Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Renkli Bir Hayat
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 37398" data-attributes="member: 3"><p style="margin-left: 20px">Renkli Bir Hayat</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">138. [De ki: <span style="color: DarkGreen"><em><strong>"Hayatımız] Allah’ın rengi [ile renklenir]! Kim [hayata] Allah’tan daha güzel renk verebilir, eğer gerçekten O’na kulluk ediyorsak?”</strong></em></span> (Bakara)</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Bütün semavi dinlerin asıl kaynağı tek olan Allah’tır. Semavi; göksü/göksel din aslında tıpkı göğün duru mavisi gibi tek renktir. O rengin anlamı ise teslimiyettir. Tek olan Allah’a teslimiyet. Bu teslim olma insanlık tarihi boyunca farklı sembol kaplara konmaya çalışılmıştır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Sözgelimi ilk semavi dinlerde hayata yeni adım atmış bir bebeğin suya batırılmasıyla gerçekleştirilen ilahi arınma törenleri vardı. Bunlardan ilk büyük ilahi kurallar bütünü/dini olan Yahudilikte; Yahudi olan bir insan öncelikle vaftiz ediliyor ve bu tören onun yeni yaşam biçimini kabul ettiğine dair bir ilan anlamına geliyordu. Dine kabul edilen o insan artık yepyeni bir hayat rengini almış kabul ediliyordu. Bir insanın tercih ettiği yaşam biçimi onun almış olduğu rengiydi de aynı zamanda.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Yahudilikte başlayan bu sembolik arınma eylemi, Hristiyanlarda da devam etti. Çünkü bu dini inanışa göre; insan, günah yüküyle doğan ve bunun utancı ve ağırlığıyla yaşayamayacağı için bundan kurtulmak zorunda olan bir varlıktı. İnsana zoraki yüklenmiş olan bu günah kirinden, onu ancak sembolik vaftiz yağmuru/ ilahi anlam atfedilmiş bir su serpintisi kurtarabilirdi. İnsan böylece üstündeki; insan soyundan olmakla yüklenmiş bulunduğu genetik günahtan; doğasına işlemiş ruhsal kir ve lekelerden arınabilir, yepyeni ve masum bir renge boyanabilirdi. Bu dinlere göre insanın öteden beri yüklenerek geldiği suçluluk renginden çıkıp, masumiyet rengine girmesi ancak vaftizle mümkün olabilecek bir şeydi.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Ne var ki ilahi dinlerin tamamlanmış son adımında; mükemmelleşmiş son halinde olan İslam, renk meselesine de kendine özgün bir renk; bakış açısı verdi. Bu bakış açısı da içten dışa doğru bir bakış açısıydı. Yani dış ve görüneni ölçü almıyor, gaybi ve görünmeyeni asıl kabul ediyordu. Bu sağlıklı bakış açısı suçluluk geleneğini de reddediyordu.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">İslam insanın günahkar doğduğunu inkar ederek başladı bu konudaki bakış açısını öğretmeye… Dedi ki; insan masumdur. Bebektir. Henüz iradesini bile ele almamıştır. Bırakın bir günah işlemeyi, bir sevap işleyecek gücü bile yoktur. Dolayısıyla zaten masum olan bir bebeğin, üstelik sembolik bir su serpintisiyle daha iyi bir renge boyanacağı sanılmamalıdır. Masumiyetten daha güzel bir renk var mıdır? Bu masumiyet henüz günah işleyemeyecek kadar aciz bir teslimiyettir. Yaratılışın ilk doğal rengi olan teslimiyettir. Hem yeni doğanın günahlı olmasına imkan yoktur, hem de bir su serpintisinin günahı arındırmaya yeteceği