- Katılım
- 6 Nisan 2014
- Mesajlar
- 47
- Tepkime puanı
- 0
İman etmek Allah'ın bir lütfudur. Herkes iman edemez. Kâinat kitabını gönül lisanı ile okuyabilmek herkesin harcı değildir. Kimileri imanı hepten reddeder, kimileri yanlış, kimileri ise işine geldiği gibi anlar. Saf ve duru iman edenler ise müminlerdir ve onlar inşallah bedbaht olmayacaklardır.
İman etmek kâfirlere zor gelir. Çünkü bazı dünyevi hırs ve arzuları terk etmek, herkesin eşit ve adil olduğunu kabullenmek ve fani dünyanın sadece bir sınav yeri olduğunu bilmek gerekir. Bunu yapmak güç olduğu için; dünya kafirlerin cennetidir. Ama öbür tarafta nasipleri olmayacaktır.
Onlar iman etmek zor olduğu için ama imansız görünmek istemediklerinden iman etmiş görünmeyi dilerler. İman etmenin ne demek olduğunu bilip ayetleri değiştirir, Kur'an'ın bir kısmına inanıp bir kısmını reddederler. Mümin görünüp her türlü ahlaksızlığı ve imansızlığı yaparlar. Yani münafıklık yapar ve yürekte patlarlar. Bilmezler ki kâfirler münafıklardan yeğdir. Münafıklık ederek cehennemin daha da derinlerini hak etmiş olurlar. Maalesef bazı müminleri de kandırır ve kanına girerler.
Bugün önümüzde Allah kelamı Kur'an-ı Kerim ve Peygamber efendimizin sünneti varken bu kâfirler neden iman etmiyor, ahlak ve adaletten nasıl ve neden ayrılıyor, dünya malına neden tapıyorlar? diyoruz içimiz acıyarak. Dünyada cenneti yaratacak kadar insani ve ahlaki bir yaşam dilemek yerine neden hırs ve çıkarlarla dolu bir cehennem yaratmaya çalışıyorlar bu münafıklar? diyoruz. Aklımız almıyor.
Almıyor çünkü her sabah, gün boyu ve her gece Allah'ın kudret ve ilmine bu kadar şahitlik eden mucize varken, kalpler, gözler, kulaklar Allah'ın rahmet ve bereketine tesbih edip dururken, kuşlar, dallar, otlar, rüzgârlar, bulutlar, dereler, kayalar, dağlar ve vadiler Allah'ı anıp, korkularından titrerlerken bu münafık ve kafirler neden iman etmez? diyoruz.
Edemezler çünkü nefisleri temizleyen Allah onlarınkini temizlesin diye dua etmezler. Etmezler çünkü kalpleri eğrilten Allah'tan kalplerini iman ve ibadetle doldurmasını niyaz etmezler.Etmezler çünkü kalpleri mühürlüdür ve sığınacak limanları, gölgeleri, açacak kapıları da yoktur.
Yalancı, iktidarsız ortakları (iblis)onları cehenneme sürüklerken kandırıldıklarının ve ahiretten vazgeçtiklerinin farkında değillerdir. Farkında olanlar da bu inançsızlık girdabında zevk ve sefa içinde yüzmeyi, mütevazi ve dürüst bir yaşama tercih ederler. Allah affeder deyip Allah ile aldatanlara uyarlar. Yürüdükleri yalan yanlış yolda 'her şey mubahtır' diyerek ilimden uzak müminleri de kandırırlar. Kandırılmış müminlerde bir süre sonra münafıklaşır.
Bu kafirler; Hz. Peygamber (s.a.v) 23 sene aralarında yaşadığı halde, yaşamıyla, örnek hayatıyla, savaşlardaki kahramanlığıyla, ahlak ve adaleti ile, imansızların gözü önünde Allah kelamını tebliğiyle, canlı bir örnek olarak öğüt verirken bile dinlememiş ve imana gelmemişken....şimdi aradan 1400 sene geçtikten sonra hiç gelemezler. Çünkü biçare akılları onlara (aslında nefisleri) o eskidendi diye fısıldar.
