Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Tasavvuf
Kalb Nedir, Kalbin Önemi,Kalbin Misâlleri, Kalbin Sıfatları
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="İLiM DiLeNcİsİ" data-source="post: 41255" data-attributes="member: 816"><p><strong>Şeytanın Kalbe Tasallut Etmesi</strong></p><p></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: Red">Şeytanın Kalbe Tasallut Etmesi</span></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bil ki</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, kalb, her yanında pencereler bulunan bir kubbe gibidir; bu pencerelerden devamlı surette onun içine algı*lar ve duygular girer. O bir hedef gibidir; her taraftan ona oklar gelir. O parlak bir ayna gibidir; eşyanın şekil ve suret*leri birbiri arkasından onun yüzüne akseder. O bir havuz gibidir; ona doğru gelen kanallar ve borular ona dökülür. Kalbe giren bu şeyler de, ya duyu organları yoluyla bünye*nin dışından; veya hayâl, şehvet, hırs ve gazap hisleri yo*luyla bünyenin içinden gelirler. Çünkü insan, duyu organ*ları yoluyla bir şeyle temas sağladığı zaman, onun kalbine bundan bir iz düşer. O kendi içinde şehvet, gazap veya hırs duyduğu, hayâl kurduğu veya düşündüğü zaman da aynı şekilde kalbinde bir etki hâsıl olur. Düşünmek de ya yeni bir şeyi tefekkür etmek veya eski bir şeyi tekrar zihne taşı*mak şeklinde olur. Bu iki türlüsüyle düşünme olayı, insan kalbini en çok etkileyen faaliyettir. Bu faâliyetin bir kısmı kalbi aydınlatıp insanı hayra davet ederler. Bir kısmı da bu*nun aksine, kalbi karartıp sahibini şerre çağırırlar. Bunlar*dan birinci kısma ilhâm, ikinci kısma ise vesvese denir, il*hamın arkasındaki sebepler melekler, vesvesenin arkasın*daki sebepler ise şeytanlardır. Meleklerin görevi insana hayrı düşündürmek ve sevdirmek, ona gerçek bilgiyi öğretmek, hakkı açıklamak, onu iyi şeylere teşvik etmek ve ona güzel ümitler aşılamaktır. Şeytanların görevi ise, bun*ların tersi ve zıddı olan işler yapmaktır.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Allah</span></span><span style="font-family: 'Arial'"> </span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"> Rasûlü (as) şöyle buyurmuş*tur: "Kalpte iki dürtü vardır. Bunlardan birisi meleklerin dürtüsüdür. Bu dürtü hayra meyletmek ve hakkı kabul et*mek şeklinde ortaya çıkar. Bu dürtüyü hisseden, onun Al*lah Teâlâ tarafından olduğunu bilsin ve kendisine hamd et*sin. (Allah Teâlâ’nın, bu dürtüyü kulunun kalbine sokması*na "tevfik", "inayet" ve "hidâyet" denir.) Diğer dürtü ise, şeytanların dürtüsüdür. Bu dürtü hayrı menetmek, şerre meyletmek, hakkı kabul etmemek şeklinde ortaya çıkar. Bu dürtüyü hisseden şeytan-ı recîm'den Allah Teâlâ'ya sığın*sın ve o dürtüye uymaktan sakınsın. (Bu dürtünün kalbe sokulmasına Allah tarafından izin verilmesine de "idlâl" denir.)." (Tirmizî, Nesaî/el-Kübrâ)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hasan (ra) şöyle demiştir: "İnsan kalbi me*lekten ve şeytandan gelen dürtülerle devamlı olarak tahrik edilir. </span></span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Allah Teâlâ o kula merhamet etsin ki, bunları birbi*rinden ayırır ve melekten gelen dürtüye teslim olup şey*tandan gelen dürtü ile mücâdele eder."</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Allah</span></span><span style="font-family: 'Arial'"> </span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"> Rasûlü (as) şöyle buyurmuş*tur: "Müminin kalbi Rahmân’ın iki parmağı arasında dö*ner." Buradaki iki parmaktan maksat, ya Allah Teâlâ’nın ni*met ve musibet vermek şeklinde tecellî eden kudretidir; ya müminin Allah Teâlâ’nın ilham ve tasarruflarına teslim ol*masıdır veya dinin azimet ve ruhsat kısımlarına uymasıdır. Bu sonuncu mânaya göre, mümin, dinin azimet ve ruhsatları arasında dolaşır. O, normal hâllerde azimetlere uyar, zaruret ve meşakkat hâllerinde ise ruhsatları kullanır.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Kalb</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, yaratılış itibarıyla ilhamı da vesveseyi de kabul etmeye elverişlidir. Onu ilham veya vesvese tarafına mey*lettiren Allah Teâlâ'dır. Allah Teâlâ’nın onu ilhama veya vesveseye meylettirmesinin sebebi ise, insanın kendi irade*sidir. İnsanın iradesini etkileyen de ondaki iyi ve kötü duy*guların ağırlığıdır. Bu sebeple, bir insanda şehvet, hırs ve gazap hisleri ağırlıklı ve güçlü olurlarsa, onun iradesi şerre meyleder, Allah Teâlâ'da onun kalbini vesvese ve şeytana meylettirir. Buna mukabil, insanda Allah sevgisi, ahiret öz*lemi ve sevap arzusu ağırlıklı ve güçlü olurlarsa, o zaman da iradesi hayra meyleder, Allah Teâlâ'da onun kalbini me*leğe ve ilhama meylettirir. Bu ikinci durumda şeytan ves*vesesi de hayır ve doğru olanı istemekte insana yardımcı olur. Çünkü şeytan ve onun vesvesesine duyduğu nefret ve tepki insanı aksi istikamete iter. Bunun yanında, şeytanın vesvesesi, hayır ve doğru olanı tanımakta da yardımcı olur. Çünkü hayır ve doğru olan genel olarak düşmanın, özel olarak da şeytanın söylediği şeyin aksidir. Allah Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Herkesin şeytanı vardır. Benim de şeytanım vardır. Fakat</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, benim şeytanım bana yalnızca hayrı söyler." (Müslim) Bu hadis-i şerif, Allah Rasûlü’ne mahsus olan bir durumu bil*dirmesinin yanında, bu söylediğimiz mânayı da ifade eder.