Iman ve vicdan

imanilmihali

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Nisan 2014
Mesajlar
47
Tepkime puanı
0
İnsanoğlu denen varlık etle kemiğe bürünmüş dokusal bir madde ile akıl, ruh, vicdan ve şuurla bezenmiş bir maneviyat bütünüdür. Madde yani fiziken görünen hücre yapısı tüm canlılarda hemen hemen aynıdır. Manevi yön ise bilebildiğimiz kadarıyla ve bildiğimiz anlamıyla insana mahsustur.
“Bilebildiğimiz kadarıyla diyoruz çünkü gerek Kuran’da belirtilen şekliyle gerekse kıssalardan öğreniyoruz ki kuşlarında, karıncalarında konuşması gerçektir ve konuşan bir canlı düşünüyor, bilgi depolayabiliyor demektir. Konuşmak ise et ve kemikten çok farklı bir mucize olduğu için o canlılarında ve tabi benzerlerinin de manevi yönünün olduğu sonucuna varırız. Şu farkla ki bilim bugün halen bu yönü kanıtlayamadığından, sayısallaştıramadığından veya kasten hayvan ve bitkilerdeki bu halleri içgüdü olarak tanımlamakta ve bizlerde en azından şimdilik öyle kabul etmekteyiz.”
Bu manevi yön bizlere yol gösteren, teşvik eden, bazen de durduran, o eylemin sonucunda bazen pişmanlık bazen keyif veren bir kuvvettir. Bu ses bize yapmamız veya uzak durmamız gerektiğini söyler. Aldığımız eğitim ve terbiye ne olursa olsun bu ses çoğu zaman doğruyu söyler. Aklımız salim, duygularımız tarafsız olduğu sürece bu ses hata yapmaz. Biz onu dinlersek mutlu, dinlemezsek mutsuz oluruz.
Bu ses; sevgiye, merhamete, bağışlamaya, güzel şeyler söylemeye yönlendirir, düşünmeye, düşündüğümüzü hayata geçirmeye, güç vermeye, doğru olanı yapmaya sevk eder bizi. Onu dinler ve eylemi gerçekleştirirsek te mutlu olur ve rahatlarız.
Bu teşvik ve umutlandırma hep iyi yöndedir. Nefsin sınırsız ve doyumsuz isteklerinden çok farklı olarak bu ses tatlı dilli, zararsız ve yapıcıdır. Bu ses; vesvese, kin, kıskançlık gibi haset dolu dünyevi duygularla karşılaştırılamayacak kadar ilahi bir saflık ve temizliktedir.
Bu ses vicdandır. Ruhun, kalbin, fıtratın (yaratılışın) bir bileşkesi, insan olmanın gereği ve daha doğmadan genlerimize işlenmiş iyilik damlalarıdır. Vicdan mükemmele giden yolda insanın en tarafsız ve sadık yardımcısı, en temiz yaslanılacak omuz, en adil mahkeme kararıdır.
Vicdan daha doğuştan İslam’a ve cennete varis insana yakışır düzen ve temelde bedenimize sabitlenmiş ilahi bir duygudur, ahlaki bilgi deposu hatta dürüst ve adil yaşam ansiklopedisidir.
Yaşam bizi hangi kıyılara atarsa atsın o asla ıslanmaz ve zarar görmez. Bedenimiz, alışkanlıklarımız, yaşımız değişse de, kendimizi kandırsak ta o hep oradadır ve hep gerçeği söyler. Bu Yüce rabbin bizlere bir cennet rehberi ve bir ilahi yaşam hediyesidir. Bu vicdan Yüce Kuran’ı Kerim’in yüreklerimizde taşıdığımız fasikülleridir. Ne kadar bastırmaya çalışırsak çalışalım onu dinlememek mümkünken yok etmek mümkün değildir.
Dinlememek mümkündür çünkü o bir rehberdir ve bize yardım etmek ister, hata yapmayalım, zarar görmeyelim diye fısıldar. Karakter ya da nefsi isteklerimize bağlı olarak dinleyip dinlememek bize aittir çünkü o ses sonuçta bir öğüttür ve zorlamaz insanı. Ama onu silip atmak mümkün değildir.
