Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Tefrika İhtilafın Şiddetle Haram Olan Şekli
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 43997" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-size: 12px"><strong>Tefrika; İhtilâfın Şiddetle Haram Olan Şekli</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em><strong>“Tefrika”, ‘feraka’ </strong></em>fiilinden gelmektedir. Bu fiilin masdarı olan ‘fark’, ayrışmayı anlatan bir kelimedir. Fark, iki şey arasını ayırmak, farklı olmak, ayrılmak, yol çatallı olmak gibi anlamlara gelir. Tefrika ise, eşyayı birbirinden ayırmak, insanlar arasına düşmanlık sokmak, parçalara, bölüklere ayırmak, parçalamak demektir. Aynı kökten gelen ‘fırka’ ise, insanlardan ayrılan bir topluluk demektir. İslâm tarihinde mezheplere ve cumhuriyetin ilk yıllarında siyasî partilere de ‘fırka’ denilmiştir. Tefrika, bölüklere, fırkalara, partilere, parçalara ayrılmayı ve böylece bir bütünü parçalamayı ifade eder ki Tevhid dini olan İslâm’ın izin veremeyeceği bir şeydir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">İslâm’ın Câiz Görmediği Tefrika: Kur’an diyor ki: <em>“Hepiniz toptan Allah’ın ipine sarılın. Dağılıp ayrılmayın…”</em> (3/Âl-i İmrân, 103) Kur’an, mü’minlere bu emri verirken, dinlerini parçalayıp fırka fırka, grup grup olan insanların tutumlarını da gözler önüne seriyor. Esasen insanlar Tevhid dinine inanan bir ümmet idiler. Ancak zamanın akışı içerisinde Tevhid dinini bozdular, parçaladılar, yani dinde ayrılığa düştüler, kendi uydurdukları dinlerin peşine gittiler. <em>“Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp (tefrika olup) anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.”</em> (3/Âl-i İmrân, 105)</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Tefrikanın şirke yol açtığı açıktır. Çünkü ‘fıtrat’ dinini bozmanın sonucu birden fazla ilâha kulluk yapmaktır. Şirk düşüncesine sahip olanlar, Tevhid dininin bütünlüğüne zarar verirler, onu kendi kafa yapılarına uydururlar, sonra da her uydurdukları şeye din diye uyarlar. <em>“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanîf) olarak dine, Allah’ın fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerinde yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. Gönülden katıksız bağlılar’ olarak, O’na yönelin ve O’ndan korkup-sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden olmayın. (O müşrikler ki) kendi dinlerini parçaladılar ve kendileri de grup grup (bölük bölük) oldular; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinmektedir (en doğru yolda olduğunu sanmaktadır).”</em> (30/Rûm, 30-32).</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Görüldüğü gibi, insanlar yüzlerini fıtrat dinine çevirmekle sorumlu iken, bazıları bunu bozmakta, tefrika çıkarmakta, farklı fırkalara ayrılmakta ve sonra yine tefrika olmakta, yeni gruplaşmalar meydana gelmekte, alt tabakalarda bu parçalanma devam edip gitmektedir. İşin ilginç yanı, Tevhid dininden uzağa düşen ve farklı din gruplarına ayrılan bu kimseler kendilerinin doğru yolda olduğunu hayal ederek sevinç duymaktalar. Aslında, dinde tefrika çıkarmanın, dini parçalamanın sebebi insandaki ‘bağy’ duygusudur. Doymayan bir nefsin sahibi azgın kimseler, başkalarının haklarına tecavüz ederler ve kendi görüşlerini din haline getirmeye çalışırlar. Böyleleri elbette Hak dine kulak vermezler. Bunu yalnızca müşrikler değil, kendilerine Kitap verilen insanlar bile yapmışlardır (3/Âl-i İmrân, 19; 98/Beyyine, 4; 42/Şûrâ, 14).