- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
SÜNNETİ KALDIRIRSANIZ KUR'AN-I ANLAYAMAZSINIZ
Prof. Dr. Cevat AKŞİT
Mülâkat: Ahmet SERDAROĞLU
Muhterem hocam, bir Müslüman için akâid mevzuu ne ifade etmektedir? Müslüman için akâidin ehemmiyeti nedir?
Akâid, İslamî ilimlerde temeldir. Buna asıl, usûl denir. İslamî ilimler asıl ve furûât diye ayrılır. Akâid ilmi bütün ilimlerin temelidir.
İnanç olmadan hiçbir şey olmaz. Akâid ilmi: Allah’ın zâtından, sıfatlarından, varlığından, dinin lüzumundan bahseder, inanç esaslarından bahseder. Her şeyin başı inanç, iman. İman olmayınca ötekiler hiç olmaz.
Akâid bunun için çok önemlidir. Maalesef, şimdi bu konuda halkımız yeterince bilgi alamıyor, akâid bilmiyor, inançla ilgili esasları bilmiyor. Zaten fıkıh da bilmiyor.
Bir de biliyorsunuz İmam-ı Azam Hazretleri zamanında, ‘furûât’ ile ‘asıl’ birleştirilmiş, beraber mütalaa edilmiş ki doğrudur.
Aslında inanç ve ona bağlı, onun meyvesi olan haramlara gitmemek, helalle uğraşmak, ona göre muamele etmek, davranışlarda bulunmak birbiriyle iç içedir. İmanın semeresi bu zaten, amel.
Fakat sonra bunu fıkıh diye, daha çok uygulamayla, pratikle ilgili, amelen kaydını koymuşlar. İnsanın lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesi.
Akâid inanç bakımından, fıkıh da amel bakımından bilmek olmuş, böyle ayırmışlar. Maalesef şimdi bu konularda halkımız; akâid bakımından müslümanım diyor; ama İslam’ın temelini, iman esaslarını bilmiyor.
Allah’ın sıfatları hakkında yeterli bilgi sahibi değil. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e inanmak neyi ifade eder, bunu bilmiyor. Maalesef günümüz hocalarından bazıları da bu konuları, İslam âlemindeki “fırak-ı dâlle” dediğimiz sapık fırkaların görüşlerini şimdi pişirip pişirip ortaya koyuyorlar. Halbuki bunlar bin sene evvel tartışılmış, rayına oturmuş meselelerdir.
İstikrarlı bir şekilde halkımız bin senedir inancında yürürken şimdi tekrar o konuları, bin sene evvelki konuları televizyonlardan ortaya koyuyorlar. Kafalarda soru işaretlerine sebep oluyorlar. Halkımız da bu akâid ilmi bakımından, inançla ilgili bilgisi kıt olduğundan, maalesef çok büyük yıkımlar oluyor. Halkımızın üzerinde çok yanlış etkileri oluyor.
Bu itikad konularını halkımıza öğretmek mecburiyetindeyiz.
Çünkü bizim halkımız “Müslümanım!” der, müslümanlığa bağlıdır; ama nasıl inanacağını bilmez. Yani saygısı var, sevgisi var; ama bunun teknik usûllerini bilmiyor. Bilmediği için de çok yanlış şeyler yapıyor.
Mesela Allah doğmaz, doğurulmaz, baba olmaz, Allah’ın oğlu olmaz. Bizim Kur’an’ımızda böyledir. İhlâs sûresini bilmeyen vatandaşımız yoktur. Orada da “lem yelid ve lem yûled” söylenir. Ama bir anne çocuğuna “Aman yapma, Allah baba seni cezalandır.” gibi laflar ediyor. Bunlar, dinimizde yeri olmayan laflardır. İhlâs sûresini de okur aynı kadın, namaz da kılar.
İşte hep bilgi eksikliğinden, inançla alakalı bilgi kıtlığından oluyor. Yine daha geçenlerde söyledi, hem de devletin üst kademelerindeki biri, Hıristiyan bir adam öldü de ‘şehit’ falan diye.
Yahu Müslüman olmayan şehit olur mu? Bizim bilgilerimize göre? Biz başkasının dinine karışmıyoruz, kimsenin diniyle inancıyla oynamıyoruz. Onları horlamıyoruz, hakaret etmiyoruz. Buna yetkimiz yok. Kur’an-ı Kerim’de böyle buyruluyor: “Kâfirlerin yani İslam dininin dışındaki kimselerin dinine sövmeyin, onlara hakaret etmeyin. Onlar da bilmeden sizin dininiz hakkında konuşurlar.” mealindeki ayet-i celîle[1] sebebiyle. Bizim böyle bir niyetimiz yok da halkımızın işte, ta aşağıdan yukarıya bu konuda bilgisi yetersiz olduğundan böyle laf ediyor adam, “O da şehittir.” diyor. Gazetelerde geziyor bu, televizyonlar da bu beyanâtı veriyorlar.
