Öfke baldan tatlıdır

imat

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Mayıs 2011
Mesajlar
154
Tepkime puanı
4
ÖFKE BALDAN TATLI MI?

Peygamber Efendimiz(s.a.s.) ashabıyla otururken bir adam dikkatini çekti. Adam; karşısındakine var gücüyle bağırırken yüzü kıpkırmızı kesiliyor, şah damarı boynunda belirginleşiyordu. Öfkenin alevi yüzüne yansırken, kırıcılığı da sesinde çınlıyordu. Onun bu hali üzerine Rahmet Peygamberi yanındakilere dönerek o sakin ve huzur veren sesiyle şöyle demişti; “Öyle bir söz biliyorum ki, eğer şu kişi o sözü söylese, öfkesi yok olur gider. Eğer bu adam ‘Eûzü billâhi mine'ş-şeytânir-racîm’ dese, öfkesi diner.” Bunu duyan sahâbîler hemen adamın yanına gelerek şeytandan Allah’a sığınmasını yani eûzü besmele çekmesini söylemişler ama o; “Ben deli miyim de bunu yapacağım!” diyerek itiraz etmişti.1

Elbette deli değildi o adam. Onun deli olmadığını Peygamberimiz de biliyordu. Oysa öfkesi onu delirtmiş gibiydi. Kendini kontrol edemez ve sağlıklı düşünemez hale gelmişti. O adeta şeytanın kötü yönlendirmesine dur deme kabiliyetini yitirmişti. Resûl-i Ekrem onun bu savunmasız halini gördüğü için Allah’ın engin merhametine sığınmasını ve şeytandan uzaklaşmasını istemişti. Öfkesiyle sonradan pişman olacağı adımlar atmasına engel olmayı arzu etmişti.

Aslında doğal bir duygudur öfke. Bedenine, malına, inancına, ırzına ve sevdiklerine karşı bir tehdit algıladığında öfkelenen insan, güçlerini hareket geçirerek söz konusu tehdidi uzaklaştırmaya çalışır. Ancak her ne kadar yaratılıştan gelse de öfke, kontrol edilmesi gereken ve haddini aştığında hem öfkelenen kişi hem de karşısındakiler için son derece tahripkâr olan bir duygudur. Üzülerek ifade edelim ki günümüzde, bedeli ödenemeyecek, telafisi zor nice üzücü olaylar, öfke neticesinde ortaya çıkmaktadır. Nice aile yuvalarının yıkılmasına, dostluk, akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin bozulmasına öfke sebep olmaktadır. Atalarımızın; “Öfke gelince akıl gider” sözü bu noktada oldukça mânidardır.

Peygamber Efendimiz, kendisinden nasihat isteyen bir kişiye “Öfkelenme!” buyurmuş ve bunu üç defa tekrar etmiştir.2 Elbette bir alev topunu andıran öfkeyi yutmak kolay bir iş değildir. Ama Allah Resûlü’nün ifadesiyle, “Asıl pehlivan güreşte karşısındakini yenen değil, öfke anında kendini kontrol edebilendir!”3
“Öfke baldan tatlıdır.” derler. Öfkeye kapılıp ne dediğini ve ne yaptığını bilmez bir halde savrulmak insanın kolayına gider. Oysa akl-ı selim bir kimsenin öfkelendiğinde, sabırlı ve sağduyulu olması gerekir. Velhasıl, marifet, güreşmeyi ve ezmeyi değil, öfke ile mücadele edebilmeyi öğrenmektir.

Öfke kontrolü konusunda ümmetinin yardımına koşan Resûl-i Ekrem, öfkeye yenilmek konusunda endişe etmiş ve Rabbinden şöyle yardım dilemiştir:
“Allah’ım! Muhammed ancak bir beşerdir. Her insanın öfkelendiği gibi o da öfkelenir. Eğer bir Müslüman’a haksız yere lanet okur, ağır konuşur, beddua edersem, bunu onun için (günahlarından) temizlenme ve rahmet vesilesi kıl.”4
Kardeşlerim!
Mesele, inanan bir kul olarak Rabbin hoşnutluğunu kazanmak ve Kur’an’da kendilerinden övgüyle bahsedilenler arasına girmek değil midir?

“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir… İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!”5

Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Huriye MARTI
Aile ve Dini Rehberlik Daire Bşk.
Redaksiyon: DİB Hutbe Komisyonu

1. Buhârî, Bed’ü’l-halk, 11.
2. Buhârî, Edeb, 76.
3. Buhârî, Edeb, 76.
4. Müslim, Birr ve sıla, 89.
5. Âl-i İmrân, 3/134, 136.
 
Üst Alt