</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Allah (c.c.) kendi yolunu insanlara bildirdikten sonra “İşte benim yolum budur, buna uyun” </em>(6/En’âm, 153) buyurmaktadır. Tevhid Dinine sımsıkı sarılmak insanları tefrika illetinden kurtarır. Yoksa ‘bağy’ edenlerin peşine gidilirse, onların düzenlerine uyulursa vahdetin (birliğin) olması mümkün değildir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>Tefrikanın Boyutları:</strong> Tefrika, yani dini bozma, onda ayrılığa düşme, fırka fırka olup dağılma hastalığı yalnızca müşriklere ait bir yanlış değildir. Aynı hataya müslümanların da düşmesi mümkündür. Eğer onlar da Din’i dimdik ayakta tutmazlarsa; Din’i, Allah’ın gönderdiği ve Peygamberin öğrettiği gibi yaşamazlarsa, hatta Din’i kendi akıl ve pozisyonlarına uydurmaya kalkarlarsa aynı sonuç meydana gelir.<em> “O: ‘Din’i dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa (tefrikaya) düşmeyin’ diye dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya da vasiyet ettiğimizi sizin için bir şeriat kıldı…”</em> (42/Şûrâ, 13)</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Günlük hayatta ve Din’i anlamada farklı görüşlerin, farklı yorumların olması normaldir. Hatta farklı görüşlerin olması bir faydadır, bir kolaylıktır. Burada dikkat edilmesi gereken, Din’i kendi hevâsına göre anlama, sonra da kendi anladığını din haline getirme yanlışlığıdır. Din’in özünü zedeleyecek yanlış yorumlar ve bunların inanç haline getirilmesi bir anlamda ‘bağy’ dir ve tefrikaya yol açar. Müslümanlar arasındaki vahdetin en büyük düşmanı, yanlış din anlayışı, ülke, bölge, etnik grup, siyasi rejimler, mezhep ve tarikat taassubudur. Halbuki bütün bunlar tefrikaya sebep olmaz, aksine müslüman toplumların entegre olmasına yardımcı olurlar.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Müslümanlar farklı mezheplere, meşreplere, düşüncelere, ülkelere, ilkelere sahip olabilirler, farklı coğrafyalarda yaşayabilirler, farklı gruplar içerisinde bulunabilirler. Bunlar normal şeylerdir. Ancak herkes kendi anladığını, kendi meşrebini, kendi mezhebini, kendi tarikat veya partisini din haline getirirse; işte bu Din’de tefrikadır. Yukarıda geçtiği gibi müşriklerin yaptığı da buydu. Unutulmamalıdır ki, Din Allah’ındır ve Kur’an’da anlatılmıştır, Hz. Muhammed (s.a.s.) de bize tebliğ etmiş, hayatıyla ve ahlâkıyla dinden ne anlaşılması gerektiğini göstermiştir. Âlimlerin, mezheplerin, grupların Din’den anladıkları, yalnızca bir yorum veya Din’i daha iyi yaşama noktasında bir çaba gibi görülmelidir. Onların anladıkları hiç bir zaman Din’in kendisi değildir. Bir gruba, bir mezhebe, bir meşrebe bağlı olmak mümkündür ve bazen ihtiyaçtır. Ancak, sadece kendi meşrebini, kendi grubunu hak, diğerlerini bâtıl görme anlayışı ‘tefrika’ mantığıdır. Mezhepli olmak ihtiyaç, mezhepçi olmak yanlıştır. Bir meşrepten olmak doğal, ama meşrepçi olmak doğru değildir. Bir gurupla faydalı çalışma yapmak üzere bir araya gelmek, bu amaçla bir cemaate mensup olmak iyi, ama grupçu olmak sakattır. Bütün bu yanlışlar tefrika sebebidir. (17)</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Dinde tefrika çıkarmamanın yolunu Kur’an şöyle gösteriyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin; Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve Rasûlüne döndürün. Şayet Allah’a ve Ahiret gününe iman ediyorsanız…” (4/Nisâ, 59)</span></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"></p></span></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><span style="color: Blue"><strong><em>“Tefrika girmeden bir millete, düşman giremez.