Nazar ve hasedin yaratılmasındaki hikmet

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
0020180fcb3b5523af4195ee.jpg


Bütün diğer kötü duygular gibi haset ve nazar da bir imtihan vesilesidir.
Başkasının mutluluğuna sevinen bir kimsenin bu imtihanda olumlu puan alması söz konusu olduğu gibi bu mutluluktan kıskanan ve haset eden kimsenin de olumsuz puan alması söz konusudur.

Bilindiği gibi İslam’da emirlerin yanında yasaklar da vardır. Bütün emirler güzel olduğu gibi bütün yasaklar da kötüdür. İmtihanda sevap kazanmanın yolu çift yönlü işler.
Bir yandan namaz kılmak gibi emirleri yerine getirmek bir yandan da içki-kumar-zina gibi yasaklardan uzak durmak..
Her kötülükten sakınmak farzdır gereklidir.
Bu sebeple namazı kılmakla oruç tutmakla sevap kazanacağımız gibi içki içmekten haset etmekten sakınmakla da sevap kazanırız.

Bu açıdan bakıldığı zaman din imtihanında -kazanması kolay ve kazancı bol olsun diye- biri müspet biri menfi iki açıdan sevap yolları açılmıştır.

Nazar da büyük çoğunlukla potansiyel halinde var olan haset duygusunu frenlemeyen ve aşırı kıskançlık gösterenlerin gözlerinden karşı tarafa atılan zehirli bir bomba görevini görmektedir.
Bunun da hikmeti hasette olduğu gibi bir imtihan sırrıdır.

İlginçtir; Felak suresinin son ayetinde mealen: “Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden(’Allah'a sığın!)” ifadesine yer verilmiştir.
Bu ayetten anlaşılıyor ki -genel olarak- haset potansiyel bir olgu olarak her insanda mevcuttur. Bunun zararı ise uygulamaya konulduğu zamandır.

Adeta haset bir bomba gibidir pimi çekildiği an etrafına zarar verir. Pimi çekmek ise insanın iradesine bağlı bir fiil olduğu için sorumluluğu da kendisine aittir.

***
Mü'min gıbta; münâfık haset eder" sözü bu iki durumun farkı ve bulunduğu insanın niteliğini ortaya koymaktadır.
Haset, yani başkasının elinde bulunan bir nimetten hoşlanmayarak onun yok olmasını istemek haramdır.
Ancak bir fâcir veya kâfirde bulunup fitne uyandıran, insanlar arası ilişkilerin bozulmasına, herkese eziyet edilmesine neden olan nimetin ortadan kalkmasını istemek, bundan hoşnut olmamak haram ve günâh değildir.
Çünkü onun yok olmasını istemek bir nimeti çekemeyerek yok olmasını istemek değil; bir fitne ve zulüm aracının ortadan kalkmasını istemek demektir.
Hasedin haram olmasının sebebi Allah'ın kullar arasında yaptığı taksim ve takdire razı olmamayı, teslimiyet göstermemeyi ifade etmesi ve Kur'ân-ı Kerîm'de ifade ettiği gibi kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır:
"Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır," size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler"
(Âli İmran, 3/120).

***
"Hasedden sakınınız! Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, hased de hasenâtı yok eder."
[Ebû Dâvüd]

Hased etmek, Allahü teâlânın takdîrini değiştirmez. Hasetçi, boşuna yorulur, üzülür. Üstelik büyük günâha girmiş olur. Hasedin, hased edilene dünyada ve âhırette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Hiçbir hasetçi murâdına kavuşmamıştır.

Hased, sinirleri bozar, ömrün kısalmasına sebep olur. Esma’î diyor ki, 120 yaşındaki bir köylüye çok yaşamasının sırrını sordum, hiç hased etmediğini söyledi.
Hased edilene, dünya ve âhırette, hiç zarar olmaz. Hased edenin ömrü üzüntü ile geçer. Hased ettiği kimsenin ni’metlerinin azalmadığını, hattâ arttığını görerek, sinir krizi geçirir.

Hasedden kurtulmak için, ona hediye vermeli, ona karşı tevâzu göstermeli ve onun ni’metinin artması için duâ etmelidir. Doğru olan bir şeyi kabûl etmemeye inat denir. İnat, karşımızdakini aşağı görmek, ondan nefret etmek, ona düşmanlık beslemek, hased etmek gibi sebeplerden meydana gelir.
Hakkı, düşmanımız da söylese kabûl etmeliyiz!
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Allah'ın en sevmediği kimse, hakkı kabûl etmekte inat edendir.)
[Buhârî]

dctr.gif
(c.c.)insanoğlunu bazı hasletlerle yaratmıştır.
Bu hasletler vasat çizgide ve ihtiyaçlar çerçevesinde olduğu müddetçe güzel ve hayırlıdır.
Ama bu hasletlerin dozajı aşılıp ileri gidildiğinde ise ifrat hadisesi meydana gelmekte ve kişi yaptığı ile günaha harama ve hatta daha da ilerisi maazallah şirke bile düşebilmektedir.

