Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
Kelamcıların Ortaya Çıkışları ve Metotları
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 43795" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Sonra içlerinde genellik bulunan ve araştırıcı için açık olmayan müteşabih ayetler, tafsilatsız ve genel olarak gelmiştir. Müteşabih ayetler, eşyaları icmali bir şekilde kısaca nitelemiş veya bazı olayları dile getirmek için özel bir şekilde gelmişlerdir. Bu ayetler, açıklamaya delil getirmeye ve tafsilata imkân vermemektedir. Okuyucu, müteşabih ayetlerden kaçmaz ve kelimelerinin delalet ettiği anlamların dışında gerçeğini de kavrayamaz. Bu nedenle bu tür durumlarda illetlendirmeye, delillendirmeye gitmeden her gerçeği olduğu gibi kabul etmek ve her vakıaya olduğu gibi teslimiyet göstermek doğal olandır. Bir kısım ayetler vardır ki, insanı fiilleri ile nitelendirmesinin yanında zorlamaya delalet etmektedir. Yine bir kısım ayetler de vardır ki, bunlar serbestçe seçime delalet etmektedir. Allahu Teâla bir kısım ayetlerde:</span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمْ الْيُسْرَ وَلا يُرِيدُ بِكُمْ الْعُسْرَ "Allah sizin için kolaylık ister de zorluk istemez."[8]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ "Allah kullarına zulüm dilemez."[9] derken öte taraftan da şöyle demektedir: </strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>فَمَنْ يُرِدْ اللَّهُ أَنْ يَهدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلإسْلامِ وَمَنْ يُرِدْ أَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا "Allah kime doğru yolu gösterir, imana muvaffak ederse onun kalbini İslâmîyet’e açar. Kimi de sapıklıkta bırakmak dilerse kalbini dar ve sıkıntılı kılar."[10]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bir kısım ayetler Allah Subhenehû ve Teala’ya el, yüz isnad eder, Allah'ı göklerin ve yerin nuru şeklinde ifade eder ve O'nun göklerde olduğunu söyler:</span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>أَأَمِنتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ الأَرْضَ "Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden emin mi oldunuz."[11]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا "Melekler sıra sıra iken, Rabbin geldiğinde."[12]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ "Ancak Rabbinin yüzü bakidir."[13]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ "Allah’ın iki eli açıktır, dilediği gibi verir."[14]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yine bir kısım ayetler Allah Subhenehû ve Teala’nın zatını herhangi bir şeye benzetmekten tenzih eder: </span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ "Hiçbir şey O'nun gibi değildir."[15]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلاثَةٍ إِلا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلا خَمْسَةٍ إِلا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلا أَدْنَى مِنْ ذَلِكَ وَلا أَكْثَرَ إِلا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا "Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok ne olurlarsa olsunlar ve nereden bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka onlarla beraberdir."[16]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَتَعَالَى عَمَّا يَصِفُونَ "Haşa O, onların vasıflandırmalarından çok uzaktır, çok yücedir."[17]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bunlara benzer birbiriyle çelişir gibi görünen ayetler Kur'an'da geçmektedir. Kur'an bu tür ayetleri "Müteşabih Ayetler" olarak isimlendirmiştir. Allahu Teâla bu hususu şöylece açıklamaktadır: </span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>مِنْهُ آيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ "Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir."[18]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p> <span style="font-size: 12px">Bu ayetler indiği zaman Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem onları insanlara tebliğ etti. Müslümanlar bu ayetlere iman ettiler ve bütün benlikleri ile onları korudular. Bu ayetler onlarda herhangi bir araştırmaya ve mücadeleye sebep olmadığı gibi bunlar arasında uyumlaştırmayı gerektiren herhangi bir çelişki de görmüyorlardı. Ayetleri vasıflandırdığı şekilde anladılar. Ayetler, onların hayatlarıyla ve nefisleriyle uyum halindeydi. Müteşabih ayetlere inandılar, doğruladılar ve mücmel bir şekilde anladılar, bu kadarı ile yetindiler. Bu ayetlere vakıayı vasfeden ve gerçekleri belirleyen ayetler olarak bakıyorlardı. Birçok akıllı kimse bu müteşabihlerin detayına dalmayı ve onlar hakkında çekişmeyi hoş karşılamıyor ve bu konuda tafsilata girmenin ve cedelleşmenin İslâm'ın lehine olmadığını görüyorlardı. Anlamlarını, güçleri oranında icmali olarak anlıyorlar ve ayrıntılara girmiyorlardı.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in zamanında Müslümanların Kur'an'ın ayetlerini anlamaları ve Kur'an'ın metodunu kavramaları işte böyleydi. Onlardan sonra Hicri birinci asır bitinceye kadar da bu durum böyle devam etti.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Kelamcıların filozofların metoduna ters düşmelerine gelince:</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Filozoflar, yalnızca burhanlara güveniyorlardı. Büyük önerme, küçük önerme ve sonuç şeklinde mantıksal burhanlar/deliller oluşturuyorlardı. Eşyalar için "cevher" ve "araz" gibi birtakım terimler ve kelimeler kullanarak oluşturdukları akli sorunları, pratik ve hissi esaslar yerine mantıki esaslar üzerine oturtuyorlardı.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Araştırmada kelamcıların metodu ise bundan başkaydı. Zira Allah Subhenehû ve Teala’ya, Resulüne ve Resulünün getirdiklerine inanan kelamcılar, inandıkları bu şeyleri mantıksal akli delillerle ispatlamaya çalışıyorlardı. Daha sonra âlemin sonradan yaratıldığını araştırmaya başladılar ve eşyaların sonradan yaratıldığına dair deliller getirmeye koyuldular. Bu konuda derinleştikçe de önlerine yeni yeni konular açıldı. Açılan bu konular ve bunlardan kaynaklanan detay konular üzerindeki araştırmalar, sonunda mantığa gelip dayandı. Kelamcılar, Kur'an ayetlerini, kendilerinden öncekilerin metotlarına ve Kur'an'ın sunuş tarzına göre anlamak için araştırmadılar. Onlar Kur'an'a inandılar ve Kur'an'dan anladıklarını ispatlamak için kanıtlar getirmeye çalıştılar. Bu değerlendirme Kelamcıların araştırma metotlarının bir yönünü oluşturmaktadır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Araştırmalarının diğer yönünü ise müteşabih ayetlere bakış açıları oluşturmaktadır. Kelamcılar, müteşabih ayetlere, tafsilata girmeksizin topluca iman etmekle yetinmediler. Kendileri bir takım araştırmalardan sonra, "irade" ve "cebr" ayetlerini ve Allah Subhenehû ve Teala’ya cismaniyet ifade eder gibi görünen ayetleri ve aralarında çelişki varmış gibi görünen bütün ayetleri bir araya topladılar. Akıllarını bu ayetler hakkında zorladılar ve kendilerinin dışındakilerin cesaret edemedikleri şeye cesaret ettiler. Bu davranış onları, her meselede reye başvurmaya/görüş ortaya koymaya sevk etti. Belli bir görüşe ulaştıklarında ise, görüşlerine ters gelen ayetleri tevil etmeye başladılar. Tevil, kelamcıların ilk belirgin özellikleridir. Örneğin, yaptıkları araştırma onları Allah Subhenehû ve Teala’nın mekândan ve yönden münezzeh olduğu sonucuna götürmüşse, Allah Subhenehû ve Teala’nın semada olduğunu, arşı istila ettiğini ifade eden ayetleri yorumlayarak kendi görüşlerine uydurmak istediler. Eğer araştırmaları, Allah Subhenehû ve Teala’ya yön belirlememe