî uyku vericiler) insanın uyumasına yardımcı olsalar bile, uyku fazlarındaki dengeyi bozmaktadırlar. O halde yaşlı bir şahsın beyni iki yönden tesir altındadır; biri uykusuzluk, diğeri de uyku verici ilâçların oluşturduğu ilâca bağımlılık. </strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">Kültür ve Aktivite</span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>İhtiyarlama hâdisesinde kültürel çevrenin beyin aktivitesine tesiri tam olarak bilinmemektedir. Yapılan tecrübî çalışmalarda (özellikle, değişik şekillerde yetiştirilmiş veya yetişkin hayatlarının uzun senelerini çok farklı çevrelerde geçirmiş tek yumurta ikizleri üzerinde) çevrede zekâyı geliştirecek ne kadar çok faktör varsa, aktif nöronların sayısının da o kadar arttığı, neticede psişik ihtiyarlamanın geciktiği gösterilmiştir. Zaten dış uyarıların aniden durdurulması, bir meslekten işsizliğe ani geçiş, emeklilikte olduğu gibi sosyal ve meslekî hayattan kopuş, senelerce aktif kalan beyin ağlarının devre dışı kalmasına sebeb olarak beynin ihtiyarlamasını hızlandırmaktadır. Çevre, psikolojik ve kültürel baskı yapar. Dış faktörler, aynı zamanda şahsın fizyolojik durumuna da tesir eder. Çocuklukta glikoz, aminoasitler, vitaminler gibi besleyici elemanların yokluğu, dolaşım problemleri, bazen dönüşsüz olmak üzere beyin gelişmesini geciktirebilir. Hayatın ilk yıllarındaki bu eksiklikler, yetişkin dönemdeki ve yaşlılıktaki beyin fonksiyonlarında erken yıkıma yönelik değişikliklere yolaçar.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Çevre, sadece dış durumda değişikliklere yol açmaz. Aynı zamanda duyu organlarının yıkımına da tesir edebilir. Neticede duyu organları dışardan daha az şeyi alırlar ve eskisi gibi fonksiyon görmezler. Beyin, artık eskisi gibi uyarılmaz. Görmesi ve duyması azalan bir şahıs, günlük çevre objektif olarak değişmemesine rağmen, dış dünyayı eskiye göre daha az (zengin olarak) algılar. Beyin, daha az malûmat alır, duyularla alınan tecrübelerin seviyesi düşer, hafıza daha az miktarda ve daha az kesinlikte hatıralarla beslenir. </strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">Beyin Jimnastiği </span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Mademki beyin, sporcu adalelerinin gelişmesi gibi, fonksiyonel yönden kullanıldıkça gelişen bir organdır. O halde, nöronları ve beyin ağlarını çalıştırmak esas noktayı teşkil etmeli ve bunun ilmî prensibleri ortaya konmalıdır.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Bu çalışmalar dünyanın değişik merkezlerinde, sistematik olarak yapılmaktadır. Önce, ihtiyarlamanın sebeb olduğu beyin yıkımının derecesi, çeşitli metodlarla tesbit edilir. Sonra beyin jimnastiğine geçilir. Burada esas gaye, gözlem ve dikkat fakültelerini, duyu ve motor fonksiyonlarını, hafızanın tanıma kabiliyetini çalıştırarak aktif beyin hücresi sayısını arttırmaktır. Bu yüzden mümkün mertebe beyin yıkılışının erken teşhisi önemlidir. Bu da görme, konuşma, hatırlama, öğrenme, mekân tayini, müşterek hafıza, mantık ve alıcı aktivitelerle kontrol edilir. Aynı zamanda, ferde sosyal münasebetleriyle günlük yaşantısının detayları sorulur. Hafızasının kapasitesiyle ilgili kendi izlenimlerini anlatması istenir, davranış bozuklukları ve muhtemel sebebleri araştırılır. Kriter alınan tipik şikâyetler şunlardır: Hafızamda eksiklik var, eski hadiseleri çok iyi hatırlamama rağmen dün okuduğumu hatırlayamıyorum, kelime arıyorum çok geç aklıma geliyor, kişilerin isimlerini unutuyorum, iyi uyuyamıyorum, kendimi yorgun hissediyorum, hiçbir şey yapma arzum yok... gibi.