Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Risale-i Nur
İşârât-ül İ'caz
Sırr-ı Hilafet-i İnsaniye - işarat-ül i'caz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 24067" data-attributes="member: 3"><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> Cümlelerin heyet ve nüktelerine geldik:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ ilââhir...: Atfı ifade eden bu (و), münasebet-i atfiyenin iktizasına binaen وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ ilââhir cümlesine ma'tufunaleyh olmak üzere اِذْ خَلَقَ مَا خَلَقَ مُنْتَظَمًا cümlesinin takdirine işarettir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> Ve keza (اِذْ ) zaman-ı maziyi ifade ettiği cihetle, sanki zihinleri geçmiş zamanların silsilesine götürür veya o silsileyi bu zamana getirir, ihzar eder ki; zihinler, o zamanlarda vukua gelmiş olan hâdiseleri görsünler.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> رَبُّكَ : Bu tâbir, melâikenin aleyhine bir hüccet ve bir delildir. Yani Allah seni terbiye etmiştir, hadd-i kemale eriştirmiştir ve seni beşere mürşid kılmıştır ki, fesadlarını izale edesin. Demek nev'-i beşerin en büyük hasenesi sensin ki, onların mefsedetlerini setrediyorsun.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> لِلْمَلئِكَةِ Cenab-ı Hakk'ın müşavere şeklinde melâike ile yaptığı muhavere, melâikenin beşer ile fazla bir irtibat ve alâka ve münasebetleri olduğuna işarettir. Çünkü melâikenin bir kısmı insanları hıfzediyor, bir kısmı kitabet işlerini görüyor. Demek insanlarla alâkaları ziyade olduğundan, insanların ahvâline ehemmiyet veriyorlar.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> اِنِّى : Melâikenin اَتَجْعَلُ ile yaptıkları istifhamdan anlaşılan tereddüdlerini reddetmekle, mes'elenin azamet ve ehemmiyetine işarettir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> اِنِّى : Burada ( ى )mütekellim-i vahde ile وَ اِذْ قُلْنَا da, mütekellim-i maalgayr zamirinin zikirlerinden şöyle bir işaret çıkıyor ki: Cenab-ı Hakk'ın halk ve icad fiilinde vasıtanın bulunmadığına, kelâm ve hitabında vasıtaların bulunduğuna işarettir. Bu nükteye delâlet eden başka âyetler de vardır. Ezcümle:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> اِنَّا اَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِاْلحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا اَرَيكَ اللّهُ âyet-i kerimesinde azamete delâlet eden (نَا) zamir-i cem'i, vahiyde vasıtanın bulunduğuna işaret olduğu gibi; بِمَا اَرَيكَ اللّهُ de müfred hükmünde olan (Lafza-i Celal), manaları ilham etmekte vasıtanın bulunmadığına işarettir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> جَاعِلٌ kelimesinin, خَالِقٌ kelimesine tercihen zikri: Melâikenin medar-ı şübhe ve mûcib-i istifsarları, halk ve icad fiili değildir. Zira vücud hayr-ı mahzdır, halk Allah'ın fiilidir, Allah'ın fiili lâyüs'eldir. Ancak melâikeyi şübheye davet eden ve istifsarlarına mûcib olan جَعْلdir. Yani Cenab-ı Hakk'ın beşeri arzın tamirine tahsis etmesidir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> فِى اْلاَرْضِ daki فِى nin عَلَى ya tercihi, beşerin yer üstünde olduğu, عَلَى