Yüce Allah bizler için kıyamete kadar son din olarak İslamiyet'i seçtiği halde ve Kur'an'ın tek harfinin değişmemesi için korumaya aldığını söylerken, onlar Kur'an yerine sünnetlerin işine gelenlerini (Sahih sünnetleri kesinlikle tenzih ederiz) ve bazı alimlerin taraflı ve cahilane sözlerini esas alırlar. Ayet ve hadislerin bazı bölümlerini lıp hemen alttaki bazı bölümlerini saklayarak kitleleri kandırır ve yanlışa sürüklerler. Okumayan sadece dinleyen mümin kitleleri de kanar ve karanlık kuyulara düşüverirler.
Yüce Allah insanların kendi içlerinde, kalplerinde bu hayatın faniliğini her gün, her ay, her sene gözler önüne serer bakmasını bilene. Çiçek sabah açar akşam kapatır kendini, ayla güneş sürekli yer değiştirir, aydınlık ve karanlık peşi sıra gelir, gölgeler oluşur, uzar, sonra kısalır ve kaybolur. Yağmur ve rüzgar bereket getirir, toprak çatlar ve tohumlar yarılır. Aynı topraktan aynı tohumdan yüzlerce farklı bitki çıkar hayata. Mevsimler ısıtır, üşütür, yeşillendirir ve yaprakları sarartır.
Mevsimler hayatın dört devresidir anlayabilene. İlkbaharda doğar herkes her sene. Yazın en elverişli, sağlıklı zamanlarda dünya nimetlerinden faydalanır sonuna kadar ve sonbaharda yorgunluğunu, hayatın sonunu hatırlar. Kışın karanlık ve soğuktur. Bereketli yağmurlar yerini şiddetli kar fırtınalarına, sel baskınlarına bırakır. Ümit dolu şimşek ve yıldırımlar korku salar hale gelir. Hayat evlere kapanır, ısıtacak rahmet arar bedenler. İlk bahar gelip yeniden doğana kadar tüm insanlık ölür.
Gece yattığımızda da hepimiz ölürüz. Sabah bazılarımız uyanır, bazılarımızınsa o son uykusu olur.
Önümüzde bahar mevsimi var. Şimdiden yapraklar yeşillenmeye, çiçekler açmaya, bereketli bahar yağmurları düşmeye başladı. Çimenler, gül dalları, kuş cıvıltıları doldurdu her yeri. Kışa doğru göç eden göçmen kuşlar geri dönmeye, toprak çatlamaya başladı yeniden.
İlk defa doğar gibi, yeniden diriliş gibi toprak ve tabiat gözümüzün önünde yeniden diriliyor.
Geçen sene diktiğimiz bir çiçek hatta yıllar önce diktiğimiz bir ağaç aynı yerde, aynı tohumdan yeniden can buluyor. Bir bezelye tanesi kocaman bitki olup büyüyor ve sayısız bezelye veriyor tek bir taneden.
Hayat bize her gün doğmayı ve ölmeyi sonra yeniden doğup ölmeyi hatırlatıyor.
Kuzular melerken, yavrular annelerinin şefkatinde süt içip ayakta durabiliyorken Yüce Allah rahman ve rahim oluşunu hatırlatıyor sürekli.
Kainat Yaratan'ı, Yaratan'ın gücünü haykırıyor durmadan.
Biz ise kafirlere, münafıklara, hırsız, adaletsiz, ahlaksız, zalimlere neden iman etmiyorlar diyoruz? Onlar doğru cevabı bulamazlar da ondan. Bulsalar da işlerine gelmez. Asla yada işlerine geldikleri kadarıyla iman eder ne tabiatı ne yüreklerindeki o sesi dinlerler.
Onlar ot gelip saman giderler ve bir samandan daha da bahtsız olurlar ahirette. Peki, siz ne taraftasınız? Siz baharı yüreğinizde hissedip imanınızı tazeliyor musunuz? Şimdi tam zamanıdır!
Allah bu baharda kalp gözümüzü daha fazla açsın, nefislerin kir ve kokuşmuşluğunu temizlesin, kalplerdeki mühürleri kaldırsın inşallah!
