Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
Kaza ve Kader
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 43808" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-size: 12px">Bu ayetin de "Kaza ve Kader"le bir alakası yoktur. Çünkü bu ayet iyi ve kötü arasında ayırım yaparak, kötülüğün Resulden iyiliğin de Allah Subhenehû ve Teala'dan geldiğini söyleyen kâfirlere verilen bir cevaptır. Allahu Teâla, ayeti kerimede iyiliğin de kötülüğün de Allah Subhenehû ve Teala 'dan olduğunu bildirerek kâfirlerin sözlerine cevap vermektedir. Ayetlerde işlenen konuda doğrudan doğruya insanın işlediği iyilik veya kötülük değildir. Ayetlerde işlenen konu savaş ve ölüm hakkındadır. Aynı ayetin başlangıcı da bu hususu açıkça ortaya koymaktadır:</span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلا أَخَّرْتَنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَلِيلٌ وَالآخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنْ اتَّقَى وَلا تُظْلَمُونَ فَتِيلاً (77) أَيْنَمَا تَكُونُوا يُدْرِكُّمْ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنتُمْ فِي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍ وَإِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هَذِهِ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَإِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هَذِهِ مِنْ عِنْدِكَ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ فَمَالِ هَؤُلاءِ الْقَوْمِ لا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا (78) مَا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنْ اللَّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيدًا (79) مَنْ يُطِعْ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَمَنْ تَوَلَّى فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا "...Ey Rabbimiz, üzerimize şu savaşı niye farz kıldın? Ne olurdu bizi yakın bir geleceğe kadar geri bıraksaydın, dediler. Onlara de ki: Dünya hayatının zevki pek azdır. Ahiret işi sakınanlar için elbet daha hayırlıdır. Ve kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaksınız. Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde dahi olsanız ölüm sizi bulacaktır. İman etmeyenlere bir iyilik gelirse: Bu Allah'tandır. Bir kötülük erişirse de: Bu senin yüzündendir, derler. De ki: Hepsi Allah tarafındandır. Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar? Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Sana gelen her fenalık ta kendindendir. Seni insanlara resul olarak gönderdik. Buna şahit olarak Allah yeter. Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse bilsin ki biz seni onlara bekçi göndermedik."<span style="color: Blue">[11]</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Ayetlerde anlatılan konu; insanların yaptıkları değil, onlara isabet eden şeylerdir. Bu nedenle "Kaza ve Kader" meselesinin burada yeri yoktur.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu nedenle şimdiye kadar anlattıklarımızın hiç birisinin "Kaza ve Kader" konusuyla alakası yoktur. "Kaza ve Kaderi"in kastettiği anlamın içerisine de girmez. "Kaza ve Kader"i, manasıyla Yunan felsefesinden Mutezile nakletti ve ardından da bu konu hakkındaki görüşünü belirtti. Bunun üzerine Ehli Sünnet ve Cebriye Mutezile'ye cevap verirken, Ehli Sünnet aynı zamanda Cebriye'ye de cevap verdi. Araştırma aynı manayla sınırlı kaldı ve de konu aynı alanın dışına çıkmadı. Öyleyse problem; Yunan felsefesi ile silahlanan kâfirlerle Müslümanlar arasında meydana gelen münakaşalar ve mücadeleler esnasında Müslümanların Yunan felsefesinden getirdikleri bir anlamdan kaynaklanmaktadır. "Kaza ve kader" meselesi, manasıyla İslâm akidesi ile alakalı olduğundan dolayı İslâm'ın bu konu ile ilgili görüşünü belirtmek gerekmekteydi. Mutezile bu konudaki görüşünü belirtti. Cebriye de hem Mutezile'ye cevap verdi hem de bir başka görüş ortaya koydu. Ehl-i Sünnet ise hem Mutezile'ye hem de Cebriye'ye cevap vererek yepyeni bir görüş belirtti ve bu görüş, iki görüş arasında çıkan üçüncü bir görüştür diyerek görüşlerini şöyle nitelendirdi:</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">- "O, içenlere hoş gelen, kan ve pislik içerisinden çıkan bir süttür."