düşünülemez. Asıl vaftiz; yani yeni bir renge boyanma; ilahi bilgi sağanağına bile isteye durma ve ilahi öğretiyi yaşam biçimi olarak seçmekle olabilir. İşte bu teslimiyet; içinde özgür iradeyi taşıdığı için son derece bilinçli bir renk seçimi olacaktır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Buna göre bir insan doğuştan gelen bir günahı taşımıyor, bilakis tertemiz doğuyordu. Henüz yaşama ve iradesini kullanma imkanı tanınmamış masum bir bebeğin taze ve serçe omuzlarına insanlığın ortak/anonim suçları haksızca yüklenmiyordu. Bebek insan, çok sonraları kendi iradesini kullanabilecek ve ancak bundan sonra yine sadece kendi günahını yüklenecekti. Bu adil bakış Allah’ın bakışıydı. İslam anlayışıyla birlikte, bebek insanın omuzları hafifledi ve o kendisinin olmayan ağır yükü atarak dik durmaya başladı. İnsan masumca bebek oldu. Çocukluğunu yaşadı. Yanıla yanıla doğruldu. Günah işledikçe büyüdü. Ve ancak büyüdüğünde günahını yüklendi. Büyüdükçe de insan oldu. Ne zaman ruhunu kirletse, ne zaman doğal rengini bozsa hemen özür dileyerek kendi rengi olan masumiyete döndü. Bu gerçek ; dejenere olmamış/ bozulmamış renk, kendi rengini Allah’ın ilk yarattığı gerçek renge; fıtrat rengine dönüştürdükçe kendini buldu.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Yeni bir renk yeni bir hayat seçimidir. Henüz bebek olan her insan doğal olarak Tanrı’nın yarattığı renktedir. Allah’a teslimdir. O haldeyken yeni bir renk yani hayat seçimi yapmasına gerek yoktur. Hem henüz buna karar verebilecek güçte de değildir. Önce büyümelidir. Seçebilecek kadar tanımalıdır. Ondan sonra kendisi için beğendiği rengi almalıdır. Hayat biçimini seçmeli ve yaşamalıdır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">İnsan tıpkı ilk doğduğundaki doğallığında kalmak ve küçücük bir bebek çaresizliğindeyken taşıdığı zorunlu teslimiyet rengine uygun bir renk seçimini sürdürmek istiyorsa; bu uyumu ancak yine Allah’a gönüllü teslimiyetle yakalayabilir. Bu da fıtrat rengi, ilk yaratılış rengi olan İslam’dır.</p> <p style="margin-left: 20px">Olağanüstü nurlu ışıltısıyla, evreni, rengârenk kendine boyayan Yüce Allah, özellikle insana kendi renginden; ruhundan, zati/kişisel özelliklerinden vermiştir. İnsanın öz çamurunun karıldığı ilahi damlalar O’nun kendinden sızdırdığı renklerdir. İnsan onların karışımından kendine özgü bir renk oluşturacak ve aslında Allah ile birlikte var olacaktır. İşte İslam; Tanrının kişisel özelliklerinin insana, insan hayatına insani seviyede uyarlanmasıdır. Tanrısal rengin insan üzerindeki alacağı tondur. Tuvali insan olan, insan hayatı olan bu rengin tadı ve kokusu ilahidir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Yeryüzünün uyum içinde ve onurla omuzlarında göksel renkleri taşımasını resimleyen bu tabloda Rabbin renklerinin sınırsız çeşitliliğine izin veren nihai tek renk hakimiyeti vardır. Sınırsız çeşitlilik içinde dilediği renkle oynaması/ boyanması ve kendi tonunu bulması insanın özgürlüğüdür. Nihai renk ise Tanrı nın çok rengi içine saklayan tek hakikatidir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Gönüllü bağlılık ve O’nu biricik ilah bilmek bütün renkleri var kılan tek nur; tek gerçek ışıltıdır. Temel ilkeler ana renklerdir. İnsan bu büyük ışığın sağanağı altında öz beğenisine göre ara renkler yakalayarak kişiliğini, huyunu boyar ve Allah’a hareketli ve renkli bir tablo olarak kendini ve hayatını sunar. Bu sunakta insanlardan bağımsız bir duruşun siyah onuruyla, yalnızca Allah’a bağlı oluşun beyaz teslimiyeti vardır.