Tevbe Hakkında Ashabın ve Alimlerin Sözleri

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
074cdad12133bdae462d4da8.jpg


Said b. Müseyyeb şöyle demiştir: ´Elbette ALLAH kendine dönüp tevbe edenleri bağışlayıcıdır´ (İsra/25) ayeti günah işleyip sonra tevbe eden, yine günah işleyip sonra tevbe eden, yine günah işleyip sonra tevbe eden bir kimse hakkında nâzil oldu.

Fudayl b. Iyaz dedi ki: ALLAH Teâlâ bir rivayette şöyle buyurmuştur ´Günahkârlara, "eğer tevbe ederlerse tevbelerini kabul edeceğim müjdesini ver! Sıddîklarm dikkatini çek ki eğer ben onların üzerine adaletimi koymuş olursam, onları azaba dûçar ederim.

Talk b. Habîb şöyle demiştir: ´ALLAH Teâlâ´nın hukuk-ı ilâhîsi, kulun o hukukları yerine getirmesinden daha büyüktür. Fakat onlar tevbe ettikleri halde sabah ve akşamladılar.

Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: ´Kim işlediği bir günahı hatırlar, ondan dolayı kalbi acı duyarsa, Ümm´ul-Kitab´da (Levh-i Mahfûz) o günah silinmiş olur´.

Rivayet ediliyor ki İsrailoğulları´nın peygamberlerinden biri bir günah işledi. ALLAH Teâlâ ona vahiy göndererek: ´İzzetime yemin ederim! Eğer ikinci bir defa bu günahı işlersen sana azap edeceğim dedi. O da şöyle dedi: "Yârab! Sen sensin, ben de benim. Senin izzetine yemin ederim, eğer beni korumazsan muhakkak o günaha ikinci defa dönerim!" Buna binaen ALLAH Teâlâ onu masum kıldı.

Biri şöyle demiştir: ´Kul bir günah işler, cennete girinceye kadar o günahtan pişmanlık duyar! Bunun üzerine iblis der ki: Keşke ben onu bu günaha sokmasaydım.

Habib b. Ebî Sabit dedi ki: ´Kıyamet gününde kişiye günahları arzolunur. Günahın yanından geçer ve şöyle der: ´Muhakkak ben (dünyada) günahtan korkardım!´ Râvî der ki: ´Dünyadaki korkusundan dolayı günahı bağışlanır.

Rivayet ediliyor ki bir kişi İbn Mes´ud´a başından geçen bir günahı için ´Acaba onun tevbesi var mıdır?´ diye sordu. İbn Mes´ud ondan yüzünü çevirdi. Sonra ona dönüp baktı. İki gözünden yaşlar aktığını gördü ve dedi ki: ´Cennetin sekiz kapısı vardır. Hepsi açılır ve kilitlenir. Ancak tevbe kapısı hariç! O kapının yanında sadece o kapıya bakan bir melek vardır. O melek o kapıyı kapatmaz. Bu bakımdan ümitsiz olma, amel yap!´

Abdurrahman b. Ebi Kasım der ki: ´Abdurrahim18 ile beraber kâfirin tevbesini ve şu ayeti müzakere ettik: O küfredenlere de ki: Eğer peygambere düşmanlıktan vazgeçerlerse geçmişteki günahları bağışlanır! (Enfâl/38)

Abdurrahim dedi ki: ´Ben müslümanın ALLAH katında daha güzel halli olacağını ümit ediyorum. Çünkü kulağıma "Müslümanın tevbesi, müslüman olduktan sonra ikinci bir defa müslüman olmak gibidir; yani müslümanlığını perçinleştirir" diye gelmiştir´.

Abdullah b. Selâm şöyle demiştir: ´Size ancak ALLAH tarafından gönderilmiş peygamberden veya ALLAH tarafından indirilmiş kitaptan konuşacağım: Kul bir günah işledikten sonra bir göz kapaması kadar o günahtan pişman olduğu zaman, o günah ondan göz kapamasından daha süratle düşmüş olur´.

Hz. Ömer şöyle demiştir: ´Tevbe edenlerle beraber oturun! Çünkü onların kalbi daha incedir.

Biri şöyle demiştir: ´ALLAH´ın beni ne zaman bağışlayacağını biliyorum´. Ona ´Ne zaman affedecektir?´ diye sorulunca ´Tevbemi kabul ettiği zaman´ demiştir.