Bunun için yapacağımız tek şey tövbe ve istiğfar edip Allah'a samimi ve içten duygularla yönelmek. Yüce Allah dualarımızı boş çevirmesin İnşallah!
İman etmek kâfirlere zor gelir. Çünkü bazı dünyevi hırs ve arzuları terk etmek, herkesin eşit ve adil olduğunu kabullenmek ve fani dünyanın sadece bir sınav yeri olduğunu bilmek gerekir. Bunu yapmak güç olduğu için; dünya kafirlerin cennetidir. Ama öbür tarafta nasipleri olmayacaktır.
Onlar iman etmek zor olduğu için ama imansız görünmek istemediklerinden iman etmiş görünmeyi dilerler. İman etmenin ne demek olduğunu bilip ayetleri değiştirir, Kur'an'ın bir kısmına inanıp bir kısmını reddederler. Mümin görünüp her türlü ahlaksızlığı ve imansızlığı yaparlar. Yani münafıklık yapar ve yürekte patlarlar. Bilmezler ki kâfirler münafıklardan yeğdir. Münafıklık ederek cehennemin daha da derinlerini hak etmiş olurlar. Maalesef bazı müminleri de kandırır ve kanına girerler.
Bugün önümüzde Allah kelamı Kur'an-ı Kerim ve Peygamber efendimizin sünneti varken bu kâfirler neden iman etmiyor, ahlak ve adaletten nasıl ve neden ayrılıyor, dünya malına neden tapıyorlar? diyoruz içimiz acıyarak. Dünyada cenneti yaratacak kadar insani ve ahlaki bir yaşam dilemek yerine neden hırs ve çıkarlarla dolu bir cehennem yaratmaya çalışıyorlar bu münafıklar? diyoruz. Aklımız almıyor.
Almıyor çünkü her sabah, gün boyu ve her gece Allah'ın kudret ve ilmine bu kadar şahitlik eden mucize varken, kalpler, gözler, kulaklar Allah'ın rahmet ve bereketine tesbih edip dururken, kuşlar, dallar, otlar, rüzgârlar, bulutlar, dereler, kayalar, dağlar ve vadiler Allah'ı anıp, korkularından titrerlerken bu münafık ve kafirler neden iman etmez? diyoruz.
Edemezler çünkü nefisleri temizleyen Allah onlarınkini temizlesin diye dua etmezler. Etmezler çünkü kalpleri eğrilten Allah'tan kalplerini iman ve ibadetle doldurmasını niyaz etmezler.Etmezler çünkü kalpleri mühürlüdür ve sığınacak limanları, gölgeleri, açacak kapıları da yoktur.
Yalancı, iktidarsız ortakları (iblis)onları cehenneme sürüklerken kandırıldıklarının ve ahiretten vazgeçtiklerinin farkında değillerdir. Farkında olanlar da bu inançsızlık girdabında zevk ve sefa içinde yüzmeyi, mütevazi ve dürüst bir yaşama tercih ederler. Allah affeder deyip Allah ile aldatanlara uyarlar. Yürüdükleri yalan yanlış yolda 'her şey mubahtır' diyerek ilimden uzak müminleri de kandırırlar. Kandırılmış müminlerde bir süre sonra münafıklaşır.
Bu kafirler; Hz. Peygamber (s.a.v) 23 sene aralarında yaşadığı halde, yaşamıyla, örnek hayatıyla, savaşlardaki kahramanlığıyla, ahlak ve adaleti ile, imansızların gözü önünde Allah kelamını tebliğiyle, canlı bir örnek olarak öğüt verirken bile dinlememiş ve imana gelmemişken....şimdi aradan 1400 sene geçtikten sonra hiç gelemezler. Çünkü biçare akılları onlara (aslında nefisleri) o eskidendi diye fısıldar.