</p> <p style="margin-left: 20px"></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 37398, member: 3"] [INDENT]Renkli Bir Hayat 138. [De ki: [COLOR=DarkGreen][I][B]"Hayatımız] Allah’ın rengi [ile renklenir]! Kim [hayata] Allah’tan daha güzel renk verebilir, eğer gerçekten O’na kulluk ediyorsak?”[/B][/I][/COLOR] (Bakara) Bütün semavi dinlerin asıl kaynağı tek olan Allah’tır. Semavi; göksü/göksel din aslında tıpkı göğün duru mavisi gibi tek renktir. O rengin anlamı ise teslimiyettir. Tek olan Allah’a teslimiyet. Bu teslim olma insanlık tarihi boyunca farklı sembol kaplara konmaya çalışılmıştır. Sözgelimi ilk semavi dinlerde hayata yeni adım atmış bir bebeğin suya batırılmasıyla gerçekleştirilen ilahi arınma törenleri vardı. Bunlardan ilk büyük ilahi kurallar bütünü/dini olan Yahudilikte; Yahudi olan bir insan öncelikle vaftiz ediliyor ve bu tören onun yeni yaşam biçimini kabul ettiğine dair bir ilan anlamına geliyordu. Dine kabul edilen o insan artık yepyeni bir hayat rengini almış kabul ediliyordu. Bir insanın tercih ettiği yaşam biçimi onun almış olduğu rengiydi de aynı zamanda. Yahudilikte başlayan bu sembolik arınma eylemi, Hristiyanlarda da devam etti. Çünkü bu dini inanışa göre; insan, günah yüküyle doğan ve bunun utancı ve ağırlığıyla yaşayamayacağı için bundan kurtulmak zorunda olan bir varlıktı. İnsana zoraki yüklenmiş olan bu günah kirinden, onu ancak sembolik vaftiz yağmuru/ ilahi anlam atfedilmiş bir su serpintisi kurtarabilirdi. İnsan böylece üstündeki; insan soyundan olmakla yüklenmiş bulunduğu genetik günahtan; doğasına işlemiş ruhsal kir ve lekelerden arınabilir, yepyeni ve masum bir renge boyanabilirdi. Bu dinlere göre insanın öteden beri yüklenerek geldiği suçluluk renginden çıkıp, masumiyet rengine girmesi ancak vaftizle mümkün olabilecek bir şeydi. Ne var ki ilahi dinlerin tamamlanmış son adımında; mükemmelleşmiş son halinde olan İslam, renk meselesine de kendine özgün bir renk; bakış açısı verdi. Bu bakış açısı da içten dışa doğru bir bakış açısıydı. Yani dış ve görüneni ölçü almıyor, gaybi ve görünmeyeni asıl kabul ediyordu. Bu sağlıklı bakış açısı suçluluk geleneğini de reddediyordu. İslam insanın günahkar doğduğunu inkar ederek başladı bu konudaki bakış açısını öğretmeye… Dedi ki; insan masumdur. Bebektir. Henüz iradesini bile ele almamıştır. Bırakın bir günah işlemeyi, bir sevap işleyecek gücü bile yoktur. Dolayısıyla zaten masum olan bir bebeğin, üstelik sembolik bir su serpintisiyle daha iyi bir renge boyanacağı sanılmamalıdır. Masumiyetten daha güzel bir renk var mıdır? Bu masumiyet henüz günah işleyemeyecek kadar aciz bir teslimiyettir. Yaratılışın ilk doğal rengi olan teslimiyettir. Hem yeni doğanın günahlı olmasına imkan yoktur, hem de bir su serpintisinin günahı arındırmaya yeteceği düşünülemez. Asıl vaftiz; yani yeni bir renge boyanma; ilahi bilgi sağanağına bile isteye durma ve ilahi