</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere "Kaza ve Kader" şeklinde bilinen mesele, Yunan felsefesinden kaynaklanan bir konudur. Ancak bu konu, akide ile alakalı olduğu için Müslüman’ın bu konudaki itikadının ne olduğunun açıklanması da kaçınılmazdı. Bu nedenle Müslümanlar bu konudaki görüşlerini üç mezhep halinde açıkladılar. Bu meseledeki görüşler üç farklı mezhep halinde açıklandıktan sonra, "Kaza ve Kader" meselesi ile ilgili olarak hem "Kaza" kelimesini hem de "Kader" kelimesini sözlükte ve Şer’î nasslarda geçen anlamlarında kullanmak caiz olmadığı gibi, hayali tasavvurlarla "Kaza ve kader"e hayale ve varsayıma dayalı manalar verip, "Kaza, yalnızca külliyat hakkında külli hükümdür", "Kader de cüziyat ve tafsilatı hakkında Allah Subhenehû ve Teala’nın külli hükmüdür", ya da "Kader, eşyalar için ezeli karar", "Kaza ise kesin karara bağlanmış kader gereğince yaratmak ve yerine getirmektir" demek de doğru değildir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Evet, bu tür ifadeler kullanmak doğru değildir. Çünkü bu yalnızca hayal ve tasavvurdur. Bazı kelimelerin sözlük ve Şer’î manalarının tatbikinde hile yapmaya çalışmaktır, başarısız bir uğraşıdır. Zira "Kaza" ve "Kader" kelimelerinin sözlük ve Şer’î anlamları genel manalara delalet edip onların uyguladıkları anlamlara işaret etmezler. Ayrıca tahsis eden bir işaret olmaksızın bu kelimeleri özel manalarda kullanmak delilsiz bir zorlamadan öteye gitmeyen bir uğraşıdır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Aynı şekilde "Kaza ve Kader, Allah Subhenehû ve Teala’nın sırlarından bir sır olup bu konuda konuşmaktan araştırmaktan men edildik" demek de caiz değildir. Çünkü "Kaza ve Kader"in Allah Subhenehû ve Teala’nın sırlarından bir sır olduğuna delalet edecek bir delil bulunmadığı gibi, "Kaza ve Kader" konusu hissedilen bir konu olması nedeniyle görüş belirtmek gerekirken, nasıl olur da ‘bu konuyu araştırmayın’ denilebilir? İlave olarak bu konu akli bir konu olup, hem vakıası hissedilen hem de Subhenehû ve Teala’ya iman etmekle ilgili bir konu olması bakımından da aklın araştırma alanı içerisine giren bir meseledir. İşte, bunun için akideden bir parça haline gelen "Kaza ve Kader"i gerçek manası ile ele alıp araştırma konusu yapmak lazımdır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">"Kaza ve Kader"in anlamı, diğer bir ifadeyle "Kaza ve Kader meselesinin” aslı, kulların fiilleri ve eşyanın özellikleridir. Yani "Kaza ve Kader" meselesinin ortaya koyduğu sorun şudur: </span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Kulların fiilleri ve bu fiiller sonucunda insanın eşyada ortaya çıkardığı özellikler, Allah Subhenehû ve Teala’nın yarattıklarından mıdır? Yoksa kuldan mıdır? Yani filleri ve fiillerdeki özellikleri yaratan ve var eden kul mudur?