- Katılım
- 8 Ağustos 2014
- Mesajlar
- 42
- Tepkime puanı
- 0
Selamün Aleyküm. Bu yazı biraz uzun olacak o yüzden hakkınızı helal edin ama zaten böyle bir meselenin kısa olması da beklenemez. Allah'ın izniyle başlıyorum.
Bir toplumda bir yalan söylense o yalan herkesin ittifakı ile doğru olarak neşredilmez. İlla ki birinin karakterine ters düşüp: Hayır bu yalandır ve bunu söyleyen yalancıdır diyecektir. Hususan o toplumda düşman varsa doğru olan şey bile yalanlanır. İşte aynen öyle de mucizeleri ve hiçbir yalan söylemediği düşmanları tarafından bile tasdik olan biri çıkıp akla, mantığa ve insanın diğer latifelerine uygun bir şey söylese elbette tasdik edilmesi gerekir. Hatta kendi sözünden şüphe edip o kişinin söyledikleri hakkında şüpheye düşmemek gerektir. Bu kişinin söylediği en büyük söz de Allahın varlığına ve birliğine dairdir. Öyle bir kavimde ve öyle kişilere karşı bunu söylemiştir ki, pervasız, korkusuzcasına Halbuki o devirde insan öldürmek karınca ezmek gibiydi. Böyle bir ortamda bırakın düşmanlar edinmek, kimsenin düşüncesin uymayan bir şey söylemek bile cesaret isterdi. Neyse o devirdeki bütün toplumun Onu doğrulaması gösteriyor ki söyledikleri haktır ve gerçektir.
Gelgelelim Hz. Muhammedin(s.a.v) birkaç mucizesine En birinci mucizesi Kuran-ı Kerimdir ki 1400 yıldır hem tazeliğini koruyor, hem düşmanları dâhil herkes hayran kalmış, hem taklidi çıkmamış, hem içindeki hükümleri düzgün bir şekilde uygulayan hiçbir millet zillet çekmemiş ve en mesut bir şekilde yaşamış. Taklidi olmadığına delil ise eğer olsaydı, düşmanları muhakkak bütün dünyaya duyuracaklardı ve İslam 3 büyük dinden biri sayılmayacaktı. Kaldı ki Kuranda düşmanlara karşı hem şiddetli bir tehdit hem de o dönemin muhteşem olarak bilinen ediplerinin gururlarına dokunma vardı. Bu mesele üzerine meşhur Arap şair Cahız şöyle demiştir: muaraza-i bilhuruf mümkün değildi, muhaldi. Onun için muharebe-i bis-süyufa mecbur oldular. Yani kalem ile söz ile mücadele edemediler, kılıç ile mücadeleye mecbur kaldılar. İşte göz ile görünen kati görünen bir mucize. Kendini inkar etsen bile bunu inkar edemezsin. Ya diyeceksin Onda öyle bir deha vardı ki ümmi yani kimseden ders almamış olmasına rağmen en büyük alimi cahil düşürecek kadar zekası ve ilmi vardı ve Kuranı da öyle yazdı ya da gerçekten o bir peygamberdir ve Üstadından (c.c) ders alıp öyle söylemiştir. İlk şık doğrudur demek ahmaklıkta derece yapmak demek olduğu halde velev doğru varsayılsa bile böyle bir insanın doğru dediğine yanlış demek ise ahmaklıkta derece yapıp, derece kazanmakta derece yapmak demek olacaktır. Her halükarda girecek bir delik yok ve iman etmeyen ne derece akıldan, mantıktan, bilim ve zekadan uzak olduğu apaçık ortadadır.