Peki, bu ses nedir? Vicdan denen bu şey kalbimize ve ruhumuza nasıl işlenmiştir?
Herkesin anlayabileceği bir örnekle konuyu toplamak uygun olacaktır. İnsan bedeni mükemmel ötesi bir bilgisayara benzer. (Daha doğrusu bugünkü zavallı bilgisayarlar insan yapısından kopyalanarak üretilmiştir.)
Beden dediğimiz bu kasa içinde hard diskinden, entegrelerine, işlemcisinden, ekran kartına, soketlerden USB girişlerine kadar hemen her şey bir bilgisayara benzer. Yazılımı, hafızası, çekirdek sayısı, CD oynatabilme özellikleri vb. her şey temel olarak aynıdır. Ama aralarında ki muazzam kalite ve işçilik farkıyla.
Şöyle ki; bedenimizde kullanılan parçalar son derece dayanıklı, ergonomik, modüler, esnek, uzun ömürlü, kendisini yenileyen bir yapıdadır. Yazılımı doğduğumuz andan belki yüz yıl sonrası düşünülerek hazırlanmış bir yazılımdır ve bilmediğimiz bir şekilde her gün güncellenir. Çekirdek sayısı üç, dört değil belki yüzlercedir. Pili çok uzun zaman dayanır ve ekran kartı mükemmeldir. Kamera kalitesi akıllara zarar, ses kalitesi muazzam, rengi, ebat ve şekli kişiye göre değişken bir yapıdadır.
Bu kasada C ve D hard diskleri mevcuttur.
C diski; doğduğumuzda bize ömrümüzün son anında bile güncel olarak hizmet verebilecek ileri görüşlülükte hazırlanmış bir yazılımın yüklü olduğu, aynen bilgisayarlardaki C diski gibi patentli temel programların yer aldığı disktir. Bu diske format atmak (zamane bilgisayarlarından farklı olarak) mümkün değildir ve gece uykumuzda, gün içinde belli zamanlarda bu diskteki yazılım sürekli ilahi bir güç tarafından biz farkında olmadan güncellenir.
D diskine ise biz, ailemiz, arkadaş ve öğretmenlerimiz, hatta düşmanlarımız, rakiplerimiz evde, okulda, işte, sokakta, asker ocağında, günlük hayatta yükleme yapar. Bizlerde sevgilerimizi, açlıklarımızı, anılarımızı, istek ve acılarımızı hep bu diske koyarız. Yaşadığımız ve yaptığımız veya yapmadığımız her şey bu disktedir. Bu diske bazen format atmak (hayata yeniden başlamak veya temiz bir sayfa açmak) mümkünse de bilgiler sadece ulaşılamaz olur ama aslında o diskte bir yerlerde hesap gününe kadar muhafaza edilmeye devam eder. Çünkü bu D diski ahirette günah ve sevaplarımız belirlenirken faydalanılacak hafıza kartı gibidir.
Zamane bilgisayarları ile beden dediğimiz bilgisayarı mukayese edecek olursak; bu bilgisayarı satın almadığımızı, bu dünyada nefes alırken kullanmak üzere emanet aldığımızı düşünerek başlayabiliriz anlamaya. Kullanım sonunda içindeki tüm verilerle birlikte asıl sahibine teslim etmek durumundayız. Bu nedenle yaşarken değiştirip yeni bir bilgisayar alamayız ve hatta parça bile değiştiremeyiz çünkü tüm parçaları zimmetli ve seri numaralıdır.
Biz daha dünyaya gelmeden ama dünyaya gelmemiz kararlaştırıldıktan sonra ve belirlenmiş yaşam süremiz sonu öngörülerek hazırlanmış bu bilgisayarda bize ait bilgiler C diskine yüklenir ve dünyaya gözümüzü açtığımız anda başlatma düğmesine basılmış olur. Ki bu bilgisayar ölene kadar hiç kapanmaz. Geceleri veya seyahatlerde, karanlıklarda veya kalabalıklarda bile bu bilgisayar hep açıktır, sadece uyku moduna geçer ve kapatma düğmesine basıldığında hayata gözlerimizi yummuşuz demektir.