kelimesinin manasına muvafık ve münasib iken tercihan فِى nin zikredilmesi; beşerin bir ruh gibi arzın cesedine nefh ve nüfuz ettiğine ve beşerin ölüp inkıraz etmesiyle arzın yıkılmasına işarettir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> خَلِيفَةٌ : Bu tâbir, Arz'ın insanların hayatına elverişli şerâiti hâiz olmazdan evvel arzda idrakli bir mahlukun bulunmuş olduğuna ve o mahlukun hayatına o zamandaki arzın evvelki vaziyetleri muvafık ve müsâid bulunduğuna işarettir. خَلِيفَةٌ tâbirinin bu manaya delâleti, mukteza-yı hikmettir. Amma meşhur olan mânaya nazaran, o idrakli mahlûk, cinlerden bir nev' imiş; yaptıkları fesaddan dolayı insanlar ile mübadele edilmişlerdir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> قَالُوا اَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَاءَ : Bu cümle, müste'nifedir. Bu isti'naftan anlaşılıyor ki; Cenab-ı Hakk'ın melâike ile olan hitabı, sâmi'i şöyle bir suale mecbur etmiştir ki: "Acaba melâikeler komşuluklarına gelecek insanları nasıl karşılayacaklardır? Hem onlar ile beraber olmaya ve komşu olmaya rızaları var mıdır? Hem fikirleri nedir?" Kur'an-ı Kerim قَالُوا اَتَجْعَلُ cümlesiyle o suali cevablandırmıştır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> S- قَالُوا اَتَجْعَلُ ilââhir... cümlesi اِذْ قَالَ cümlesine ceza olduğuna nazaran, aralarında lüzum lâzımdır. Halbuki lüzum görünmüyor?</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> C- Melâike arzın müekkelleri bulundukları cihetle, arz onların idaresinde olur. Bu itibarla, insanların arza halife kılınması hakkında melâikenin fikirlerini izhar etmek lüzumu vardır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> قَالَ - قَالُوا tâbirleri, mukavele ve muhavere şeklinde müşavere üslûbunu insanlara öğretmek içindir. Yoksa Cenab-ı Hak müşavereden münezzehtir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> Melâikenin اَتَجْعَلُ ile yaptıkları istifhamdan maksad, جَعَلe itiraz, جَعَل i inkâr etmek değildir. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın fiillerine itiraz etmeye ismetleri mânidir. Ancak جَعَل in sebebi mahfî olduğundan, taaccüble sebeb ve hikmetini sormuşlardır. جَعَل tâbirinden anlaşılıyor ki; insanın ahvâli, vaziyetleri ne tabiatın iktizasıdır ve ne de fıtratın îcabıdır, ancak bir câilin ca'li iledir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> S- فِيهَا : Mesafe pek kısa olduğu halde, ikinci فِيهَا nin zikrine ne ihtiyaç vardır?</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> C- Birinci فِيهَا ile, beşerin bir ruh gibi arza nüfuz etmesiyle arzı ihya etmesine; ikinci فِيهَا ise, beşerin fesadı dahi Azrail gibi arzın kalbine kadar pençesini sokup arzı imatesine işarettir. Demek beşer, bir taraftan arzın şifası için bir ilâç iken, diğer taraftan ölümünü intac eden bir zehirdir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> مَنْ : Beşerden kinayedir. Kinayenin tasrihe sebeb-i tercihi: Melâikenin maksadı, beşerin şahsiyeti olmayıp, ancak kendilerine sakîl, ağır gelen bir mahlûkun Allah'a isyan etmesine işarettir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"> يُفْسِدُ : Fesadın "isyan"a bedel zikri, isyanlarının nizam-ı âlemin fesadına sebeb olacağına işarettir. Devam ile teceddüdü ifade eden muzari sîgasıyla fesadın zikredilmesi, melâikenin asıl istemedikleri ve inkâr ettikleri, ancak isyanlarının devam ve istimrar ile vukua geleceğine ait olduğuna işarettir. Melâike beşerin isyanlarının devam ve istimrarını, ya Cenab-ı Hakk'ın i'lamıyla bilmişlerdir veya Levh-i Mahfuz'a bakıp ondan almışlardır veyahut insanlardaki kuvve-i gazabiye ve şeheviyeden anlamışlardır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 24067, member: 3"] [INDENT][SIZE="3"] Cümlelerin heyet ve nüktelerine geldik: وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ ilââhir...: Atfı ifade eden bu (و), münasebet-i atfiyenin iktizasına binaen وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ ilââhir cümlesine ma'tufunaleyh olmak üzere اِذْ خَلَقَ مَا خَلَقَ مُنْتَظَمًا cümlesinin takdirine işarettir. Ve keza (اِذْ ) zaman-ı maziyi ifade ettiği cihetle, sanki zihinleri geçmiş zamanların silsilesine götürür veya o silsileyi bu zamana getirir, ihzar eder ki; zihinler, o zamanlarda vukua gelmiş olan hâdiseleri görsünler. رَبُّكَ : Bu tâbir, melâikenin aleyhine bir hüccet ve bir delildir. Yani Allah seni terbiye etmiştir, hadd-i kemale eriştirmiştir ve seni beşere mürşid kılmıştır ki, fesadlarını izale edesin. Demek nev'-i beşerin en büyük hasenesi sensin ki, onların mefsedetlerini setrediyorsun. لِلْمَلئِكَةِ Cenab-ı Hakk'ın müşavere şeklinde melâike ile yaptığı muhavere, melâikenin beşer ile fazla bir irtibat ve alâka ve münasebetleri olduğuna işarettir. Çünkü melâikenin bir kısmı insanları hıfzediyor, bir kısmı kitabet işlerini görüyor. Demek insanlarla alâkaları ziyade olduğundan, insanların ahvâline ehemmiyet veriyorlar. اِنِّى : Melâikenin اَتَجْعَلُ ile yaptıkları istifhamdan anlaşılan tereddüdlerini reddetmekle, mes'elenin azamet ve ehemmiyetine işarettir. اِنِّى : Burada ( ى )mütekellim-i vahde ile وَ اِذْ قُلْنَا da, mütekellim-i maalgayr zamirinin zikirlerinden şöyle bir işaret çıkıyor ki: Cenab-ı Hakk'ın halk ve icad fiilinde vasıtanın bulunmadığına, kelâm ve hitabında vasıtaların bulunduğuna işarettir. Bu nükteye delâlet eden başka âyetler de vardır. Ezcümle: اِنَّا اَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِاْلحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا اَرَيكَ اللّهُ âyet-i kerimesinde azamete delâlet eden (نَا) zamir-i cem'i, vahiyde vasıtanın bulunduğuna işaret olduğu gibi; بِمَا اَرَيكَ اللّهُ de müfred hükmünde olan (Lafza-i Celal), manaları ilham etmekte vasıtanın bulunmadığına işarettir. جَاعِلٌ kelimesinin, خَالِقٌ kelimesine tercihen zikri: Melâikenin medar-ı şübhe ve mûcib-i istifsarları, halk ve icad fiili değildir. Zira vücud hayr-ı mahzdır, halk Allah'ın fiilidir, Allah'ın fiili lâyüs'eldir. Ancak melâikeyi şübheye davet eden ve istifsarlarına mûcib olan جَعْلdir. Yani Cenab-ı Hakk'ın beşeri arzın tamirine tahsis etmesidir. فِى اْلاَرْضِ daki فِى nin عَلَى ya tercihi, beşerin yer üstünde olduğu, عَلَى kelimesinin manasına muvafık ve münasib iken tercihan فِى nin zikredilmesi; beşerin bir ruh gibi arzın