İkinci mucizesi ise Kuranda geçen Şakk-ı Kamer yani ayın yarılması hadisesidir. Bu mesele o kadar katidir ki düşmanları bile tasdik etmişlerdir. Eminim ki nereden biliyorsun diyenler vardır. Şöyle ki Kuran-ı Kerimde geçen bir mesele eğer doğru değilse imkanı yok ki şaşaalandırılıp yalan olduğu ortaya çıkarılmasın. Zira o devirdekiler İslamdan o kadar çok nefret ediyorlardı ki Müslüman olan kardeşini, oğlunu, babasını öldürecek seviyeye gelmişlerdi. Bunu yapan elbette böyle bir meseleyi başıboş bırakmaz. Hem başka yerlerden gördüğünü söyleyenlerle beraber mesele daha da kuvvet bulur. Ne için bütün dünya görmedi ve başka yerlerden duyulmadı diyenler olursa da şöyle derim. Mucizeler insanı inandırmak için olağanüstü şeylerdir evet ama insanın iradesini de bütün bütün geçersiz kılmaz. Zira bu da imtihan meselesini bütün bütün başıboş bırakır ve ebu cehil gibi kömür ruhlu olanlar ile Ebu Bekir (r.a) gibi elmas ruhlu kişileri bir seviyede bırakırdı. En basit mantık olarak sınavına hiç mi hiç çalışmamış biri ile gecesini gündüzüne katarak çalışmış birinin aynı notu alması adalet sayılabilir mi? Görmemesinin sebebi ise yukarıda saydığım şeylerden ötürü çok kısa bir zamanda olması, bazı yerlerde gündüz olması, bazı yerlerde bulutlu olması ve hakeza her yerde başka bir şey vardı ve görememişler. Ancak yakından gelen kafileler kesin olarak gördük demişlerdir ve bu da bu mucizeyi kesin olarak ispat etmektedir.
Hz. Muhammedin(s.a.v) bine yakın mucizesi var hepsini tek tek sayamam. Sayacağım bir sürü var aklımda ama inanacak kişilere yukarıdakiler yeterli. İnanmayacak kişi ise Cenab-ı Hakkın huzuruna bile çıksa (böyle süfli mahluklar onun huzuruna layık değil elbette ama biz varsayıyoruz) gördüklerini inkar eder. Nitekim bunları en büyük sembolü olan ebu cehil melekleri gördüğü halde iman etmemiştir. Hadis kitaplarında da bu mevcuttur, aşağıya yazıyorum.
Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir. "Ebu Cehil Kureyşlilere sormuş; Muhammed(a.s) siz varken de ellerini yere koyup secde ediyor mu? Onlar "evet" dediler. Ebu Cehil, "Lat ve Uzza'ya yemin ederim, eğer onu bu şekilde ibadet ederken görürsem ensesine ayağımı basarak yüzünü yere sürteceğim." dedi. Bir gün, Rasulullah namaz kılmaktaydı. Ebu Cehil, ensesine basmak için ona doğru yöneldi.
Ama birdenbire herkes onun geri çekildiğini gördü. Ebu Cehil'e soruldu: "Ne oluyor?" Ebu Cehil: "Benimle onun arasında bir ateş hendeği vardı. Bazı kanatlar da gördüm." Rasulullah şöyle buyurdu: "Eğer yanıma gelseydi melekler onu parçalayacaktı." (Ahmed, Müslim, Neseî, İbn Cerir, İbn Ebi Hatim, İbnü'l Münzir, İbn Merduye, Ebu Nuaym, İsfehanî, Beyhakî)
Bakınız yalan söylemesi ümmet-i Muhammed(s.a.v) tarafından imkânsız olduğu bilinen 11 kişi böyle bir olay vardır diyorsa artık gözüyle görmüş gibi inanmak gerektir. Olaya bakınız ki en büyük düşman bile gördüm diyor.
Hadis kitaplarında geçen mucizelerin doğruluğunu 1400 yıldır binlerce, milyonlarca kişi tasdik etmiştir. Bu kişilerin çoğu işinde geçen mevzuları didik didik etmiş ve doğruluğu kesinkes olmayanları çıkarmıştır. Bu yüzden içindekileri okuyan kişiler tıpkı o hadisi rivayet eden kişilerden dinliyormuş gibi inanması gerekecektir. Yoksa yukarıda, ikinci paragrafta saydığımız tasdik meselesine dönecek ve kendini aptallardan da aptal konuma düşürecektir.
