Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
İlmihal/Fıkıh
İnsanın yaratılış hikmeti
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 64625" data-attributes="member: 3"><p><strong>Ayetlerde tekvini ve teşrii iradeler.</strong></p><p></p><p style="margin-left: 20px"></p><p style="text-align: left"><strong>Ayetlerde tekvini ve teşrii iradeler.</strong></p></p> <p style="margin-left: 20px"> </p> <p style="margin-left: 20px">Allahu taala bütün insanlardan Allaha ve ahiret gününe iman getirip ona ibadet ederek yüce mertebelere ulaşmalarını istemiş, şirk koşmalarını, inkarcı ve itaatsizlik yaparak kendilerini değersiz hale getirmelerini istememeştir. Aşağıdaki ayetlere dikkat ediniz.</p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz. böylece (kötü akibetlerden kendinizi kurtarmış ve) korunmuş olmanız umulur.<span style="color: Blue"><strong>[6]</strong></span> </em></strong><strong><em>(bakare 21)</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın yoluna tabi olmayınız; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır<span style="color: Blue"><strong>[7]</strong> </span>(bakara 168).</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet sen bizim Rabbimizsin, dediler. Yahut "Daha önce babalarımız Allah a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). </em></strong><strong><em>Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?" dememeniz için (sizi Rab olduğuma dair aleyhinize şahit tuttum).<span style="color: Blue"><strong>[8]</strong></span></em></strong><strong> (Araf 172-173)</strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar. Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır, Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur diye sizden ahıt almadım mı?<span style="color: Blue"><strong>[9]</strong></span> (yasin 59-61).</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmiyor<span style="color: Blue"><strong>[10]</strong></span>. (sebe 28).</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>(Ahiret gününde) kafirler, bölük halinde cehenneme doğru sürülür. Oraya varınca cehennemin kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugünle karşılacaksınız diye sizi korkuttan resüller gelmedi mi? derler. Onlar "evet geldi" derler ama, azap kelimesi kâfirlerin üzerine hak olmuştur.<span style="color: Blue"><strong>[11]</strong></span> (zümer 71)</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px">Görüldüğü gibi bu ayetler açık bir şekilde Allahu taala bütün insanlardan kendisine ibadet ederek değersiz durumlara düşmemelerini istediğine delalet etmektedirler. Araf süresindeki ayetler insanlar yarın kıyamet gününde Allaha karşı mazeret göstermesinler diye kendini onlara tanıttığını söylüyor. Yasın süresindeki ayetler bütün inslardan şeytanın ibadetinden sakınıp Allaha ibadet etmek için insanlar ile Allah arasında bir sözleşme yapıldığını hatırlatılıyor. Sebe söresindeki ayette peygamber, has bir zamanın insanları veya has bir kavim için değil, bilakis bütün insanlara gönderildiğini vurguluyor. Zümer süresindeki ayette bütün insanlara resüllerin günderildiğine işaret ediyor. Zira cehenneme giden kafirler cehennemin kapısına vardıklarında cehennemin bekçileri onlara, neden buraya geldiniz, meğer Allahın ayetlerini size okuyacak ve bu durumla karşılaşmamak için sizi uyaran peygamberler gönderilmedi mi? diye soracaklar. Onlarda itiraf ederek geldi diyecekler. Bunun anlamı şudur ki, Allahu taala bütün insanlardan, onların yükselmeleri ve değerli varlıklar haline gelmeleri için kendisine ibadet etmelerini peygamberler vasıtasıyla istemiştir. Yani hem cehennemin bekçilerinin sorusundan, hem kafirlerin cevabından, Allahu taala bütün insanlara, Allahın ayetlerini okuyacak ve akibetleri kötü olmaktan korkutacak korkutucuların gönderdiğini, dolayısıyla bütün insanlardan kendisine ibadet etmelerini istediği anlaşılmaktadır. </p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Aşağıdaki ayetlerin zahiri ise Allah bütün insanlardan kendisine iman etmesini istemediğine delalet etmektedirler. <em>Ayetler şöyle diyor: <strong>Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunan her kes (bütün insanlar) iman ederdi. O halde sen, mümün olmak için insanları zorlayacak mısın<span style="color: Blue"><strong>[12]</strong></span> (Yunus 99). </strong></em></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onların vekili de değilsin<span style="color: Blue"><strong>[13]</strong></span> (enam 107). </em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong>Bu ayetlerin son kısımı ve aşağıdaki ayet <em>Dinde zorlama yoktur. Gerçekten hak (rüşd) ile batıl (gay) tebyin edilmiştir. Dolayısıyla kim tâğutu reddedip Allah a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır<span style="color: Blue"><strong>[14]</strong></span> (bakara 256)</em></strong><em>,</em> göz önünde bulundurulmasa, Allah bütün insanlardan kendisine iman getirmelerini ve kendisine şirk koşmamalarını istemediği anlaşılabilirdi. Zira birinci ayetin ilk bölümü <em>eğer Allah dilemiş olsydı herkes iman ederdi</em>, Ikinci ayetin ilk bölümü de <em>Allah istemeseydi kimse şirk koşmazdı</em> diyor. Bunun mefhumu şudur; Allah herkesin iman getirmesini ve şirk koşmamasını istememiştir. Zira istmiş olsaydı herkes iman getirecekti ve hiç kimse Allaha şirk koşmazdı. Zira Allahın istediği bir şeyin gerçekleşmemesi imkansızdır. Ama ayetler, kendi son bölümü ve bakaradeki ayet ile birlikte göz önünde bulundurulduğunda, onlardan yukarıdaki neticeyi almak imkansızdır. Zira ayetlerin son bölümü buradaki istemenin tekvini iradeyle alakalı olduğuna delalet etmektedirler. Yani eğer Allah tekvini iradeyle (zorla) onlardan iman getirmelerini ve şirk koşmamalarını istemiş olsaydı yer yüzünde imansız ve müşrik olarak hiç kimse kalmazdı. Bu ise Allahın hikmetine aykırıdır. Zira bu özgür olan bir varlığın özgür olduğu halde özgürsüz etmek anlamındadır. Oysa Allahın hikmeti buna taalluk etmiştir ki, özgür olarak vücuddan yararlanma kabiliyetine sahip olan şeyleri özgür olarak yaratmaktır. Tekvini iradeyle onlardan iman getirmeleri istemesi ise buna aykırıdır. Dolayısıyla Allah insalardan tekvini iradeyle iman getirmelerini istemiyor. Zira hikmetine aykırıdır. Işte bu ayetler tekvini iradeden bahis etmektedirler. </p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Hulasa yukarıda zikir edilen iki tür ayetlerin cemi şöyledir. Allahu taala herkesten iman getirmesini istediğine delalet eden ayetler Allahın teşrii iradesine, iman getirmesini istemediğine delalet eden ayetlerde Onun tekvini iradesine delalet etmektedir. Yani Allah celle celaluhu teşrii iradesiyle bütün insanlardan iman getirmelerini istemiştir. Peygamberlerin gönderilmeside buna delalet etmektedir. Ama tekivini iradesiyle onlardan iman getirmelerini istememiştir. </p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Dolayısıyla Allahın teşrii iradesi özgür iradeye sahip olan varlıkları, seçimlerini doğru ve menfaatleri doğrultusunda yapmaları noktasında kılavuzluk yapar, tekvini irade ise yaptıkları seçimden sonra, iradelerinin