- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Bütün diğer kötü duygular gibi haset ve nazar da bir imtihan vesilesidir.
Başkasının mutluluğuna sevinen bir kimsenin bu imtihanda olumlu puan alması söz konusu olduğu gibi bu mutluluktan kıskanan ve haset eden kimsenin de olumsuz puan alması söz konusudur.
Bilindiği gibi İslam’da emirlerin yanında yasaklar da vardır. Bütün emirler güzel olduğu gibi bütün yasaklar da kötüdür. İmtihanda sevap kazanmanın yolu çift yönlü işler.
Bir yandan namaz kılmak gibi emirleri yerine getirmek bir yandan da içki-kumar-zina gibi yasaklardan uzak durmak..
Her kötülükten sakınmak farzdır gereklidir.
Bu sebeple namazı kılmakla oruç tutmakla sevap kazanacağımız gibi içki içmekten haset etmekten sakınmakla da sevap kazanırız.
Bu açıdan bakıldığı zaman din imtihanında -kazanması kolay ve kazancı bol olsun diye- biri müspet biri menfi iki açıdan sevap yolları açılmıştır.
Nazar da büyük çoğunlukla potansiyel halinde var olan haset duygusunu frenlemeyen ve aşırı kıskançlık gösterenlerin gözlerinden karşı tarafa atılan zehirli bir bomba görevini görmektedir.
Bunun da hikmeti hasette olduğu gibi bir imtihan sırrıdır.
İlginçtir; Felak suresinin son ayetinde mealen: “Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden(’Allah'a sığın!)” ifadesine yer verilmiştir.
Bu ayetten anlaşılıyor ki -genel olarak- haset potansiyel bir olgu olarak her insanda mevcuttur. Bunun zararı ise uygulamaya konulduğu zamandır.
Adeta haset bir bomba gibidir pimi çekildiği an etrafına zarar verir. Pimi çekmek ise insanın iradesine bağlı bir fiil olduğu için sorumluluğu da kendisine aittir.
***
Mü'min gıbta; münâfık haset eder" sözü bu iki durumun farkı ve bulunduğu insanın niteliğini ortaya koymaktadır.
Haset, yani başkasının elinde bulunan bir nimetten hoşlanmayarak onun yok olmasını istemek haramdır.
Ancak bir fâcir veya kâfirde bulunup fitne uyandıran, insanlar arası ilişkilerin bozulmasına, herkese eziyet edilmesine neden olan nimetin ortadan kalkmasını istemek, bundan hoşnut olmamak haram ve günâh değildir.
Çünkü onun yok olmasını istemek bir nimeti çekemeyerek yok olmasını istemek değil; bir fitne ve zulüm aracının ortadan kalkmasını istemek demektir.
Hasedin haram olmasının sebebi Allah'ın kullar arasında yaptığı taksim ve takdire razı olmamayı, teslimiyet göstermemeyi ifade etmesi ve Kur'ân-ı Kerîm'de ifade ettiği gibi kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır:
"Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır," size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler"
(Âli İmran, 3/120).
***
"Hasedden sakınınız! Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, hased de hasenâtı yok eder."
[Ebû Dâvüd]
Hased etmek, Allahü teâlânın takdîrini değiştirmez. Hasetçi, boşuna yorulur, üzülür. Üstelik büyük günâha girmiş olur. Hasedin, hased edilene dünyada ve âhırette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Hiçbir hasetçi murâdına kavuşmamıştır.
Hased, sinirleri bozar, ömrün kısalmasına sebep olur. Esma’î diyor ki, 120 yaşındaki bir köylüye çok yaşamasının sırrını sordum, hiç hased etmediğini söyledi.
Hased edilene, dünya ve âhırette, hiç zarar olmaz. Hased edenin ömrü üzüntü ile geçer. Hased ettiği kimsenin ni’metlerinin azalmadığını, hattâ arttığını görerek, sinir krizi geçirir.
Hasedden kurtulmak için, ona hediye vermeli, ona karşı tevâzu göstermeli ve onun ni’metinin artması için duâ etmelidir. Doğru olan bir şeyi kabûl etmemeye inat denir. İnat, karşımızdakini aşağı görmek, ondan nefret etmek, ona düşmanlık beslemek, hased etmek gibi sebeplerden meydana gelir.
Hakkı, düşmanımız da söylese kabûl etmeliyiz!
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Allah'ın en sevmediği kimse, hakkı kabûl etmekte inat edendir.)
[Buhârî]

Bu hasletler vasat çizgide ve ihtiyaçlar çerçevesinde olduğu müddetçe güzel ve hayırlıdır.
Ama bu hasletlerin dozajı aşılıp ileri gidildiğinde ise ifrat hadisesi meydana gelmekte ve kişi yaptığı ile günaha harama ve hatta daha da ilerisi maazallah şirke bile düşebilmektedir.
İnsanın fıtratında bir kayıt ve kurala bağlı kalmaksızın yaşama temayülü vardır.
İnsan heva ve isteği doğrultusunda yaşamak ister. Yaptığından da kimseye hesab vermek istemez. Ama

Her kişi hayatını

Bu bilinçle hareket eden kişi ticareti dahil tüm hayatında belirli kurallara bağlı kalır. Sorumluluğunun bilinci ile hareket eder ve hiçbir kimsenin hakkına tecavüz etmez.
Eğer kişi

Bu yüzden de başkalarının hürriyetlerini çiğner.
Hak ve hukuk tanımaz. Nefsine hoş gelen her şeyi meşru görür. Bu şekilde de toplumu ifsad ve fitneye sürüklerken kendisini de helake götürür.
İnsanoğlunun fıtratında var olan bir başka haslet de dünyaya karşı olan sevgisi ve hırsıdır.
“Şüphesiz insan mal sevgisi konusunda çok hırslıdır”
(Adiyat 8) ayeti ve “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa bir üçüncüsünü ister.
Ademoğlunun gözünü ancak toprak doyurur” hadisi şerifinden anladığımız şudur ki insan dünya sevgisi ile beraber yaratılmıştır.
Kişinin çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek istemesi ve helal dairesinde çalışması son derece doğal ve gereklidir. Ancak aşırı dünya sevgisi ve hırsı ise kişiyi Sa’lebeleştirir ve kendisini helaka sürükler.
Çünkü dünyaya aşırı sevgi besleyen kişi ahiretini unutur. Tüm hesapları dünyalığa dönüşür.
Bunun da sonu helaktır.
İnsanoğlunun fıtratında var olan başka bir haslet de kıskançlık ve hasettir. Dünya malı ve varlığı konusunda insan en yakınını ve hatta kardeşini bile kıskanır.
“Nefisler kıskançlıkla donatılmıştır” (Nisa: 128). Kıskançlık gıbta seviyesinde kalıp hayırda yarışma şeklinde olursa; bu kardeşim malından şu kadar infak ediyor ben daha fazla infak edeceğim anlayışını doğurursa güzeldir.
Kıskançlık mal kazanımı ve tüketimi konusunda ki hırsa dönüşürse hasede dönüşür.
“De ki sabahın Rabbine sığınırım hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden.”
(Felak 14) Bu ayetten hesedin ne kadar büyük bir şer olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Hased kişinin gözünü kör eder. Bir hastalık gibi insanın beynini kemirir. Kişinin kendi malı ile değil başkasının malıyla uğraşmasına sebebiyet vererek hem bu dünyanın hem de öbür dünyanın helakine sebep olur.