şekilde sonuçlanmışsa bu sefer de, insanların gözleri ile Allah Subhenehû ve Teala 'yı görmesinin mümkün olmadığını söylediler ve insanların Allah Subhenehû ve Teala 'yı göreceği şeklinde geçen haberleri tevil ettiler. Kelamcılarla kendilerinden öncekiler arasındaki en büyük ayırım ve onların en belirgin özellikleri kelimelere taşımadıkları anlamlar yüklemeleri yani tevil yapmalarıdır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Araştırmada takip edilen bu metot, idrak edebildiklerinde veya edemediklerinde tabiatta bulunanlar hakkında veya tabiat ötesi/metafizik alanda, hissedilebilen ve hissedilemeyen her şeyde akla araştırma hürriyeti vermektedir. Dolayısıyla Kur'an, akla esas alınması gerekirken, akıl, Kur'an için esas alınır hale geldi. Tabi ki bu durumda hem tevil sahası alabildiğine açılabilme imkânına sahip oluyordu hem de kendi görüşlerine göre akla uyan her hangi bir yöne yönelmeleri doğal hale geliyordu. Bu nedenle aralarında çok büyük ihtilaflar doğdu. Bunlardan bir kısmı insanın davranışlarını kendi isteği ile yaptığını kabullenerek "cebr" görüşünü tevil ederken, karşı grup da "cebr" görüşünü ispat etmeye çalışırken "ihtiyar" ile ilgili ayetleri de tevil ediyordu. Bunların dışındaki üçüncü bir grup ise iki grubun görüşlerini yeni bir görüş ile uzlaştırmaya çalışıyordu.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bütün "Kelamcılar" iki özellikleri ile tanındılar:</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p> <span style="font-size: 12px">- Mantığa dayalı "kanıt"lara güvenmek ve hissedilmeyen şeyler üzerine önermeler oluşturmak,</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p> <span style="font-size: 12px">- Ulaştıkları sonuçlara uymayan ayetleri tevil etmek.</span></p><p> </p><p></p><p>[1] Nahl: 125.</p><p>[2] Ankebut: 46</p><p>[3] Hacc:73</p><p>[4] Tarık: 5-7</p><p>[5] Abese: 24-31</p><p>[6] Zariyat: 21</p><p>[7] Neml: 62</p><p>[8] Bakara: 185</p><p>[9] Ğafir:31</p><p>[10] En'am: 125</p><p>[11] Mülk: 16</p><p>[12] Fecr: 22</p><p>[13] Rahman: 27</p><p>[14] Maide: 64</p><p>[15] Şura: 11</p><p>[16] Mücadele: 7</p><p>[17] En'am: 100</p><p>[18] Al-i İmran: 7</p><p></p><p></p><p style="text-align: center"><img src="https://i.imgur.com/V562Z.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> <a href="https://www.islamiforumlar.net/kuran-i-kerim/21836-kelamcilarin-metodunun-yanlisligi.html#post43792" target="_blank">Kelamcıların Metodunun Yanlışlığı</a></span> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 43795, member: 3"] [SIZE=3] Sonra içlerinde genellik bulunan ve araştırıcı için açık olmayan müteşabih ayetler, tafsilatsız ve genel olarak gelmiştir. Müteşabih ayetler, eşyaları icmali bir şekilde kısaca nitelemiş veya bazı olayları dile getirmek için özel bir şekilde gelmişlerdir. Bu ayetler, açıklamaya delil getirmeye ve tafsilata imkân vermemektedir. Okuyucu, müteşabih ayetlerden kaçmaz ve kelimelerinin delalet ettiği anlamların dışında gerçeğini de kavrayamaz. Bu nedenle bu tür durumlarda illetlendirmeye, delillendirmeye gitmeden her gerçeği olduğu gibi kabul etmek ve her vakıaya olduğu gibi teslimiyet göstermek doğal olandır. Bir kısım ayetler vardır ki, insanı fiilleri ile nitelendirmesinin yanında zorlamaya delalet etmektedir. Yine bir kısım ayetler de vardır ki, bunlar serbestçe seçime delalet etmektedir. Allahu Teâla bir kısım ayetlerde: [B] يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمْ الْيُسْرَ وَلا يُرِيدُ بِكُمْ الْعُسْرَ "Allah sizin için kolaylık ister de zorluk istemez."[8] وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ "Allah kullarına zulüm dilemez."