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Psikomotrisite ve dikkatin incelenmesi, ses ve görme uyaranlarına karşı reaksiyon hızının videotestlerle ölçülmesi ile yapılabilir. Renkler, sesler ve değişik şekiller kullanılır.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Neticeler 4 Kategoride değerlendirilmektedir:</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">1—</span>Beyin normal, fakat tembel; aktive etmek gerekir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">2—</span>Beyin normal, fakat biyolojik eksiklikler söz konusudur (magnezyum eksikliği gibi). Hafif bir depresyon tipinde psikoaffektif bozukluklar vardır. Tıbbi tedavi ve beyni uyarıcı ekzersizler kurtarıcı olabilir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">3—</span>Beyin normal gibi görünmesine rağmen, bozukluklar önemlidir. Muhtemel nöroşimik disfonksiyonları ve semptomlarını araştırmak gerekir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">4—</span>Beyin lezyonları vardır. Altta yatan hastalığın teşhis ve tedavisini nörologlar yapacaklardır.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Bu şekilde 55—75 yaşlan arasında 122'si erkek, 60—80 yaşları arasında 246'sı kadın toplam 368 hasta incelenmiştir. Bunların %45'i anormal derecede düşük beyin aktivitesi göstermiştir. Erkeklerin %21'i, kadınların %35'i psikoaffektif bir bozuklukla beraber düşük derecede tanıma bozuklukları; yine erkeklerin %30'u, kadınların %21'i patolojik bir ihtiyarlamanın başlangıç belirtilerini; erkeklerin %7'si, kadınların %9'u da ilerlemiş bozukluklar göstermiştir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Vurdumduymaz tipler ve entellektüel ve sosyal aktivitesi olmayanlar, beyinlerini fazla yormazlar ve bu kişilerde beyin ihtiyarlaması daha hızlı meydana gelir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>O halde beyin jimnastiğinin gayesi, aktif sinir hücresi sayısını arttırma ve hiç kullanılmayan sinir ağlarını kullanılır hale getirmektir. Program düzenli bir şekilde bir psikiyatrist tarafından uygulanır. 1 saat boyunca labirentler arasından yol bulma, kelime ve harf listelerini ezberleme, eşya gruplarını, coğrafi yollan, meteorolojik verileri hatırlama gibi çalışmalar yapılır. Bu hususta akla gelebilecek ve kişinin sonraki hayatı iç in lâzım olacak durumlar üzerinde de beyin jimnastiği yaptırılabilir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Vakaların çoğunda yaşlı beyin normal, fakat tembeldir. Özel bir uyarılma olmazsa, nöronal aktivitesi, tembellik ve istirahat durumunu karakterize eden bir özellik gösterir. Ekzersizler, beyni bu ataletten çıkarır, nöronlar çalışmaya başlar, ağlar uyuşukluktan ve atrofiye (zayıflama) uğramaktan kurtulur. Bu jimnastiklerle normal, fakat sadece tembel olan beyinlerde yeniden kendine gelme şansı %90'dır. Psikometrik testlerde, performansta aşikâr bir iyileşme vardır, önceki duruma göre iki veya üç kat daha iyi durum kazanılabilmektedir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Yaşlılık için kullanılan ilâçların tesir şekilleri ve gerçek faydalan tartışmalı olduğu gibi birçok da yan tesirleri vardır. Bu sahada daha detaylı çalışmalar gerekmektedir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">İhtiyarlamanın Demografisi</span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>1950'de dünyada 60 yaşın üstünde 200 milyon yaşlı insan mevcuttu. 