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu konuda Mutezile'nin görüşünü benimseyenler; "fiillerini insan kendi yaratır, fiili yaratan ve var eden insandır" dediler. Ancak bunlar, eşyanın özellikleri konusunda ihtilaf ettiler. Onlardan bir kısmı, "insanın eşyada ortaya çıkardığı özelliklerin hepsini yaratan ve icat eden insandır" derken bir başka grup, eşyanın özelliklerini iki kısma ayırarak; "eşyadaki özelliklerin bir kısmını insan yaratır ve icat eder, bir kısmını da Allah Subhenehû ve Teala yaratır ve icat eder" demiştir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Cebriye ise; “insanın fiillerini ve insanın eşyada ortaya çıkardığı özelliklerin hepsini yaratan ve var eden Allah Subhenehû ve Teala 'dır. Fiili yaratma ve var etmede de bir şeydeki özellikleri ortaya çıkarmada da insanın rolü yoktur” görüşünü ortaya atmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Ehli Sünnetin olaya bakışı ise şöyledir: “Kulun fiillerini ve eşyada ortaya çıkardığı özellikleri Allah Subhenehû ve Teala yaratır. Ancak Allah Subhenehû ve Teala, bu fiilleri ve özellikleri, kul fiili yapmaya kalkıştığında ve eşyadaki özellikleri ortaya çıkarma anında yaratır. Yani fiilleri ve eşyadaki özellikleri kul yalnızca kendi gücü ve iradesi ile yaratamaz. Kulun gücü ve iradesi bulunduğu anda Allah Subhenehû ve Teala yaratır.”</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">"Kaza ve Kader" denilen mesele ve bu konudaki görüşlerin özeti işte budur. Konuyu dikkatlice inceleyen kimse, mutlak sonuca varmak amacıyla değil, araştırma esasının gerektirdiği neticenin elde edilmesi ve araştırmanın yerinde yapılabilmesi için elbette ki araştırmanın üzerine oturtulacağı temelin bilinmesi gerektiğini görür.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">"Kaza ve kader" meselesinde konunun temeli; kulun fiillerini, Allah Subhenehû ve Teala’nın veya kulun yaratıp yaratmadığı meselesi olmadığı gibi kulun fiili ile ilgili Allahu Teâla'nın iradesinin bulunup bulunmaması da değildir. Bu irade elbette mevcuttur. Konunun esası, Allahu Teâla’nın kulun gelecekte yapacağı işleri bilmesi, ilmiyle her şeyi kuşatması meselesi de değildir. "Kaza ve Kader" meselesi Levh-i Mahfuz'da yazılanlara göre kulun, fiili yapmak mecburiyetinde olması da değildir. Evet, araştırmanın üzerine oturtulacağı temel kesinlikle bunların hiçbiri değildir. Konunun temelini oluşturan sevap ve ceza meselesi ile bunların asla ilgisi yoktur. Bu konular; yoktan var etmek, mümkün olanların hepsi ile ilgili irade, her şeyi kuşatan ilmi ve Levh-i Mahfuz'da her şeyin bulunması ile ilgili bir konudur. Bunlar ise fiile isabet eden sevap ve ceza meselesinden apayrı bir şeydir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Hâlbuki "Kaza ve Kader" meselesinin üzerine oturtulması gereken asıl konu, fiile uygulanacak sevap ve ceza konusudur. Yani kul hayır veya şer olan bir fiili yapmaya mecbur mudur yoksa bu konuda serbest midir? Fiili yapıp yapmama serbestiyeti var mıdır yoksa böyle bir serbestiyete sahip değil midir?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Kulların fiillerini inceleyen kimse insanın iki daire içerisinde yaşadığını görür.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bunlardan birincisi insanın hakim olduğu dairedir. Bu daire, insanın tasarrufu altında bulunan ve serbest seçimi ile insanın fiillerini dilediği gibi yapabildiği bir alandır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">İkinci daire ise; insana hakim olan dairedir. İnsan bu daire içerisinde bulunur ve fiillerini bu daire çerçevesinde yapar. Bu dairede insandan çıkan veya insan üzerine uygulanan fiillerde insanın hiçbir rolü yoktur.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">A- İnsana hakim olan dairedeki fiillerde ve bunların meydana gelmesinde insanın hiçbir rolü yoktur. Bu dairedeki fiiller iki kısımdır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p> <span style="font-size: 12px">Doğrudan doğruya varlık nizamının/tabiat kanunlarının gerektirdiği fiiller.