İnsanın fıtratında bir kayıt ve kurala bağlı kalmaksızın yaşama temayülü vardır.
İnsan heva ve isteği doğrultusunda yaşamak ister. Yaptığından da kimseye hesab vermek istemez. Ama
dctr.gif
(c.c.) kişiyi bir irade ile yaratmış ve iradesi ölçüsünde kendisine bir sorumluluk yüklemiştir.
Her kişi hayatını
dctr.gif
(c.c.)’ın koymuş olduğu kurallara göre yürütmekle mükelleftir. Başıboş değildir. Yaptıklarının tümünden de hesaba çekilecektir.
Bu bilinçle hareket eden kişi ticareti dahil tüm hayatında belirli kurallara bağlı kalır. Sorumluluğunun bilinci ile hareket eder ve hiçbir kimsenin hakkına tecavüz etmez.
Eğer kişi
dctr.gif
(c.c.)’nın koymuş olduğu kurallar çerçevesinde yaşama bilincine sahip değilse o zaman kişi benim hürriyetim sınırsızdır anlayışı ile hareket eder.
Bu yüzden de başkalarının hürriyetlerini çiğner.
Hak ve hukuk tanımaz. Nefsine hoş gelen her şeyi meşru görür. Bu şekilde de toplumu ifsad ve fitneye sürüklerken kendisini de helake götürür.
İnsanoğlunun fıtratında var olan bir başka haslet de dünyaya karşı olan sevgisi ve hırsıdır.
“Şüphesiz insan mal sevgisi konusunda çok hırslıdır”
(Adiyat 8) ayeti ve “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa bir üçüncüsünü ister.
Ademoğlunun gözünü ancak toprak doyurur” hadisi şerifinden anladığımız şudur ki insan dünya sevgisi ile beraber yaratılmıştır.
Kişinin çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek istemesi ve helal dairesinde çalışması son derece doğal ve gereklidir. Ancak aşırı dünya sevgisi ve hırsı ise kişiyi Sa’lebeleştirir ve kendisini helaka sürükler.
Çünkü dünyaya aşırı sevgi besleyen kişi ahiretini unutur. Tüm hesapları dünyalığa dönüşür.
Bunun da sonu helaktır.

İnsanoğlunun fıtratında var olan başka bir haslet de kıskançlık ve hasettir. Dünya malı ve varlığı konusunda insan en yakınını ve hatta kardeşini bile kıskanır.
“Nefisler kıskançlıkla donatılmıştır” (Nisa: 128). Kıskançlık gıbta seviyesinde kalıp hayırda yarışma şeklinde olursa; bu kardeşim malından şu kadar infak ediyor ben daha fazla infak edeceğim anlayışını doğurursa güzeldir.

Kıskançlık mal kazanımı ve tüketimi konusunda ki hırsa dönüşürse hasede dönüşür.
“De ki sabahın Rabbine sığınırım hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden.”
(Felak 14) Bu ayetten hesedin ne kadar büyük bir şer olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Hased kişinin gözünü kör eder. Bir hastalık gibi insanın beynini kemirir. Kişinin kendi malı ile değil başkasının malıyla uğraşmasına sebebiyet vererek hem bu dünyanın hem de öbür dünyanın helakine sebep olur.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
İnsanoğlunun fıtratında var olan başka bir haslet de kıskançlık ve hasettir.
Dünya malı ve varlığı konusunda insan en yakınını ve hatta kardeşini bile kıskanır.
“Nefisler kıskançlıkla donatılmıştır”
(Nisa: 128).

BEN DE HER INSAN GIBI KISKANC BIRIYIM!AMA HAMD OLSUN BU KISKANCLIGIMI YENMENIN FORMULUNU BULDUM..
BU GUZEL HUZUR VERICI YOL VE METODU OGRENMEK ISTERMISINIZ?

arapca.jpg


"Sizden Biriniz, Kendisi İçin İstediği Şeyi, Din Kardeşi İçinde İstemedikçe Gerçek Anlamda İman Etmiş Olmaz."
Hz MUHAMMED SAV
anlamı büyük ve derin bir hadis... ama günümüzde "Rabbena hep bana...!
Allah şuurumuzu ve bilincimizle paylaşım duygumuzu geliştirsin inşaallah...
Gerçek dost gölge gibidir. Eğilsen de, doğrulsan da, düşsen de asla peşini bırakmaz...!

Yahya b. Muaz (r.a.) derki:
"Müslüman kardesin, bu üç hasletle senden nasibini alsin:
1- Ona faydali olamyorsan, bari zararli olma!
2- Onu sevindirmeye gücün yetmiyorsa, hiç olmazsa üzme!
3- Onu övmeye dilin varmyorsa, bari yerme, kötüleme!"