1975'de bu sayı 350 milyona ulaştı. 2000 yılında tahminen 600 milyonu bulmuştur. Bu da bize önemli derecede bir tıbbi gelişmeyi göstermektedir. Bugün gelişmiş ülkelerdeki yaş sınırı, ortalama erkeklerde 70, kadınlarda 80'dir. Fakat bunların çoğu kötü durumda yaşamak tadır. Depresyonlar, karakter değişiklikleri ve mental bozukluklar, davranış bozuklukları ihtiyarların çoğunu etkilemektedir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Beyin yaşlanmasının önlenmesi, sadece senelerin yaşa eklenmesiyle değil fakat yaşamanın senelere eklenmesi ile mümkün olacaktır. Bu da şüphesiz, beyin içi ağların devamlı ve rantabl bir şekilde çalıştırılmasıyla mümkündür. Yani insan, yürüyebildiği, konuşabildiği, derdini sadece işaretlerle dahi anlatabildiği sürece bu performansı göstermeye ve devam ettirmeye gayret edecek, böylece puan toplama yeri olan bu dünya salonundan en yüksek puanla ayrılmayı hedef bilecektir.</strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Dr. Şerafeddin ALAN </strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 22190, member: 1208"] [COLOR=teal][B][COLOR=red]İhtiyarlığa Karşı Beyin Jimnastiği [/COLOR] İnsan beyni, sinir uyarılarını götüren, hafıza, his, hareket ve konuşma gibi yüksek fakültelerin temel ünitelerini oluşturan 200 milyar nörondan (sinir hücresi) meydana gelir. Embriyonal hayatta dakikada birkaç bini bulacak hızda nöron teşekkül etmeye başlar. Eskiden düşünüldüğünün aksine insan beyni, doğumla birlikte gelişmesini tamamlamaz. Beyincik ve diğer bazı bölgelerde sinir hücreleri doğumu takip eden aylar içinde hâlâ çoğalmaya devam ederler. Doğumdan itibaren sayısız beyin içi şebekelerinin gelişeceği öğrenme ve olgunlaşma hadiseleri başlar. Aşağı yukarı 25 yaşından itibaren insan beyni, günde 12.000 civarında nöron kaybeder. Bu kayıp 40 yaşından itibaren daha da artar ve günde birkaç yüzbini bulur. Deri gibi diğer birçok organlardan farklı olarak, sinir hücreleri tekrar yenilenmez. Harap olan bir nöronun yerine yenisi gelmez. Dolayısiyle, bütün hayat boyunca yetecek ve kullanılacak olan bu hücrelerin sigara, alkol ve benzeri kötü alışkanlıklarla yok edilmesi büyük bir kayıptır. Diğer deyişle harcanan nöronlar yerine, nöron stokuna yeni ilâveler olmaz. Öyle ki 90 yaşındaki bir insan, beyin hücrelerinin onda birini kaybetmiş olabilir. Fakat öyle doksanlıklar vardır ki, daha genç olanlar onların zekâ dinçliğine imrenirler. Zira, mevcut nöron sayısıyla beynin fonksiyonunun kalitesi arasında belirli bir seviyeden sonra matematikî alâka yoktur. Gerçekten mental fonksiyonlar, sinir sistemindeki nöron sayısının yanısıra başka özelliklere de bağlıdır. [COLOR=red]Mevcut Kapasite[/COLOR] Diğer yandan beyin potansiyelinin ancak çok azının kullanıldığı kesin olarak bilinmektedir. Ve, şimdi kullanılmayan bu potansiyelin daha iyi nasıl işletilebileceği üzerinde durulmaktadır. İnsan, hayatı boyunca entellektüel potansiyelini teşkil eden mevcut nöronların ancak dörtte birini kullanır. Hayat boyunca, esas nöronların prog-ressif (tedrici) azalması daha az dramatiktir. Yaşla oluşan bu azalmaya rağmen kişinin hayatı boyunca asla kullanamayacağı daha birçok sinir hücresi kalır. Eğer beynimiz hakiki kapasitesiyle tam bir randıman içinde çalışsaydı, zamanla nöron kaybından dolayı oluşan tesir, şüphesiz kalıcı ve şifasız psişik bir tablo ortaya çıkarırdı. Normal bir yaşlanmadaki