Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz”

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Bir insanın hayat tarzı, onun şuur altını oluşturur...
Bu sebeple, o insanın bütün hayatında, ölümü esnâsında ve kabirde Münker ve Nekir’e cevap verirken hep o şuuraltının izleri tezâhür eder.

Müslüman olarak ölmek, hakkımızdaki İlâhî takdirin nasıl tecellî edeceğini bilemediğimizden dolayı, belki elimizde değildir ama..
bu yolda, yani müslüman olarak ölme yolunda olmak elimizdedir...
Yoksa, Kur’ân-ı Kerim’in “ancak müslümanlar olarak ölünüz” emri “teklif-i mâlâ-yutak”, yani yerine getirilmesi mümkün olmayan bir teklif olurdu.
Hayatını salih ameller kuşağında geçiren bir insanın son nefesinde imanla gitmesi kaviyyen muhtemeldir...
O halde, imanın gereklerini o derecede hayatımıza hayat kılmalıyız ki aksi bir düşünce ve aksi bir hayat tarzı rüyalarımıza bile misafir olmasın...

Allah’a kavuşma arzusuyla yanıp tutuşalım ve hep bu visalin beklentisi içinde yaşayalım. Unutmayalım ki, -hadîsin ifadesiyle-
“Kim Allah’a kavuşmayı arzu ederse, Allah da ona kavuşmayı arzu eder.”
Allahu ekber kebira...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
simdi de bu konu nerden aklina geldi derseniz aslinda gelmedi ..getirildi..
Bu sabah cok sevdigim Amerika asilli musliman olmus bir Doktor arkadasim mail gondermis..ve demis ki..belki de her gun hastahanede ölen hastalari oldugu icin olabilir mi idi diye bir an dusundum.. ama yine de kendimce cevap yazmaya calisinca bu konuyu yazmaya karar verdim...

Sordugu yazdigi..:

"Ben nasıl öleceğimi cook merak ediyor, hayalimde hep öleceğim anı düşünüyorum...islami filimlerde salih insanlarin kelime-i sehadet getirmeleri beni cezb ediyor...
o son sehadeti Böyle güzel bir gidiş için ne yapmam gerekir acaba?" diye sormus sohbet etmis benim ile..

Ahh Canimin ici dedim.. bu mesele, hemen hepimizin güzel bir gidiş sehadet ile emanetimizi teslim etmektir dua ve dilegimiz...
her insan iyi bir ölümle gitmeyi, güzel şeyler düşünüp Allah lafzini söyleyerek buradan imanla ayrılmayı hayatının gayesi bilir....
Ancak bu gayeyi gerçekleştirmek için Peygamberimiz (sas)'in ikazını hatırdan çıkarmamak gerekir. Bakın ne buyuruyor aleyhis'salat-ü ves'selam Efendimiz:
"– Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!"
Demek ki hayatımızı nasıl yaşadığımız mühim. Güzel bir gidiş için güzel bir İslami hayat yaşamak gerekir. İmanimiz suurlu olmali...

Başka bir ifadeyle, insan hayatı boyunca inançlarına kalbinde, gönlünde, hafıza ve hayalinde ne kadar yer verir, ne kadar üzerinde titrer, yaşayışında uygularsa, ölürken de o nispette onunla meşgul olur, şuuraltında yerleşmiş olan o meşguliyetinin tekrarıyla son nefesini verir...

Yani hayatı boyunca neyi fikretmişse, son nefesinde de onu zikreder...rah. Annem 78 senelik omrunde hep Allah cc lafzi olmustur ve son aninda Hakka ulasirken Laillahe illall Allah Allah olmustur.. yani artik O Allah kelimesi oyle yuregine.. agzina..vicdanina yerlesmisti ki Canini teslim ederken kolay degil imis.. terliyormus.. gozlerini bir kenara dikip yine de onca acinin icinde Allah lafzini demeyi unutmamis.. nasil unutabilirdiki.. O Allah lafzi olmadan bir an bile hic konusmazdiki...dilli alismis.. nefes alip vermek gibi bir sey olsa gerek ti...

Efendimiz (sas)'in, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz" haberi tecelli eder...
Nitekim irşat eserlerinde bu konuya şöyle bir örnek de verilir:
Hayatı boyunca İslam'ı aşk ve şevkle yaşayarak yaşlanan bir hastayı muayene eden doktorlar, 'Bize düşeni yaptık, gerisi Allah'a kalmış!' diyerek giderler...

Son anlarını yaşayan hasta ise baygın halde yattığı yatağından doğrularak yumuk gözlerle oğluna seslenir:
– Oğlum, çabuk beni musluğa götür, abdest alacağım, baksana vakit girmiş, namazımı geciktirmemeliyim, diyerek nefes nefese oturduğu yerde uzattığı ellerine döküldüğünü hayal ettiği sudan abdest almaya başlar. Acele ile her zaman yaptığı gibi camiye koşar, girdiği safta yine hayalen yerini alır, ellerini kulaklarına kaldırarak son gücüyle 'Allahü Ekber' diye tekbir alır. Ancak aldığı bu tekbiri son sözü olur, tekbirle birlikte yatağına yığılıp kalır. İşte bu hâl, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz!" gerçeğinin bir örneğini teşkil eder. "Dervişin fikri ne ise, zikri de odur." sözü de bunu ifade eder.

Demek ki, ömür boyu kalbimizde, gönlümüzde neleri beslemiş, neleri hafızamıza nakşetmiş, nelerle meşgul olmuşsak ölüm anında da şuuraltına yerleştirdiğimiz bu konuların gereğini hayal edip yapacak onu yaşayacağız...

Hayat boyunca ihmal etmediğimiz namazımızla, tekbirimizle hayatımızı noktalamamız bile söz konusu olacaktır.
İşte hadis-i şerif de bize bu vazgeçilmezimizi hatırlatıyor: "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz." Öyle ise bütün mesele nasıl yaşadığımız, hayatımızı nelerle meşgul edip tükettiğimiz meselesidir. Her insan kendine bu soruyu sormalıdır:

-Ben nasıl bir hayat yaşıyorum? Neleri hayatımın gayesi, hedefi haline getiriyorum? Şuuraltıma neleri yerleştiriyor, son nefesimi verirken neleri tekrarlayacak duruma geliyorum? Bence her birimizin kendi nefsimize sormamız gereken ihmal edilemez sorular olmalıdır bunlar. Efendimiz'in bu ikazını hatırımızdan hiç çıkarmamalıyız:
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!
Ne dersiniz bir düşünelim mi? Nasıl yaşıyoruz?

iste yasadigin sekle bakarak nasıl ölecegini tahmin edebilirsin diye cevap yazdim...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Hayatını salih ameller kuşağında geçiren bir insanın son nefesinde imanla gitmesi kaviyyen muhtemeldir...
O halde, imanın gereklerini o derecede hayatımıza hayat kılmalıyız ki boylece ölümden de korkmayiz...
Allah’a kavuşma arzusuyla yanıp tutuşalım ve hep bu visalin beklentisi içinde yaşayalım. Unutmayalım ki, -hadîsin ifadesiyle-
“Kim Allah’a kavuşmayı arzu ederse, Allah da ona kavuşmayı arzu eder.”
 
Üst Alt