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şeytanları kalpten uzaklaştıran en güçlü amel</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, Allah Teâlâ'yı anmak ve zikretmektir. Onları davet eden en etkili vasıta ise gaflettir. Gaflet, Allah Teâlâ'yı aklına getirmemek, kul olduğunu ve bütün yaptıklarından sorumlu bulundu*ğunu göz ardı etmek, dünyanın fâni, ömrün muvakkat, ölümün muhakkak, cennet ve cehennemin hak olduğunu unutmaktır.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Câbir İbni Ubeyde şunu anlatmıştır: "Ben kalbimde duyduğum vesveseyi Alâ İbni Zeyyâd'a şikâyet ettim. Ken*disi bana şöyle dedi: 'Kalb eve</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, şeytan da hırsıza benzer. Bir evde hırsızın işine yarayan bir şey varsa, kendisi eve girmeye çalışır. Aksi takdirde oraya girmez, girse de bir za*rar vermez." Şeytanın işine yarayan şey ise, kalpteki dün*ya sevgisi, hevâ ve heves ihtilasıdır. İçinde bu türlü şeyler bulunursa, şeytan kalbe girer ve orada cirit atar, hatta taht kurup saltanat sürer. Bunlar bulunmazsa, şeytan kalbe gir*mez. Çünkü o zaman kalb onun için zindan olur. Bu sebep*le, Allah Teâlâ İblis'e şöyle demiştir: "Benim kullarım üze*rinde senin bir etkin yoktur. Senin etkin ancak sana tâbi olan sapıklar üzerindedir." (Hicr, 43)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İnsan ya </span></span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Allah Teâlâ’nın kuludur, O'na itâat eder ve O'nun emirleriyle hareket eder; ya da heva ve hevesin ku*ludur, bunların emri altına girer ve onlara hizmet eder. Şey*tanlar, Allah Teâlâ'ya kulluk edenleri etkilemekten âcizdir*ler. Onları belli bir ölçüde etkileyebildikleri takdirde de, onlar hemen kendilerine gelirler. Allah Teâlâ şöyle buyur*muştur: "Takva sahiplerine şeytandan bir vesvese dokun*duğu zaman, onlar gecikmeden işin farkına varırlar ve gözleri açılır. Şeytanlarla arkadaş olmuş kimseler ise, onlar tarafından sapıklığa sürüldükçe sürülürler, kendileri de buna boyun eğerler." (Â'râf, 201,202)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Allah</span></span><span style="font-family: 'Arial'"> </span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"> Teâlâ, şeytanların kalbe tasallutunu önlemek için, kendisinin zikredilip anılmasını ve kendisine sığınılmasını emretmiştir. "Şeytandan sana bir dürtü gelirse, Allah'a sı*ğın." (A'râf, 200), "Kur'ân okuduğun zaman, şeytanın dürtüsünden Allah'a sığın." (Nahl, 98) "De ki: Rabbim! Şeytanların dürtülerinden ve bana yaklaşmalarından sana sığınırım." (Mu’minûn, 97, 98), "De ki: İnsan*ların kalplerine vesvese sokan, vesveseci ve hannas olan cin ve ins şeytanlarının şerrinden insanların Rabbi, sultanı ve ilâhı olan Allah'a sığınırım." (Nâs) Mücâhid, "hannas" keli*mesinin tefsirinde şöyle demiştir: "Şeytan, kalbin üstünde şemsiye gibi açılır. Kişi Allah Teâlâ'yı zikrettiği zaman to*parlanıp uzaklaşır. O zikri bıraktığı zaman, yine gelip kal*be çullanır." Böylece, Allah zikri ile şeytan vesvesesi ışık ve karanlık gibi bir birini kovalayıp dururlar. Sonunda Allah zikri gâlip gelirse şeytanın vesvese yapma gücü iyice zayıf*lar ve kendisi uzaklaşır. Allah unutulursa, o takdirde de şeytanın vesvese yapma gücü artar ve kendisi gelip kalbin üstüne temelli oturur. Kur'ân-ı Kerim'de, "Şeytan onların kalplerini istilâ etmiş ve onlara Allah'ı zikretmeyi unuttur*muştur." buyurulmuştur." (Mücâdele, 19) Allah Rasûlü (as) da şunu söylemiştir: "Şeytan hortum gibi olan dudaklarını insan kalbinin üzerine bırakır. Eğer insan Al*lah Teâlâ'yı anıp zikrederse çekilir. Aksi takdirde onun kal*bini bir lokma gibi ağzına alır." (Ebu Ya'lâ, İbnu Adiyy)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şehvet gibi duygular insanın kanıyla yoğruldukları için; bu duyguları kötü yönde etkileyen vesveseler ve şey*tanın tahrikleri de aynı şekilde kana karışır ve onunla bir*likte kalbe girerler. Bundan dolayı </span></span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Allah Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: "Şeytan, insanın kanın*da dolaşır. Onun mecrasını oruç tutarak daraltın." (Geçti) Bu ha*dis-i şerifte anlatılmak istenen şudur: Açlık, şehvet hissini zayıflatır. Bu his zayıflayınca da, şeytanın insana müdâha*le imkânı azalır.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şeytanın insan kalbine sokulmak için vasıta olarak kul*landığı şehvet</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, cinsiyet arzusundan ibaret değildir. Buna her türlü gayr-i meşru istekler ve talepler dâhildir, insanı her yönden saran bu istek ve talepleri kasdeden İblis şöyle demiştir: "Ben insanlara önlerinden, arkalarından, sağla*rından ve sollarından sokulacağım." (A'râf, 17) Allah Rasûlü (as), şeytanın her yönden insana sokulması*na önemli bir örnek vererek şöyle buyurmuştur:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Şeytan insanın önüne çıkar ve ona</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, 'Sen babalarının dinini bırakıp müslüman mı olacaksın?’ der. Eğer, insan onu dinlemeyip müslüman olursa, bu sefer sağından gelip ona, 'Sen yerini yurdunu bırakıp hicret mi edeceksin?’ der. Eğer insan onu dinlemeyip hicret ederse, bu sefer solundan gelir ve ona, 'Sen mal ve canını tehlikeye atıp, evlâdını ye*tim, eşini dul bırakıp cihad mı edeceksin?’ der. Kim onu dinlemeyip bunu da yaparsa, onu cennete götürmek Allah Teâlâ üzerinde bir hak olur." (Nesaî)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şeytanın bu dedikleri birer vesvesedir. </span></span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Allah Teâlâ şöy*le buyurmuştur: "Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve bu korku ile Allah’ın emirlerine karşı gelmeye çağırır." (Bakara, 268) Şeytanın bu ve benzeri vesveselerine karşı, sık sık, "Eûzu billahi mi neşşeytânirracîm, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" demek yararlıdır. Çünkü bu söz, kişinin şey*tan şerrinden Allah Teâla’ya dehalet ettiğini ve kendi havi ve kuvvetinden teberri edip O'nun hıfz ve himayesine sı*ğındığını ifade eder. Allah Teâlâ ise, kendisine sığınanları barındırır ve kendi hıfz ve himayesine dehalet edenleri ko*rur. Bir ayet-i kerimede, "Kim Allah'a tevekkül ederse, Al*lah ona kâfi ve yeterlidir." (Talâk, 3) buyurulmuştur.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İnsan kalbinde kötü vesveseler bulunduğu kesindir. Çünkü bunların şu veya bu yöndeki dürtülerini herkes kendi içinde hisseder. Her bir şeyin sebebi ve etkeni bulun*duğuna göre</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, bu vesveselerin de bir sebep ve etkeninin bu*lunması lâzım gelir. İşte bu sebep şeytandır. Şeytanı tanı*mak konusunda onun kötü vesveselerin sebebi ve etkeni olduğunu bilmek yeterlidir. Bunun dışında, onun mahiye*tinin ne olduğu, cisim olup olmadığı, insan kanına ve kal*bine nasıl ve şekilde girdiği gibi hususlar ise, hem bilinme*si zor ve hatta imkânsız, hem de bilinmesinde fazla yarar bulunmayan ayrıntılardır.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şeytandan sakınma keyfiyetini öğrenmek ve fiilen on*dan korunmaya çalışmak yerine</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, bu gibi ayrıntıları öğren*meye çalışan ve dikkatini bu yöne çeviren bir kimse, o in*sana benzer ki, koynuna bir yılan girmiştir; fakat kendisi onu zararsız bir şekilde çıkarıp atmanın çaresini düşünmek ve bunu yapmak yerine, "Bu yılan nereden gelmiştir? Koy*numa nasıl girmiştir? Rengi nasıldır?" gibi o anda gereksiz ve faydasız olan sorular sorup bunlara cevaplar arar. Hiç şüphe yoktur ki, bunlarla meşgul olduğu takdirde, kendisi henüz soru ve cevapları bitirmeden yılan onun işini bitirir. Bu sebepten dolayıdır ki, Allah Teâlâ şeytanın bizimle ilgi*si bulunmayan mahiyetini değil, onun bizim için tehlike oluşturan vesveselerini, fiil ve hareketlerini bildirmiş ve onun bizim için düşman olduğunu belirtmiştir. Örneğin bir âyette, "Şeytan size düşmandır. Öyleyse, siz de ona düş*man olun. O, kendisine inananların cehennem ehli olmala*rı için çalışır." (Fâtır, 6) buyurulmuştur.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir düşmanla fiilen muharebe ederken</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, bilinmesi gere*ken şey, onun aslı ve faslı değil, kullandığı silâh ve uygula*dığı taktik ve tekniktir. Şeytanın kullandığı silâh ise heves*ler ve şehvetlerdir. Onun için, ivedilikle yapılması gerekli olan iş, hangi heves ve şehvetlerin şeytanla ilişkili olduğu*nu ve bunlardan kurtulma çaresinin ne olduğunu öğren*mek ve uygulamaktır.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Tekrarlamak gerekirse</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, kalpteki ses iyiliğe davet edici ise o ses ilhamdır ve onun sahibi melektir; kötülüğe çağırıcı ise o vesvesedir ve onun sahibi şeytandır. İlham ve ves*veseyi birbirinden ayırmak çok önemlidir. Çünkü vesvese*yi ilham zannetmek her zaman mümkündür.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şeytanın hilelerinden birisi de</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, şerri hayır şeklinde göstermektir. O bu hile ile hayra talip olanları da şerrin içi*ne düşürür. Bu habis mahluk bilir ki, şerri şer olarak kalp*lere vesvese ederse, çok az kimse onu kabul eder. Açık olan şerri kabul etmek için, insanın din hissinden ve fıtrattan ta*mamen kopması lâzımdır. Çünkü din hissi de, fıtrat ve vicdan da açık olan şerre tepki gösterirler. Bu sebeple, şeytan çoğu insanlara maskeli yaklaşır ve onlara ifsadı nasihat, şerri de hayır şeklinde gösterir. Nitekim İblis, Âdem (as)’ı ve eşi Havva'yı yasak edilen ağaçtan yemeye sevk etmek ve bu suretle onları cennetten attırmak için tel*kinde bulunurken yemin edip şöyle demiştir: "Ben, hiç şüphe edilmesin ki, sizin için nasihat edenlerdenim." (A'râf, 