
NEFİS NEDİR?
Nefis, "Enfes" kelimesiyle lügat bakımından ilgisi olmakla birlikte mana olarak ayrı bir mücerret, yani soyut bir kelimedir.
Nefis, tıpkı bir elektrik akımı gibidir. Elle tutulmaz, gözle görülmez... Ama elektrik gibi kontrol edildiğinde insana hayat ve başarı azmi veren, kontrol edilemediğinde ise insanı mahveden bir his bir duygudur.
Allah, insanlara merhamet ederek, seve seve çalışmabilmeleri ve çalışmaktan usanmamaları için, insanlarda bir kuvvet yarattı. Bu kuvvet, nefis kuvvetidir. Bu kuvvet, şehvetlere kavuşmak ve gazap edilenlerle mücadele etmek için insanı zorlar. İnsanın nefsi, bu işinde bir sınır tanımaz. Yaptığı işler, hep aşırı, hep zararlı olur. Mesela hayvan susayınca, temiz suyu kolayca bulur, içer. Doyunca, artık içmez. Fakat insanın nefsi, insanı zorlayarak doyduktan sonra da içirir. Sığır aç olunca, çayırda otlar, doyunca yatar uyur. İnsan aç olunca, çayırda otlayamaz. Bulduğu otlar arasında seçim yapması, seçtiğini soyup, temizleyip pişirmesi lazımdır. Nefis, bu yorucu, usandırıcı işleri seve seve yaptırır. Fakat, hoşuna gideni, doyduktan sonra da yedirir.
İnsanlara verilen akıl nimeti, nefsin iyi ve kötü isteklerini ayırması, aşırılıklarına mani olması içindir. Akıl bu işleri elinde bir ölçü olmadan ve mutlak doğru neticeler veren kaideler bulunmadan yapamayacağından ve insanların nefisleri tarafından felakete sürüklenmemeleri için Allah peygamberler ve dinler göndermiştir.
İnsanın aklı, nefsin isteklerinin zararlı olduklarını anlayıp, peygamberlere uymak lazım olduğunu kalbe bildirir. Kalp de bunu dinleyip, peygamberlere uyunca insan saadete kavuşur.
İlahi dinlerin bildirdiği emir ve yasaklar hem nefis arzularına uymayı sınırlandırmakta hem de nefsi temizleyip emmarelikten, yani aşırı ve taşkın olmaktan kurtarmaktır.
Nefis, gazabı ve şehveti aşırı olarak çalıştırdığı için buna uymak insana tatlı gelir. İslamiyet'e uymak ise bu arzuları frenlediği, tahdit ettiği için insana acı, zor gelmektedir. Bunun için insan İslamiyet'e uymakta zorlanır ama nefse uymak ise çok hoştur ve kolaydır.
NEFSİN MAKAMLARI
1) NEFS-İ EMMARE:
Hiç kimsenin emri altına girmeyip, herkese emir etmek ister. İnsanların nefsi emmaresi, sürekli mevki almak ve başa geçmek sevdasındadır. Onun bütün arzusu herkesin kendisine boyun bükmesidir. Kendisinin kimseye muhtaç olmamasını ve başkasının emri altına girmemeyi ister. Nefsin bu arzularının nihai hedefi aslında ilah olmak, mabut olmak, herkesin kendisine tapmasını istemeye kadar gider.
Nitekim bazı hükümdarların kendilerini ilah gibi görmeye meyletmeleri tarihten bilinmektedir.
Hatta nefsi emmare o kadar ihtiraslı, o kadar hırslıdır ki, ortaklığa bile razı olmayıp, amir, hakim yanlızca kendi olsun, her şey yalnız onun emirlye olsun ister.
Yusuf Suresi 53. ayetinde "Muhakkak ki nefis hep günah işlemeyi emredicidir." buyruldu.
Kafirlik, cahillik, kibir, hırs, kızgınlık, zina etmek, cimrilik, şehevi arzulara düşkünlük, haset (çekememezlik), boş ve faydasız şeylerle uğraşmak, alay etmek, eziyet ve sıkıntı vermek, küfür etmek, edepsizlik, vb. kötü huylar hep onun sıfatlarındandır.
Nefsi emmareyi yıpratmak, azgınlığını önlemek için İslamiyet'in emir ve yasaklarına uymaktan başka çare yoktur. Nefsin temizlenmesi, ona karşı cihad etmekle olur.
İşte peygamberimizin, "küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz" demesi buna işarettir.
2) NEFS-İ LEVVAME:
Bu kademede nefis, kötülükleri emretmekten pişmanlık duyup, kendini çok levm ettiğinden (ayıpladığından) ismi "Levvame = çok ayıplayan" olmuştur.
Nefsi levvame sahipleri, hakkı hak, batılı batıl görür ve bilir. Ne yapsın ki kurtulmaya gücü yoktur. Çünkü nefis sahibinin İslamiyet'e sevgisi, bağlılığı, daimi ve kararlıdır. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat, sadaka vermek gibi güzel amelleri vardır. Fakat kendisini ucub (ibadetlerini beğenmek) ve gizli riyadan (gösterişten) kurtaramamıştır.