Allahın varlığı bunlara binaen o derece sabittir ki kabul etmeyen kişi gözünü bile kapatsa reddedemez. Zira Allah her şeyin bir başlangıcı vardır ve her başlangıcın da bir başlatıcısı vardır. Kainatın da bir başlangıcı olduğu bing bang yani büyük patlama teorisi ile kanıtlandı. Demek ki evreni yaratan bir yaratıcı var. Allah ise ezelidir yani başlangıcı yoktur. Zira başlangıcı olan ilah olamaz. Kendisi yaratılan birisi nasıl yaratıcı olabilir ki? Ayrıca zaman da evren ile birlikte başladığına göre o ilahın zamandan da münezzeh olması gerekiyor. Yoksa bir başlangıcı olacaktır ve bu da o ilahın bir yaratıcısı olduğu gösterecektir ve bu da onun bir ilah olmadığını kanıtlayacaktır çünkü onun da bir yaratıcısı olacaktır.
Mucizeleri inkar edenlere dikkat ettim ve çoğunun bu mucizelerle dalga geçen ahmaklar olduğunu gördüm. Mucizelere hurafe deyip Allahın var olmaması gibi milyarlarca hurafeyi barındıran bir düşünceyi kabul edecek kadar ahmaklık ediyorlar. Binlerce, milyonlarca güneşlerin konuştuğu ve ispat ettiği meselelerde bir iki sinekten aşağı ahmakların kendi nazarına göre konuşması elbette nazara alınmaz. Zira Allahın akılsız mahlukları çoktur. O yüzden Müslümanlar bu işin ehli olan milyonlarca kişiyi bırakıp da kendi nazarına göre konuşan bu meselenin cahillerini dinlememeli ve şüpheye düşmemeli. Allah bizi doğru yoldan saptırmasın. Amin.
Bütün bu delilleri Risale-i Nur'dan aldım. Dileyen daha büyük delilleri orada bulabilir. Özellikle Tabiat Risalesi tam olarak bunun ilacıdır.
Bir toplumda bir yalan söylense o yalan herkesin ittifakı ile doğru olarak neşredilmez. İlla ki birinin karakterine ters düşüp: Hayır bu yalandır ve bunu söyleyen yalancıdır diyecektir. Hususan o toplumda düşman varsa doğru olan şey bile yalanlanır. İşte aynen öyle de mucizeleri ve hiçbir yalan söylemediği düşmanları tarafından bile tasdik olan biri çıkıp akla, mantığa ve insanın diğer latifelerine uygun bir şey söylese elbette tasdik edilmesi gerekir. Hatta kendi sözünden şüphe edip o kişinin söyledikleri hakkında şüpheye düşmemek gerektir. Bu kişinin söylediği en büyük söz de Allahın varlığına ve birliğine dairdir. Öyle bir kavimde ve öyle kişilere karşı bunu söylemiştir ki, pervasız, korkusuzcasına Halbuki o devirde insan öldürmek karınca ezmek gibiydi. Böyle bir ortamda bırakın düşmanlar edinmek, kimsenin düşüncesin uymayan bir şey söylemek bile cesaret isterdi. Neyse o devirdeki bütün toplumun Onu doğrulaması gösteriyor ki söyledikleri haktır ve gerçektir.