21) Bundan dolayı, Busirî (ra) bir beytinde şöyle de*miştir:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Nefis ve şeytana muhalefet et ve zıt git</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Nasihat da etseler sana</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, et onları tenkit</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Rivayet edildiğine göre</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, İblis İsâ (as)’a görün*müş ve ona, "Lâ ilâhe illallah, de!" demiş. İsâ (as), "Bu hak olan sözdür. Fakat onu senin telkininle söyle*mem." demiştir. Avcı, kuşu yakalamak istediği zaman, ona tuzağı değil, taneyi gösterir. Şeytan da insan avcısı olduğu için, aynı yöntemi kullanır ve gerekli gördüğünde şerre hak ve doğru olan bazı şeyler de katar. O bu hile ile, hak ve doğruya müştak olan pek çok âlim, abid ve zâhidleri bile tuzağa düşürüp helâk etmiştir. Kitabımızın "Gurur" bölü*münde buna dâir örnekler zikredilecektir.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şeytanın bu sinsi ve tehlikeli hilesini anlamak için</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, ilim ışığına, takva ve basiret nuruna ihtiyaç vardır. Bu, tıpkı ka*ranlıkta olan bir tuzağı görmek için güneş ışığına ve göz nuruna ihtiyaç bulunması gibidir. Bundan dolayı Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Bu şeyleri ancak ilim sahipleri an*larlar." (Ankebût, 43), "Şeytan takva sahiplerini dürttüğü zaman, bunlar silkinir ve gerçeğin farkına varırlar." (A'râf, 201) İlim ve takva sahi*bi olmayanlar ise, şeytanın oyununa gelir ve hayır zannıyla şer işlerler. Bunlardan bazıları ölünceye kadar da bu oyunun farkına varmazlar. Allah Teâlâ, bunları kasdederek şöyle bu*yurmuştur: "De ki: Size en çok ziyana uğrayanları bildire*yim mi? Bunlar, iyi yaptıklarını zannederek boşa giden işler yapanlardır." (Kehf, 103, 104), "Kıyâmet gününde Allah tarafından bunla*rın önüne, hiç tahmin etmedikleri hesaplar çıkarılır." (Zümer, 47)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu âyetlerin tefsirinde</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, "Bu kimseler kötü işler yapar*lar, fakat onları iyi işler zannederler." denilmiştir. Hatta bunlar, yaptıkları işlerin iyi ve doğru işler olduğuna o ka*dar inanırlar ki, "Kendilerine, 'Yeryüzünde fitne ve fesat çı*karmayın.’ denildiği zaman, 'Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler." (Bakara, 11) İnsan ölmedikçe, onun kalbinden şeytanın vesve*seleri kesilmez. Bu sebeple, bu vesveselerle mücâdele et*mek de, fasılasız olarak ömrün sonuna kadar devam eder.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir adam Hasan el-Basrî'ye</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, "Şeytan uyur mu?" diye sordu. Hasan (ra) tebessüm ederek, "Şeytan uyusaydı, biz bir müddet dinlenirdik." diye cevap verdi. Şey*tan uyumaz; lâkin karşısındaki mümin iman yönünden kuvvetli, ilim yönünden de mücehhez ve donanımlı oldu*ğu zaman mecali kesilir, eli böğründe kalır.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Abdullah İbni Mes'ûd (ra) şöyle demiştir: "Müminin şeytanı bir deri bir kemikten ibarettir."</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Kays İbni Haccâc şunu söylemiştir: "Şeytan benimle konuşarak:</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">-Sana geldiğim zaman deve gibiydim. Şimdi ise serçe gibiyim</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, dedi. Ben:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">-Neden öyle? dedim. Şeytan:</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">-Çünkü sen </span></span><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Allah'ı zikredip O'na itâat ettikçe ben eri*yorum, dedi."</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Nasıl ki</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, bir şeyin hakikati ve orijinali tek, hilekârlar ta*rafından uydurulan taklidleri çok ise; hayır ve hak da tek, şeytanın bunlara benzetmeye çalıştığı şer ve bâtıllar da çoktur. Allah Rasûlü (as), bir gün önün*deki toprak üzerinde bir doğru çizgi çizdi ve ashâbına, "Bu, Allah Teâlâ'nın yoludur." dedi. Ondan sonra bu çizgi*nin sağında ve solunda bir çok eğri büğrü çizgiler çizdi ve şöyle dedi: "Bunlar da şeytanların yollarıdır. Bu yollardan her birinin başında bir şeytan vardır ve bu şeytan insanları kendi yoluna davet eder." Ondan sonra da, şu ayet-i keri*meyi okudu: "Benim yolum budur; hepi*niz ona uyun..Başka yollara uymayın; bu yollar sizi benim yolumdan ayırırlar. Allah size bunu tavsiye ediyor. Umu*lur ki, bu suretle yanlış yollara uymaktan sakınırsınız." (En'âm, 153)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şeytan</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, insanı hilelerle şer işlemeye ittiği gibi, bazen de kendi hatasıyla düştüğü bir çıkmazda onu açıkça buna (şer işlemeye) davet eder. Bunun tipik bir olayını Hz. Ali (ra) şöyle anlatmıştır:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Vaktiyle bir kız ciddî bir hastalığa yakalanmış ve aile*si onu sâlih