nöron kaybı, yüksek fakültelerin belirgin bir değişikliğine sebeb olmaz. Gerçekte, bütün nöronlar çalışmaz. Beyin normal hayat süresi içinde bitmeyecek bir nöron rezervine sahiptir. Yani bir bakıma bu hâdise, deniz kenarında bulunan bir insanın, istediği kadar su taşısa da geride kalan miktarın alınandan çok çok fazla olacağı durumuna benzer. Beynin fonksiyonunda nöron sayısından ziyade hücrelerin kendi aralarındaki alâkalar daha önemlidir. [COLOR=red]Beynin İhtiyarlaması[/COLOR] Nöronların azalması sebeb değilse beyin niçin ihtiyarlıyor? Zira seneler yaşlıların çoğunda değişik derecelerde gözlenen mizaç ve hafıza bozuklukları, konsantrasyon, dikkat ve entellektüel canlılığın azalması şeklinde beyin fonksiyonu üzerine tesir eder. Bu selim tabiatlı görünen bozukluklar (meselâ bunama durumlarında olduğu gibi) trajik ve patolojik bir buud kazanabilir. Yaşlılık bunamasının sebebleri araştırılırsa, bazı delillerin bulunmasına rağmen, henüz tam olarak çözülemeyen bir durum karşımıza çıkar. Kişinin genetik yapısı (irsiyeti) birinci derecede tesirlidir. Fötal devrede (anne karnında), nöronca zengin gelişme ebeveynden gelen irsî bilgilerle olur. Kişinin genetik bilgisi hücre hayatını yönlendirir. Ve fonksiyonları için gerekli değişik proteinlerin sentezlenmesinde rol oynar. Beynin yaşlanması bir yönüyle kişinin genetik yapısına bağlıdır. Zaten uzun ömürlülük de böyledir. Doksanlıkların ve yüz yaşında kilerin dörtte üçünden çoğunun ebeveynlerinden en az biri veya ikisi uzun ömürlü olmuştur. Uzun süreli bir hayat iyi bir beyin fonksiyonu ile birlikte olabilir. İleri derecede yaşlı şahısların çoğu, entellektüel canlılıklarıyla dış şartlan şuurlu algılayarak ileri psişik davranış gösterebilirler. [COLOR=red]Cemiyet İçinde İnsanlarla İçli Dışlı Olma[/COLOR] Dış aleme dönük mizaçlı kişiler, içine kapanık tiplere göre daha çabuk olgunlaşırlar. Aynı zamanda içine kapanık olan tipler, dışa açık olanlara göre daha erken olmak üzere, beyin yıkımının (dejenere-sans) elektroensefalografik (beyin grafiği) işaretlerini verirler. O halde sosyal olabilme, entellektüel uzun ömürlülüğün bir faktörüdür. İster iptidâi kültür olsun, ister modern kültür olsun, belli bir cemiyetin toplu yaşaması ve hareketliliği zekânın devamlı uyanık kalmasına yardım eder. Büyük şehirlerdeki egoistlik ve birbirini tanımamanın yaşlıların çabuk çökmesinde büyük payı olduğu şüphesizdir. Fakat yaşlı kişilerde mental yıkıma tesir eden emeklilik ve yalnızlık gibi hazırlayıcı şahsi faktörler de vardır. Bu açıdan emeklilik problemi yeniden ele alınmalı ve insanlar aktif olarak çalışabildikleri sürece bir köşeye —güya dinlenmeye— itilmemelidir. Sebebi ister genetik yapı veya dış faktörler, isterse kapasitesizlik veya vazgeçme olsun; araştırmalar beynin yaşlılıkla yıprandığını göstermektedir. [COLOR=red]Uyku[/COLOR] Anksiyete, nevroz ve depressif durumlar gibi patolojik durumların dışında orta yaşlı insanlarda görülmeyen uykusuzluk, ileri yaşlarda sık ve alışılmış bir durumdur. Uyku gibi mühim bir biyolojik fonksiyonun, nasıl bir rol oynadığını henüz bilmiyoruz, fakat uykunun yavaş ve paradoksal denen farklı fazlan esnasında çok özel elektrikî aktivitelerinin bulunduğu bilinmektedir. Uyku yokluğunun her halükârda ağır bozukluklara sebeb olduğu bir gerçektir. Hipnotikler, (sunî uyku vericiler) insanın uyumasına yardımcı olsalar bile, uyku fazlarındaki dengeyi bozmaktadırlar. O halde yaşlı bir şahsın beyni iki