Gelgelelim Hz. Muhammedin(s.a.v) birkaç mucizesine En birinci mucizesi Kuran-ı Kerimdir ki 1400 yıldır hem tazeliğini koruyor, hem düşmanları dâhil herkes hayran kalmış, hem taklidi çıkmamış, hem içindeki hükümleri düzgün bir şekilde uygulayan hiçbir millet zillet çekmemiş ve en mesut bir şekilde yaşamış. Taklidi olmadığına delil ise eğer olsaydı, düşmanları muhakkak bütün dünyaya duyuracaklardı ve İslam 3 büyük dinden biri sayılmayacaktı. Kaldı ki Kuranda düşmanlara karşı hem şiddetli bir tehdit hem de o dönemin muhteşem olarak bilinen ediplerinin gururlarına dokunma vardı. Bu mesele üzerine meşhur Arap şair Cahız şöyle demiştir: muaraza-i bilhuruf mümkün değildi, muhaldi. Onun için muharebe-i bis-süyufa mecbur oldular. Yani kalem ile söz ile mücadele edemediler, kılıç ile mücadeleye mecbur kaldılar. İşte göz ile görünen kati görünen bir mucize. Kendini inkar etsen bile bunu inkar edemezsin. Ya diyeceksin Onda öyle bir deha vardı ki ümmi yani kimseden ders almamış olmasına rağmen en büyük alimi cahil düşürecek kadar zekası ve ilmi vardı ve Kuranı da öyle yazdı ya da gerçekten o bir peygamberdir ve Üstadından (c.c) ders alıp öyle söylemiştir. İlk şık doğrudur demek ahmaklıkta derece yapmak demek olduğu halde velev doğru varsayılsa bile böyle bir insanın doğru dediğine yanlış demek ise ahmaklıkta derece yapıp, derece kazanmakta derece yapmak demek olacaktır. Her halükarda girecek bir delik yok ve iman etmeyen ne derece akıldan, mantıktan, bilim ve zekadan uzak olduğu apaçık ortadadır.
İkinci mucizesi ise Kuranda geçen Şakk-ı Kamer yani ayın yarılması hadisesidir. Bu mesele o kadar katidir ki düşmanları bile tasdik etmişlerdir. Eminim ki nereden biliyorsun diyenler vardır. Şöyle ki Kuran-ı Kerimde geçen bir mesele eğer doğru değilse imkanı yok ki şaşaalandırılıp yalan olduğu ortaya çıkarılmasın. Zira o devirdekiler İslamdan o kadar çok nefret ediyorlardı ki Müslüman olan kardeşini, oğlunu, babasını öldürecek seviyeye gelmişlerdi. Bunu yapan elbette böyle bir meseleyi başıboş bırakmaz. Hem başka yerlerden gördüğünü söyleyenlerle beraber mesele daha da kuvvet bulur. Ne için bütün dünya görmedi ve başka yerlerden duyulmadı diyenler olursa da şöyle derim. Mucizeler insanı inandırmak için olağanüstü şeylerdir evet ama insanın iradesini de bütün bütün geçersiz kılmaz. Zira bu da imtihan meselesini bütün bütün başıboş bırakır ve ebu cehil gibi kömür ruhlu olanlar ile Ebu Bekir (r.a) gibi elmas ruhlu kişileri bir seviyede bırakırdı. En basit mantık olarak sınavına hiç mi hiç çalışmamış biri ile gecesini gündüzüne katarak çalışmış birinin aynı notu alması adalet sayılabilir mi? Görmemesinin sebebi ise yukarıda saydığım şeylerden ötürü çok kısa bir zamanda olması, bazı yerlerde gündüz olması, bazı yerlerde bulutlu olması ve hakeza her yerde başka bir şey vardı ve görememişler. Ancak yakından gelen kafileler kesin olarak gördük demişlerdir ve bu da bu mucizeyi kesin olarak ispat etmektedir.
Hz. Muhammedin(s.a.v) bine yakın mucizesi var hepsini tek tek sayamam. Sayacağım bir sürü var aklımda ama inanacak kişilere yukarıdakiler yeterli. İnanmayacak kişi ise Cenab-ı Hakkın huzuruna bile çıksa (böyle süfli mahluklar onun huzuruna layık değil elbette ama biz varsayıyoruz) gördüklerini inkar eder. Nitekim bunları en büyük sembolü olan ebu cehil melekleri gördüğü halde iman etmemiştir. Hadis kitaplarında da bu mevcuttur, aşağıya yazıyorum.
Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir. "Ebu Cehil Kureyşlilere sormuş; Muhammed(a.s) siz varken de ellerini yere koyup secde ediyor mu? Onlar "evet" dediler. Ebu Cehil, "Lat ve Uzza'ya yemin ederim, eğer onu bu şekilde ibadet ederken görürsem ensesine ayağımı basarak yüzünü yere sürteceğim." dedi. Bir gün, Rasulullah namaz kılmaktaydı. Ebu Cehil, ensesine basmak için ona doğru yöneldi.
Ama birdenbire herkes onun geri çekildiğini gördü. Ebu Cehil'e soruldu: "Ne oluyor?" Ebu Cehil: "Benimle onun arasında bir ateş hendeği vardı. Bazı kanatlar da gördüm." Rasulullah şöyle buyurdu: "Eğer yanıma gelseydi melekler onu parçalayacaktı." (Ahmed, Müslim, Neseî, İbn Cerir, İbn Ebi Hatim, İbnü'l Münzir, İbn Merduye, Ebu Nuaym, İsfehanî, Beyhakî)
Bakınız yalan söylemesi ümmet-i Muhammed(s.a.v) tarafından imkânsız olduğu bilinen 11 kişi böyle bir olay vardır diyorsa artık gözüyle görmüş gibi inanmak gerektir. Olaya bakınız ki en büyük düşman bile gördüm diyor.
Hadis kitaplarında geçen mucizelerin doğruluğunu 1400 yıldır binlerce, milyonlarca kişi tasdik etmiştir. Bu kişilerin çoğu işinde geçen mevzuları didik didik etmiş ve doğruluğu kesinkes olmayanları çıkarmıştır. Bu yüzden içindekileri okuyan kişiler tıpkı o hadisi rivayet eden kişilerden dinliyormuş gibi inanması gerekecektir. Yoksa yukarıda, ikinci paragrafta saydığımız tasdik meselesine dönecek ve kendini aptallardan da aptal konuma düşürecektir.
Allahın varlığı bunlara binaen o derece sabittir ki kabul etmeyen kişi gözünü bile kapatsa reddedemez. Zira Allah her şeyin bir başlangıcı vardır ve her başlangıcın da bir başlatıcısı vardır. Kainatın da bir başlangıcı olduğu bing bang yani büyük patlama teorisi ile kanıtlandı. Demek ki evreni yaratan bir yaratıcı var. Allah ise ezelidir yani başlangıcı yoktur. Zira başlangıcı olan ilah olamaz. Kendisi yaratılan birisi nasıl yaratıcı olabilir ki? Ayrıca zaman da evren ile birlikte başladığına göre o ilahın zamandan da münezzeh olması gerekiyor. Yoksa bir başlangıcı olacaktır ve bu da o ilahın bir yaratıcısı olduğu gösterecektir ve bu da onun bir ilah olmadığını kanıtlayacaktır çünkü onun da bir yaratıcısı olacaktır.
Mucizeleri inkar edenlere dikkat ettim ve çoğunun bu mucizelerle dalga geçen ahmaklar olduğunu gördüm. Mucizelere hurafe deyip Allahın var olmaması gibi milyarlarca hurafeyi barındıran bir düşünceyi kabul edecek kadar ahmaklık ediyorlar. Binlerce, milyonlarca güneşlerin konuştuğu ve ispat ettiği meselelerde bir iki sinekten aşağı ahmakların kendi nazarına göre konuşması elbette nazara alınmaz. Zira Allahın akılsız mahlukları çoktur. O yüzden Müslümanlar bu işin ehli olan milyonlarca kişiyi bırakıp da kendi nazarına göre konuşan bu meselenin cahillerini dinlememeli ve şüpheye düşmemeli. Allah bizi doğru yoldan saptırmasın. Amin.
Bütün bu delilleri Risale-i Nur'dan aldım. Dileyen daha büyük delilleri orada bulabilir. Özellikle Tabiat Risalesi tam olarak bunun ilacıdır.