olmakla isim yapmış bir rahibe götürüp üzer*ine okumasını rica etmişler. Rahip</span></span> <span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">, namahrem olan bir kadınla yalnız kalmanın haram olduğunu bildiği hâlde, kızı evinde tutmuş ve günlerce ona okumuş. Derken, kıza gön*lünü kaptırmış ve onunla haram ilişkiye geçmiş. Kız bu ilişkiden hamile kalınca da, korkuya kapılmış ve yaptığı kötülüğün ortaya çıkmaması için ne etmesi gerektiğini dü*şünmeye başlamış. O zaman şeytan onun karşısına çıkmış ve kendisine, "Önünde bir tek çare vardır. Kızı öldürüp ai*lesine 'Öldü.’ diyeceksin." demiş. Rahip de katlin ne kadar büyük bir günah olduğunu bile bile kızı öldürmüştür." Al*lah Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: "Ya*sağın etrafında dolaşan bir kimse onun içine de düşer." (Müttefekun aleyh)</span></span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="İLiM DiLeNcİsİ, post: 41255, member: 816"] [b]Şeytanın Kalbe Tasallut Etmesi[/b] [B][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]Şeytanın Kalbe Tasallut Etmesi[/COLOR] Bil ki[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], kalb, her yanında pencereler bulunan bir kubbe gibidir; bu pencerelerden devamlı surette onun içine algı*lar ve duygular girer. O bir hedef gibidir; her taraftan ona oklar gelir. O parlak bir ayna gibidir; eşyanın şekil ve suret*leri birbiri arkasından onun yüzüne akseder. O bir havuz gibidir; ona doğru gelen kanallar ve borular ona dökülür. Kalbe giren bu şeyler de, ya duyu organları yoluyla bünye*nin dışından; veya hayâl, şehvet, hırs ve gazap hisleri yo*luyla bünyenin içinden gelirler. Çünkü insan, duyu organ*ları yoluyla bir şeyle temas sağladığı zaman, onun kalbine bundan bir iz düşer. O kendi içinde şehvet, gazap veya hırs duyduğu, hayâl kurduğu veya düşündüğü zaman da aynı şekilde kalbinde bir etki hâsıl olur. Düşünmek de ya yeni bir şeyi tefekkür etmek veya eski bir şeyi tekrar zihne taşı*mak şeklinde olur. Bu iki türlüsüyle düşünme olayı, insan kalbini en çok etkileyen faaliyettir. Bu faâliyetin bir kısmı kalbi aydınlatıp insanı hayra davet ederler. Bir kısmı da bu*nun aksine, kalbi karartıp sahibini şerre çağırırlar. Bunlar*dan birinci kısma ilhâm, ikinci kısma ise vesvese denir, il*hamın arkasındaki sebepler melekler, vesvesenin arkasın*daki sebepler ise şeytanlardır. Meleklerin görevi insana hayrı düşündürmek ve sevdirmek, ona gerçek bilgiyi öğretmek, hakkı açıklamak, onu iyi şeylere teşvik etmek ve ona güzel ümitler aşılamaktır. Şeytanların görevi ise, bun*ların tersi ve zıddı olan işler yapmaktır. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Rasûlü (as) şöyle buyurmuş*tur: "Kalpte iki dürtü vardır. Bunlardan birisi meleklerin dürtüsüdür. Bu dürtü hayra meyletmek ve hakkı kabul et*mek şeklinde ortaya çıkar. Bu dürtüyü hisseden, onun Al*lah Teâlâ tarafından olduğunu bilsin ve kendisine hamd et*sin. (Allah Teâlâ’nın, bu dürtüyü kulunun kalbine sokması*na "tevfik", "inayet" ve "hidâyet" denir.) Diğer dürtü ise, şeytanların dürtüsüdür. Bu dürtü hayrı menetmek, şerre meyletmek, hakkı kabul etmemek şeklinde ortaya çıkar. Bu dürtüyü hisseden şeytan-ı recîm'den Allah Teâlâ'ya sığın*sın ve o dürtüye uymaktan sakınsın. (Bu dürtünün kalbe sokulmasına Allah tarafından izin verilmesine de "idlâl" denir.)." (Tirmizî, Nesaî/el-Kübrâ) Hasan (ra) şöyle demiştir: "İnsan kalbi me*lekten ve şeytandan gelen dürtülerle devamlı olarak tahrik edilir. [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Allah Teâlâ o kula merhamet etsin ki, bunları birbi*rinden ayırır ve melekten gelen dürtüye teslim olup şey*tandan gelen dürtü ile mücâdele eder." Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Rasûlü (as) şöyle buyurmuş*tur: "Müminin kalbi Rahmân’ın iki parmağı arasında dö*ner." Buradaki iki parmaktan maksat, ya Allah Teâlâ’nın ni*met ve musibet vermek şeklinde tecellî eden kudretidir; ya müminin Allah Teâlâ’nın ilham ve tasarruflarına teslim ol*masıdır veya dinin azimet ve ruhsat kısımlarına uymasıdır. Bu sonuncu mânaya göre, mümin, dinin azimet ve ruhsatları arasında dolaşır. O, normal hâllerde azimetlere uyar, zaruret ve meşakkat hâllerinde ise ruhsatları kullanır. Kalb[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], yaratılış itibarıyla ilhamı da vesveseyi de kabul etmeye elverişlidir. Onu ilham veya vesvese tarafına mey*lettiren Allah Teâlâ'dır. Allah Teâlâ’nın onu ilhama veya vesveseye meylettirmesinin sebebi ise, insanın kendi irade*sidir. İnsanın iradesini etkileyen de ondaki iyi ve kötü duy*guların ağırlığıdır. Bu sebeple, bir insanda şehvet, hırs ve gazap hisleri ağırlıklı ve güçlü olurlarsa, onun iradesi şerre meyleder, Allah Teâlâ'da onun kalbini vesvese ve şeytana meylettirir. Buna mukabil, insanda Allah sevgisi, ahiret öz*lemi ve sevap arzusu ağırlıklı ve güçlü olurlarsa, o zaman da iradesi hayra meyleder, Allah Teâlâ'da onun kalbini me*leğe ve ilhama meylettirir. Bu ikinci durumda şeytan ves*vesesi de hayır ve doğru olanı istemekte insana yardımcı olur. Çünkü şeytan ve onun vesvesesine duyduğu nefret