taalluk ettiği şeyi onlar için gerçekleştirir. Yani Allah teşrii iradesiyle insanlara yol göstericilik yaptıktan sonra artık insan hangi tarafa yönelirse Allahın tekvini iradesi aynı yön doğrultusunda tahakkuk bulur ve insanın istediğini gerçekleştirir. Ister insanın seçmiş olduğu yön Allahın teşrii iradesine ters olsun ister teşrii iradesiyle uyumlu olsun, fark etmez. </p> <p style="margin-left: 20px">Yani her halu karda Allahın tekvini iradesi insanların iradesine tabidir. Zira onların iradesiyle bazı şeyler vücud bulma kabiliyetini bulur. Allahın tevini iradesi onlara talluk etmezse onların vücutbulmaları imkansızdır. Buda Allahın hikmetine terstir. Aşağıdaki ayetler bu açıklamayı teyid etmektediler.</p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Kim, dünya hayatını ve zinetini istese, çalışmalarını tamamıyla veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.<span style="color: Blue"><strong>[15]</strong></span> (Hud 15-16).</em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Her kim peşin olan bu dünyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını (yanı göstermiş olduğu çaba oranında) dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız. Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür<span style="color: Blue"><strong>[16]</strong></span> (isra 18-19 ). </em></strong></p> <p style="margin-left: 20px">Kim dünya hayatını seçerse, yapmış olduğu çalışma oranda dünyayı kendisine verir. Kim ahireti isterse, yapmış olduğu çalışma oranında ahireti kendisine verir. Zira <strong><em>insanlar için yapmış oldukları çalışmalar dışında başka bir şey yoktur<span style="color: Blue"><strong>[1]</strong></span> </em> <em>(necm, 39)</em>. </strong>Yani Isteme ve çaba insandandır vermekmete Allahtandır. Ahirete inanmayıp dünyayı tercih edenler seçimini yaptıktan sonra Allahın tekvini iradesi devreye geçer onların yaptığı çalışmalar oranında onlara isteklerini verir. Burada insanın iradesi Allahın teşrii iradesine ters olduğu için Allahın tekvini iradesi de insanın iradesine tabi olarak yani teşrii iradesine zıt gerçekleşir. Zira yukarıda da belirtildiği gibi Allahın teşrii iradesi ahirete taalluk etmiş ve onlardan ahireti seçmelerini istemiştir. Tekvini iradesi ise kabiliyetlere taalluk eder. Buradaki kabiliyetler insanın iradesi doğrultusunda meydana geldiği için Allahın tekvini iradesi, insanların istekleri istikametinde şeklillenir. Ahireti istiyenlerin iradesi ise Allahın teşrii iradesinin istikametinde faal olduğu için Allahın tekvini iradesi de bu istikamette şekillenir ve insanın göstermiş olduğu çalışma oranında isteklerini gerçekleştirir. Birincide iki irade birleşirken ikincisinde üç irade birleşmiştir. Ki şöyle diyor. <strong><em>Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir<span style="color: Blue"><strong>[17]</strong></span> (enfal, 67)</em>. </strong>Aşağıdaki ayetlerde yukarıdaki açıklamayı desteklemektedir.</p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Allaha şirk koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi ne biz ondan başkasına tapardık ne de babalarımız. Onun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Peygamberlerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi<span style="color: Blue"><strong>[18]</strong></span> (Nahl 35). ) </em></strong></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz<span style="color: Blue"><strong>[19]</strong></span> (Enam 148). </em></strong></p> <p style="margin-left: 20px">Doğrudur Allahın tekvini iradesi olamasaydı hiç kimse