öğretiyi yaşam biçimi olarak seçmekle olabilir. İşte bu teslimiyet; içinde özgür iradeyi taşıdığı için son derece bilinçli bir renk seçimi olacaktır. Buna göre bir insan doğuştan gelen bir günahı taşımıyor, bilakis tertemiz doğuyordu. Henüz yaşama ve iradesini kullanma imkanı tanınmamış masum bir bebeğin taze ve serçe omuzlarına insanlığın ortak/anonim suçları haksızca yüklenmiyordu. Bebek insan, çok sonraları kendi iradesini kullanabilecek ve ancak bundan sonra yine sadece kendi günahını yüklenecekti. Bu adil bakış Allah’ın bakışıydı. İslam anlayışıyla birlikte, bebek insanın omuzları hafifledi ve o kendisinin olmayan ağır yükü atarak dik durmaya başladı. İnsan masumca bebek oldu. Çocukluğunu yaşadı. Yanıla yanıla doğruldu. Günah işledikçe büyüdü. Ve ancak büyüdüğünde günahını yüklendi. Büyüdükçe de insan oldu. Ne zaman ruhunu kirletse, ne zaman doğal rengini bozsa hemen özür dileyerek kendi rengi olan masumiyete döndü. Bu gerçek ; dejenere olmamış/ bozulmamış renk, kendi rengini Allah’ın ilk yarattığı gerçek renge; fıtrat rengine dönüştürdükçe kendini buldu. Yeni bir renk yeni bir hayat seçimidir. Henüz bebek olan her insan doğal olarak Tanrı’nın yarattığı renktedir. Allah’a teslimdir. O haldeyken yeni bir renk yani hayat seçimi yapmasına gerek yoktur. Hem henüz buna karar verebilecek güçte de değildir. Önce büyümelidir. Seçebilecek kadar tanımalıdır. Ondan sonra kendisi için beğendiği rengi almalıdır. Hayat biçimini seçmeli ve yaşamalıdır. İnsan tıpkı ilk doğduğundaki doğallığında kalmak ve küçücük bir bebek çaresizliğindeyken taşıdığı zorunlu teslimiyet rengine uygun bir renk seçimini sürdürmek istiyorsa; bu uyumu ancak yine Allah’a gönüllü teslimiyetle yakalayabilir. Bu da fıtrat rengi, ilk yaratılış rengi olan İslam’dır. Olağanüstü nurlu ışıltısıyla, evreni, rengârenk kendine boyayan Yüce Allah, özellikle insana kendi renginden; ruhundan, zati/kişisel özelliklerinden vermiştir. İnsanın öz çamurunun karıldığı ilahi damlalar O’nun kendinden sızdırdığı renklerdir. İnsan onların karışımından kendine özgü bir renk oluşturacak ve aslında Allah ile birlikte var olacaktır. İşte İslam; Tanrının kişisel özelliklerinin insana, insan hayatına insani seviyede uyarlanmasıdır. Tanrısal rengin insan üzerindeki alacağı tondur. Tuvali insan olan, insan hayatı olan bu rengin tadı ve kokusu ilahidir. Yeryüzünün uyum içinde ve onurla omuzlarında göksel renkleri taşımasını resimleyen bu tabloda Rabbin renklerinin sınırsız çeşitliliğine izin veren nihai tek renk hakimiyeti vardır. Sınırsız çeşitlilik içinde dilediği renkle oynaması/ boyanması ve kendi tonunu bulması insanın özgürlüğüdür. Nihai renk ise Tanrı nın çok rengi içine saklayan tek hakikatidir. Gönüllü bağlılık ve O’nu biricik ilah bilmek bütün renkleri var kılan tek nur; tek gerçek ışıltıdır. Temel ilkeler ana renklerdir. İnsan bu büyük ışığın sağanağı altında öz beğenisine göre ara renkler yakalayarak kişiliğini, huyunu boyar ve Allah’a hareketli ve renkli bir tablo olarak kendini ve hayatını sunar. Bu sunakta insanlardan bağımsız bir duruşun siyah onuruyla, yalnızca Allah’a bağlı oluşun beyaz teslimiyeti vardır. [/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Renkli Bir Hayat
Üst
Alt