- Katılım
- 2 Eylül 2011
- Mesajlar
- 3,869
- Tepkime puanı
- 37
Namaz, insan için bir karakter eğitimidir. Namazla birçok şeyi öğreniriz.
İşte bunlardan biri rükûdur. Rükû bize alçak gönüllü olmayı,
hataları bir daha tekrar etmeme kararlığını hatırlatır.
Rükû insana tevazuyu öğretir. Rükû insanın ‘toprak’ gibi olmayı
öğrenmesinin ilk basamağıdır. İnsanlar toprağın üzerine bastığı halde toprak
öylesine mütevazı ve fedakârdır ki; daima bütün varlıkları doyurmaya
ve ikrama devam etmektedir.
Kötü duygu ve düşünceleri olumlu yöne ve hakiki olana secde ettirme
haline nefsi kurban etme denilir ki bu durum da en yoğun şekilde hak olan
Allah’a teslim olma O’nunla bütünleşerek doğru duygu, düşünce ve karakter
özelliklerini seçme kararını aldığımız secde halinde yaşanır.
Secde noktasında Allah’a yakınlaşma,
dünyadan tamamen uzaklaşıp,
Allah’tan başka her şeyi gönülden çıkarmakla mümkün olur.
Niyazi Mısrî,
“Vasl-ı Hak’ı isteyen cân u cihanı terk eder” diyerek Allah için dünyayı
ve canı aşmanın önemini vurgulamıştır. Kıyamda hatalarını fark eden, rükûda
hatalarından dolayı pişman olup gözyaşı döken, hatalarını bir daha
tekrar etmeme kararı veren insan secdede Allah’ın isimleriyle
yakınlığı ve bütünlüğü yakalayabilecektir. “Secde et ve yaklaş.” Başka bir ifadeyle
namaz kılan insan, secde noktasında
Allah’a en yakın olduğu bir durumu tecrübe etmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de ‘secde et ve yaklaş’ buyurularak, bedenlerimizin secde
etmesi canı da Hakk’a yaklaştırmaktadır. Bu yakınlaşma, kalbin Hakk’a secdesi miktarıdır.
Merdivenin basamakları gibi kıyam, rukû ve secde insanın
içindeki olumsuz duygu düşünce ve arzuları “RAB” ismiyle terbiye ederek
karakter gelişimine hizmet ederler. Her basamakta ayrı
bir karakter eğitimi söz konusudur. Kalbini hakiki olana rukû ve secde ettirme
halini yaşayan bir kişinin namazı, kendisini çirkin fiillerden
ve akla sağduyuya aykırı olan her türlü şeyden alıkoyacaktır.
ESMA SAYIN EKERİM
İşte bunlardan biri rükûdur. Rükû bize alçak gönüllü olmayı,
hataları bir daha tekrar etmeme kararlığını hatırlatır.
Rükû insana tevazuyu öğretir. Rükû insanın ‘toprak’ gibi olmayı
öğrenmesinin ilk basamağıdır. İnsanlar toprağın üzerine bastığı halde toprak
öylesine mütevazı ve fedakârdır ki; daima bütün varlıkları doyurmaya
ve ikrama devam etmektedir.
Kötü duygu ve düşünceleri olumlu yöne ve hakiki olana secde ettirme
haline nefsi kurban etme denilir ki bu durum da en yoğun şekilde hak olan
Allah’a teslim olma O’nunla bütünleşerek doğru duygu, düşünce ve karakter
özelliklerini seçme kararını aldığımız secde halinde yaşanır.
Secde noktasında Allah’a yakınlaşma,
dünyadan tamamen uzaklaşıp,
Allah’tan başka her şeyi gönülden çıkarmakla mümkün olur.
Niyazi Mısrî,
“Vasl-ı Hak’ı isteyen cân u cihanı terk eder” diyerek Allah için dünyayı
ve canı aşmanın önemini vurgulamıştır. Kıyamda hatalarını fark eden, rükûda
hatalarından dolayı pişman olup gözyaşı döken, hatalarını bir daha
tekrar etmeme kararı veren insan secdede Allah’ın isimleriyle
yakınlığı ve bütünlüğü yakalayabilecektir. “Secde et ve yaklaş.” Başka bir ifadeyle
namaz kılan insan, secde noktasında
Allah’a en yakın olduğu bir durumu tecrübe etmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de ‘secde et ve yaklaş’ buyurularak, bedenlerimizin secde
etmesi canı da Hakk’a yaklaştırmaktadır. Bu yakınlaşma, kalbin Hakk’a secdesi miktarıdır.
Merdivenin basamakları gibi kıyam, rukû ve secde insanın
içindeki olumsuz duygu düşünce ve arzuları “RAB” ismiyle terbiye ederek
karakter gelişimine hizmet ederler. Her basamakta ayrı
bir karakter eğitimi söz konusudur. Kalbini hakiki olana rukû ve secde ettirme
halini yaşayan bir kişinin namazı, kendisini çirkin fiillerden
ve akla sağduyuya aykırı olan her türlü şeyden alıkoyacaktır.
ESMA SAYIN EKERİM