İslamı yaşamayı ertelemek

Muvatta

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Şubat 2011
Mesajlar
318
Tepkime puanı
13
Şeytanın insanlara verdiği sinsi telkinlerinden biri din ahlakını yaşamayı ertelemedir. Sonsuz yaşamını etkileyecek bu konuyu kişi, ileride telafi edeceği zamanı olabileceğini düşünür. Bir saat, bir hafta, bir ay, gelecek sene ya da yaşlandığında dinin gereklerini yapabileceğinden kendince emindir; o nedenle dini yaşamayı, ibadetlerini rahatlıkla erteler.
Oysa insanın ne kadar yaşayacağı ve ne zaman öleceği belli değildir. Kişi, "bunu ileride yaparım" diye düşünürken, onun için ‘ilerisi’ diye bir süre hiç kalmamış dahi olabilir.

İnsan nefsinde, tembellik, üşenme, acil görmeme gibi pek çok nedenden dolayı erteleme eğilimi vardır. Gündelik yaşamda pek çok insan bazı işlerini son ana kadar ertelemeye çalışır. Bunlar genellikle zararı göze alınabilecek türden ertelemelerdir. Ancak şeytanın telkini olan “Kur’an ahlakını yaşamak” konusundaki erteleme, geri dönüşü mümkün olmayan bir gaflet durumudur.

Peygamberimiz (sav) bu konudaki bir hadisinde; “Tevbeyi geciktirmek aldanıştır, yapılacakları ertelemek ise şaşkınlıktır. (Günah işlemek amacıyla) Allah’a karşı bahane aramak, helak olmaya sebep olur. Günah işlemekte ısrar etmek, kendini Allah’ın tuzağından güvende bilmenin sonucudur.” buyurur. “Oysa Allah'ın tuzağından güvende mi idiler? Allah'ın bir tuzak kurmasından, hüsrana uğrayan bir topluluktan başkası (akılsızca) güvende olmaz.” (Araf Suresi, 99)

İnsan şeytanın telkiniyle "bunu sonra yaparım" derken, yarını yaşayacağından nasıl emin olabilir? Yarın kendisini nelerin beklediğinden haberi yoktur; dahası yarını görebileceğinin dahi garantisi yoktur! Tümü, Allah dilerse gerçekleşecektir.

“Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de)...” (Kehf Suresi, 23-24)

İnsan, yaşamının her anını unutulmaması gereken şu gerçeğe göre değerlendirmelidir: Herkes kendi ellerinin önden gönderdikleri ile karşılık görecektir. İnsan, “Gerçekten sizin çabalarınız (çelişkili, parça parça) darmadağınıktır. (Leyl Suresi, 4) ayetinde kastedilen boş emeller peşinde koşmakla değil, sonsuz ahiretini kazanmak için çaba göstermekle sorumludur. Rabb’inin dilemesiyle rahmetini ve cennetini kazanabilecek iken, üşengeçlik, tembellik ve ertelemeler nedeniyle hem dünyada hem de sonsuz ahirette yaşanacak mutluluğu kaybedebileceğini unutmamalıdır. İnsan, iyilik ve hayır getirecek işi ertelememelidir. Hayra vesile olacak her iş, insanı olgunlaştırır, imanda derinleştirir.

“…Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez… (Münafikun Suresi, 11) İnsan, Rabb’inin kaderinde belirlediği süre kadar yaşayacaktır; bu süreyi uzatması ya da yavaşlatması imkan dışıdır.

Zaman, geçirmek değil kazanmak içindir. Her saniye çok değerlidir; çünkü tekrarı yoktur. Her yeni gün, yaşanacak yeni bir yirmi dört saat değil, Allah'ın hoşnutluğunun kazanılabilmesi için yeni bir fırsattır.

“Sonra yaparım” sözü, inanan insana yakışmaz. Ertelemeden, zamanında yapılan bir ibadet ve geciktirmeden kazanılan güzel bir ahlak özelliği çok önemli bir kazançtır.

Şeytanın önemli bir taktiği olan erteleme, onun en sinsi oyunlarından biridir. Ve insanları sonu azapta bitecek olan yoluna sürüklemek isteyen apaçık düşmanın bu oyununa karşı çok dikkatli olunmalıdır.