ve tepki insanı aksi istikamete iter. Bunun yanında, şeytanın vesvesesi, hayır ve doğru olanı tanımakta da yardımcı olur. Çünkü hayır ve doğru olan genel olarak düşmanın, özel olarak da şeytanın söylediği şeyin aksidir. Allah Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: "Herkesin şeytanı vardır. Benim de şeytanım vardır. Fakat[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], benim şeytanım bana yalnızca hayrı söyler." (Müslim) Bu hadis-i şerif, Allah Rasûlü’ne mahsus olan bir durumu bil*dirmesinin yanında, bu söylediğimiz mânayı da ifade eder. Şeytanları kalpten uzaklaştıran en güçlü amel[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Allah Teâlâ'yı anmak ve zikretmektir. Onları davet eden en etkili vasıta ise gaflettir. Gaflet, Allah Teâlâ'yı aklına getirmemek, kul olduğunu ve bütün yaptıklarından sorumlu bulundu*ğunu göz ardı etmek, dünyanın fâni, ömrün muvakkat, ölümün muhakkak, cennet ve cehennemin hak olduğunu unutmaktır. Câbir İbni Ubeyde şunu anlatmıştır: "Ben kalbimde duyduğum vesveseyi Alâ İbni Zeyyâd'a şikâyet ettim. Ken*disi bana şöyle dedi: 'Kalb eve[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], şeytan da hırsıza benzer. Bir evde hırsızın işine yarayan bir şey varsa, kendisi eve girmeye çalışır. Aksi takdirde oraya girmez, girse de bir za*rar vermez." Şeytanın işine yarayan şey ise, kalpteki dün*ya sevgisi, hevâ ve heves ihtilasıdır. İçinde bu türlü şeyler bulunursa, şeytan kalbe girer ve orada cirit atar, hatta taht kurup saltanat sürer. Bunlar bulunmazsa, şeytan kalbe gir*mez. Çünkü o zaman kalb onun için zindan olur. Bu sebep*le, Allah Teâlâ İblis'e şöyle demiştir: "Benim kullarım üze*rinde senin bir etkin yoktur. Senin etkin ancak sana tâbi olan sapıklar üzerindedir." (Hicr, 43) İnsan ya [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Allah Teâlâ’nın kuludur, O'na itâat eder ve O'nun emirleriyle hareket eder; ya da heva ve hevesin ku*ludur, bunların emri altına girer ve onlara hizmet eder. Şey*tanlar, Allah Teâlâ'ya kulluk edenleri etkilemekten âcizdir*ler. Onları belli bir ölçüde etkileyebildikleri takdirde de, onlar hemen kendilerine gelirler. Allah Teâlâ şöyle buyur*muştur: "Takva sahiplerine şeytandan bir vesvese dokun*duğu zaman, onlar gecikmeden işin farkına varırlar ve gözleri açılır. Şeytanlarla arkadaş olmuş kimseler ise, onlar tarafından sapıklığa sürüldükçe sürülürler, kendileri de buna boyun eğerler." (Â'râf, 201,202) Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâlâ, şeytanların kalbe tasallutunu önlemek için, kendisinin zikredilip anılmasını ve kendisine sığınılmasını emretmiştir. "Şeytandan sana bir dürtü gelirse, Allah'a sı*ğın." (A'râf, 200), "Kur'ân okuduğun zaman, şeytanın dürtüsünden Allah'a sığın." (Nahl, 98) "De ki: Rabbim! Şeytanların dürtülerinden ve bana yaklaşmalarından sana sığınırım." (Mu’minûn, 97, 98), "De ki: İnsan*ların kalplerine vesvese sokan, vesveseci ve hannas olan cin ve ins şeytanlarının şerrinden insanların Rabbi, sultanı ve ilâhı olan Allah'a sığınırım." (Nâs) Mücâhid, "hannas" keli*mesinin tefsirinde şöyle demiştir: "Şeytan, kalbin üstünde şemsiye gibi açılır. Kişi Allah Teâlâ'yı zikrettiği zaman to*parlanıp uzaklaşır. O zikri bıraktığı zaman, yine gelip kal*be çullanır." Böylece, Allah zikri ile şeytan vesvesesi ışık ve karanlık gibi bir birini kovalayıp dururlar. Sonunda Allah zikri gâlip gelirse şeytanın vesvese yapma gücü iyice zayıf*lar ve kendisi uzaklaşır. Allah unutulursa, o takdirde de şeytanın vesvese yapma gücü artar ve kendisi gelip kalbin üstüne temelli oturur. Kur'ân-ı Kerim'de, "Şeytan onların kalplerini istilâ etmiş ve onlara Allah'ı zikretmeyi unuttur*muştur." buyurulmuştur." (Mücâdele, 19) Allah Rasûlü (as) da şunu söylemiştir: "Şeytan hortum gibi olan dudaklarını insan kalbinin üzerine bırakır. Eğer insan Al*lah Teâlâ'yı anıp zikrederse çekilir. Aksi takdirde onun kal*bini bir lokma gibi ağzına alır." (Ebu Ya'lâ, İbnu Adiyy) Şehvet gibi duygular insanın kanıyla yoğruldukları için; bu duyguları kötü yönde etkileyen vesveseler ve şey*tanın tahrikleri de aynı şekilde kana karışır ve onunla bir*likte kalbe girerler. Bundan dolayı [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Allah Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: "Şeytan, insanın kanın*da dolaşır. Onun mecrasını oruç tutarak daraltın." (Geçti) Bu ha*dis-i şerifte anlatılmak istenen şudur: Açlık, şehvet hissini zayıflatır. Bu his zayıflayınca da, şeytanın insana müdâha*le imkânı azalır. Şeytanın insan kalbine sokulmak için vasıta olarak kul*landığı şehvet[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], cinsiyet arzusundan ibaret değildir. Buna her türlü gayr-i meşru istekler ve talepler dâhildir, insanı her yönden saran bu istek ve talepleri kasdeden İblis şöyle demiştir: "Ben insanlara önlerinden, arkalarından, sağla*rından ve sollarından sokulacağım." (A'râf, 17) Allah Rasûlü (as), şeytanın her yönden insana sokulması*na önemli bir örnek vererek şöyle buyurmuştur: "Şeytan insanın önüne çıkar ve ona[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], 'Sen babalarının dinini bırakıp müslüman mı olacaksın?’ der. Eğer, insan onu dinlemeyip müslüman olursa, bu sefer sağından gelip ona, 'Sen yerini yurdunu bırakıp hicret mi edeceksin?’ der. Eğer insan onu dinlemeyip hicret ederse, bu sefer solundan gelir ve ona, 'Sen mal ve canını tehlikeye atıp, evlâdını ye*tim, eşini dul bırakıp cihad mı edeceksin?’ der. Kim onu dinlemeyip bunu da yaparsa, onu cennete götürmek Allah Teâlâ üzerinde bir hak olur." (Nesaî) Şeytanın bu dedikleri birer vesvesedir. [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Allah Teâlâ şöy*le buyurmuştur: "Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve bu korku ile Allah’ın emirlerine karşı gelmeye çağırır." (Bakara, 268) Şeytanın bu ve benzeri vesveselerine karşı, sık sık, "Eûzu billahi mi neşşeytânirracîm, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" demek yararlıdır. Çünkü bu söz, kişinin şey*tan şerrinden Allah Teâla’ya dehalet ettiğini ve kendi havi ve kuvvetinden teberri edip O'nun hıfz ve himayesine sı*ğındığını ifade eder. Allah Teâlâ ise, kendisine sığınanları barındırır ve kendi hıfz ve himayesine dehalet edenleri ko*rur. Bir ayet-i kerimede, "Kim Allah'a tevekkül ederse, Al*lah ona kâfi ve yeterlidir." (Talâk, 3) buyurulmuştur. İnsan kalbinde kötü vesveseler bulunduğu kesindir. Çünkü bunların şu veya bu yöndeki dürtülerini herkes kendi içinde hisseder. Her bir şeyin sebebi ve etkeni bulun*duğuna göre[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], bu vesveselerin de bir sebep ve etkeninin bu*lunması lâzım gelir. İşte bu sebep şeytandır. Şeytanı tanı*mak konusunda onun kötü vesveselerin sebebi ve etkeni olduğunu bilmek yeterlidir. Bunun dışında, onun mahiye*tinin ne olduğu, cisim olup olmadığı, insan kanına ve kal*bine nasıl ve şekilde girdiği gibi hususlar ise, hem bilinme*si zor ve hatta imkânsız, hem de bilinmesinde fazla yarar bulunmayan ayrıntılardır. Şeytandan sakınma keyfiyetini öğrenmek ve fiilen on*dan korunmaya çalışmak yerine[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], bu gibi ayrıntıları öğren*meye çalışan ve dikkatini bu yöne çeviren bir kimse, o in*sana benzer ki, koynuna bir yılan girmiştir; fakat kendisi onu zararsız bir şekilde çıkarıp atmanın çaresini düşünmek ve bunu yapmak yerine, "Bu yılan nereden gelmiştir? Koy*numa nasıl girmiştir? Rengi nasıldır?" gibi o anda gereksiz ve faydasız olan sorular sorup bunlara cevaplar arar. Hiç şüphe yoktur ki, bunlarla meşgul olduğu takdirde, kendisi henüz soru ve cevapları bitirmeden yılan onun işini bitirir. Bu sebepten dolayıdır ki, Allah Teâlâ şeytanın bizimle ilgi*si bulunmayan mahiyetini değil, onun bizim için tehlike oluşturan vesveselerini, fiil ve hareketlerini bildirmiş ve onun bizim için düşman olduğunu belirtmiştir. Örneğin bir âyette, "Şeytan size düşmandır. Öyleyse, siz de ona düş*man olun. O, kendisine inananların cehennem ehli olmala*rı için çalışır." (Fâtır, 6) buyurulmuştur. Bir düşmanla fiilen muharebe ederken[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], bilinmesi gere*ken şey, onun aslı ve faslı değil, kullandığı silâh ve uygula*dığı taktik ve tekniktir. Şeytanın kullandığı silâh ise heves*ler ve şehvetlerdir. Onun için, ivedilikle yapılması gerekli olan iş, hangi heves ve şehvetlerin şeytanla ilişkili olduğu*nu ve bunlardan kurtulma çaresinin ne olduğunu öğren*mek ve uygulamaktır. Tekrarlamak gerekirse[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], kalpteki ses iyiliğe davet edici ise o ses ilhamdır ve onun sahibi melektir; kötülüğe çağırıcı ise o vesvesedir ve onun sahibi şeytandır. İlham ve ves*veseyi birbirinden ayırmak çok önemlidir. Çünkü vesvese*yi ilham zannetmek her zaman mümkündür. Şeytanın hilelerinden birisi de[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], şerri hayır şeklinde göstermektir. O bu hile ile hayra talip olanları da şerrin içi*ne düşürür. Bu habis mahluk bilir ki, şerri şer olarak kalp*lere vesvese ederse, çok az kimse onu kabul eder. Açık olan şerri kabul etmek için, insanın din hissinden ve fıtrattan ta*mamen kopması lâzımdır. Çünkü din hissi de, fıtrat ve vicdan da açık olan şerre tepki gösterirler. Bu sebeple, şeytan çoğu insanlara maskeli yaklaşır ve onlara ifsadı nasihat, şerri de hayır şeklinde gösterir. Nitekim İblis, Âdem (as)’ı ve eşi Havva'yı yasak edilen ağaçtan yemeye sevk etmek ve bu suretle onları cennetten attırmak için tel*kinde bulunurken yemin edip şöyle demiştir: "Ben, hiç şüphe edilmesin ki, sizin için nasihat edenlerdenim." (A'râf, 21) Bundan dolayı, Busirî (ra) bir beytinde şöyle de*miştir: Nefis ve şeytana muhalefet et ve zıt git[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Nasihat da etseler sana[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], et onları tenkit Rivayet edildiğine göre[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], İblis İsâ (as)’a görün*müş ve ona, "Lâ ilâhe illallah, de!" demiş. İsâ (as), "Bu hak olan sözdür. Fakat onu senin telkininle söyle*mem." demiştir. Avcı, kuşu yakalamak istediği zaman, ona