yönden tesir altındadır; biri uykusuzluk, diğeri de uyku verici ilâçların oluşturduğu ilâca bağımlılık. [COLOR=red]Kültür ve Aktivite[/COLOR] İhtiyarlama hâdisesinde kültürel çevrenin beyin aktivitesine tesiri tam olarak bilinmemektedir. Yapılan tecrübî çalışmalarda (özellikle, değişik şekillerde yetiştirilmiş veya yetişkin hayatlarının uzun senelerini çok farklı çevrelerde geçirmiş tek yumurta ikizleri üzerinde) çevrede zekâyı geliştirecek ne kadar çok faktör varsa, aktif nöronların sayısının da o kadar arttığı, neticede psişik ihtiyarlamanın geciktiği gösterilmiştir. Zaten dış uyarıların aniden durdurulması, bir meslekten işsizliğe ani geçiş, emeklilikte olduğu gibi sosyal ve meslekî hayattan kopuş, senelerce aktif kalan beyin ağlarının devre dışı kalmasına sebeb olarak beynin ihtiyarlamasını hızlandırmaktadır. Çevre, psikolojik ve kültürel baskı yapar. Dış faktörler, aynı zamanda şahsın fizyolojik durumuna da tesir eder. Çocuklukta glikoz, aminoasitler, vitaminler gibi besleyici elemanların yokluğu, dolaşım problemleri, bazen dönüşsüz olmak üzere beyin gelişmesini geciktirebilir. Hayatın ilk yıllarındaki bu eksiklikler, yetişkin dönemdeki ve yaşlılıktaki beyin fonksiyonlarında erken yıkıma yönelik değişikliklere yolaçar. Çevre, sadece dış durumda değişikliklere yol açmaz. Aynı zamanda duyu organlarının yıkımına da tesir edebilir. Neticede duyu organları dışardan daha az şeyi alırlar ve eskisi gibi fonksiyon görmezler. Beyin, artık eskisi gibi uyarılmaz. Görmesi ve duyması azalan bir şahıs, günlük çevre objektif olarak değişmemesine rağmen, dış dünyayı eskiye göre daha az (zengin olarak) algılar. Beyin, daha az malûmat alır, duyularla alınan tecrübelerin seviyesi düşer, hafıza daha az miktarda ve daha az kesinlikte hatıralarla beslenir. [COLOR=red]Beyin Jimnastiği [/COLOR] Mademki beyin, sporcu adalelerinin gelişmesi gibi, fonksiyonel yönden kullanıldıkça gelişen bir organdır. O halde, nöronları ve beyin ağlarını çalıştırmak esas noktayı teşkil etmeli ve bunun ilmî prensibleri ortaya konmalıdır. Bu çalışmalar dünyanın değişik merkezlerinde, sistematik olarak yapılmaktadır. Önce, ihtiyarlamanın sebeb olduğu beyin yıkımının derecesi, çeşitli metodlarla tesbit edilir. Sonra beyin jimnastiğine geçilir. Burada esas gaye, gözlem ve dikkat fakültelerini, duyu ve motor fonksiyonlarını, hafızanın tanıma kabiliyetini çalıştırarak aktif beyin hücresi sayısını arttırmaktır. Bu yüzden mümkün mertebe beyin yıkılışının erken teşhisi önemlidir. Bu da görme, konuşma, hatırlama, öğrenme, mekân tayini, müşterek hafıza, mantık ve alıcı aktivitelerle kontrol edilir. Aynı zamanda, ferde sosyal münasebetleriyle günlük yaşantısının detayları sorulur. Hafızasının kapasitesiyle ilgili kendi izlenimlerini anlatması istenir, davranış bozuklukları ve muhtemel sebebleri araştırılır. Kriter alınan tipik şikâyetler şunlardır: Hafızamda eksiklik var, eski hadiseleri çok iyi hatırlamama rağmen dün okuduğumu hatırlayamıyorum, kelime arıyorum çok geç aklıma geliyor, kişilerin isimlerini unutuyorum, iyi uyuyamıyorum, kendimi yorgun hissediyorum, hiçbir şey yapma arzum yok... gibi. Psikomotrisite ve dikkatin incelenmesi, ses ve görme uyaranlarına karşı reaksiyon hızının videotestlerle ölçülmesi ile yapılabilir. Renkler, sesler ve değişik şekiller kullanılır. Neticeler 4 Kategoride değerlendirilmektedir: [COLOR=red]1—[/COLOR]Beyin normal, fakat tembel; aktive etmek gerekir. [COLOR=red]2—[/COLOR]Beyin