İslamın ve imanın şartları

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
İslam'ın ve imanın şartları, İslam'ın teorik ve pratik özeti olan bu ilkeler, dinin temellerini en sade şekilde açıklıyor Bu özetleme gayet anlaşılabilir ve mantıki bakımdan da gayet tutarlıdır Çünkü beş teorik beş de pratik ilke vazediyor "Bu dinde nelere inanmam ve neler yapmam lazım" sorusuna kısaca ve özet halinde cevap veriliyor

Artık böyle sorular soruluyor mu bilmiyorum, ama bizim çocukluğumuzun en ünlü sorularıydı bu tip sorular Özellikle misafirliklere gidildiğinde çocuklara en çok bu ve benzeri sorular sorulurdu Çünkü büyüklere göre bunlar ilk öğrenilmesi gerekenlerdendi, bunu bilmemek çok ayıptı Çocuğun dini öğrenmeye başlayıp başlamadığının da göstergesi sayılırdı bu tür sorulara verilen cevaplar
"Söyle bakalım İslam'ın şartı kaç?
Hımm, peki imanın şartı kaç?"
diye devam edip giden diyalogların yüzlercesine şahit olmuşsunuzdur
Fakat bu soruyu soranların da işi tam olarak bilmediklerini söylersem ne derseniz? Bu hususta da bir "katakulli" durumu olduğuna dair ciddi şüphelerim var Bakın nasıl?

İmam Maturidi'den sonra ekol içinde ikinci adam durumda olan Ebu Muin en-Nesefi (öl.508/1114) Eş'ari'den sonra Bakıllani gibi Maturidiliği daha sistematik bir tarzda ele almış, derinlemesine temellendirmiştir Ebu Muin'in'in en önemli eseri Tabsıratu'l-Edille Maturidiliğin kaderine paralel olarak pek tesirli olamamış, bunun yerine Eş'ari eğilimli şerhleri rağbet görmüştür

Eserde iman ve İslam'ın şartları diye bilinen sıralamada dikkat çekici bir farklılık gözden kaçacak gibi değildir
Ebu Muin en-Nesefi Tabsıra'sında aynen şöyle demektedir;
"Deriz ki, inançlara gelince, din alimlerine göre bunlar beş esasa ayrılır; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe iman İbadetler de onlara göre beşe ayrılmış olur: namaz, oruç, hacc, zekat ve cihad"

Ebu Muin bu sıralamayla dikkat çekici bir şekilde "kaza ve kaderi" iman esasları arasında saymamakta, İslam'ın şartları arasında da "cihadı" zikretmektedir
Buna göre "imanın ve İslam'ın şartları" olarak bilinen esaslar beş teorik beş de pratik olmak üzere on esastan ibaret oluyor Büyük ihtimalle Cibril hadisi olarak bilinen rivayetin en sahih varyantı Tabsıra'da geçtiği gibidir

Demek ki imanın şartları beştir:

1- Allah'a iman
2- Meleklere iman
3- Kitaplara iman
4- Peygamberlere iman
5- Ahiret gününe iman

Aynı şekilde İslam'ın şartları da beştir;

1- Namaz
2- Oruç
3- Hacc
4- Zekat
5- Cihad

Görüldüğü gibi İslam'ın teorik ve pratik özeti olan bu ilkeler dinin temellerini en sade şekilde açıklıyor Bu özetleme gayet anlaşılabilir ve mantıki bakımdan da gayet tutarlıdır Çünkü beş teorik beş de pratik ilke vazediyor "Bu dinde nelere inanmam ve neler yapmam lazım" sorusuna kısaca ve özet halinde cevap veriliyor

Burada kadere imanın özellikle Emevi döneminde ilke haline getirilerek bu formülasyona dahil edildiği ve "rivayet piyasasının" da ona göre şekil aldığı anlaşılıyor

Çünkü 91 küsur yıl süren Emevi döneminde "kader" inancı resmi doktrin haline getirilmiş ve siyasal mana yüklenerek "Bizim ümmetin başında olmamız Allah'ın kaza ve kaderi iledir" argümanını geliştirmişti Buna itiraz eden Amr el -Maksus, Mabed el-Cuheni ve Ca'd bin Dirhem gibi simalar ağır işkenceler altında şehit edilmişlerdi

Hatta bu hususta dönemin Emevi sultanı Abdülmelik'e Hasan-ı Basri tarafından gönderilen risale meşhurdur Risale, dönemin iklimini ve argümanlarını bütün açıklığı ile yansıtıyor Özellikle sultanın Hasan-ı Basri'ye hitabı esnasında kullandığı argümanlar çok ilginç ve çok da tanıdık: (!)