Bir başkası da şöyle demiştir: ´Ben affedilmekten mahrum olmaktan çok tevbeden mahrum olmaktan korkuyorum´.

Şöyle rivayet ediliyor: İsrailoğulları´ndan bir genç vardı. Yirmi sene ALLAH´a ibâdet etti. Sonra yirmi sene ALLAH´a isyan etti. Sonra aynaya baktı. Sakalında beyazlık gördü. Bu manzara hoşuna gitmedi ve şöyle dedi: ´Ya ilâhî! Sana yirmi sene itaat ettim. Sonra yirmi sene isyan ettim. Acaba sana tevbe edersem beni kabul eder misin?´ Bunun üzerine görmediği ancak sözünü işittiği biri ona şöyle dedi: ´Bizi sevdin. Biz de seni şeydik. Bizi terkettin, biz de seni terkettik. Bize isyan ettin, sana mühlet verdik. Eğer bize dönersen seni kabul ederiz´.

Zünnun-i Mısrî şöyle demiştir: ´ALLAH´ın bir kısım kulları vardır: Günahların ağaçlarını kalplerinin göreceği bir yere diktiler. Onu tevbe suyu ile suladılar. O pişmanlık ve üzüntü meyvesini verdi. Delilik olmaksızın onlar delirdiler. Dil kekelemesi olmaksızın onlar dilsiz oldular. Oysa fasih ve beliğlerin, ALLAH ve Hz. Peygamberi bilenlerin ta kendileriydiler. Sonra safa kadehiyle (hayat suyunu) içtiler. Uzun belâya karşı sabrı, geçmişlerinden devraldılar. Sonra kalpleri melekût âlemine hayran kaldı. Fikirleri ceberrûtun perdeleri arasında gezdi. Pişmanlık revakının altında gölgelendiler. Hataların sahifesini okudular. Nefislerine korkuyu yerleştirdiler ve takvanın merdivenleriyle zühdün yüceliğine vâsıl oldular. Dünyayı terketmenin acısını tatlı gördüler. Yatacakları yerin sertliğini yumuşak kabul ettiler. Sonunda selâmet kulpunu elde ettiler. Ruhları yücelerde gezindi ve cennetin bahçesinde çadır kurdular. Hayat denizine daldılar. Üzüntünün hendeklerini kapattılar. Hevanm köprülerinden geçip ilmin sahasına indiler. Hikmetin gölünden içtiler. Zeka gemisine bindiler. Kurtuluş rüzgârıyla deniz selâmetinde yelken açtılar ve rahatlık bahçesine, izzet ve keremin kaynağına vardılar´.

İşte her sahih tevbe´nin muhakkak makbul olacağı hakkında bu kadar söz kâfidir.
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,021
Tepkime puanı
425
Tevbe ve önemi
Yüce Allah, insanı mükemmel bir varlık olarak yaratmış, onu yeryüzüne, Allah’ın hükümlerini ve emirlerini uygulama hususunda vekil tayin etmiştir. İnsan her ne kadar Allah tarafından mükemmel bir şekilde yaratılmış olsa da zaman zaman bilerek yada bilmeyerek hata, kusur ve günah olarak nitelendirilebilecek türden davranış ve tutumlar sergileyebilmektedir. Zaten günah işlemek ve hata etmek, insanı meleklerden ayıran özelliklerin başında gelmektedir. Bir hadis-i şeriflerinde Peygamberimiz:“Canımı kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder, yerinize günah işledikten sonra Allah’tan af dileyecek bir topluluk getirir ve onları affederdi.”[1] Bu hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz, günah işlemenin insanın tabiatında bulunduğunu ifade etmekte, hiç günah işlemeden yaşamanın bir insan için mümkün olamayacağını bildirmektedir.

Dinimiz İslam da insanın bu özelliğini dikkate alarak günahlardan korunma ve işlenen günahlardan kurtulma yollarını insana göstermiştir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), “Bütün insanlar hata yapar, hata yapanların en hayırlısı ise (işlediği günaha pişman olup) hatasından dönendir.” [2] sözüyle bu hususa dikkat çekmiştir. Bu itibarla dinimizde, hata, kusur, kötülük ve günah gibi manevi kirlerden temizlenmenin başlıca yolu tevbedir.