Bize doğruyu emreden daha doğrusu tavsiye eden bu C diskindeki verilerdir. Vicdan dediğimiz bu ses asla format atamayacağımız, silemeyeceğimiz, parça değiştiremeyeceğimiz manevi yönümüzdür. Bu diske müdahale edilemez, virüs bulaştırılamaz.
Doğduğumuz anda annemizi, babamızı tanırız. Yemeyi, emmeyi, konuşmayı, bisiklete binmeyi öğreniriz. Yavaş yavaş bu öğrenip yaşadıklarımız D diskine kaydedilmeye başlar. Sokakta oynarken, okulda ders dinlerken her şeyi bu diske kaydederiz. Yaptığımız iyi veya kötü yapmadığımız iyi veya kötü her şey bu diske kaydedilir. Hayatımızın yönünü değiştirir, uzun vadeli kalıcı kararlar alırsak bile eski veriler hep diskte kalır. Bazı şeyleri de sık kullanılanlara ekleriz ve her sabah uyandığımızda o sık kullanılanlar derhal yüklenir ve alışkanlıklarımız böylece oluşur.
C diski virüs bulaşması mümkün olmayan, virüs bulaşabilecek hiçbir ağa bağlı bulunmayan, ilahi, sağlam ve mükemmel yapıdayken ne yazık ki D diski her türlü zaaf ve saldırıya karşı hassastır. Ağ bağlantılarının tamamına açık bu D diskine zararlı alışkanlıklar, kötülükler, hak yemeler vb. kötü ve çirkin şeylerde bilgisayarlara bulaşan virüsler gibi kolayca girer. Zaman zaman satın alınacak virüs tarama programları fayda verir ama ömür boyu sürecek virüs koruma programını çoğumuz maalesef bilmez, bulamayız. İlahi bir gerek olarak ta bu D koruması Allah’ın iradesine bağlıdır.
Yaşımız ilerledikçe D diskine patentli güzel alışkanlıkların yanı sıra; crack’lenmiş dosyaları, kötü yazılımları, sahte ve virüslü exe dosyalarını, korsan yazılımları, istenmeyen reklamları, kendiliğinden açılan (pop up) pencereleri atarız. Bu gereksiz ve kötü amaçlı veriler sistemi yavaşlatır, gereksiz ısınmalara neden olur, performansı düşürür, bazen kitler ve D diskini kullanılamaz hale getirir. Yeniden başlat düğmesi de olmadığından bilgisayarın soğuması beklenir ve sistem kendiliğinden yeniden kaldığı yerden çalışmaya devam eder.
C diskindeki dosyalarda konuştuğumuz dil dosyaları, organ ve uzuvlarımıza ait temel hareket beslemeleri, ahlak, sevgi, merhamet, adalet, dürüstlük gibi insani değer kılavuzları ve bunu destekleyen tüm gerekli programlar yüklü vaziyettedir. Bu diskteki programlar ‘autorun’ özelliği ile çalışır yani sabah uyandığımızda biz istemesek te çalışır ve bize gün boyu rehberlik eder. Yapısı gereği bu programlar iyilik ve güzelliği emreder, kötülük, ahlaksızlık ve adaletsizliği de yasaklar.
Eğer C diskine göre davranır ve yaşarsak mutlu olur, keyif alır, vicdanımız rahat yaşarız. Bu sese kulak vermezsek vicdanımız sızlar ve defalarca sızlatırsak ta vicdansız olur çıkarız. Bu yaratılışın aksine bir yaşam sürmek demektir.
D diski ise bizim irademizle şekillenen veri tabanıdır. Buradaki bazı dosyaları da ‘autorun’ olarak seçeriz ve sabah o programlarda hemen çalışmaya başlar. Alışkanlıklarımız, karakterimiz, yaşantımız bu dosyalardadır.