[9] derken öte taraftan da şöyle demektedir: فَمَنْ يُرِدْ اللَّهُ أَنْ يَهدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلإسْلامِ وَمَنْ يُرِدْ أَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا "Allah kime doğru yolu gösterir, imana muvaffak ederse onun kalbini İslâmîyet’e açar. Kimi de sapıklıkta bırakmak dilerse kalbini dar ve sıkıntılı kılar."[10] [/B] Bir kısım ayetler Allah Subhenehû ve Teala’ya el, yüz isnad eder, Allah'ı göklerin ve yerin nuru şeklinde ifade eder ve O'nun göklerde olduğunu söyler: [B] أَأَمِنتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ الأَرْضَ "Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden emin mi oldunuz."[11] وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا "Melekler sıra sıra iken, Rabbin geldiğinde."[12] وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ "Ancak Rabbinin yüzü bakidir."[13] بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ "Allah’ın iki eli açıktır, dilediği gibi verir."[14][/B] Yine bir kısım ayetler Allah Subhenehû ve Teala’nın zatını herhangi bir şeye benzetmekten tenzih eder: [B] لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ "Hiçbir şey O'nun gibi değildir."[15] مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلاثَةٍ إِلا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلا خَمْسَةٍ إِلا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلا أَدْنَى مِنْ ذَلِكَ وَلا أَكْثَرَ إِلا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا "Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok ne olurlarsa olsunlar ve nereden bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka onlarla beraberdir."[16] وَتَعَالَى عَمَّا يَصِفُونَ "Haşa O, onların vasıflandırmalarından çok uzaktır, çok yücedir."[17][/B] Bunlara benzer birbiriyle çelişir gibi görünen ayetler Kur'an'da geçmektedir. Kur'an bu tür ayetleri "Müteşabih Ayetler" olarak isimlendirmiştir. Allahu Teâla bu hususu şöylece açıklamaktadır: [B] مِنْهُ آيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ "Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir."[18][/B] Bu ayetler indiği zaman Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem onları insanlara tebliğ etti. Müslümanlar bu ayetlere iman ettiler ve bütün benlikleri ile onları korudular. Bu ayetler onlarda herhangi bir araştırmaya ve mücadeleye sebep olmadığı gibi bunlar arasında uyumlaştırmayı gerektiren herhangi bir çelişki de görmüyorlardı. Ayetleri vasıflandırdığı şekilde anladılar. Ayetler, onların hayatlarıyla ve nefisleriyle uyum halindeydi. Müteşabih ayetlere inandılar, doğruladılar ve mücmel bir şekilde anladılar, bu kadarı ile yetindiler. Bu ayetlere vakıayı vasfeden ve gerçekleri belirleyen ayetler olarak bakıyorlardı. Birçok akıllı kimse bu müteşabihlerin detayına dalmayı ve onlar hakkında çekişmeyi hoş karşılamıyor ve bu konuda tafsilata girmenin ve cedelleşmenin İslâm'ın lehine olmadığını görüyorlardı. Anlamlarını, güçleri oranında icmali olarak anlıyorlar ve ayrıntılara girmiyorlardı. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in zamanında Müslümanların Kur'an'ın ayetlerini anlamaları ve Kur'an'ın metodunu kavramaları işte böyleydi. Onlardan sonra Hicri birinci asır bitinceye kadar da bu durum böyle devam etti. Kelamcıların filozofların metoduna ters düşmelerine gelince: Filozoflar, yalnızca burhanlara güveniyorlardı. Büyük önerme, küçük önerme ve sonuç şeklinde mantıksal burhanlar/deliller oluşturuyorlardı. Eşyalar için "cevher" ve "araz" gibi birtakım terimler ve kelimeler kullanarak oluşturdukları akli sorunları, pratik ve hissi esaslar yerine mantıki esaslar üzerine oturtuyorlardı. Araştırmada kelamcıların metodu ise bundan başkaydı. Zira Allah Subhenehû ve Teala’ya, Resulüne ve Resulünün getirdiklerine inanan kelamcılar, inandıkları bu şeyleri mantıksal akli delillerle ispatlamaya çalışıyorlardı. Daha sonra âlemin