Şehitlik Kur’an’a göre “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed (s.a.v) O’nun Rasûlüdür.” kelimesini dünyanın her tarafına yaymak için, i’lâ-yı kelimetullah için canını bezleden insana verilen bir sıfattır. Ama şimdi, maalesef bu bilinmediği için öyle diyor adam.
Bizim eski insanımız bu konularda bilgiliydi. Onun için mesela, Müslümanların defnedildiği yere mezar, mezarlık denir. Mezar ne demek? Ziyaret edilen yer, demek.
Yani ahireti hatırlatması için gideceksin, ölülere rahmet okuyacaksın. Allah’tan onlara rahmet, mağfiret dileyeceksin, okuyacaksın.
Onun için mezardır adı. Müslüman olmayanlar için maşatlık derlerdi, yani mezarlık demezlerdi.
Bizim insanımız eskiden böyle idi, maşatlık, mezarlık ayırmıştı. Ama şimdi en başta gelen, önemli mevkilerde olan adam bile Müslüman olmayan bir kimsenin ölümünde ‘şehit’ diyor. Bu konularda çok büyük bilgi kıtlığı var maalesef.
Bunu öğretmesi gereken kimseler de yeni fikir söyleyeceğim diye mi veya dikkat çekeceğim diye mi artık onu bilmiyoruz, Allah kalplerde olanı/sırları bilir, çıkıyor böyle bin sene evvel tartışılmış konuları yine ortaya getiriyor.
Mutezile mezhebinin, kaderiye mezhebinin, cebriye mezhebinin görüşlerini televizyonlardan bu aziz millete, “ehl-i sünnet” inancına sahip aziz milletimize söylüyor.
Milletimiz de bu konuda bilgi açısından yetersiz olduğundan onu dinliyor. Tepki görmüyor. Bu çok önemli bir konu. Mutlaka halkımıza bunu, benimsediği akâidin esaslarını delilli olarak öğretmeliyiz.
Prof. Dr. Cevat AKŞİT
Mülâkat: Ahmet SERDAROĞLU
Muhterem hocam, bir Müslüman için akâid mevzuu ne ifade etmektedir? Müslüman için akâidin ehemmiyeti nedir?
Akâid, İslamî ilimlerde temeldir. Buna asıl, usûl denir. İslamî ilimler asıl ve furûât diye ayrılır. Akâid ilmi bütün ilimlerin temelidir.
İnanç olmadan hiçbir şey olmaz. Akâid ilmi: Allah’ın zâtından, sıfatlarından, varlığından, dinin lüzumundan bahseder, inanç esaslarından bahseder. Her şeyin başı inanç, iman. İman olmayınca ötekiler hiç olmaz.
Akâid bunun için çok önemlidir. Maalesef, şimdi bu konuda halkımız yeterince bilgi alamıyor, akâid bilmiyor, inançla ilgili esasları bilmiyor. Zaten fıkıh da bilmiyor.
Bir de biliyorsunuz İmam-ı Azam Hazretleri zamanında, ‘furûât’ ile ‘asıl’ birleştirilmiş, beraber mütalaa edilmiş ki doğrudur.
Aslında inanç ve ona bağlı, onun meyvesi olan haramlara gitmemek, helalle uğraşmak, ona göre muamele etmek, davranışlarda bulunmak birbiriyle iç içedir. İmanın semeresi bu zaten, amel.
Fakat sonra bunu fıkıh diye, daha çok uygulamayla, pratikle ilgili, amelen kaydını koymuşlar. İnsanın lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesi.
Akâid inanç bakımından, fıkıh da amel bakımından bilmek olmuş, böyle ayırmışlar. Maalesef şimdi bu konularda halkımız; akâid bakımından müslümanım diyor; ama İslam’ın temelini, iman esaslarını bilmiyor.
Allah’ın sıfatları hakkında yeterli bilgi sahibi değil. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e inanmak neyi ifade eder, bunu bilmiyor. Maalesef günümüz hocalarından bazıları da bu konuları, İslam âlemindeki “fırak-ı dâlle” dediğimiz sapık fırkaların görüşlerini şimdi pişirip pişirip ortaya koyuyorlar. Halbuki bunlar bin sene evvel tartışılmış, rayına oturmuş meselelerdir.
