Nefis ve Makamları

toprak5

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
26 Nisan 2014
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
ay.jpg


NEFİS NEDİR?

Nefis, "Enfes" kelimesiyle lügat bakımından ilgisi olmakla birlikte mana olarak ayrı bir mücerret, yani soyut bir kelimedir.

Nefis, tıpkı bir elektrik akımı gibidir. Elle tutulmaz, gözle görülmez... Ama elektrik gibi kontrol edildiğinde insana hayat ve başarı azmi veren, kontrol edilemediğinde ise insanı mahveden bir his bir duygudur.

Allah, insanlara merhamet ederek, seve seve çalışmabilmeleri ve çalışmaktan usanmamaları için, insanlarda bir kuvvet yarattı. Bu kuvvet, nefis kuvvetidir. Bu kuvvet, şehvetlere kavuşmak ve gazap edilenlerle mücadele etmek için insanı zorlar. İnsanın nefsi, bu işinde bir sınır tanımaz. Yaptığı işler, hep aşırı, hep zararlı olur. Mesela hayvan susayınca, temiz suyu kolayca bulur, içer. Doyunca, artık içmez. Fakat insanın nefsi, insanı zorlayarak doyduktan sonra da içirir. Sığır aç olunca, çayırda otlar, doyunca yatar uyur. İnsan aç olunca, çayırda otlayamaz. Bulduğu otlar arasında seçim yapması, seçtiğini soyup, temizleyip pişirmesi lazımdır. Nefis, bu yorucu, usandırıcı işleri seve seve yaptırır. Fakat, hoşuna gideni, doyduktan sonra da yedirir.

İnsanlara verilen akıl nimeti, nefsin iyi ve kötü isteklerini ayırması, aşırılıklarına mani olması içindir. Akıl bu işleri elinde bir ölçü olmadan ve mutlak doğru neticeler veren kaideler bulunmadan yapamayacağından ve insanların nefisleri tarafından felakete sürüklenmemeleri için Allah peygamberler ve dinler göndermiştir.

İnsanın aklı, nefsin isteklerinin zararlı olduklarını anlayıp, peygamberlere uymak lazım olduğunu kalbe bildirir. Kalp de bunu dinleyip, peygamberlere uyunca insan saadete kavuşur.

İlahi dinlerin bildirdiği emir ve yasaklar hem nefis arzularına uymayı sınırlandırmakta hem de nefsi temizleyip emmarelikten, yani aşırı ve taşkın olmaktan kurtarmaktır.

Nefis, gazabı ve şehveti aşırı olarak çalıştırdığı için buna uymak insana tatlı gelir. İslamiyet'e uymak ise bu arzuları frenlediği, tahdit ettiği için insana acı, zor gelmektedir. Bunun için insan İslamiyet'e uymakta zorlanır ama nefse uymak ise çok hoştur ve kolaydır.

NEFSİN MAKAMLARI

1) NEFS-İ EMMARE:

Hiç kimsenin emri altına girmeyip, herkese emir etmek ister. İnsanların nefsi emmaresi, sürekli mevki almak ve başa geçmek sevdasındadır. Onun bütün arzusu herkesin kendisine boyun bükmesidir. Kendisinin kimseye muhtaç olmamasını ve başkasının emri altına girmemeyi ister. Nefsin bu arzularının nihai hedefi aslında ilah olmak, mabut olmak, herkesin kendisine tapmasını istemeye kadar gider.

Nitekim bazı hükümdarların kendilerini ilah gibi görmeye meyletmeleri tarihten bilinmektedir.

Hatta nefsi emmare o kadar ihtiraslı, o kadar hırslıdır ki, ortaklığa bile razı olmayıp, amir, hakim yanlızca kendi olsun, her şey yalnız onun emirlye olsun ister.

Yusuf Suresi 53. ayetinde "Muhakkak ki nefis hep günah işlemeyi emredicidir." buyruldu.

Kafirlik, cahillik, kibir, hırs, kızgınlık, zina etmek, cimrilik, şehevi arzulara düşkünlük, haset (çekememezlik), boş ve faydasız şeylerle uğraşmak, alay etmek, eziyet ve sıkıntı vermek, küfür etmek, edepsizlik, vb. kötü huylar hep onun sıfatlarındandır.

Nefsi emmareyi yıpratmak, azgınlığını önlemek için İslamiyet'in emir ve yasaklarına uymaktan başka çare yoktur. Nefsin temizlenmesi, ona karşı cihad etmekle olur.