Ertelemek ancak inkârda bir artıştır... (Tevbe Suresi, 37)

Fuat Türker
 

Muvatta

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Şubat 2011
Mesajlar
318
Tepkime puanı
13
Dinini ertelemek - gaflete düşmek

Kuran'da bildirildiği üzere, şeytan insanları kendisiyle birlikte cehenneme sürüklemek ister. Şeytanın insanların çoğuna verdiği sinsi telkinlerden biri ‘din ahlakını yaşamayı erteleme'ye yöneliktir. Şeytanın telkinine kanan bir kişi, sonsuz hayatını etkileyecek bu konuyu ileride kolayca telafi edeceği bir vakti olduğunu düşünür. Bir saat sonra, bir hafta sonra, bir ay sonra, gelecek yıl veya yaşı daha ilerlediğinde yapabileceğinden kendince emin olduğu için Kuran ahlakını yaşamayı ertelemekte bir sakınca görmez.

Kimin ne kadar yaşayacağı ve ne zaman öleceği belli değildir. Dolayısıyla insan "bunu daha sonra yaparım" diye düşünürken artık hiç süresi kalmamış bile olabilir.

İnsanın nefsinde, yapmak istediklerini, içinden geçenleri daha sonraki bir zamana bırakma eğilimi vardır. Genellikle bu yapıya sahip bir insan, yapacağı bir işi; tembellik, üşenme, aciliyetini anlamama gibi pek çok sebepten ötürü ileri bir tarihe ya da son ana kadar ertelemeye çalışır. 'Birazdan yaparım' düşüncesi belki de pek çok insanın içinden geçirdiği düşüncelerden biridir. Günlük hayatta ertelenip sonradan yapılabilecek bu sıradan işler, yapılmasa bile zararını göze alabilecekleri türden ertelemeler olabilir. Ancak şeytanın telkini ile pek çok insanın ertelemeye çalıştığı ‘Allah'ın emri olan Kuran ahlakını yaşamak', telafisi ve geri dönülüp düzeltilmesi mümkün olmayan bir ertelemedir. Kaderinde belirlenen süre kadar yaşayacak bir insanın, bu süreyi uzatması veya yavaşlatması da olanaksızdır. Şeytanın önemli bir taktiği olan erteleme mantığı, onun insanlara oynadığı en önemli oyunlardan biridir. Şeytan hep ertelemeyi, hayırlı ve güzel işleri sonraya bıraktırmayı ister. Halbuki bu en önemli sorumluluğu görmezden gelmek veya geciktirmek, kişiyi sorumluluktan muaf tutmaz.

İnsanların birçoğu "bunu yarın yaparım" derken, yarın yaşayacağından ve herşeyin kendi planladığı gibi gideceğinden emin olarak hareket eder. Ancak burada içine düşülen en büyük yanılgı, kaderinde yazılı olan "yarın"da kendisi için nelerin yazılı olduğunu bilmediği halde, kişinin bu planı kesin bir eminlik içinde yapabilmesidir. Allah Kuran'da buna karşı insanları şöyle uyarır:

Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de)... (Kehf Suresi, 23-24)

Elbette insanların bir gün sonrası için plan yapmaları, bu ayet doğrultusunda yapıldığı takdirde gayet normaldir. Ancak burada yanlış olan, insanın plan yapması değil, sonsuz hayatını etkileyecek en önemli konuyu ertelemesidir. İnsan yarın ne olacağını bilemezken, kendisi için zamanla sınırlı bir görevi yarın da olsa yapacağını düşünerek ertelemesi doğru olmayacaktır. İçinden bu düşünceyi geçirirken yapması gereken hayrı ertelemek için artık süresi kalmamış bile olabilir. Çünkü ölüm insanın karşısına hiç beklemediği bir anda çıkar. Neşe içinde eğlenirken, kalabalık bir alışveriş merkezinde dolaşırken, sabaha karşı yatağında uyurken, işe gitmek üzere evinden ayrılırken veya hayatı boyunca hazırlandığı bir sınava girerken ölüm insanı aniden yakalayabilir.

Çünkü böyle bir anda hayatı boyunca Kuran ahlakını öğrenmeyi ve Allah rızası için yaşamayı bir sonraki güne erteleyen veya ibadetlerini yerine getirmesi gerektiğini bildiği halde yaşlanmayı bekleyen kişi çok büyük bir yanılgıya düştüğünü hemen anlar. Bu nedenle insanın yapması gerekenleri gecikmeden bir an önce yerine getirmeye başlaması her şeyden önce kendi ahireti için son derece hayatidir.

Bediüzzaman Said Nursi de bir sözünde, insanın yarını için hiçbir garantisi olmadığını, bunun bilinci ile sorumluluklarını yerine getirmede hiçbir gecikme olmaması gerektiğini şu şekilde vurgulamıştır:

Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki, ona mâliksin. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil. Hiç olmazsa günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at. Hem bil ki: Her yeni gün, sana hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır.