"Emiru'l Mu'minin Abdülmelik bin Mervan'dan Hasan Basri'ye
Sana selam olsun Zatından başka ilah olmayan Allah'a hamdü sena ederim İmdi, daha önce geçen alimlerin hiç birinden duyulmadık bir şekilde kader meselesini izah etmeye çalıştığın bana ulaştı Halbuki ben bu meselenin daha önceden beri senin anlattığın gibi izah edildiğini hiç duymamıştım Senin salih, alim, faziletli, istekli, titiz birisi olduğunu biliyorum Doğrusu senden duyduğum bu tür sözler hiç de hoşuma gitmedi Bu meseleyle ilgili görüşlerini bana yaz Bu iddialarını nereye dayandırıyorsun? Sahabeden birisinin görüşüne mi, Kur'an'ın bir hükmüne mi yoksa kendi görüşlerine mi? Biz daha önce kader meselesini senin gibi anlatan birisine hiç rastlamamıştık Bu husustaki görüşlerine bana bildir"

Hasan Basri de görüşlerini bildiriyor ve insanın irade ve sorumluluğunu ortadan kaldıran kader anlayışını açık bir dille reddediyor ve özgür iradeyi savunuyor Bu bakımdan risale baştan sonra bir özgür irade savunması mahiyetindedir Kur'an'dan onlarca ayetin tefsirini yapan Hasan-ı Basri, ısrarla insanın özgür irade sahibi olduğunu, kulların fiillerinden bizzat kendilerinin sorumlu olduğunu, zulümlerin ve kötülüklerin ona nispet edilmesinin Allah'ın adaletine sığmayacağını anlatır(Risalenin tam metni için bkz İslam'ın Yenilikçileri adlı kitap çalışmamız, c1, "Hasan-ı Basri" böl)

Böylece Emevilere demek ister ki: "İşlediğiniz zulümler kendi ellerinizle yaptıklarınızdandır Bunların kaderimiz olduğu görüşü batıldır Allah zulmedenleri sevmez Bilakis böyle durumlarda zulme uğrayanlara cihadı emreder"
Buradan İslam'ın şartlarından cihadın kaldırılıp kelime-i şahadetin eklenmesinin de ne manaya geldiği anlaşılıyor olmalı

Yani Emeviler de demek istemektedir ki: "Kime karşı cihad? Biz de Müslüman'ız Hiç kelimeyi şahadet getirene karşı cihad olur mu?

Görülüyor ki tarih boyunca siyasi iktidarlar bir taraftan kader inancını yardımlarına çağırırken, diğer yandan da cihadı (emr-i bi'l maruf neyh-i ani'l münker) çok sevimsiz ve tehlikeli görmektedirler Bu nedenle halk kitlelerine imanın ve İslam'ın şartları olarak kodlanıp yayılan ilkelerin bilinçli bir tercihi yansıttığını söylemek mümkündür Bunun böyle olması Emevi yönetiminin kendilerine zulüm gerekçesiyle karşı çıkanları bertaraf etmek, ellerini kollarını bağlamak için geliştirdiği bir formülasyondu Bugün için artık bir anlamı bulunmuyor Anlamı olsa bile aktardığımız şekilde yeniden aslına uygun ifadelendirilmesi ve halk kitlelerine öyle aktarılması ve işlenmesi gerekmektedir

Tabi bir de İslam'ın esaslarının bu şekilde özlü bir şekilde bir takım şartlarla izah edilmesi öğrenme kolaylı bakımındandır Yoksa İslam'ın bütün hükümlerinin bunlardan ibaret olduğu anlamına gelmez Ancak "Söyle bakalım" diye bilgiç bir edayla sorduğumuz şeyi bile doğru öğretememişiz Varın gerisinin ne halde olacağını siz düşünün

 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
İslam'ın Şartları

İslam'ın Şartları

İslam'ın şartları 5 adettir Bu şartlar İslam dininin direği niteliğindedir.

1 Kelime-i şehadet getirmek
"Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resüluhu" demek Manasi sudur: "Ben şehadet ederim ki, (Yani gormus gibi bilirim ve bildiririm ki) Allah'tan baska ilah yoktur Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resuludur" Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamini kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.