hiç bir şey yapamazdı. Ama Allahın tekvini iradesi özgür iradeye sahip olan insanların iradesine tabidir. Onların iradesinin önünde ve insanların iradesine tabi olmayan irade Allahın teşrii iradesidir. Oda onların şırk koşmalarını istememiştir. Işte onları sorumlu tutan bu iradedir. Onun için Allahu taala onları yalanlıyor ve onların bu sözlerini hatırlatarak onları kınıyor. Eğer Allahın tekvini ve teşrii iradesini birbirinden ayırt etmezsek Allah kendisini kınıyor kendisini yalanlıyor dememiz gerekkir ki, Allahu taala bundan munezzehtir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><strong><em>Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler (Araf 176). </em></strong></p> <p style="margin-left: 20px">Bu ayet Balam-i Bahura hakkındadır<strong><span style="color: Blue">[20]</span></strong>. O dünyayı tercih ettiği için Allah kendi ayetlerini kendisine gösterdi teşrii iradeyle yükselmesini istediysede o kendisine gösterilen ayetlerden ibret almadı, dolayısıyla iblisin düştüğü aşağılık dergahına oda düştü. İnanmak istemeyenlerin bahaneleri hiç bir zaman bitmez elbette.</p> <p style="margin-left: 20px">Hulasa Allahın iradesinin iki kısım oluduğunu yukarıdaki ayetlerden rahatlıkla anlaya biliriz. Birisi tekvini, diğer teşriidir. Yukarıda işaret edildiği gibi bu iki irade arasında bazı farklarda var olmaktadır. Yukarıdaki ayetlerden yola çıkarak zikredilen farklara bir diğerini daha da ekleyebiliriz. Oda şudur. Iradeyi tekivini özgür iradeye sahip olan varlıkların iradesine tabidir. Yani onların iradesi faal olduktan sonra Allahın tekvini iradesi de faal olur. Bunun hikmeti de şudur ki özgür iradeye sahip olan varlıkların iradesi, muradlarının tahakkuk bulması için felsefi tabirle cüzül ille konumundadır. Onların iradeleri devreye geçmeden o şeyler mümtenii bil gayrdir. Dolayısıyla onların iradeleri faal olmadığı sürece muradları tahakkuk bulma kabiliyetine sahip değildir. Tahakkuk bulma kabiliyetine sahip olmayan şeylere, Allahın tekvini iradesi taalluk etmez. Allahın teşrii iradesi ise özgür iradelerine tabi değildir. Zira Allahın teşrii iradesi özgür iradeye sahip olan varlıkların seçimi gerçekleşmeden önce seçimlerini doğru ve faydalarına olaması için onlara kılavuzluk yapar.</p> <p style="margin-left: 20px"></p><p style="text-align: center"><img src="https://www.islamiforumlar.net/resim/images/okisareti.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 64625, member: 3"] [b]Ayetlerde tekvini ve teşrii iradeler.[/b] [INDENT] [LEFT][B]Ayetlerde tekvini ve teşrii iradeler.[/B][/LEFT] Allahu taala bütün insanlardan Allaha ve ahiret gününe iman getirip ona ibadet ederek yüce mertebelere ulaşmalarını istemiş, şirk koşmalarını, inkarcı ve itaatsizlik yaparak kendilerini değersiz hale getirmelerini istememeştir. Aşağıdaki ayetlere dikkat ediniz. [B][I]Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz. böylece (kötü akibetlerden kendinizi kurtarmış ve) korunmuş olmanız umulur.[COLOR=Blue][B][6][/B][/COLOR] [/I][/B][B][I](bakare 21)[/I][/B] [B][I]Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın yoluna tabi olmayınız; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır[COLOR=Blue][B][7][/B] [/COLOR](bakara 168).[/I][/B] [B][I]Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet sen bizim Rabbimizsin, dediler. Yahut "Daha önce babalarımız Allah a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). [/I][/B][B][I]Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?" dememeniz için (sizi Rab olduğuma dair aleyhinize şahit tuttum).