Tevbe; bir kimsenin yaptığı bir kötülükten veya günahtan pişmanlık duyarak bunu bir daha yapmayacağına dair kesin karar vermesi ve bundan dolayı Allah’tan af ve bağışlanma dilemesidir.

İşlediğimiz günahlar, yaptığımız kusur ve hatalar Rabbimizle aramızdaki sevgi bağını zayıflatır; O’nun bize olan ihsanına ve rahmetine engel olur. Manevi kişiliğimizi zedeleyerek gönül dünyamızın kararmasına sebep olur. Bu bakımdan tevbe, Allah ile sevgi bağlarımızı yeniden tesis eder, günah ile kararan gönül dünyamızı aydınlatır. Tövbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurlardan kurtulur ve o günahı hiç işlememiş gibi tertemiz olur. Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz, “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir.”[3] buyurur. Peygamber Efendimiz “Ey insanlar! Allah’a tevbe edip O’ndan af dileyin. Zira ben O’na günde yüz defa tevbe ederim.”[4] buyurmak suretiyle her insanın tövbeye ihtiyacı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Tevbenin belli bir zamanı yoktur. İnsan her zaman tevbe edebilir. Fakat Allah Taâlanın, tevbe için uygun gördüğü vakit, işlenen günahın hemen akabindeki vakittir.[5] Ancak ölüm halinde hayattan ümit kesilinceye kadar yapılacak tevbenin de kabul edilebileceği ayetlerden anlaşılmaktadır.[6] Bu konuda Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “Kul can çekişmeye başlamadığı sürece, Allah onun tevbesini kabul eder.”[7]

İnsanı tevbe etmekten alıkoyan sebeplerin başında uzun yaşama arzusu gelmektedir. İnsan, yaşı ne kadar ilerlerse ilerlesin daha uzun yıllar yaşayacağını düşünür. Ölümle yüzleşeceğini hiç aklına getirmez veya getirmek istemez. Bu nedenle de günahlarından tevbe edip dini hayatına çekidüzen vermek için devamlı mazeretler uydurur. Zihninde “kırk yaşına veya elli yaşına gelince yada Hacca gidip gelince tevbe ederim, dini yaşamaya başlarım” gibi bahaneler sıralar durur. Halbuki bir saat sonra ani bir ölümle aşırı sevdiği dünyaya veda edebileceğini hiç düşünmek istemez.

Tevbe konusunda insanı ihmalkarlığa iten sebeplerden biri de, kişinin tevbesini yeni bir günah işlemekle bozacağı endişesidir. Bir kısım insanlar, tevbe ettikten sonra bir daha günah işlemenin çok daha sakıncalı olduğunu zanneder; bu sebeple de tevbe etmeyi ileri bir tarihe erteler. Bu düşünce Ayet-i Kerimelere ve Peygamberimizin hadis-i şeriflerine ters düşmektedir.[8]

Tevbe etmenin bir takım şartları bulunmaktadır. Bunlar: Günahın bir an evvel terk edilmesi, işlenen günaha pişmanlık duyulması, bir daha günah işlenmeyeceğine kesin olarak karar verilmesi ve işlenen günah eğer kul hakkı ile ilgili ise mutlaka hak sahibinden helallik alınmasıdır.

Sonuç olarak insan; geçmişte ne kadar büyük günahlar işlemiş olursa olsun bir an önce onlara samimiyetle tevbe ederek Allah’a yönelmeli, Allah’tan başka sığınılacak bir makamın bulunmadığını asla unutmamalıdır.

Hutbemi bu konudaki bir Ayeti Kerime ile bitiriyorum: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[9]

Murat OSMANOĞLU (Karlsruhe DİTİB Merkez Camii Din Görevlisi)

[1] Müslim, Tevbe 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned III, 238

[2] İbn Mace,Zühd 30.

[3] İbn Mace,Zühd 30.

[4] Müslim, Zikir 42; Ebu Davud, Vitir 26; İbn Mace, Edeb 57.

[5] Nisa, 4/17-18.

[6] Nisa, 4/17-18.

[7]Tirmzi, Daavat 98; İbn Mace,Zühd 30.

[8]Zümer, 39/53, Müslim, Tevbe 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned III, 238

[9] Zümer, 39/53.
 
Üst Alt