- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 285
- Tepkime puanı
- 20
Hiçbir Fidyenin Kabul Edilmeyeceği Gün:
Allah-u Teâlâ kullarına öğüt vererek dünya hayatının gün gelip sona ereceğini, daha sonra ahiret hayatının başlayacağını, kendisine dönüleceğini, insanların hesaptan geçirileceklerini hatırlatmakta ve azabından sakındırmaktadır:
“Öyle bir günden korkun ki, o günde hepiniz Allah’a döndürülürsünüz. Sonra herkese kazandıkları noksansız verilir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz.” (Bakara: 281)
Çünkü kendi kazançları ne ise onu almış olacaklar.
“Öyle bir günden korkun ki, o günde kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez.” (Bakara: 123)
Allah-u Teâlâ’nın azabını onlardan hiç kimse uzaklaştıramaz ve ilâhi azaba karşı kimse onları kurtaramaz. Ne zorla kurtarılabilir, ne de kolaylıkla.
“Sen o (Kur’an’la) öğüt ver ki, kişi kazandığı amel sebebiyle helâke uğramasın. O kimse için Allah’tan başka ne bir dost, ne de şefaatçı vardır.” (En’âm: 70)
Allah-u Teâlâ’dan dilekte bulunarak hiçbir kimse ona şefaatçı olamayacaktır.
“O gün kimseye şefaat fayda vermez, onlar hiç kimseden yardım da göremezler.” (Bakara: 123)
Aracılar yok olmuş, kişi yaptıkları ile başbaşa kalmış. Herkes kendisini kurtarmaya çalışıyor. O gün toplulukların birbirleriyle yardımlaşmaları, birbirlerini desteklemeleri de kaldırılmıştır.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:
“Kimsenin kimseye bir şey ödeyemeyeceği, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korkun!” (Bakara: 48)
İnkârda ısrar edenler için, onları Allah’ın azabından koruyacak ve kurtaracak hiçbir kimse yoktur.
“Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenemez.” (Fâtır: 18)
O gün iman ve amel-i sâlih sahibi olmayana hiçbir şefaat kâr etmez.
“O gün ki, ne mallar fayda verir ne de oğullar.. Meğer ki Allah’a tamamen sâlim ve temiz bir kalp ile gelenler ola.” (Şuarâ: 88-89)
Demek oluyor ki, o gün insanın başına gelecek felâketlerden korunmak mümkündür. Fakat geldikten sonra ahirette değil, gelmeden önce dünyadayken korunmak mümkündür.
Allah-u Teâlâ kullarına öğüt vererek dünya hayatının gün gelip sona ereceğini, daha sonra ahiret hayatının başlayacağını, kendisine dönüleceğini, insanların hesaptan geçirileceklerini hatırlatmakta ve azabından sakındırmaktadır:
“Öyle bir günden korkun ki, o günde hepiniz Allah’a döndürülürsünüz. Sonra herkese kazandıkları noksansız verilir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz.” (Bakara: 281)
Çünkü kendi kazançları ne ise onu almış olacaklar.
“Öyle bir günden korkun ki, o günde kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez.” (Bakara: 123)
Allah-u Teâlâ’nın azabını onlardan hiç kimse uzaklaştıramaz ve ilâhi azaba karşı kimse onları kurtaramaz. Ne zorla kurtarılabilir, ne de kolaylıkla.
“Sen o (Kur’an’la) öğüt ver ki, kişi kazandığı amel sebebiyle helâke uğramasın. O kimse için Allah’tan başka ne bir dost, ne de şefaatçı vardır.” (En’âm: 70)
Allah-u Teâlâ’dan dilekte bulunarak hiçbir kimse ona şefaatçı olamayacaktır.
“O gün kimseye şefaat fayda vermez, onlar hiç kimseden yardım da göremezler.” (Bakara: 123)
Aracılar yok olmuş, kişi yaptıkları ile başbaşa kalmış. Herkes kendisini kurtarmaya çalışıyor. O gün toplulukların birbirleriyle yardımlaşmaları, birbirlerini desteklemeleri de kaldırılmıştır.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:
“Kimsenin kimseye bir şey ödeyemeyeceği, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korkun!” (Bakara: 48)
İnkârda ısrar edenler için, onları Allah’ın azabından koruyacak ve kurtaracak hiçbir kimse yoktur.
“Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenemez.” (Fâtır: 18)
O gün iman ve amel-i sâlih sahibi olmayana hiçbir şefaat kâr etmez.
“O gün ki, ne mallar fayda verir ne de oğullar.. Meğer ki Allah’a tamamen sâlim ve temiz bir kalp ile gelenler ola.” (Şuarâ: 88-89)
Demek oluyor ki, o gün insanın başına gelecek felâketlerden korunmak mümkündür. Fakat geldikten sonra ahirette değil, gelmeden önce dünyadayken korunmak mümkündür.