Her insanın yaşadığı anın değerini bilmesi gerekir. İman etmeyenlerin din ahlakını yaşamaya başlamamak için sürekli mazeretler öne sürmeleri ve bunu ertelemeleri ne derece yanlışsa, iman edenlerin de yaşadıkları anın değerini bilmeyip ahlaklarını güzelleştirmek için yeterince çaba göstermemeleri de yanlıştır. İnsan ibadetlerini yerine getirmeyi erteleyemeyeceği gibi, güzel ahlakın tüm gereklerini yaşamayı, imani olarak derinleşmeyi, coşkulu bir Allah sevgisine sahip olmayı ertelememelidir. Böyle bir erteleme, insanı ahirette çok utanacağı ve pişman olacağı bir duruma düşürebilir. Bir Müslümanın eksiklerini düzeltmekte, cennete girmesine vesile olabilecek salih amellerde bulunmakta 'bunu sonra yaparım veya bunu sonra düşünürüm' diyerek herhangi bir ertelemede bulunmaması gerekir. Çünkü insanın o an için irade gösteremeyip, değiştirmekte ağırdan aldığı bir hatası, ahirette karşısına çıkabilir.

İnsanın hiçbir zaman aklından çıkarmaması ve hayatının her anını buna göre değerlendirmesi gereken bir gerçek vardır: İnsan kendi ellerinin önden takdim ettiği ile karşılık görür. Dünyasını ve ahiretini aydınlatmak için çaba göstermekle sorumludur. Gayret edip irade göstererek Allah'ın izniyle cenneti kazanabilecekken, anlık tembellikler ve ertelemeler yüzünden dünyasını da sonsuz ahiret hayatını da kaybedebileceğini unutmamalıdır. Hayır getirecek bir işin ertelenmesi kişiye umulmadık kayıplar getirebilir. Ertelemekten vazgeçen ise sürekli olarak ilerler. Ve çok kısa sürede olgunlaşmış, maneviyatında derinlik elde etmiş, seri bir şekilde işleri halledebilme kapasitesine ulaşmış olduğunu görür.

Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Münafikun Suresi,11)

Bilinen bir gerçek vardır ki; hiç kimse, kaderinde belirlenmiş olan vakit geldiğinde ölümden kaçamaz. Yani hiç kimse bir hafta, hatta birkaç dakika sonrasından dahi emin olamaz. Dolayısıyla bir saniye sonra yaşayacağının bile garantisi olmayan, nerede ve ne zaman öleceğini asla bilmeyen bir insanın Kuran ahlakını yaşamayı erteleyip uzun vadeli planlar yapmasının ne büyük bir gaflet olduğu ortadadır.

Akıl sahibi bir insan, geçici dünya hayatına aldanan ve ahiret gerçeğini bir kenara iten insanların aksine, asıl yaşamın ahiret olduğunun, dünyanın ise bir sınanma yeri olduğunun bilincindedir. Bu şekilde bakılınca aslında dünya hayatının çok kısa olduğu da daha iyi anlaşılır. Bunun için yapılması gereken, hiç vakit kaybetmeden Allah'ın emir ve yasaklarına uyarak, O'nun hoşnut olacağı umulan bir yaşam sürmektir.

Yaşadığınız Her Günün, Allah'ın Rızasını ve Sonsuz Cennetini Kazanmak İçin Bir Fırsat Olduğunu Unutmayın

İnsan günlerini zaman geçirme psikolojisiyle yaşamamalıdır. Geçen zamanın asla geri döndürülemeyeceğini bilerek, zamanı iyi değerlendirmelidir. Bir günü sıradan bir 24 saatlik süre olarak değil, Allah'ın rızasını kazanabileceği yeni bir fırsat olarak değerlendirmesi, geçen bu süreyi kişinin kendi lehine kullanması açısından çok önemlidir. Her insan yaşadığı her günü, üzerine yazılacak yeni bir sayfa gibi kabul etmeli ve bu sayfanın üzerine gücü yettiğince çok salih amel eklemeye çalışmalıdır. İnsanın günün sonunda, tüm gününün Allah için pek çok hayırla dolu olduğunu görmesi, vicdanını rahat ettirecek vesilelerdendir. Ertelemeden, zamanında yapılan bir ibadet, geciktirmeden yerine getirilen bir güzel ahlak özelliği, Müslüman için kazançtır. Ayrıca müminin Yüce Rabbimiz'e olan teslimiyetini, sevgisini, inancını, imanını göstermesi için birer lütuftur.
 
Üst Alt