</em></strong></span></p></span></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><span style="color: Blue"><strong><em></em></strong></span></p></span></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><span style="color: Blue"><strong><em>Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!”</em></strong></span></p></span></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><span style="color: Blue"><strong><em></em></strong></span></p></span></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><span style="color: Blue"><strong><em>“İpi kopan tesbihim, / Dağılmış tane tane;</em></strong></span></p></span></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><span style="color: Blue"><strong><em></em></strong></span></p></span></p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><span style="color: Blue"><strong><em>Acı ama, tesbihim / Hani nerde imâme?”</em></strong></span></p><p></span><p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Ahmed Kalkan, Vuslat, Sayı 24, Haziran 2003</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Atasoy Müftüoğlu, Ümmet Bilinci, Denge Y.</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Mehmed Alagaş, Vahdete 7 Adım, s. 83-101</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Abdurrahman Dilipak, İslâm Cemaatine Doğru, Risale Y. s. 106-117</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Ahmed Kalkan, Vuslat, Sayı 23, Mayıs 2003</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, s. 361-370</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">M. Sait Şimşek, Şamil İslâm Ansiklopedisi, Cemaat md.</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Hüseyin K. Ece, İslâm’ın Temel Kavramları, s. 101-104</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">A.g.e. s. 690</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Ahmed Kalkan, Vuslat, Sayı 22; Nisan 2003</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Mehmed Alagaş, Vahdete 7 Adım, s. 83-101</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Abdurrahman Dilipak, İslâm Cemaatine Doğru, s. 106-117</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Ahmet Baydar, Haksöz 56, Kasım 95</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Y. c. 4, s. 237-238</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Fahreddin Râzi, Tefsir-i Kebir, Akçağ Y. 11/328</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-Sünne, Pınar Y. c. 3, s. 345</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Hüseyin K. Ece, A.g.e., s. 687-690</p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 15px">**********<img src="https://i.imgur.com/YYHPZ.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />**********</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 43997, member: 3"] [SIZE=3][B]Tefrika; İhtilâfın Şiddetle Haram Olan Şekli[/B] [I][B]“Tefrika”, ‘feraka’ [/B][/I]fiilinden gelmektedir. Bu fiilin masdarı olan ‘fark’, ayrışmayı anlatan bir kelimedir. Fark, iki şey arasını ayırmak, farklı olmak, ayrılmak, yol çatallı olmak gibi anlamlara gelir. Tefrika ise, eşyayı birbirinden ayırmak, insanlar arasına düşmanlık sokmak, parçalara, bölüklere ayırmak, parçalamak demektir. Aynı kökten gelen ‘fırka’ ise, insanlardan ayrılan bir topluluk demektir. İslâm