[COLOR=Blue][B][8][/B][/COLOR][/I][/B][B] (Araf 172-173)[/B] [B][I]Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar. Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır, Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur diye sizden ahıt almadım mı?[COLOR=Blue][B][9][/B][/COLOR] (yasin 59-61).[/I][/B] [B][I]Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmiyor[COLOR=Blue][B][10][/B][/COLOR]. (sebe 28).[/I][/B] [B][I](Ahiret gününde) kafirler, bölük halinde cehenneme doğru sürülür. Oraya varınca cehennemin kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugünle karşılacaksınız diye sizi korkuttan resüller gelmedi mi? derler. Onlar "evet geldi" derler ama, azap kelimesi kâfirlerin üzerine hak olmuştur.[COLOR=Blue][B][11][/B][/COLOR] (zümer 71)[/I][/B] Görüldüğü gibi bu ayetler açık bir şekilde Allahu taala bütün insanlardan kendisine ibadet ederek değersiz durumlara düşmemelerini istediğine delalet etmektedirler. Araf süresindeki ayetler insanlar yarın kıyamet gününde Allaha karşı mazeret göstermesinler diye kendini onlara tanıttığını söylüyor. Yasın süresindeki ayetler bütün inslardan şeytanın ibadetinden sakınıp Allaha ibadet etmek için insanlar ile Allah arasında bir sözleşme yapıldığını hatırlatılıyor. Sebe söresindeki ayette peygamber, has bir zamanın insanları veya has bir kavim için değil, bilakis bütün insanlara gönderildiğini vurguluyor. Zümer süresindeki ayette bütün insanlara resüllerin günderildiğine işaret ediyor. Zira cehenneme giden kafirler cehennemin kapısına vardıklarında cehennemin bekçileri onlara, neden buraya geldiniz, meğer Allahın ayetlerini size okuyacak ve bu durumla karşılaşmamak için sizi uyaran peygamberler gönderilmedi mi? diye soracaklar. Onlarda itiraf ederek geldi diyecekler. Bunun anlamı şudur ki, Allahu taala bütün insanlardan, onların yükselmeleri ve değerli varlıklar haline gelmeleri için kendisine ibadet etmelerini peygamberler vasıtasıyla istemiştir. Yani hem cehennemin bekçilerinin sorusundan, hem kafirlerin cevabından, Allahu taala bütün insanlara, Allahın ayetlerini okuyacak ve akibetleri kötü olmaktan korkutacak korkutucuların gönderdiğini, dolayısıyla bütün insanlardan kendisine ibadet etmelerini istediği anlaşılmaktadır. Aşağıdaki ayetlerin zahiri ise Allah bütün insanlardan kendisine iman etmesini istemediğine delalet etmektedirler. [I]Ayetler şöyle diyor: [B]Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunan her kes (bütün insanlar) iman ederdi. O halde sen, mümün olmak için insanları zorlayacak mısın[COLOR=Blue][B][12][/B][/COLOR] (Yunus 99). [/B][/I] [B][I]Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onların vekili de değilsin[COLOR=Blue][B][13][/B][/COLOR] (enam 107). [/I][/B] [B]Bu ayetlerin son kısımı ve aşağıdaki ayet [I]Dinde zorlama yoktur. Gerçekten hak (rüşd) ile batıl (gay) tebyin edilmiştir. Dolayısıyla kim tâğutu reddedip Allah a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır[COLOR=Blue][B][14][/B][/COLOR] (bakara 256)[/I][/B][I],[/I] göz önünde bulundurulmasa, Allah bütün insanlardan kendisine iman getirmelerini ve kendisine şirk koşmamalarını istemediği anlaşılabilirdi. Zira birinci ayetin ilk bölümü [I]eğer Allah dilemiş olsydı herkes iman ederdi[/I], Ikinci ayetin ilk bölümü de [I]Allah istemeseydi kimse şirk koşmazdı[/I] diyor. Bunun mefhumu şudur; Allah herkesin iman getirmesini ve şirk koşmamasını istememiştir. Zira istmiş olsaydı herkes iman getirecekti ve hiç kimse Allaha şirk koşmazdı. Zira Allahın istediği bir şeyin gerçekleşmemesi