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">- Her ne kadar her şey varlık nizamının dışına çıkmasa da doğrudan doğruya varlık nizamının gerektirmediği fiiller.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><p style="text-align: center"><strong><em>DEVAMI ALTTAKİ MESAJDA</em></strong></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> ********************<img src="https://www.islamiforumlar.net/resim/images/okisareti.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />*******************</span></p> <p style="text-align: center"></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 43808, member: 3"] [SIZE=3]Bu ayetin de "Kaza ve Kader"le bir alakası yoktur. Çünkü bu ayet iyi ve kötü arasında ayırım yaparak, kötülüğün Resulden iyiliğin de Allah Subhenehû ve Teala'dan geldiğini söyleyen kâfirlere verilen bir cevaptır. Allahu Teâla, ayeti kerimede iyiliğin de kötülüğün de Allah Subhenehû ve Teala 'dan olduğunu bildirerek kâfirlerin sözlerine cevap vermektedir. Ayetlerde işlenen konuda doğrudan doğruya insanın işlediği iyilik veya kötülük değildir. Ayetlerde işlenen konu savaş ve ölüm hakkındadır. Aynı ayetin başlangıcı da bu hususu açıkça ortaya koymaktadır: [B] وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلا أَخَّرْتَنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَلِيلٌ وَالآخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنْ اتَّقَى وَلا تُظْلَمُونَ فَتِيلاً (77) أَيْنَمَا تَكُونُوا يُدْرِكُّمْ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنتُمْ فِي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍ وَإِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هَذِهِ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَإِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هَذِهِ مِنْ عِنْدِكَ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ فَمَالِ هَؤُلاءِ الْقَوْمِ لا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا (78) مَا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنْ اللَّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيدًا (79) مَنْ يُطِعْ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَمَنْ تَوَلَّى فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا "...Ey Rabbimiz, üzerimize şu savaşı niye farz kıldın? Ne olurdu bizi yakın bir geleceğe kadar geri bıraksaydın, dediler. Onlara de ki: Dünya hayatının zevki pek azdır. Ahiret işi sakınanlar için elbet daha hayırlıdır. Ve kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaksınız. Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde dahi olsanız ölüm sizi bulacaktır. İman etmeyenlere bir iyilik gelirse: Bu Allah'tandır. Bir kötülük erişirse de: Bu senin yüzündendir, derler. De ki: Hepsi Allah tarafındandır. Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar? Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Sana gelen her fenalık ta kendindendir. Seni insanlara resul olarak gönderdik. Buna şahit olarak Allah yeter. Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse bilsin ki biz seni onlara bekçi göndermedik."