sonradan yaratıldığını araştırmaya başladılar ve eşyaların sonradan yaratıldığına dair deliller getirmeye koyuldular. Bu konuda derinleştikçe de önlerine yeni yeni konular açıldı. Açılan bu konular ve bunlardan kaynaklanan detay konular üzerindeki araştırmalar, sonunda mantığa gelip dayandı. Kelamcılar, Kur'an ayetlerini, kendilerinden öncekilerin metotlarına ve Kur'an'ın sunuş tarzına göre anlamak için araştırmadılar. Onlar Kur'an'a inandılar ve Kur'an'dan anladıklarını ispatlamak için kanıtlar getirmeye çalıştılar. Bu değerlendirme Kelamcıların araştırma metotlarının bir yönünü oluşturmaktadır. Araştırmalarının diğer yönünü ise müteşabih ayetlere bakış açıları oluşturmaktadır. Kelamcılar, müteşabih ayetlere, tafsilata girmeksizin topluca iman etmekle yetinmediler. Kendileri bir takım araştırmalardan sonra, "irade" ve "cebr" ayetlerini ve Allah Subhenehû ve Teala’ya cismaniyet ifade eder gibi görünen ayetleri ve aralarında çelişki varmış gibi görünen bütün ayetleri bir araya topladılar. Akıllarını bu ayetler hakkında zorladılar ve kendilerinin dışındakilerin cesaret edemedikleri şeye cesaret ettiler. Bu davranış onları, her meselede reye başvurmaya/görüş ortaya koymaya sevk etti. Belli bir görüşe ulaştıklarında ise, görüşlerine ters gelen ayetleri tevil etmeye başladılar. Tevil, kelamcıların ilk belirgin özellikleridir. Örneğin, yaptıkları araştırma onları Allah Subhenehû ve Teala’nın mekândan ve yönden münezzeh olduğu sonucuna götürmüşse, Allah Subhenehû ve Teala’nın semada olduğunu, arşı istila ettiğini ifade eden ayetleri yorumlayarak kendi görüşlerine uydurmak istediler. Eğer araştırmaları, Allah Subhenehû ve Teala’ya yön belirlememe şekilde sonuçlanmışsa bu sefer de, insanların gözleri ile Allah Subhenehû ve Teala 'yı görmesinin mümkün olmadığını söylediler ve insanların Allah Subhenehû ve Teala 'yı göreceği şeklinde geçen haberleri tevil ettiler. Kelamcılarla kendilerinden öncekiler arasındaki en büyük ayırım ve onların en belirgin özellikleri kelimelere taşımadıkları anlamlar yüklemeleri yani tevil yapmalarıdır. Araştırmada takip edilen bu metot, idrak edebildiklerinde veya edemediklerinde tabiatta bulunanlar hakkında veya tabiat ötesi/metafizik alanda, hissedilebilen ve hissedilemeyen her şeyde akla araştırma hürriyeti vermektedir. Dolayısıyla Kur'an, akla esas alınması gerekirken, akıl, Kur'an için esas alınır hale geldi. Tabi ki bu durumda hem tevil sahası alabildiğine açılabilme imkânına sahip oluyordu hem de kendi görüşlerine göre akla uyan her hangi bir yöne yönelmeleri doğal hale geliyordu. Bu nedenle aralarında çok büyük ihtilaflar doğdu. Bunlardan bir kısmı insanın davranışlarını kendi isteği ile yaptığını kabullenerek "cebr" görüşünü tevil ederken, karşı grup da "cebr" görüşünü ispat etmeye çalışırken "ihtiyar" ile ilgili ayetleri de tevil ediyordu. Bunların dışındaki üçüncü bir grup ise iki grubun görüşlerini yeni bir görüş ile uzlaştırmaya çalışıyordu. Bütün "Kelamcılar" iki özellikleri ile tanındılar: - Mantığa dayalı "kanıt"lara güvenmek ve hissedilmeyen şeyler üzerine önermeler oluşturmak, - Ulaştıkları sonuçlara uymayan ayetleri tevil etmek.[/SIZE] [1] Nahl: 125. [2] Ankebut: 46 [3] Hacc:73 [4] Tarık: 5-7 [5] Abese: 24-31 [6] Zariyat: 21 [7] Neml: 62 [8] Bakara: 185 [9] Ğafir:31 [10] En'am: 125 [11] Mülk: 16 [12] Fecr: 22 [13] Rahman: 27 [14] Maide: 64 [15] Şura: 11 [16] Mücadele: 7 [17] En'am: 100 [18] Al-i İmran: 7 [CENTER][IMG]https://i.imgur.com/V562Z.gif[/IMG] [SIZE=3] [URL="https://www.islamiforumlar.net/kuran-i-kerim/21836-kelamcilarin-metodunun-yanlisligi.html#post43792"]Kelamcıların Metodunun Yanlışlığı[/URL][/SIZE] [/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
Kelamcıların Ortaya Çıkışları ve Metotları
Üst
Alt