Ben kiskancligimi yenmeyi Allahin yardimi ile bu metod ile basardim hamd olsun...
gercek bir misal ile anlatayim..Istanbuldaki iki KIZI olan benim ile ayni Yasta olan yegenimin hamile oldugunu ve oglu olacagini ilk duydugumda birazcik kiskandim...cddvb..dfrt..
cunku Bende bebek ve Cocuklara olan asiri duskunlugum var...
Neden Onun oglu olacak da benim olmadi? diye kendi kendimi yerken..agla..:,aassd..
sonrada Heyy Muhacir kendine Gel O senin ablanin KIZI hem Rabbim Ona bunu bu yasta nasip etmis ise vardir bir Hikmeti! Rabbimin takdiri ilahisini mi sorguluyorsun diye ilk once kendi nefsimi aradan cekittim..
Sonrada Yegenimi ariyarak onun adina cook mutlu oldugumu ve Bu hamileligi surecinde onun ile birlikte Maddi Manevi, her turlu kosularda destek ve dua edecegimi belirttim.. :.dost.
Cook Sevindi!.. Allah RAZI olsun Teyzem dedi...
ve Haziran ayinda Kizim istanbula,İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi nde yaz tatili icin staj icin gidecek ya Bebegine masmavi bir suru bebek esyasi aldim gonderecegim ins...
bir anlik kiskancligimin kefarettini kendimce odemek istiyorum belkide...utngc..

artik haftada 2,3 kez arayip Hal ve hatirini sorar mutlulugu sururu olurum..yani kiskancligi Sevgi, muhabbet ,Dostluga cevirdim Hamd olsun...
artik onun bu zor gunlerinin bir parcasi oldugum icin kendimi de onemli buluyor ve kiskanmiyorum!!
Iyiki Varsin dediginde vicdanimda huzuru hissediyorum..
Onu kiskanmak yerine hamileligin riski varmis! Ona destek oldugumda insanligimi insan oldugumu hissediyorum hamd olsun...

Hased, tedavi edilmese en kötü ahlâk hastalıklarındandır. Hased eden kimse başkasının iyiliğine ve elindeki nimetlere üzülür, hatta bu nimetlerin onun elinden gitmesini ister. Gitmediğinde üzüntüsü artar.
Bu hususta denilir ki:‘Hased öyle bir ruh hastalığıdır ki, ona hiç bir doktor çare bulamaz. Yeter ki Allah (c.c.)’ın yardımı tahakkuk etsin.'
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Yahya b. Muaz (r.a.) derki:
"Müslüman kardesin bu üç hasletle senden nasibini alsin:
1- Ona faydali olamyorsan bari zararli olma!
2- Onu sevindirmeye gücün yetmiyorsa hiç olmazsa üzme!
3- Onu övmeye dilin varmyorsa bari yerme kötüleme!"
 

memduhat

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
16 Aralık 2014
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Alimin birisi padişah tarafında çok iltifat görmekte bu da padişahın vezirini kıskandırmaktadır. Vezir birgün padişaha der ki, padişahım o alime çok değer veriyorsun ama o senden iğreniyor. Tekrar gelirse dikkat et bak sana yaklaştığı zaman eliyle burnunu kapatacaktır der. Sonra alimin yanına gider. Alimi yemeğe davet eder …ve ona ısrarla sarımısak yedirir. Yemekten sonrada tembih eder; sakın ha padişahın yanına yaklaşma sarmısak kokusundan nefret eder der. Padişah alimi çağırır, alim huzura gelir. Padişah yaklaş bakalım der. fakat alim yaklaşmak istemez. Israr edince eliyle ağzını kapatır, öylece padişaha yanaşır. Padişah vezir haklıymış bu benden iğreniyor der. Alimin eline bir zarf verir. Bunu falanca kişiye ver sana hediye verilecek der. Alim sevinçle dışarı çıkar. Dışarda vezir o zarf nedir diye sorar alimde padişahın yaptığı hareketten çok hoşlandığını sarmısak kokusunu ona geçirmediğim için çok memnun kaldığını bu nedenle de bu zarfı falancaya getirip hediye almamı söyledi der. Vezir alime sen padişahtan her zaman hediye alırsın zarfı bana ver der alim veziri kırmaz. Zarfı vezire verir. Bir zaman sonra alim padişahın huzuruna varır. Padişah şaşırır. Alime; zarfı ne yaptın diye sorar. Alim zarfı vezirin istediğini ona verdiğini söyler. Padişah der ki, zarfın içinde ne yazdığını biliyormusun, hayır bilmiyorum der. Zarfın içinde bu zarfı getireni öldür diye yazıyordu. Vezir öldü der. Sonra niçin ilk seferde benden iğrendinde şimdi iğrenmiyorsun diye sorar. Alimde durumu anlatır. Vezirin kendisine sarımısak yedirdiğini sonrada sakın padişahın yanına yaklaşama dediğini söyler. Padişah oh olmuş kendi kazdığı tuzağa düştü diyerek hem padişah hem alim şükrederler.

KAYNAK : ÖMER IŞIKTEKİN - KÜRSÜDEN İNCİLER SAYFA 70
 
Üst Alt