[COLOR=Blue][11][/COLOR][/B] Ayetlerde anlatılan konu; insanların yaptıkları değil, onlara isabet eden şeylerdir. Bu nedenle "Kaza ve Kader" meselesinin burada yeri yoktur. Bu nedenle şimdiye kadar anlattıklarımızın hiç birisinin "Kaza ve Kader" konusuyla alakası yoktur. "Kaza ve Kaderi"in kastettiği anlamın içerisine de girmez. "Kaza ve Kader"i, manasıyla Yunan felsefesinden Mutezile nakletti ve ardından da bu konu hakkındaki görüşünü belirtti. Bunun üzerine Ehli Sünnet ve Cebriye Mutezile'ye cevap verirken, Ehli Sünnet aynı zamanda Cebriye'ye de cevap verdi. Araştırma aynı manayla sınırlı kaldı ve de konu aynı alanın dışına çıkmadı. Öyleyse problem; Yunan felsefesi ile silahlanan kâfirlerle Müslümanlar arasında meydana gelen münakaşalar ve mücadeleler esnasında Müslümanların Yunan felsefesinden getirdikleri bir anlamdan kaynaklanmaktadır. "Kaza ve kader" meselesi, manasıyla İslâm akidesi ile alakalı olduğundan dolayı İslâm'ın bu konu ile ilgili görüşünü belirtmek gerekmekteydi. Mutezile bu konudaki görüşünü belirtti. Cebriye de hem Mutezile'ye cevap verdi hem de bir başka görüş ortaya koydu. Ehl-i Sünnet ise hem Mutezile'ye hem de Cebriye'ye cevap vererek yepyeni bir görüş belirtti ve bu görüş, iki görüş arasında çıkan üçüncü bir görüştür diyerek görüşlerini şöyle nitelendirdi: - "O, içenlere hoş gelen, kan ve pislik içerisinden çıkan bir süttür." Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere "Kaza ve Kader" şeklinde bilinen mesele, Yunan felsefesinden kaynaklanan bir konudur. Ancak bu konu, akide ile alakalı olduğu için Müslüman’ın bu konudaki itikadının ne olduğunun açıklanması da kaçınılmazdı. Bu nedenle Müslümanlar bu konudaki görüşlerini üç mezhep halinde açıkladılar. Bu meseledeki görüşler üç farklı mezhep halinde açıklandıktan sonra, "Kaza ve Kader" meselesi ile ilgili olarak hem "Kaza" kelimesini hem de "Kader" kelimesini sözlükte ve Şer’î nasslarda geçen anlamlarında kullanmak caiz olmadığı gibi, hayali tasavvurlarla "Kaza ve kader"e hayale ve varsayıma dayalı manalar verip, "Kaza, yalnızca külliyat hakkında külli hükümdür", "Kader de cüziyat ve tafsilatı hakkında Allah Subhenehû ve Teala’nın külli hükmüdür", ya da "Kader, eşyalar için ezeli karar", "Kaza ise kesin karara bağlanmış kader gereğince yaratmak ve yerine getirmektir" demek de doğru değildir. Evet, bu tür ifadeler kullanmak doğru değildir. Çünkü bu yalnızca hayal ve tasavvurdur. Bazı kelimelerin sözlük ve Şer’î manalarının tatbikinde hile yapmaya çalışmaktır, başarısız bir uğraşıdır. Zira "Kaza" ve "Kader" kelimelerinin sözlük ve Şer’î anlamları genel manalara delalet edip onların uyguladıkları anlamlara işaret etmezler. Ayrıca tahsis eden bir işaret olmaksızın bu kelimeleri özel manalarda kullanmak delilsiz bir zorlamadan öteye gitmeyen bir uğraşıdır. Aynı şekilde "Kaza ve Kader, Allah Subhenehû ve Teala’nın sırlarından bir sır olup bu konuda konuşmaktan araştırmaktan men edildik" demek de caiz değildir. Çünkü "Kaza ve Kader"in Allah Subhenehû ve Teala’nın sırlarından bir sır olduğuna delalet edecek bir delil bulunmadığı gibi, "Kaza ve Kader" konusu hissedilen bir konu olması nedeniyle görüş belirtmek gerekirken, nasıl olur da ‘bu konuyu araştırmayın’ denilebilir? İlave olarak bu konu akli bir konu olup, hem vakıası hissedilen hem de Subhenehû ve Teala’ya iman etmekle ilgili bir konu olması bakımından da aklın araştırma alanı içerisine giren bir meseledir. İşte, bunun için akideden bir parça haline gelen "Kaza ve Kader"i gerçek manası ile ele alıp araştırma konusu yapmak lazımdır. "Kaza ve Kader"in anlamı, diğer bir ifadeyle "Kaza ve Kader meselesinin” aslı, kulların fiilleri ve eşyanın özellikleridir. Yani "Kaza ve Kader" meselesinin ortaya koyduğu sorun şudur: Kulların fiilleri ve bu fiiller sonucunda insanın eşyada ortaya çıkardığı özellikler, Allah Subhenehû ve Teala’nın yarattıklarından mıdır? Yoksa kuldan mıdır? Yani filleri ve fiillerdeki özellikleri yaratan ve var eden kul mudur? [/SIZE][SIZE=3] Bu konuda Mutezile'nin görüşünü benimseyenler; "fiillerini insan kendi yaratır, fiili yaratan ve var eden insandır" dediler. Ancak bunlar, eşyanın özellikleri konusunda ihtilaf