2 Namaz kılmak
Akıl balig olmus yani ergenliğe girmis akılli her müslümana gunde bes vakit namaz kılmak cok onemli bir farzdir Namaz dinin diregidir Namaz kılmamak en buyuk gunahlardan biridir Kilmayanin imanla olmesi cok zordur Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Namaz kılan kıyamette kurtulur, kılmayan perisan olur"

3 Zekat vermek
Nisap miktari yani borclarini dustukten sonra alacaklariyla beraber elinde 96 gram degerde, para veya ticaret mali olanin kirkta birini zekat vermesi farzdir Meyve ve tarla mahsulunun de onda birini fakire vermek farzdir Bu onda bir zekata da usur denir.

4 Oruç tutmak
Ramazan ayinda, bir ay oruç tutmak farzdir Tutmamak buyuk gunahtir.

5 Hac etmek
Mekke-i mukerreme sehrine gidip gelinceye kadar, geride biraktigi coluk-cocugunu gecindirmeye yetisecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, omrunde bir kere, Kabe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat'ta durması farzdır.
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
İslamın beş şartı, imanın altı şartı nelerdir

İslamın beş şartı, imanın altı şartı nelerdir?

Ömer b Hattab'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

"Biz, bir gün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanında otururken bembeyaz bir elbise giymiş, simsiyah saçlı, üzerinde yolculuk izi bulunmayan ve içimizden de hiç kimsenin tanımadığı bir adam ansızın yanımıza çıkageldi Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in önünde oturup dizlerini, O'nun -sallallahu aleyhi ve sellem-'in dizlerine dayadı, ellerini de kendi uyluklarının üzerine koydu ve: "Ey Muhammed! Bana İslâm'dan haber ver?" dedi

(İmam Nevevî, Sahîh-i Müslim'in şerhinde, Sindî de Nesâî'nin şerhinde "kendi uyluklarının üzerine koydu" şeklinde açıklamışlar, fakat "Avnu'l-Ma'bûd"'da "Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in uyluklarının üzerine koydu" şeklinde açıklanmıştır)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: "İslâm; Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilahın olmadığına ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Allah'ın elçisi olduğuna şâhitlik etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve yoluna güç yetirdiğin takdirde Beytullah'ı haccetmendir", buyurdu

O: "Doğru söyledin",dedi Bunun üzerine biz soru soranın, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e hem soru sormasına, hem de ona doğru söyledin demesine şaşırdık

(Sonra devamla): "Bana îmândan haber ver?" dedi

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: "Îmân; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine (peygamberlerine), âhiret gününe ve kaderin hayrına ve şerrine îmân etmendir", buyurdu

Yine: "Doğru söyledin",dedi

(Sonra devamla): "Bana ihsandan haber ver?" dedi

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:"İhsan; O'nu görüyormuşçasına Allah'a ibâdet etmendir Şayet sen O'nu görmüyorsan bile, O seni görmektedir", buyurdu

(Sonra devamla): "Bana, kıyâmetin ne zaman kopacağını haber ver?" dedi

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:"Kıyâmet hakkında kendisine soru sorulan kimse, soran kimseden daha bilgili değildir", buyurdu [Bilmiyorum demek ilmin yarısıdır]

Bunun üzerine o: "O halde bana kıyâmetin alametleri hakkında haber ver?" dedi

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:"Câriyenin efendisini doğurması ve yalınayak, baldırı çıplak koyun çobanlarının bina yükseltmekte birbirleriyle yarışmaları ve bunlarla iftihar etmeleridir", buyurdu

( İmam Hattabî, "Câriyenin efendisini doğurması"nın anlamı hakkında şöyle demiştir: "İslâm'ın yeryüzünde yayılmasıyla savaşlarda çokça kadın köleler ele geçirilmesinin ardından Müslümanların onları câriyeler edinmeleri ve onlardan doğacak kız çocukları annelerine efendiler olacaktır"

Yine "Câriyenin efendisini doğurması" şöyle de açıklanmıştır: "Kız çocuğunun, annesine çokça itaatsizlik etmesi sonucu, kadın efendinin, câriyesine hükmetmesi gibi, kız çocuğu annesine hükmedecektir" )

(Ömer b Hattab) dedi ki: Sonra adam oradan hızla ayrıldı Bunun üzerine ben uzun bir süre (üç gece) öyle bekledim Sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana: "Ey Ömer! Soru soranın kim olduğunu biliyor musun?" diye sordu

Ben de: Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler, dedim

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:"Şüphe yok ki O, size dîninizi öğretmek için gelen Cibril'dir", buyurdu Müslim
 
Üst Alt