tuzağı değil, taneyi gösterir. Şeytan da insan avcısı olduğu için, aynı yöntemi kullanır ve gerekli gördüğünde şerre hak ve doğru olan bazı şeyler de katar. O bu hile ile, hak ve doğruya müştak olan pek çok âlim, abid ve zâhidleri bile tuzağa düşürüp helâk etmiştir. Kitabımızın "Gurur" bölü*münde buna dâir örnekler zikredilecektir. Şeytanın bu sinsi ve tehlikeli hilesini anlamak için[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], ilim ışığına, takva ve basiret nuruna ihtiyaç vardır. Bu, tıpkı ka*ranlıkta olan bir tuzağı görmek için güneş ışığına ve göz nuruna ihtiyaç bulunması gibidir. Bundan dolayı Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Bu şeyleri ancak ilim sahipleri an*larlar." (Ankebût, 43), "Şeytan takva sahiplerini dürttüğü zaman, bunlar silkinir ve gerçeğin farkına varırlar." (A'râf, 201) İlim ve takva sahi*bi olmayanlar ise, şeytanın oyununa gelir ve hayır zannıyla şer işlerler. Bunlardan bazıları ölünceye kadar da bu oyunun farkına varmazlar. Allah Teâlâ, bunları kasdederek şöyle bu*yurmuştur: "De ki: Size en çok ziyana uğrayanları bildire*yim mi? Bunlar, iyi yaptıklarını zannederek boşa giden işler yapanlardır." (Kehf, 103, 104), "Kıyâmet gününde Allah tarafından bunla*rın önüne, hiç tahmin etmedikleri hesaplar çıkarılır." (Zümer, 47) Bu âyetlerin tefsirinde[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], "Bu kimseler kötü işler yapar*lar, fakat onları iyi işler zannederler." denilmiştir. Hatta bunlar, yaptıkları işlerin iyi ve doğru işler olduğuna o ka*dar inanırlar ki, "Kendilerine, 'Yeryüzünde fitne ve fesat çı*karmayın.’ denildiği zaman, 'Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler." (Bakara, 11) İnsan ölmedikçe, onun kalbinden şeytanın vesve*seleri kesilmez. Bu sebeple, bu vesveselerle mücâdele et*mek de, fasılasız olarak ömrün sonuna kadar devam eder. Bir adam Hasan el-Basrî'ye[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], "Şeytan uyur mu?" diye sordu. Hasan (ra) tebessüm ederek, "Şeytan uyusaydı, biz bir müddet dinlenirdik." diye cevap verdi. Şey*tan uyumaz; lâkin karşısındaki mümin iman yönünden kuvvetli, ilim yönünden de mücehhez ve donanımlı oldu*ğu zaman mecali kesilir, eli böğründe kalır. Abdullah İbni Mes'ûd (ra) şöyle demiştir: "Müminin şeytanı bir deri bir kemikten ibarettir."[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Kays İbni Haccâc şunu söylemiştir: "Şeytan benimle konuşarak:[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] -Sana geldiğim zaman deve gibiydim. Şimdi ise serçe gibiyim[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], dedi. Ben: -Neden öyle? dedim. Şeytan:[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] -Çünkü sen [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Allah'ı zikredip O'na itâat ettikçe ben eri*yorum, dedi." Nasıl ki[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], bir şeyin hakikati ve orijinali tek, hilekârlar ta*rafından uydurulan taklidleri çok ise; hayır ve hak da tek, şeytanın bunlara benzetmeye çalıştığı şer ve bâtıllar da çoktur. Allah Rasûlü (as), bir gün önün*deki toprak üzerinde bir doğru çizgi çizdi ve ashâbına, "Bu, Allah Teâlâ'nın yoludur." dedi. Ondan sonra bu çizgi*nin sağında ve solunda bir çok eğri büğrü çizgiler çizdi ve şöyle dedi: "Bunlar da şeytanların yollarıdır. Bu yollardan her birinin başında bir şeytan vardır ve bu şeytan insanları kendi yoluna davet eder." Ondan sonra da, şu ayet-i keri*meyi okudu: "Benim yolum budur; hepi*niz ona uyun..Başka yollara uymayın; bu yollar sizi benim yolumdan ayırırlar. Allah size bunu tavsiye ediyor. Umu*lur ki, bu suretle yanlış yollara uymaktan sakınırsınız." (En'âm, 153) Şeytan[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], insanı hilelerle şer işlemeye ittiği gibi, bazen de kendi hatasıyla düştüğü bir çıkmazda onu açıkça buna (şer işlemeye) davet eder. Bunun tipik bir olayını Hz. Ali (ra) şöyle anlatmıştır: "Vaktiyle bir kız ciddî bir hastalığa yakalanmış ve aile*si onu sâlih olmakla isim yapmış bir rahibe götürüp üzer*ine okumasını rica etmişler. Rahip[/SIZE][/FONT][FONT=Arial] [/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], namahrem olan bir kadınla yalnız kalmanın haram olduğunu bildiği hâlde, kızı evinde tutmuş ve günlerce ona okumuş. Derken, kıza gön*lünü kaptırmış ve onunla haram ilişkiye geçmiş. Kız bu ilişkiden hamile kalınca da, korkuya kapılmış ve yaptığı kötülüğün ortaya çıkmaması için ne etmesi gerektiğini dü*şünmeye başlamış. O zaman şeytan onun karşısına çıkmış ve kendisine, "Önünde bir tek çare vardır. Kızı öldürüp ai*lesine 'Öldü.’ diyeceksin." demiş. Rahip de katlin ne kadar büyük bir günah olduğunu bile bile kızı öldürmüştür." Al*lah Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: "Ya*sağın etrafında dolaşan bir kimse onun içine de düşer." (Müttefekun aleyh)[/SIZE][/FONT][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün 3 rekat olan son namazı nedir?
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Tasavvuf
Kalb Nedir, Kalbin Önemi,Kalbin Misâlleri, Kalbin Sıfatları
Üst
Alt