Mezheplerin çıkış zamanı

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81

Bu konuya girmeden önce, konu hakkında kısa bir mukaddimeye değinelim. Bütün islami alimler, düşünürler ve fakihler, Allah’ın insanlar için hükümler, vazifeler ve kanunlar tayin ettiğini ve bunları vahiy yoluyla Resulüne nazil buyurduğunu ve Peygamberin de bunların tamamını tebliğ ettiğini kabüllenmişlerdir. Ve yine fakihler ve alimler bu hakikatı kabul etmişlerdir ki, bu hükümler ve kanunların teşrii’nin maksadı, Allahu Tealaya layıkı ile kulluk edilmesidir. İşte bu sebeplerden dolayı, tebliğ olunan hüküm ve emirlere muhalefet etmenin ahiret aleminde azap ve cezası olacaktır.

Bu görüş ve inançlar, bütün mezheplerin alimlerini, vahiy yoluyla açıklanan, maddi, manevi, ferdi, içtimai, iktisadi, siyasi, ibadi, ahlakivb hükümleri mümkün yollarla ele almalarına sebep olmuştur. Hiç şüphesiz bu konu Resulü ekrem (s.a.a)’den sonraki zamana mahsustur. Çünkü O Hazret’in kendi zamanında ve hayatında, islami camiada ilahi hükümler ve vazifelerin öğrenilmesinin en iyi yolu, insanların vasıtasız olarak Allah Resulüne müracaat ederek, o Hazretten dini hükümlerini sormaları ve o Hazretinde sözüyle veya ameliyle veyahutta Kur-an-ı Kerimin ayetleriyle onları aydınlatmasıydı.

Allahu Teala, bu konuda şöyle buyuruyor; “İçlerinden kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.”Al-i İmran suresi, 164

Elbette bazı zamanlarda Allah Resulü sahabelerden sonra soranlardan bazılarını dini hükümlerde ehil olan sahabelere havale ediyor ve onlarda böylelikle sorularının cevaplarını o ehil sahabeler aracılığı ile öğreniyorlardı. Bazende, Resulü Ekrem (s.a.a) efndimiz islami hüküm ve meseleleri bilen bazı sahabelerini müslümanların oturduğu bölgelere gönderiyor ve o bölgelerdeki müslümanlar bu vesileyle dini hükümlerini öğreniyorlardı.

Bunlardan anlaşılan şudur ki; Resulü Ekremin hayatının zamanında ilahi hükümleri öğrenmek için müslümanların eli tamamen açıktı ve bu meselede önemli bir zorluk ile karşılaşmıyorlardı. Zira islami hüküm ve meseleleri ya direkt olarak Allah Resulünün dilinden veya Resulü Ekremin tayin ettiği sahabelerden öğreniyorlar ve hiçbir şüphe ve ihtilaf olmaksızın vazifelerine amel ediyorlardı.

Ama Resulü Ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra müslümanlar o Hazretin huzuruna varmaktan mahrum kaldıkları için, müslümanlardan bir çoğu dini hükümlerini öğrenme gayesiyle Medinede bulunan alim sahabelere müracaat ediyorlar ve onlarda Resulü Ekremden duydukları gibi soruları cevaplandırıyorlardı. Resulü Ekrem (s.a.a)’den duymamış oldukları bir meselenin hükmünde de, içtihad yolu ile cevap veriyorlardı. Bu muhasebeye göre, Allah Resulünün vefatından sonra hükülerin rücu makamı Medinedeki alimlerdi.

Medinede bulunan alim ve fakihler aşağıdakilerden ibarettir;

1- Ebuzer Gıffari,
2- Zeyd b. Sabit,
3- Abdullah b. Ömer

Ebu İshak Şirazi Tabakat-ül Fükaha adlı kitabında Medinedeki alimlerin yedi kişi olduğunu söylüyor ki, şunlardan ibarettir;

1- Urve b. Zübeyr,
2- Said b. Müseyyib,
3- Ebu Bekir b. Abdurrahman Mahzumi,
4- Süleyman b. Yesar,
5- Übeydullah b. Utbe,
6- Harice b. Zeyd,
7- Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir,