ettiler. Onlardan bir kısmı, "insanın eşyada ortaya çıkardığı özelliklerin hepsini yaratan ve icat eden insandır" derken bir başka grup, eşyanın özelliklerini iki kısma ayırarak; "eşyadaki özelliklerin bir kısmını insan yaratır ve icat eder, bir kısmını da Allah Subhenehû ve Teala yaratır ve icat eder" demiştir. Cebriye ise; “insanın fiillerini ve insanın eşyada ortaya çıkardığı özelliklerin hepsini yaratan ve var eden Allah Subhenehû ve Teala 'dır. Fiili yaratma ve var etmede de bir şeydeki özellikleri ortaya çıkarmada da insanın rolü yoktur” görüşünü ortaya atmıştır. Ehli Sünnetin olaya bakışı ise şöyledir: “Kulun fiillerini ve eşyada ortaya çıkardığı özellikleri Allah Subhenehû ve Teala yaratır. Ancak Allah Subhenehû ve Teala, bu fiilleri ve özellikleri, kul fiili yapmaya kalkıştığında ve eşyadaki özellikleri ortaya çıkarma anında yaratır. Yani fiilleri ve eşyadaki özellikleri kul yalnızca kendi gücü ve iradesi ile yaratamaz. Kulun gücü ve iradesi bulunduğu anda Allah Subhenehû ve Teala yaratır.” "Kaza ve Kader" denilen mesele ve bu konudaki görüşlerin özeti işte budur. Konuyu dikkatlice inceleyen kimse, mutlak sonuca varmak amacıyla değil, araştırma esasının gerektirdiği neticenin elde edilmesi ve araştırmanın yerinde yapılabilmesi için elbette ki araştırmanın üzerine oturtulacağı temelin bilinmesi gerektiğini görür. "Kaza ve kader" meselesinde konunun temeli; kulun fiillerini, Allah Subhenehû ve Teala’nın veya kulun yaratıp yaratmadığı meselesi olmadığı gibi kulun fiili ile ilgili Allahu Teâla'nın iradesinin bulunup bulunmaması da değildir. Bu irade elbette mevcuttur. Konunun esası, Allahu Teâla’nın kulun gelecekte yapacağı işleri bilmesi, ilmiyle her şeyi kuşatması meselesi de değildir. "Kaza ve Kader" meselesi Levh-i Mahfuz'da yazılanlara göre kulun, fiili yapmak mecburiyetinde olması da değildir. Evet, araştırmanın üzerine oturtulacağı temel kesinlikle bunların hiçbiri değildir. Konunun temelini oluşturan sevap ve ceza meselesi ile bunların asla ilgisi yoktur. Bu konular; yoktan var etmek, mümkün olanların hepsi ile ilgili irade, her şeyi kuşatan ilmi ve Levh-i Mahfuz'da her şeyin bulunması ile ilgili bir konudur. Bunlar ise fiile isabet eden sevap ve ceza meselesinden apayrı bir şeydir. Hâlbuki "Kaza ve Kader" meselesinin üzerine oturtulması gereken asıl konu, fiile uygulanacak sevap ve ceza konusudur. Yani kul hayır veya şer olan bir fiili yapmaya mecbur mudur yoksa bu konuda serbest midir? Fiili yapıp yapmama serbestiyeti var mıdır yoksa böyle bir serbestiyete sahip değil midir? Kulların fiillerini inceleyen kimse insanın iki daire içerisinde yaşadığını görür. Bunlardan birincisi insanın hakim olduğu dairedir. Bu daire, insanın tasarrufu altında bulunan ve serbest seçimi ile insanın fiillerini dilediği gibi yapabildiği bir alandır. İkinci daire ise; insana hakim olan dairedir. İnsan bu daire içerisinde bulunur ve fiillerini bu daire çerçevesinde yapar. Bu dairede insandan çıkan veya insan üzerine uygulanan fiillerde insanın hiçbir rolü yoktur. A- İnsana hakim olan dairedeki fiillerde ve bunların meydana gelmesinde insanın hiçbir rolü yoktur. Bu dairedeki fiiller iki kısımdır. Doğrudan doğruya varlık nizamının/tabiat kanunlarının gerektirdiği fiiller. - Her ne kadar her şey varlık nizamının dışına çıkmasa da doğrudan doğruya varlık nizamının gerektirmediği fiiller. [/SIZE][CENTER][B][I]DEVAMI ALTTAKİ MESAJDA[/I][/B] [SIZE=3] ********************[IMG]https://www.islamiforumlar.net/resim/images/okisareti.gif[/IMG]*******************[/SIZE] [/CENTER] [SIZE=3] [/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
Kaza ve Kader
Üst
Alt