tarihinde mezheplere ve cumhuriyetin ilk yıllarında siyasî partilere de ‘fırka’ denilmiştir. Tefrika, bölüklere, fırkalara, partilere, parçalara ayrılmayı ve böylece bir bütünü parçalamayı ifade eder ki Tevhid dini olan İslâm’ın izin veremeyeceği bir şeydir. İslâm’ın Câiz Görmediği Tefrika: Kur’an diyor ki: [I]“Hepiniz toptan Allah’ın ipine sarılın. Dağılıp ayrılmayın…”[/I] (3/Âl-i İmrân, 103) Kur’an, mü’minlere bu emri verirken, dinlerini parçalayıp fırka fırka, grup grup olan insanların tutumlarını da gözler önüne seriyor. Esasen insanlar Tevhid dinine inanan bir ümmet idiler. Ancak zamanın akışı içerisinde Tevhid dinini bozdular, parçaladılar, yani dinde ayrılığa düştüler, kendi uydurdukları dinlerin peşine gittiler. [I]“Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp (tefrika olup) anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.”[/I] (3/Âl-i İmrân, 105) Tefrikanın şirke yol açtığı açıktır. Çünkü ‘fıtrat’ dinini bozmanın sonucu birden fazla ilâha kulluk yapmaktır. Şirk düşüncesine sahip olanlar, Tevhid dininin bütünlüğüne zarar verirler, onu kendi kafa yapılarına uydururlar, sonra da her uydurdukları şeye din diye uyarlar. [I]“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanîf) olarak dine, Allah’ın fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerinde yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. Gönülden katıksız bağlılar’ olarak, O’na yönelin ve O’ndan korkup-sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden olmayın. (O müşrikler ki) kendi dinlerini parçaladılar ve kendileri de grup grup (bölük bölük) oldular; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinmektedir (en doğru yolda olduğunu sanmaktadır).”[/I] (30/Rûm, 30-32). Görüldüğü gibi, insanlar yüzlerini fıtrat dinine çevirmekle sorumlu iken, bazıları bunu bozmakta, tefrika çıkarmakta, farklı fırkalara ayrılmakta ve sonra yine tefrika olmakta, yeni gruplaşmalar meydana gelmekte, alt tabakalarda bu parçalanma devam edip gitmektedir. İşin ilginç yanı, Tevhid dininden uzağa düşen ve farklı din gruplarına ayrılan bu kimseler kendilerinin doğru yolda olduğunu hayal ederek sevinç duymaktalar. Aslında, dinde tefrika çıkarmanın, dini parçalamanın sebebi insandaki ‘bağy’ duygusudur. Doymayan bir nefsin sahibi azgın kimseler, başkalarının haklarına tecavüz ederler ve kendi görüşlerini din haline getirmeye çalışırlar. Böyleleri elbette Hak dine kulak vermezler. Bunu yalnızca müşrikler değil, kendilerine Kitap verilen insanlar bile yapmışlardır (3/Âl-i İmrân, 19; 98/Beyyine, 4; 42/Şûrâ, 14). [I]Allah (c.c.) kendi yolunu insanlara bildirdikten sonra “İşte benim yolum budur, buna uyun” [/I](6/En’âm, 153) buyurmaktadır. Tevhid Dinine sımsıkı sarılmak insanları tefrika illetinden kurtarır. Yoksa ‘bağy’ edenlerin peşine gidilirse, onların düzenlerine uyulursa vahdetin (birliğin) olması mümkün değildir. [B]Tefrikanın Boyutları:[/B] Tefrika, yani dini bozma, onda ayrılığa düşme, fırka fırka olup dağılma hastalığı yalnızca müşriklere ait bir yanlış değildir. Aynı hataya müslümanların da düşmesi mümkündür. Eğer onlar da Din’i dimdik ayakta tutmazlarsa; Din’i, Allah’ın gönderdiği ve Peygamberin öğrettiği gibi yaşamazlarsa, hatta Din’i kendi akıl ve pozisyonlarına uydurmaya kalkarlarsa aynı sonuç meydana gelir.