imkansızdır. Ama ayetler, kendi son bölümü ve bakaradeki ayet ile birlikte göz önünde bulundurulduğunda, onlardan yukarıdaki neticeyi almak imkansızdır. Zira ayetlerin son bölümü buradaki istemenin tekvini iradeyle alakalı olduğuna delalet etmektedirler. Yani eğer Allah tekvini iradeyle (zorla) onlardan iman getirmelerini ve şirk koşmamalarını istemiş olsaydı yer yüzünde imansız ve müşrik olarak hiç kimse kalmazdı. Bu ise Allahın hikmetine aykırıdır. Zira bu özgür olan bir varlığın özgür olduğu halde özgürsüz etmek anlamındadır. Oysa Allahın hikmeti buna taalluk etmiştir ki, özgür olarak vücuddan yararlanma kabiliyetine sahip olan şeyleri özgür olarak yaratmaktır. Tekvini iradeyle onlardan iman getirmeleri istemesi ise buna aykırıdır. Dolayısıyla Allah insalardan tekvini iradeyle iman getirmelerini istemiyor. Zira hikmetine aykırıdır. Işte bu ayetler tekvini iradeden bahis etmektedirler. Hulasa yukarıda zikir edilen iki tür ayetlerin cemi şöyledir. Allahu taala herkesten iman getirmesini istediğine delalet eden ayetler Allahın teşrii iradesine, iman getirmesini istemediğine delalet eden ayetlerde Onun tekvini iradesine delalet etmektedir. Yani Allah celle celaluhu teşrii iradesiyle bütün insanlardan iman getirmelerini istemiştir. Peygamberlerin gönderilmeside buna delalet etmektedir. Ama tekivini iradesiyle onlardan iman getirmelerini istememiştir. Dolayısıyla Allahın teşrii iradesi özgür iradeye sahip olan varlıkları, seçimlerini doğru ve menfaatleri doğrultusunda yapmaları noktasında kılavuzluk yapar, tekvini irade ise yaptıkları seçimden sonra, iradelerinin taalluk ettiği şeyi onlar için gerçekleştirir. Yani Allah teşrii iradesiyle insanlara yol göstericilik yaptıktan sonra artık insan hangi tarafa yönelirse Allahın tekvini iradesi aynı yön doğrultusunda tahakkuk bulur ve insanın istediğini gerçekleştirir. Ister insanın seçmiş olduğu yön Allahın teşrii iradesine ters olsun ister teşrii iradesiyle uyumlu olsun, fark etmez. Yani her halu karda Allahın tekvini iradesi insanların iradesine tabidir. Zira onların iradesiyle bazı şeyler vücud bulma kabiliyetini bulur. Allahın tevini iradesi onlara talluk etmezse onların vücutbulmaları imkansızdır. Buda Allahın hikmetine terstir. Aşağıdaki ayetler bu açıklamayı teyid etmektediler. [B][I]Kim, dünya hayatını ve zinetini istese, çalışmalarını tamamıyla veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.[COLOR=Blue][B][15][/B][/COLOR] (Hud 15-16).[/I][/B] [B][I]Her kim peşin olan bu dünyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını (yanı göstermiş olduğu çaba oranında) dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız. Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür[COLOR=Blue][B][16][/B][/COLOR] (isra 18-19 ). [/I][/B] Kim dünya hayatını seçerse, yapmış olduğu çalışma oranda dünyayı kendisine verir. Kim ahireti isterse, yapmış olduğu çalışma oranında ahireti kendisine verir. Zira [B][I]insanlar için yapmış oldukları çalışmalar dışında başka bir şey yoktur[COLOR=Blue][B][1][/B][/COLOR] [/I] [I](necm, 39)[/I]. [/B]Yani Isteme ve çaba insandandır vermekmete Allahtandır. Ahirete inanmayıp dünyayı tercih edenler seçimini yaptıktan sonra Allahın tekvini iradesi devreye geçer onların yaptığı çalışmalar oranında onlara isteklerini verir. Burada insanın iradesi Allahın teşrii iradesine ters olduğu için Allahın tekvini iradesi de insanın iradesine tabi olarak yani teşrii iradesine zıt gerçekleşir. Zira yukarıda da belirtildiği gibi Allahın teşrii iradesi ahirete taalluk etmiş ve onlardan ahireti