Yüce Allah bizler için kıyamete kadar son din olarak İslamiyet'i seçtiği halde ve Kur'an'ın tek harfinin değişmemesi için korumaya aldığını söylerken, onlar Kur'an yerine sünnetlerin işine gelenlerini (Sahih sünnetleri kesinlikle tenzih ederiz) ve bazı alimlerin taraflı ve cahilane sözlerini esas alırlar. Ayet ve hadislerin bazı bölümlerini lıp hemen alttaki bazı bölümlerini saklayarak kitleleri kandırır ve yanlışa sürüklerler. Okumayan sadece dinleyen mümin kitleleri de kanar ve karanlık kuyulara düşüverirler.
Yüce Allah insanların kendi içlerinde, kalplerinde bu hayatın faniliğini her gün, her ay, her sene gözler önüne serer bakmasını bilene. Çiçek sabah açar akşam kapatır kendini, ayla güneş sürekli yer değiştirir, aydınlık ve karanlık peşi sıra gelir, gölgeler oluşur, uzar, sonra kısalır ve kaybolur. Yağmur ve rüzgar bereket getirir, toprak çatlar ve tohumlar yarılır. Aynı topraktan aynı tohumdan yüzlerce farklı bitki çıkar hayata. Mevsimler ısıtır, üşütür, yeşillendirir ve yaprakları sarartır.
Mevsimler hayatın dört devresidir anlayabilene. İlkbaharda doğar herkes her sene. Yazın en elverişli, sağlıklı zamanlarda dünya nimetlerinden faydalanır sonuna kadar ve sonbaharda yorgunluğunu, hayatın sonunu hatırlar. Kışın karanlık ve soğuktur. Bereketli yağmurlar yerini şiddetli kar fırtınalarına, sel baskınlarına bırakır. Ümit dolu şimşek ve yıldırımlar korku salar hale gelir. Hayat evlere kapanır, ısıtacak rahmet arar bedenler. İlk bahar gelip yeniden doğana kadar tüm insanlık ölür.
Gece yattığımızda da hepimiz ölürüz. Sabah bazılarımız uyanır, bazılarımızınsa o son uykusu olur.
Önümüzde bahar mevsimi var. Şimdiden yapraklar yeşillenmeye, çiçekler açmaya, bereketli bahar yağmurları düşmeye başladı. Çimenler, gül dalları, kuş cıvıltıları doldurdu her yeri. Kışa doğru göç eden göçmen kuşlar geri dönmeye, toprak çatlamaya başladı yeniden.
İlk defa doğar gibi, yeniden diriliş gibi toprak ve tabiat gözümüzün önünde yeniden diriliyor.
Geçen sene diktiğimiz bir çiçek hatta yıllar önce diktiğimiz bir ağaç aynı yerde, aynı tohumdan yeniden can buluyor. Bir bezelye tanesi kocaman bitki olup büyüyor ve sayısız bezelye veriyor tek bir taneden.
Hayat bize her gün doğmayı ve ölmeyi sonra yeniden doğup ölmeyi hatırlatıyor.
Kuzular melerken, yavrular annelerinin şefkatinde süt içip ayakta durabiliyorken Yüce Allah rahman ve rahim oluşunu hatırlatıyor sürekli.
Kainat Yaratan'ı, Yaratan'ın gücünü haykırıyor durmadan.
Biz ise kafirlere, münafıklara, hırsız, adaletsiz, ahlaksız, zalimlere neden iman etmiyorlar diyoruz? Onlar doğru cevabı bulamazlar da ondan. Bulsalar da işlerine gelmez. Asla yada işlerine geldikleri kadarıyla iman eder ne tabiatı ne yüreklerindeki o sesi dinlerler.
Onlar ot gelip saman giderler ve bir samandan daha da bahtsız olurlar ahirette. Peki, siz ne taraftasınız? Siz baharı yüreğinizde hissedip imanınızı tazeliyor musunuz? Şimdi tam zamanıdır!
Allah bu baharda kalp gözümüzü daha fazla açsın, nefislerin kir ve kokuşmuşluğunu temizlesin, kalplerdeki mühürleri kaldırsın inşallah!
Bunun için yapacağımız tek şey tövbe ve istiğfar edip Allah'a samimi ve içten duygularla yönelmek. Yüce Allah dualarımızı boş çevirmesin İnşallah!