İşte peygamberimizin, "küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz" demesi buna işarettir.

2) NEFS-İ LEVVAME:
Bu kademede nefis, kötülükleri emretmekten pişmanlık duyup, kendini çok levm ettiğinden (ayıpladığından) ismi "Levvame = çok ayıplayan" olmuştur.

Nefsi levvame sahipleri, hakkı hak, batılı batıl görür ve bilir. Ne yapsın ki kurtulmaya gücü yoktur. Çünkü nefis sahibinin İslamiyet'e sevgisi, bağlılığı, daimi ve kararlıdır. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat, sadaka vermek gibi güzel amelleri vardır. Fakat kendisini ucub (ibadetlerini beğenmek) ve gizli riyadan (gösterişten) kurtaramamıştır.

3) NEFS-İ MÜLHİME:
Doğrudan doğruya Allah'ın ilhamına kavuşan nefistir. Şeytan ona musallat olamaz. Kişi onun vesvesesine kulak vermez. Rabbine bağlılığı öyle artmıştır ki, melek bile aracı değildir. Nefsin bu makamı, hakiki imana kavuşma anlarının başlangıcıdır. Allah'dan başkası ile koyu bağlılığı kalmamıştır.

İlim, cömertlik, tevazu, sabır, tahammül, özrü kabul, başkaları hakkında hep hüsnü zan etmek ve onların eziyetlerine katlanabilmek gibi sıfatlara sahip olmuştur.

4) NEFS-İ MUTMAİNE:
İslamiyet'in emir ve yasaklarından ayrılmayan ve Resulallah efendimizin ahlakı ile ahlaklanmaktan zevk, lezzet alan nefistir. Allah Kuran-ı Kerim'de Fecr Suresi 27. ayetinde bu nefse "Ey mutmaine olan nefis" diye hitap etmektedir.

Böyle olan kimsenin sözü ve hareketi Kuran-ı Kerim'e uygundur.

Cömertlik, yumuşaklık, güler yüzlülük, sabır, tevekkül, rıza, doğruluk, teslimiyet, şükür, huzur ve tazim gibi sıfatları vardır. Allah ondan razı olmuştur.

"Kahrın da hoş, lütfun da hoş" diyenlerdendir. İnsanın nefsinin en azından bu hale gelmesi gerekmektedir.

5) NEFS-İ RADİYYE:
Allah'tan razı olan nefistir. Her halinde rıza ile sıfatlanmıştır. Allah bu nefse; Kuran'ı Kerim'de Fecr Suresi 28. ayetinde "Rabbine, sen O'ndan razı ol ve O senden razı olarak dön!" kelamıyla hitap etmektedir.

Beşeri sıfatlardan temizlenmiş olarak kemale gelmiştir. Bu nefsin hali ancak zevk ile tadarak anlaşılır. Tam bir teslimiyet ve rıza üzeredir. Allah'tan başka her şeyi unutmuştur.

Her türlü haramlardan ve şüphelilerden uzaktır. İbadetlerinde samimimyet ve huzur içindedir.

Nefsi bu makama kavuşan kimse, Hakk'ın huzuru ile edep deryasına dalar. Duası asla ret olmaz fakat edep ve hayası çok olduğundan pek bir şey istemez. Çaresiz kalsa, dua eder ve duası kabul olur. Bu kimse, Allah katında aziz ve muhteremdir. İnsanlar ona niçin tazim ve saygı gösterdiklerini bilmezler bile. Onun ise, bu tazim ve saygıya rağmen, insanlara asla meyili olmaz. O hep Allah ile meşguldür.

6) NEFS-İ MARDİYYE:
Allah tarafından razı olunmuştur nefistir. En güzel ahlak ile süslenmiştir.

Hataları affetmek, ayıpları örtmek, kimse hakkında sü-i zan etmemek, kötü düşünmemek ve hüsnü zanda bulunmamak, herkese lütuf ve şefkat göstermek gibi sıfatlara sahiptir.

İnsanları, tabiatlarının zulmetlerinden, karanlıklarından, pisliklerinden kurtarmak için onlara meyil ve muhabbet eder. Bu meyil ve muhabbet Allah içindir. Bu, insanlara olan merhamettendir. Nefsi emmaredeki sevgi ve meyil gibidir. Halk ile Halıkın (yaratıcının) sevgisini birleştirebiliyor.

Kalbi, Allah'dan başkasından kurtulmuştur. Kendisi, Allah'ın razı olduğu her şeyden razıdır. Değeri çok yüksektir. İnsanlara faydalı olmaya çalışır.