Bu şahıslar fıkıh içtihadında önemli bir değere sahip olan, görüş sahibi idiler. Elbette onların görüşlerinin büyük bir bölümü bizlere ulaşmamıştır. Çünkü bunların tamamı bir yılda (94. Yıl) vefat etmişlerdir. Bu sebepten dolayı o seneyi “Fakihler yılı” olarak adlandırmışlardır. Bunların tamamı Zeyd b. Sabit ve Abdullah b. Ömer’in öğrencilerinden olup, hadis medresesinin kurucularındandırlar. Bu medresenin sorumlusu Said b. Müseyyib idi. Bunların dışında meşhur olmayan fakihlerde mevcut’tu.

İslam’ın diğer beldelerinde de Resulü Ekrem (s.a.a)’in sahabeleri islami hükümlerde rücu makamıydılar. Resulü ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra bir grup sahabe Kur-an-ın ve ilahi hükümlerin talimi için uzak ve yakındaki islami beldelere hicret etmişlerdi. O bölgelerde bulunan müslümanlarda bunlara müracaat ettiklerinde, bunlar Kur-an-ı Kerime göre hükümleri beyan ediyorlardı ve meselenin hükmünü Kur-an-da bulamadıkları zaman sünnet aracılğı ile sorulara cevap veriyorlardı ve sünnette de bulamadıkları zaman içtihad ederek meselenin hükmünü açıklıyorlardı. İşte bu hesaba göre, islamın, Mekke, Kufe, Bağdat, Basra, Yemen, Mısır, Endülüs, Nişabur, Horasan, . gibi diğer beldelerin de şer’i meselelerde hükümlerin rücu makamı sahabeden olan fakihlerdi.

Mekkede hükümlerin rücu makamı olan fakih sahabeler şunlardan ibaretti;

1- Abdullah b. Abbas,
2- Mücahid b. Cübeyr,
3- Ebu Abdullah İkreme,
4- Ata b. Ebi Riyah,
5- Abdullah b. Ebi Melike,
6- Amr b. Dinar,
7- Abdullah b. Ebi Necih,
8- Abdul Melik b. Abdul aziz b. Cüreyh,
9- Müslim b. Halid b. Said.

Bunların yanısıra Kufede, Bağdat’da, Şamda, Basrada, Mısırda, Yemende, Endülüsde, Horasanda, Nişaburda, Ürdünde, Filistinde, Afrikada, . vb bulunan ve isimlerini zikretmeye gerek görmediğimiz sahabeden olan fakihler bulunmaktaydı

Tabii’nin günlerinin son zamanlarında ve tabiinlerin tabiinlerinin ilk zamanlarında bazı şahıslar hükümlere cevap vermede rücu makamıydılar. Onlar şunlardan ibaretti;

1- Numan b. Sabit (Ebu Hanife) v. 150
2- Muhammed b. Abdurrahman (Ebu Leyla) v. 148
3- Süfyan b. Said Sevri, v. 161
4- Kufede İbni Şebreme, v. 144
5- Abdul Melik b. Abdul Aziz (İbni Cüreyr) v. 150
6- Süfyan b. Üyeyne, v. 198
7- Medinede, Malik b. Enes, v. 179
8- Leys b. Sad, v. 175
9- Mısırda, Muhammed b. İdris Şafii, v. 204
10- Şamda, Abdurrahman Ovzai, v. 157
11- Basrada, Osman b. Müslim, v. 240
12- Nişaburda, İshak b. Rahviye, v. 238
13- İbrahim b. Halid Bağdadi, v. 246
14- Ahmed b. Hanbel Şeybani, v. 241
15- Davud Zahiri İsfehani, v. 237
16- Bağdat’da, Muhammed b. Carir Taberi, v. 310

Ve yine isimlerini zikretmek istemediğimiz bunlardan başkaları.

Bunlardan her biri, özellikle bazıları vefatlarından sonra bir çok taraftar buldular. Neticede, mezkur zamanda çeşitli mezhepler ortaya çıktı. Binaen aleyh çeşitli ve muhtelif mezheplere sahib oldular.

(Alıntı)
 
Üst Alt