cesedine nefh ve nüfuz ettiğine ve beşerin ölüp inkıraz etmesiyle arzın yıkılmasına işarettir. خَلِيفَةٌ : Bu tâbir, Arz'ın insanların hayatına elverişli şerâiti hâiz olmazdan evvel arzda idrakli bir mahlukun bulunmuş olduğuna ve o mahlukun hayatına o zamandaki arzın evvelki vaziyetleri muvafık ve müsâid bulunduğuna işarettir. خَلِيفَةٌ tâbirinin bu manaya delâleti, mukteza-yı hikmettir. Amma meşhur olan mânaya nazaran, o idrakli mahlûk, cinlerden bir nev' imiş; yaptıkları fesaddan dolayı insanlar ile mübadele edilmişlerdir. قَالُوا اَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَاءَ : Bu cümle, müste'nifedir. Bu isti'naftan anlaşılıyor ki; Cenab-ı Hakk'ın melâike ile olan hitabı, sâmi'i şöyle bir suale mecbur etmiştir ki: "Acaba melâikeler komşuluklarına gelecek insanları nasıl karşılayacaklardır? Hem onlar ile beraber olmaya ve komşu olmaya rızaları var mıdır? Hem fikirleri nedir?" Kur'an-ı Kerim قَالُوا اَتَجْعَلُ cümlesiyle o suali cevablandırmıştır. S- قَالُوا اَتَجْعَلُ ilââhir... cümlesi اِذْ قَالَ cümlesine ceza olduğuna nazaran, aralarında lüzum lâzımdır. Halbuki lüzum görünmüyor? C- Melâike arzın müekkelleri bulundukları cihetle, arz onların idaresinde olur. Bu itibarla, insanların arza halife kılınması hakkında melâikenin fikirlerini izhar etmek lüzumu vardır. قَالَ - قَالُوا tâbirleri, mukavele ve muhavere şeklinde müşavere üslûbunu insanlara öğretmek içindir. Yoksa Cenab-ı Hak müşavereden münezzehtir. Melâikenin اَتَجْعَلُ ile yaptıkları istifhamdan maksad, جَعَلe itiraz, جَعَل i inkâr etmek değildir. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın fiillerine itiraz etmeye ismetleri mânidir. Ancak جَعَل in sebebi mahfî olduğundan, taaccüble sebeb ve hikmetini sormuşlardır. جَعَل tâbirinden anlaşılıyor ki; insanın ahvâli, vaziyetleri ne tabiatın iktizasıdır ve ne de fıtratın îcabıdır, ancak bir câilin ca'li iledir. S- فِيهَا : Mesafe pek kısa olduğu halde, ikinci فِيهَا nin zikrine ne ihtiyaç vardır? C- Birinci فِيهَا ile, beşerin bir ruh gibi arza nüfuz etmesiyle arzı ihya etmesine; ikinci فِيهَا ise, beşerin fesadı dahi Azrail gibi arzın kalbine kadar pençesini sokup arzı imatesine işarettir. Demek beşer, bir taraftan arzın şifası için bir ilâç iken, diğer taraftan ölümünü intac eden bir zehirdir. مَنْ : Beşerden kinayedir. Kinayenin tasrihe sebeb-i tercihi: Melâikenin maksadı, beşerin şahsiyeti olmayıp, ancak kendilerine sakîl, ağır gelen bir mahlûkun Allah'a isyan etmesine işarettir. يُفْسِدُ : Fesadın "isyan"a bedel zikri, isyanlarının nizam-ı âlemin fesadına sebeb olacağına işarettir. Devam ile teceddüdü ifade eden muzari sîgasıyla fesadın zikredilmesi, melâikenin asıl istemedikleri ve inkâr ettikleri, ancak isyanlarının devam ve istimrar ile vukua geleceğine ait olduğuna işarettir. Melâike beşerin isyanlarının devam ve istimrarını, ya Cenab-ı Hakk'ın i'lamıyla bilmişlerdir veya Levh-i Mahfuz'a bakıp ondan almışlardır veyahut insanlardaki kuvve-i gazabiye ve şeheviyeden anlamışlardır. [/SIZE][/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Risale-i Nur
İşârât-ül İ'caz
Sırr-ı Hilafet-i İnsaniye - işarat-ül i'caz
Üst
Alt