7) NEFS-İ KAMİLE:

Evliyalık makamının en yüksek derecesidir. Bütün kemalata, olgunluklara, yüksekliklere kavuştuğu için nefse "kamile" ismi verilmiştir. Diğer nefislerde bulunan bütün güzel huylar ve sıfatlar, bu nefsin de sıfatlarıdır. Bu makamın sahibi olan kimse, bütün maksat ve arzularına kavuşmuştur.

Bir tek muradı vardır. O da Allah'ın rızasını kazanmaktır. Her hareketi taat ve ibadet olup, hep sevap olan işlerdir. Sözleri tatlı olup, ilim ve hikmet doludur. Onu görenin aklına İslam ve Allah gelir.

Allah'ın emir ve yasakları ona kolay gelir. Nefsin bu makamına kavuşan kimse tam bir velidir. Her an ibadetle meşguldür.

Dili, eli, ayağı, gözü, vs haramlardan uzak olup, kalbi bir an Allah'tan gafil değildir. Hep istiğfar eder. Rızası ve sevinci , halkın Allah'a bağlanmasıdır. Nasihati alçak gönüllülük ve yumuşalıkla yapar. Muhabbet ehlini sever. Kalbinde kimseye kötülük beslemez. Allah için olan işleri yapar. Ayıplayanların ayıplamasından çekinmezler, korkmazlar. Her işinde adalet üzeredir.
-
Nefse uymaktan kurtulmak, dünya nimetlerinin en büyüğüdür. Çünkü nefis, Allah ile kul arasındaki perdelerin en büyüğüdür. Nefse uymak, İslamiyet'e uymaya mani olur. Ölümü unutmak, nefse uymaya sebep olur.​
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Pür-hata Ahmed Dünya sırtını dönmüş gidiyor. Ahiret de karşıdan geliyor. Her ikisinin de evlatları (bağlıları, isteklileri) vardır, Siz, gücünüz yettiğince ahiret evlatlarından olmaya bakın. Sakın dünya evlatlarından olmayın. Bugün amel günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel yoktur.
Hz. Ali (r.a)
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
NEFS-İ MÜLHİME
Bu nefis, Hak Teàlâ Hazretleri’nin sahibine ilim ihsan ettiği nefistir. Bu nefis için mü’minlerden âlim olanların nefsidir, denilmiştir.

Üçüncü nefis ise mülhime denilen nefistir ki, huyları da şunlardır:

Birincisi ilim; makbul-i ilâhî olan ilim, yâni âhirette de kendisine fayda verecek hayırlı ilimdir.

İkincisi tevâzudur ki kibrin zıddıdır; sahibini Allah Teàlâ yüceltir.

Üçüncüsü tevbedir ki, Allah Teàlâ’nın hem emridir, hem de günahlarımızın affına sebeptir.

Dördüncüsü sabırdır ki, Allah Teàlâ’nın sevdiği gayet güzel bir huydur ve Allah Teàlâ Hazretleri daima sabırlılarla beraberdir. Sabır ibâdetlere devamla hâsıl olur.

Beşincisi şükürdür ki, nimetlerin artmasına vesiledir ve gayetle memduhtur.

Altıncısı ise cömertliktir; bu da son derece makbul bir huydur.

Yedincisi ise kanâattir ki, tükenmez bir hazinedir.
Bu nimetten mahrum olanlara acımaktan başka elimizden bir şey gelmez. Çünkü zıddı israftır. Allah ise elbette müsrifleri sevmez.

Sekizincisi ise tahammüldür. Bu, sabrın bir eşidir ki, eş dost ve düşmanlardan gelen eza ve cefalara mukabele etmeyip sabır, tahammül etmek pek büyük fâideleri camidir.

1. Nefs-i Mülhime Sahibinin Rüyası

Şeytan görmek, şeytana uyma sıfatıdır. Avamı ve câhili görmek, onların hallerine meyletmek sıfatıdır. Kadın görmek, tedbirde noksanlık ve dünyaya meyletmek sıfatıdır.

Çıplak görmek amelsizliğe; eşkıya görmek nefsin tuğyanlığına, ehl-i sünnetten olmayanları görmek, farz namazlardaki tembelliğine işarettir. müslümanlardan gayriyi görmek, dünyaya meylettiğine; sakalı kırpık şekilde tıraşlanmış görmek, şeriatte noksanlığına; topallık, hak yolunda az bulunmaklığına; kötürümlük, hak olan nesneye varmadığına; kör görmek, Hakk’ı görüp de görmemezliğe geldiğine alâmettir. Sağırlık, Hakk’ı işitip amel etmemek; dilsizlik, Hakk’ı söylememek; köselik, sünneti terk etmek sıfatıdır.