D diskindeki bazı dosyaları bazen hiç kullanmayız. Büyüklerimizin öğütleri, arkadaş tavsiyeleri, kazanılmış veya görülmüş iyilikler vb. böyledir. Bunları bastırır veya sık kullanmadığımız için alışkanlık haline getirmeyiz. D diskindekiler C diski gibi bir sese sahip olmadığından da o bilgileri derinlerde saklar ama kullanmayız.
Kimse yokken yaptığımız çirkinlikler, sadece bizim bildiğimiz gerçekler, içimizi acıtan hakikatler hep bu D diskinde durur. Başkalarına sınırlı kullanım yetkisi verir, D diskindeki kriptolanmamış verileri ortak kullanıma açarız. Yakın dost ve akrabalarımız bizim ortak huy ve davranışlarımızı bilir ve görür. Oysa kimse göremese de zerre kadar bile olsa tüm gerçekler D diskinde durmaktadır.
Sözün kısası; C diski ile verilen öğütler ve kolaylıklar ışığında yaşadığımız hayatın sonunda D diski ile hesaba çekilir, tartıya gireriz.
Vicdanımız C diskindeki verilere göre bize nasihat verirken, D diskindeki nefsimiz, kötü arkadaşlarımız bizi uçuruma sürükler.
C diski dediğimiz vicdan bize imanı getirir. Bu diskteki verilere göre yaşamak ise cenneti getirir.
Böylesi mükemmel bir bilgisayar yaratanı, yazılımı ve tüm programları bu kadar kaliteli, güncel, virüs korumalı ve patentli olan bu bedene sahip olunduğu için Allah’ı bilmek, tanımak, şükretmek, yazılımın gerektirdiği hareketleri alışkanlık haline getirip terbiye kazanmak imanı güçlendirir. Sağlam iman ise Allah’a yönelmenin ilk adımlarıdır.
D diski ise insanidir, aldatıcıdır, şehvet ve hırs bulanmış, arılığını kaybetmiş, aldatıcı ve yanıltıcıdır. Zararlı internet sitelerinde gezmek gibi hayatı boşa harcatır ve getireceği şey zarar ve ziyandır.
Bu anlamda vicdan bedenden çıkan öğüt ve rehber, iman gidilmesi gereken doğru yoldur.
D diskindeki zararlı yazılım ve virüslere format atmanın imkânı yoktur ama virüs taraması yapmak mümkündür. Bu virüs tarama programının adı da tövbedir. Nefsi terbiye eden, bedeni ve dünyevi arzu ve istekleri ikinci plana attıran, ahireti ve mizanı düşündüren, yaşamı D değil C diskine endeksleyen bu taramayı yapmak daha yaşıyorken dönebilmenin tek yoludur.
Yaşamını hırs, arzu ve istekleri ile günah ve haset girdabında geçirmiş bedenlerin bile tövbe ile D diskindeki verilerden doğan sorumluluk ve cezaları azaltması mümkün olabilir. İhtiyaç duyulacak tüm veri ve programlar C diskinde zaten mevcuttur. Bu dosyaları açıp çalıştırmak, tövbe ile yeniden Allah’a yönelmek, bilgisayarın performansını artıracak, daha uzun ve sağlıklı hizmet vermesini sağlayacaktır. Dahası ahiret sorgusunda D diskindeki tövbe etmezden önceki eski dosyalar hanemize günah veya haram olarak inşallah yazılmayacaktır.
Mü’min’e düşen, nefes alıyorken C diskini esas almak, D diskine hayırlı ve faydalı bilgiler yüklemek, zararlı yazılım ve korsan programlardan uzak durmak, zaman zaman D diskini tövbe ile virüs taramasına tutmaktır.
Son nefes gelince, mucizeler gürününce, ölüm yaklaşınca yapılacak virüs taraması işe yaramayacaktır. Yol yakınken, zaman varken adaletsiz, ahlaksız, günah ve haram dolu eylemleri silmek lazım gelendir.
 
Üst Alt