[I] “O: ‘Din’i dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa (tefrikaya) düşmeyin’ diye dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya da vasiyet ettiğimizi sizin için bir şeriat kıldı…”[/I] (42/Şûrâ, 13) Günlük hayatta ve Din’i anlamada farklı görüşlerin, farklı yorumların olması normaldir. Hatta farklı görüşlerin olması bir faydadır, bir kolaylıktır. Burada dikkat edilmesi gereken, Din’i kendi hevâsına göre anlama, sonra da kendi anladığını din haline getirme yanlışlığıdır. Din’in özünü zedeleyecek yanlış yorumlar ve bunların inanç haline getirilmesi bir anlamda ‘bağy’ dir ve tefrikaya yol açar. Müslümanlar arasındaki vahdetin en büyük düşmanı, yanlış din anlayışı, ülke, bölge, etnik grup, siyasi rejimler, mezhep ve tarikat taassubudur. Halbuki bütün bunlar tefrikaya sebep olmaz, aksine müslüman toplumların entegre olmasına yardımcı olurlar. Müslümanlar farklı mezheplere, meşreplere, düşüncelere, ülkelere, ilkelere sahip olabilirler, farklı coğrafyalarda yaşayabilirler, farklı gruplar içerisinde bulunabilirler. Bunlar normal şeylerdir. Ancak herkes kendi anladığını, kendi meşrebini, kendi mezhebini, kendi tarikat veya partisini din haline getirirse; işte bu Din’de tefrikadır. Yukarıda geçtiği gibi müşriklerin yaptığı da buydu. Unutulmamalıdır ki, Din Allah’ındır ve Kur’an’da anlatılmıştır, Hz. Muhammed (s.a.s.) de bize tebliğ etmiş, hayatıyla ve ahlâkıyla dinden ne anlaşılması gerektiğini göstermiştir. Âlimlerin, mezheplerin, grupların Din’den anladıkları, yalnızca bir yorum veya Din’i daha iyi yaşama noktasında bir çaba gibi görülmelidir. Onların anladıkları hiç bir zaman Din’in kendisi değildir. Bir gruba, bir mezhebe, bir meşrebe bağlı olmak mümkündür ve bazen ihtiyaçtır. Ancak, sadece kendi meşrebini, kendi grubunu hak, diğerlerini bâtıl görme anlayışı ‘tefrika’ mantığıdır. Mezhepli olmak ihtiyaç, mezhepçi olmak yanlıştır. Bir meşrepten olmak doğal, ama meşrepçi olmak doğru değildir. Bir gurupla faydalı çalışma yapmak üzere bir araya gelmek, bu amaçla bir cemaate mensup olmak iyi, ama grupçu olmak sakattır. Bütün bu yanlışlar tefrika sebebidir. (17) Dinde tefrika çıkarmamanın yolunu Kur’an şöyle gösteriyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin; Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve Rasûlüne döndürün. Şayet Allah’a ve Ahiret gününe iman ediyorsanız…” (4/Nisâ, 59) [CENTER] [COLOR=Blue][B][I]“Tefrika girmeden bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!” “İpi kopan tesbihim, / Dağılmış tane tane; Acı ama, tesbihim / Hani nerde imâme?”[/I][/B][/COLOR][/CENTER] [/SIZE][CENTER] Ahmed Kalkan, Vuslat, Sayı 24, Haziran 2003 Atasoy Müftüoğlu, Ümmet Bilinci, Denge Y. Mehmed Alagaş, Vahdete 7 Adım, s. 83-101 Abdurrahman Dilipak, İslâm Cemaatine Doğru, Risale Y. s. 106-117 Ahmed Kalkan, Vuslat, Sayı 23, Mayıs 2003 Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, s. 361-370 M. Sait Şimşek, Şamil İslâm Ansiklopedisi, Cemaat md. Hüseyin K. Ece, İslâm’ın Temel Kavramları, s. 101-104 A.g.e. s. 690 Ahmed Kalkan, Vuslat, Sayı 22; Nisan 2003 Mehmed Alagaş, Vahdete 7 Adım, s. 83-101 Abdurrahman Dilipak, İslâm Cemaatine Doğru, s. 106-117 Ahmet Baydar, Haksöz 56, Kasım 95 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Y. c. 4, s. 237-238 Fahreddin Râzi, Tefsir-i Kebir, Akçağ Y. 11/328 Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-Sünne, Pınar Y. c. 3, s. 345 Hüseyin K. Ece, A.g.e., s. 687-690 [SIZE=4]**********[IMG]https://i.imgur.com/YYHPZ.gif[/IMG]**********[/SIZE][/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Tefrika İhtilafın Şiddetle Haram Olan Şekli
Üst
Alt