Siyahi görmek ayıbı yüze vurmak sıfatıdır ve sür’atle maksuduna erişmekle de tâbir olunur. Hizmetçi görmek, tâate devam; harami görmek, ibâdetini saklamak; sarhoş ve güzel sesler görmek, aşk-ı mecazîden geçmemek; cambaz, hokkabaz, güldürücü görmek, ibâdetlerini terk edip haramla mübaşeret sıfatıdır.

Tellâl, yalancılık; tellâk (hamamda yıkayıcı), gözünü korumadığına işarettir. Şaşı görmek, Hakk’ı bırakıp bâtıla meyletmek; kasap, merhametsiz olmak; ayıcı (ayı oynatan), gadab ile hırsda olan kuvvetine işarettir. Maymuncu, nefsin nemimelik (lâf getirip götürmek) meylidir. Hamamcı görmek, nefsin günahtan temizliğine işarettir. Tuzcu, nefsin sâlih olmasına; kavun ve karpuzcu, ilim ve marifet kesbine; ağaç dikip tohum saçmak, hayra işarettir.

Avcı, insafsızlığa; beyaz renk, nefs-i mülhimenin galebesine; mahbûb (sevgili), ruhun safâsına; kız çocuğu, dünyaya meyle; oğlan çocuğu, amel-i sâlihe; abdest ve gusül, günahlardan temizlenmeye; namaz kılmak, takvaya; kıbleye dönmek, iş yerinde istikamete işaret; kıbleden sapmak, hayırdan şerre dönmeye işarettir. Allah muhafaza etsin!

Hayr u hasenat, ruhun nefse galebesine; balcı, tatlı söz söylemeye ve işitmeye; kavgacı kişi, ruhun nefs ile geçinemediğine işarettir. Nihayet mubah olan şeyleri görmek nefs-i muinime sahibi olmakla tâbir olunur.

Bu nefs-i muinime sahibinin rüyaları bir miktar anlatıldı. Tahsili olgun tâbircilere aittir. Kişiye lâzım olan gece ve gündüz sa’y edip bu nefsin dairesinden mutmainne derecesine çıkmaya bakmaktır. Bu nefs-i mülhimede ilim, tevazu gibi güzel sıfatlar varsa da amelsizlik ve ihlâssızlık korkusu da mevcuttur. Cenab-ı Hak cümlemizi ilim, amel ve ihlâsla kâmilin zümresine ilhak etsin. Âmin
!..
 

tozduman

Moderatör
Moderatör
Katılım
2 Şubat 2015
Mesajlar
1,133
Tepkime puanı
8
Allah razı olsun çok güzel bilgiler. Heryerde karşıma çıkıyor "fecr" suresi.. nefs imi fecr yapacağım inşallah selam ve dua ile.
 

ihvan

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
14 Şubat 2015
Mesajlar
1,512
Tepkime puanı
10
Allahü Teala insanı öyle mükemmel yaratmış ki, insanın yaratılış hali Allahü Teala'nın varlığını ve nazil buyurduğu bütün değerlerini mutlak olarak kabul etmekle beraber,

Allahü Teala yine mükemmel yarattığı insanın ruhi derinliklerine nefis zerrecikleri serpiştirmiştir.

Bizlerde var olan akıl, görme ve bilme ameliyesi o "an"la alakalıdır.

Ama Allahü Teala öyle değildir, o her daim bilendir, bilgisinin önü de yoktur arkası da yoktur.

Daha ilk insanı yarattığında (Hz Adem ve Hz Havva) insanın bu yaratılış halini de bizlere açıklamıştır.

Hz Adem ve Hz Havva bu yaratılış halleriyle Allahü Teala'yı mutlak manada kabullenmişler bununla beraber Allahü Teala O'nları cennetine tevdi ederken de;

"Dikkat edin! Cennette her şeyi yiyin, için ve kullanın! Lakin şu ağaç var ya ona asla yaklaşmayın ve meyvelerinden de yemeyin!" buyurarak,

Bir anlamda o mükemmel yarattığı insanın ruhi derinliklerine nefis zerrecikleri serpiştirdiğini de bizlere ifade etmiştir.

İşte imtihanımızın odak noktası!

Nefsini İslam'ın güzellikleriyle yenenlere selam olsun.
 
Üst Alt