İman yokluğu her felaketin başıdır

imanilmihali

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Nisan 2014
Mesajlar
47
Tepkime puanı
0
İnsan denen varlık uçsuz bucaksız kâinatta beden olarak bir zerre kadar ufak fakat ruh, akıl ve şuuruyla bir dev galaksi kadar hikmetli ve şanslıdır. Çünkü kendisine bahşedilen bu nimetler sayesinde kâinatın en değerli projesidir ve inşallah sonsuz yaşamda cennetin varisidir. Kendisine bahşedilmiş bu olağanüstü değerlere ödeyeceği tek bedel iman etmektir.
Yüce Allah kâinatı, yeri, göğü ve arasındakileri ve yerin altındakileri ve denizin koyu karanlıklarındakini ve çiçeğin, arının kanadındakileri, suyu, bulutu, yağmuru insana uygun bir ortam ve yaşamın devamına bir olanak sağlamak için yaratmıştır. Mükemmel ötesi bu güzellik ve nimetler için insanın ödemesi gereken tek bedel iman etmektir.
Allah insana kulak, göz, kalp, akıl, ruh, şuur, vicdan ihsan etmiş, öğrenmesini, tanımasını, takdir ve şükretmesini, anlamasını, sonuç çıkartmasını nasip etmiş, sevmesini, gülmesini, ağlamasını, özlemesini istemiştir. Bunun için de insanın tek ödemesi gereken bedel iman etmektir.
Kısaca hayatın maddi ve manevi tüm oluşumuna, güzelliklerine ve insana verilen değere teşekkür ve minnet olarak insanın ödemesi gereken tek bedel iman etmektir. Her şeyin başı olan iman olmadan ibadet te, ahlak ta, insanca yaşamak ta olmaz, cennete vasıl olmak ta. İman olmadan Yaratan'ı bilmek, şükretmek, dilemek olmaz. İman olmadan hayatın gayesini anlamak, rüzgârda, güneşte, yağmurun ve toprağın kokusunda Yüce Allah'ı görmek te olmaz. İman olmadan hiçbir şey olmaz.
Yaşadığımız toplum elhamdülillah ağırlıklı olarak Müslüman bir toplum. Herkes Kelime-i şahadet getirmiş, farzları öğrenmiş, nadir de olsa namaz kılmış, oruç tutmuş ve zekât vermiş vaziyette. Görünüşe göre imanlar sağlam, ibadetler yerinde, ahlaki duruşlar zirvede. Herkes namuslu, herkes vergisini zamanında veriyor, katiller başkaları, zulmedenler gayri müslim, yere tükürüp çöp atanlar bizden değil. Sokaktaki hayvanlara kötü davrananlar, gereksiz ağaç kesenler, zina edenler, harama el uzatanlar, yaşlılar ve engellilerle alay edenler, devlet malını talan edenler, kul hakkı yiyenler hep başkaları.
Sokaklar keşke bu denli temiz, emin ve dürüst olsaydı. Ama değil!
Müslüman mahallesinde yaşıyor, iman ettik diyor ama gereğini yapmıyoruz. Cami avlusunda bile aklımızda hep başka şeyler var, cemaatle namazda iken bile cep telefonumuz açık. Kişisel durumumuz topluma da yansıyor ve vatandaşlarımız, daha derinlerde tüm Müslüman camiası içler acısı vaziyette. Hutbelerde ideoloji korkusuyla olsa gerek İslama en büyük katkıyı yapmış eşsiz önder Mustafa Kemal Atatürk'e, Mustafa Kemal deyip "Atatürk" diyemiyoruz!
Dünya kâfirin cenneti, müminin zindanıdır diyerek dünya hayatından vaz mı geçiyoruz? Yoksa gerekeni yapmıyor ya da ne yapmamız gerektiğini bilmiyor muyuz? Yahut iman ediyor görünüp etmiyor muyuz? Münafık mıyız? Münafıklara boyun mu eğiyoruz?
Acı fakat bugün son dine mensup ve temizlik, adalet ve imana herkesten çok değer veren bizden gerilerde olması gereken diğer batılı ülkeler ve eskimiş dinler bilimde, sanatta, toplumsal yaşamda, ahlak ve hukuk parametrelerinde, ekonomi, adalet ve refah göstergelerinde bizden çok önde.
Talan edilen, karışıklıklarla boğuşan, kardeş kardeşe düşürülen, kandırılan, bilime hak ettiği değeri vermeyen, kaynakları sömürülen, ağaçları kesilen, nükleer artıklara ev sahipliği yaptırılan, fakir, cahil, sokakları pis, toprakları kan gölü olan ülkeler hep Müslüman ülkeler. İnsanın içi acıyor.
Bir şeyler noksan! Bu noksan iman noksanı.
İbadete gömülmüş veya ibadetsiz sadece ahlaklı yaşamayı mazeret edinmiş insanların ne yazık ki imanları arzu edilen seviyede değil. Hepimiz için geçerli olan bu kural hakkında söylenecek çok şey var. Ama özünde Hak'ka inanıyor, hakkını vermiyoruz.
Arapça'ya sarılıp Türkçe'yi reddediyor, Kur'an'ı anlayarak okumak farz olduğu halde okumuyor, tarikatlere girmeyi, birilerine üye olmayı, birilerine oy vermeyi cennetin anahtarı sayıyor, aldanıyoruz. İmtihan edildiğimizi unutup, dünyevi arzulara teslim oluyoruz.
"Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?" (Al-i İmran 3/142)
Kendimiz yapmadığımız gibi ailemize veya bize yakın olanlara da bu doğrultuda nüfus etmiyoruz. Bilmiyor, öğretmiyor, anlatmıyor ve aramıyoruz. Onlara bizimkinden çok daha karanlık bir gelecek bırakırken çocuklarımızı tehlikeli ellere teslim ediyor, yanlış şeyler öğrenmelerine ses çıkarmıyoruz.
Okumuyor, dinliyoruz. Ne yapacağımızı Allah'ın kitabı önümüzde dururken hep başkaları bize söylüyor. Spor ve siyasetten boğulacak halde modern yaşamı ve dini çok geri sıralara atıyoruz. Modern zaman masallarına, pembe dizilere, evlenme programlarına gömülüp imanın gereklerini bilinçaltına atıyor, ibadet ve ahlaklı olmayı emeklilik yıllarına erteliyor, daha da tehlikelisi İslam'da emredilmeyen ruhban sınıfının değişik kisveler altında teşkiline hep beraber çanak tutuyoruz. Mükemmel dinimizi inançsızlığımızla, okumamakla, yanlış rehberler edinmekle kirletiyor en azından hakkını vermiyoruz.
Kendimizi kurtaramadığımız için de etrafımıza ışık olamıyor, koyu bir karanlık gibi yokluklarda kayboluyoruz. Yaşam bu haliyle gün saymaktan öte gidemiyor ve boşa geçen her dakika ziyanda olduğumuzu idrak edemiyoruz. Gösteriş ve aldatmaca dolu gövde gösterilerimizle, nereden kazanıldığı belli olmayan paralarla yapılan şaşalı iftar yemekleriyle ibadetli görünmeye çalışırken temeldeki taşların yani iman temelinin eğriliğine dikkat etmiyoruz.
İman giderse olacakların farkında değiliz! Uçurumun kıyısında olduğumuz halde hala gülebiliyoruz.
İman olmadan ne ibadet ne ahlak olur. Yüce Allah kendisine imana davet ettikten sonradır ki ibadeti emreder. Müminlerin en güzelini Peygamberimiz en ahlaklı diye tarif eder. İbadetimizin ve ahlakımızın ilk adımı iman etmekken... Allah'ın buyruklarına uymak demek olan imanı reddedip, gereğini yapmayıp, gösterişle secdelere varmak, Maun suresi Müslümanlığıdır. Her türlü ahlaksızlığı yapıyorken cami avlusuna adım atabilmek sahtekârlıktır.
Herkesi aldatmak mümkündür ama Allah herşeyi bilen, işiten ve görendir!
Bireyin de, toplumun bugün geldiği noktanın da sorumlusu iman etmeyenlerdir.
Müslüman mahallesinde salyangoz satanlar, mümin gibi sokulup yürekte patlayan münafıklar nedeniyle altına girilen toplumsal vebal yapana, destekleyene ve göz yumana, yani hepsine birdendir. Bu fani dünyada güzel ve hayırlı iş yaparsanız, salih amelleriniz sizi ahirette de takip eder ve sevap defteriniz hep açık kalır. Aksine iman etmeyerek ya da gereğini yapmayarak topluma kazandırdığınız bir kötülüğün o anda, sonrasında, o yanlış değişmediği sürece vebali ilelebet sizedir. Ölseniz de kurtulamazsınız. Bu anlamda yöneticilere çok daha fazla iş düşer.
Birlik, refah, huzur ve kardeşliği temin ile görevli olan yöneticiler adil ve ahlaklı olursa sevabı, aksine davrandıkları takdirde vebali bu gücü bizzat kullananlara ve onları yöneticiliğe seçenleredir.
Bunu yapmadığımız içindir ki dünyada yaşayan iki milyar Müslüman yokluk ve acı ile boğuşmaktadır. Gerek birey ve gerek toplum olarak Müslüman olmanın, iman etmenin, kul olmanın hakkını vermeli, iman ederek, sınandığımızı bilerek, dünyanın imtihan olduğunu bilerek, adaletle hükmetmenin Allah emri olduğunu bilerek davranmalı ve çevremizde böyle davrananlarla dost olmalıyız. Çünkü Yüce Allah kâfirlerle dost olmamızı değil müminlerle kardeş olmamızı emreder. Allah iyiliği emreder, hayasızlığı yasaklar. hayasızlara, ahlaksızlara meyleden, hoş gören de onlar gibidir.
"Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." (Nahl 16/90)
Görülecektir ki ahlak ve adalet kazanırsa huzur ve refah olacak, Allah ve iman yolunda atılan minik adımlar tazecik barış filizleri doğuracak, sevgi ve hoşgörü toplumda egemen olacak, bir süre sonra İslami yaşam dünyaya egemen olacaktır.
İşte bugünlerde noksanımız bu yüzden imandır. Her koyun kendi bacağından asılır. Ahirette anne karnındaki bebeğini düşünmeyecektir. Bu yüzden Allah'ın bahşettiği kalp, kulak, göz ve akıl ile iman etmek, ahlaklı ve ibadetli yaşamak mümine yakışandır.
 
Üst Alt