İstikrarlı bir şekilde halkımız bin senedir inancında yürürken şimdi tekrar o konuları, bin sene evvelki konuları televizyonlardan ortaya koyuyorlar. Kafalarda soru işaretlerine sebep oluyorlar. Halkımız da bu akâid ilmi bakımından, inançla ilgili bilgisi kıt olduğundan, maalesef çok büyük yıkımlar oluyor. Halkımızın üzerinde çok yanlış etkileri oluyor.
Bu itikad konularını halkımıza öğretmek mecburiyetindeyiz.
Çünkü bizim halkımız “Müslümanım!” der, müslümanlığa bağlıdır; ama nasıl inanacağını bilmez. Yani saygısı var, sevgisi var; ama bunun teknik usûllerini bilmiyor. Bilmediği için de çok yanlış şeyler yapıyor.
Mesela Allah doğmaz, doğurulmaz, baba olmaz, Allah’ın oğlu olmaz. Bizim Kur’an’ımızda böyledir. İhlâs sûresini bilmeyen vatandaşımız yoktur. Orada da “lem yelid ve lem yûled” söylenir. Ama bir anne çocuğuna “Aman yapma, Allah baba seni cezalandır.” gibi laflar ediyor. Bunlar, dinimizde yeri olmayan laflardır. İhlâs sûresini de okur aynı kadın, namaz da kılar.
İşte hep bilgi eksikliğinden, inançla alakalı bilgi kıtlığından oluyor. Yine daha geçenlerde söyledi, hem de devletin üst kademelerindeki biri, Hıristiyan bir adam öldü de ‘şehit’ falan diye.
Yahu Müslüman olmayan şehit olur mu? Bizim bilgilerimize göre? Biz başkasının dinine karışmıyoruz, kimsenin diniyle inancıyla oynamıyoruz. Onları horlamıyoruz, hakaret etmiyoruz. Buna yetkimiz yok. Kur’an-ı Kerim’de böyle buyruluyor: “Kâfirlerin yani İslam dininin dışındaki kimselerin dinine sövmeyin, onlara hakaret etmeyin. Onlar da bilmeden sizin dininiz hakkında konuşurlar.” mealindeki ayet-i celîle[1] sebebiyle. Bizim böyle bir niyetimiz yok da halkımızın işte, ta aşağıdan yukarıya bu konuda bilgisi yetersiz olduğundan böyle laf ediyor adam, “O da şehittir.” diyor. Gazetelerde geziyor bu, televizyonlar da bu beyanâtı veriyorlar.
Şehitlik Kur’an’a göre “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed (s.a.v) O’nun Rasûlüdür.” kelimesini dünyanın her tarafına yaymak için, i’lâ-yı kelimetullah için canını bezleden insana verilen bir sıfattır. Ama şimdi, maalesef bu bilinmediği için öyle diyor adam.
Bizim eski insanımız bu konularda bilgiliydi. Onun için mesela, Müslümanların defnedildiği yere mezar, mezarlık denir. Mezar ne demek? Ziyaret edilen yer, demek.
Yani ahireti hatırlatması için gideceksin, ölülere rahmet okuyacaksın. Allah’tan onlara rahmet, mağfiret dileyeceksin, okuyacaksın.
Onun için mezardır adı. Müslüman olmayanlar için maşatlık derlerdi, yani mezarlık demezlerdi.
Bizim insanımız eskiden böyle idi, maşatlık, mezarlık ayırmıştı. Ama şimdi en başta gelen, önemli mevkilerde olan adam bile Müslüman olmayan bir kimsenin ölümünde ‘şehit’ diyor. Bu konularda çok büyük bilgi kıtlığı var maalesef.
Bunu öğretmesi gereken kimseler de yeni fikir söyleyeceğim diye mi veya dikkat çekeceğim diye mi artık onu bilmiyoruz, Allah kalplerde olanı/sırları bilir, çıkıyor böyle bin sene evvel tartışılmış konuları yine ortaya getiriyor.
Mutezile mezhebinin, kaderiye mezhebinin, cebriye mezhebinin görüşlerini televizyonlardan bu aziz millete, “ehl-i sünnet” inancına sahip aziz milletimize söylüyor.
Milletimiz de bu konuda bilgi açısından yetersiz olduğundan onu dinliyor. Tepki görmüyor. Bu çok önemli bir konu. Mutlaka halkımıza bunu, benimsediği akâidin esaslarını delilli olarak öğretmeliyiz.