seçmelerini istemiştir. Tekvini iradesi ise kabiliyetlere taalluk eder. Buradaki kabiliyetler insanın iradesi doğrultusunda meydana geldiği için Allahın tekvini iradesi, insanların istekleri istikametinde şeklillenir. Ahireti istiyenlerin iradesi ise Allahın teşrii iradesinin istikametinde faal olduğu için Allahın tekvini iradesi de bu istikamette şekillenir ve insanın göstermiş olduğu çalışma oranında isteklerini gerçekleştirir. Birincide iki irade birleşirken ikincisinde üç irade birleşmiştir. Ki şöyle diyor. [B][I]Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir[COLOR=Blue][B][17][/B][/COLOR] (enfal, 67)[/I]. [/B]Aşağıdaki ayetlerde yukarıdaki açıklamayı desteklemektedir. [B][I]Allaha şirk koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi ne biz ondan başkasına tapardık ne de babalarımız. Onun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Peygamberlerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi[COLOR=Blue][B][18][/B][/COLOR] (Nahl 35). ) [/I][/B] [B][I]Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz[COLOR=Blue][B][19][/B][/COLOR] (Enam 148). [/I][/B] Doğrudur Allahın tekvini iradesi olamasaydı hiç kimse hiç bir şey yapamazdı. Ama Allahın tekvini iradesi özgür iradeye sahip olan insanların iradesine tabidir. Onların iradesinin önünde ve insanların iradesine tabi olmayan irade Allahın teşrii iradesidir. Oda onların şırk koşmalarını istememiştir. Işte onları sorumlu tutan bu iradedir. Onun için Allahu taala onları yalanlıyor ve onların bu sözlerini hatırlatarak onları kınıyor. Eğer Allahın tekvini ve teşrii iradesini birbirinden ayırt etmezsek Allah kendisini kınıyor kendisini yalanlıyor dememiz gerekkir ki, Allahu taala bundan munezzehtir. [B][I]Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler (Araf 176). [/I][/B] Bu ayet Balam-i Bahura hakkındadır[B][COLOR=Blue][20][/COLOR][/B]. O dünyayı tercih ettiği için Allah kendi ayetlerini kendisine gösterdi teşrii iradeyle yükselmesini istediysede o kendisine gösterilen ayetlerden ibret almadı, dolayısıyla iblisin düştüğü aşağılık dergahına oda düştü. İnanmak istemeyenlerin bahaneleri hiç bir zaman bitmez elbette. Hulasa Allahın iradesinin iki kısım oluduğunu yukarıdaki ayetlerden rahatlıkla anlaya biliriz. Birisi tekvini, diğer teşriidir. Yukarıda işaret edildiği gibi bu iki irade arasında bazı farklarda var olmaktadır. Yukarıdaki ayetlerden yola çıkarak zikredilen farklara bir diğerini daha da ekleyebiliriz. Oda şudur. Iradeyi tekivini özgür iradeye sahip olan varlıkların iradesine tabidir. Yani onların iradesi faal olduktan sonra Allahın tekvini iradesi de faal olur. Bunun hikmeti de şudur ki özgür iradeye sahip olan varlıkların iradesi, muradlarının tahakkuk bulması için felsefi tabirle cüzül ille konumundadır. Onların iradeleri devreye geçmeden o şeyler mümtenii bil gayrdir. Dolayısıyla onların iradeleri faal olmadığı sürece muradları tahakkuk bulma kabiliyetine sahip değildir. Tahakkuk bulma kabiliyetine sahip olmayan şeylere, Allahın tekvini iradesi taalluk etmez. Allahın teşrii iradesi ise özgür iradelerine tabi değildir. Zira Allahın teşrii iradesi özgür iradeye sahip olan varlıkların seçimi gerçekleşmeden önce seçimlerini doğru ve faydalarına olaması için onlara kılavuzluk yapar. [CENTER][IMG]https://www.islamiforumlar.net/resim/images/okisareti.gif[/IMG][/CENTER] [/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün 3 rekat olan son namazı nedir?
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
İlmihal/Fıkıh
İnsanın yaratılış hikmeti
Üst
Alt