3) NEFS-İ MÜLHİME:
Doğrudan doğruya Allah'ın ilhamına kavuşan nefistir. Şeytan ona musallat olamaz. Kişi onun vesvesesine kulak vermez. Rabbine bağlılığı öyle artmıştır ki, melek bile aracı değildir. Nefsin bu makamı, hakiki imana kavuşma anlarının başlangıcıdır. Allah'dan başkası ile koyu bağlılığı kalmamıştır.
İlim, cömertlik, tevazu, sabır, tahammül, özrü kabul, başkaları hakkında hep hüsnü zan etmek ve onların eziyetlerine katlanabilmek gibi sıfatlara sahip olmuştur.
4) NEFS-İ MUTMAİNE:
İslamiyet'in emir ve yasaklarından ayrılmayan ve Resulallah efendimizin ahlakı ile ahlaklanmaktan zevk, lezzet alan nefistir. Allah Kuran-ı Kerim'de Fecr Suresi 27. ayetinde bu nefse "Ey mutmaine olan nefis" diye hitap etmektedir.
Böyle olan kimsenin sözü ve hareketi Kuran-ı Kerim'e uygundur.
Cömertlik, yumuşaklık, güler yüzlülük, sabır, tevekkül, rıza, doğruluk, teslimiyet, şükür, huzur ve tazim gibi sıfatları vardır. Allah ondan razı olmuştur.
"Kahrın da hoş, lütfun da hoş" diyenlerdendir. İnsanın nefsinin en azından bu hale gelmesi gerekmektedir.
5) NEFS-İ RADİYYE:
Allah'tan razı olan nefistir. Her halinde rıza ile sıfatlanmıştır. Allah bu nefse; Kuran'ı Kerim'de Fecr Suresi 28. ayetinde "Rabbine, sen O'ndan razı ol ve O senden razı olarak dön!" kelamıyla hitap etmektedir.
Beşeri sıfatlardan temizlenmiş olarak kemale gelmiştir. Bu nefsin hali ancak zevk ile tadarak anlaşılır. Tam bir teslimiyet ve rıza üzeredir. Allah'tan başka her şeyi unutmuştur.
Her türlü haramlardan ve şüphelilerden uzaktır. İbadetlerinde samimimyet ve huzur içindedir.
Nefsi bu makama kavuşan kimse, Hakk'ın huzuru ile edep deryasına dalar. Duası asla ret olmaz fakat edep ve hayası çok olduğundan pek bir şey istemez. Çaresiz kalsa, dua eder ve duası kabul olur. Bu kimse, Allah katında aziz ve muhteremdir. İnsanlar ona niçin tazim ve saygı gösterdiklerini bilmezler bile. Onun ise, bu tazim ve saygıya rağmen, insanlara asla meyili olmaz. O hep Allah ile meşguldür.
6) NEFS-İ MARDİYYE:
Allah tarafından razı olunmuştur nefistir. En güzel ahlak ile süslenmiştir.
Hataları affetmek, ayıpları örtmek, kimse hakkında sü-i zan etmemek, kötü düşünmemek ve hüsnü zanda bulunmamak, herkese lütuf ve şefkat göstermek gibi sıfatlara sahiptir.
İnsanları, tabiatlarının zulmetlerinden, karanlıklarından, pisliklerinden kurtarmak için onlara meyil ve muhabbet eder. Bu meyil ve muhabbet Allah içindir. Bu, insanlara olan merhamettendir. Nefsi emmaredeki sevgi ve meyil gibidir. Halk ile Halıkın (yaratıcının) sevgisini birleştirebiliyor.
Kalbi, Allah'dan başkasından kurtulmuştur. Kendisi, Allah'ın razı olduğu her şeyden razıdır. Değeri çok yüksektir. İnsanlara faydalı olmaya çalışır.
7) NEFS-İ KAMİLE:
Evliyalık makamının en yüksek derecesidir. Bütün kemalata, olgunluklara, yüksekliklere kavuştuğu için nefse "kamile" ismi verilmiştir. Diğer nefislerde bulunan bütün güzel huylar ve sıfatlar, bu nefsin de sıfatlarıdır. Bu makamın sahibi olan kimse, bütün maksat ve arzularına kavuşmuştur.
Bir tek muradı vardır. O da Allah'ın rızasını kazanmaktır. Her hareketi taat ve ibadet olup, hep sevap olan işlerdir. Sözleri tatlı olup, ilim ve hikmet doludur. Onu görenin aklına İslam ve Allah gelir.
Allah'ın emir ve yasakları ona kolay gelir. Nefsin bu makamına kavuşan kimse tam bir velidir. Her an ibadetle meşguldür.
Dili, eli, ayağı, gözü, vs haramlardan uzak olup, kalbi bir an Allah'tan gafil değildir. Hep istiğfar eder. Rızası ve sevinci , halkın Allah'a bağlanmasıdır. Nasihati alçak gönüllülük ve yumuşalıkla yapar. Muhabbet ehlini sever. Kalbinde kimseye kötülük beslemez. Allah için olan işleri yapar. Ayıplayanların ayıplamasından çekinmezler, korkmazlar. Her işinde adalet üzeredir.
-
Nefse uymaktan kurtulmak, dünya nimetlerinin en büyüğüdür. Çünkü nefis, Allah ile kul arasındaki perdelerin en büyüğüdür. Nefse uymak, İslamiyet'e uymaya mani olur. Ölümü unutmak, nefse uymaya sebep olur.