normal, fakat biyolojik eksiklikler söz konusudur (magnezyum eksikliği gibi). Hafif bir depresyon tipinde psikoaffektif bozukluklar vardır. Tıbbi tedavi ve beyni uyarıcı ekzersizler kurtarıcı olabilir. [COLOR=red]3—[/COLOR]Beyin normal gibi görünmesine rağmen, bozukluklar önemlidir. Muhtemel nöroşimik disfonksiyonları ve semptomlarını araştırmak gerekir. [COLOR=red]4—[/COLOR]Beyin lezyonları vardır. Altta yatan hastalığın teşhis ve tedavisini nörologlar yapacaklardır. Bu şekilde 55—75 yaşlan arasında 122'si erkek, 60—80 yaşları arasında 246'sı kadın toplam 368 hasta incelenmiştir. Bunların %45'i anormal derecede düşük beyin aktivitesi göstermiştir. Erkeklerin %21'i, kadınların %35'i psikoaffektif bir bozuklukla beraber düşük derecede tanıma bozuklukları; yine erkeklerin %30'u, kadınların %21'i patolojik bir ihtiyarlamanın başlangıç belirtilerini; erkeklerin %7'si, kadınların %9'u da ilerlemiş bozukluklar göstermiştir. Vurdumduymaz tipler ve entellektüel ve sosyal aktivitesi olmayanlar, beyinlerini fazla yormazlar ve bu kişilerde beyin ihtiyarlaması daha hızlı meydana gelir. O halde beyin jimnastiğinin gayesi, aktif sinir hücresi sayısını arttırma ve hiç kullanılmayan sinir ağlarını kullanılır hale getirmektir. Program düzenli bir şekilde bir psikiyatrist tarafından uygulanır. 1 saat boyunca labirentler arasından yol bulma, kelime ve harf listelerini ezberleme, eşya gruplarını, coğrafi yollan, meteorolojik verileri hatırlama gibi çalışmalar yapılır. Bu hususta akla gelebilecek ve kişinin sonraki hayatı iç in lâzım olacak durumlar üzerinde de beyin jimnastiği yaptırılabilir. Vakaların çoğunda yaşlı beyin normal, fakat tembeldir. Özel bir uyarılma olmazsa, nöronal aktivitesi, tembellik ve istirahat durumunu karakterize eden bir özellik gösterir. Ekzersizler, beyni bu ataletten çıkarır, nöronlar çalışmaya başlar, ağlar uyuşukluktan ve atrofiye (zayıflama) uğramaktan kurtulur. Bu jimnastiklerle normal, fakat sadece tembel olan beyinlerde yeniden kendine gelme şansı %90'dır. Psikometrik testlerde, performansta aşikâr bir iyileşme vardır, önceki duruma göre iki veya üç kat daha iyi durum kazanılabilmektedir. Yaşlılık için kullanılan ilâçların tesir şekilleri ve gerçek faydalan tartışmalı olduğu gibi birçok da yan tesirleri vardır. Bu sahada daha detaylı çalışmalar gerekmektedir. [COLOR=red]İhtiyarlamanın Demografisi[/COLOR] 1950'de dünyada 60 yaşın üstünde 200 milyon yaşlı insan mevcuttu. 1975'de bu sayı 350 milyona ulaştı. 2000 yılında tahminen 600 milyonu bulmuştur. Bu da bize önemli derecede bir tıbbi gelişmeyi göstermektedir. Bugün gelişmiş ülkelerdeki yaş sınırı, ortalama erkeklerde 70, kadınlarda 80'dir. Fakat bunların çoğu kötü durumda yaşamak tadır. Depresyonlar, karakter değişiklikleri ve mental bozukluklar, davranış bozuklukları ihtiyarların çoğunu etkilemektedir. Beyin yaşlanmasının önlenmesi, sadece senelerin yaşa eklenmesiyle değil fakat yaşamanın senelere eklenmesi ile mümkün olacaktır. Bu da şüphesiz, beyin içi ağların devamlı ve rantabl bir şekilde çalıştırılmasıyla mümkündür. Yani insan, yürüyebildiği, konuşabildiği, derdini sadece işaretlerle dahi anlatabildiği sürece bu performansı göstermeye ve devam ettirmeye gayret edecek, böylece puan toplama yeri olan bu dünya salonundan en yüksek puanla ayrılmayı hedef bilecektir. Dr. Şerafeddin ALAN [/B][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
İhtiyarlığa Karşı Beyin Jimnastiği
Üst
Alt