Yomra

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Yomra, Trabzon Yomra, Trabzonun Yomra İlçesi, Yomra adının kaynağı


Yomra, 19 Haziran 1957 yılında 7033 Sayılı Kanunla İlçe haline dönüştürülmüş ve 04 Nisan 1959 tarihinde fiilen İlçe Teşkilatı kurulmuştur. Yomra İlçesinin ilk adı DURANA dır. İlçede yetişen YOMUR Elmasının adından ötürü İlçeye Yomra adı verilmiştir.

Yomra , Trabzondan 15 kilometre doğuda olup 207 kilometre karelik bir alanı kaplar. Kuzeyde Karadeniz olmak üzere batıda Yalıncak sırtları, Zil deresinin aşağı çığırını kapsayacak biçimde doğuda Harmanlı deresinin 250 metre doğusuna kadar uzanır. Sahildeki 7.5 kilometrelik doğu batı genişliği kuzey güney doğrultusunda devam ederek kuşuçuşu Yomra ya 23.5 kilometre uzaklıkta olan Çamlıyurt-İşhan yol kavşağından sonra daralmaya başlar. Daralma komşu ilimiz Gümüşhanenin Seydiyurdu yayla yaylasından batıya bakan bir bıçak ucu gibi olur. Güney uç noktasında ise komşu Arsin ve 2213 metre yükseklikte Kilise tepesi bulunur. Güneyi ise komşu ilçe Maçka ile sınırlıdır. Tipik Doğu Karadeniz ikliminin özelliğini gösterir. Arazi yüksekliğinin kıyıdan bölüme doğru düzenlilik göstermesi, deniz ikliminin iç bölümleri etkilemesine sebep olmaktadır. Ancak yükselti faktörü nedeniyle sahilde iç ve yüksek bölümlerde farklı iklim özellikleri görülmektedir.

Yomra İlçesinin 4 Belediyesi mevcut olup, Merkez Belediyeye bağlı 4, Özdil Belediyesine bağlı 6, Kaşüstü Belediyesine bağlı 3 ve Oymalıtepe Belediyesine bağlı 5 Mahalle olmak üzere toplam 18 Mahalle ve 17 Köyü vardır.

tarihi ve coğrafyası

Çok eski bir şehir olan Trabzon M.Ö. 2000 yıllarında kurulduğu Romanın Bizansın kuruluşundan daha eski olduğunu yapılan araştırmalar ortaya çıkarmış bulunmaktadır.

Hitit, Asur, İskit, Makron, Kimri, Amazon, Kloh gibi Türk topluluklarının bölgede yaşadıklarını düşünecek olursak Trabzon un kuruluşunda Rum Pontus ya da Bizansçılıktan öte Türklük vardır.Orta Asya dan gelen bu Türk kavimlerinden sonra Milletlilerin,Romalıların,Bizanslıların, Kommenlerin idaresine girmiştir. Falmerayer isimli bir Alman tarihçisi bile bu hususta Trabzonu ilk kuranlar buralara ilk yerleşen Kafkas taraflarından gelen turani bir ırktır. diyerek bu görüşlere katılmaktadırlar.Fatih Sultan Mehmet Han ın 1461 deki Trabzon u fethiyle tekrar Türk hakimiyetine geçmiştir. Trabzon u ilk kuranlar buraları ilk iskan edenler ve bu şehirde yerleşenler Orta Asyalı Türklerdir.

Şu halde Yomra Trabzon un yaşadığı bütün işgalleri görmüş, imar faaliyetlerini beraberce sürdürmüş, saldırılara beraberce göğüs germiş yerleşen kavimleri bağrında barındırmış öz bir Türk yurdudur. Miletlilerin, Bizanslıların, Kommenlerin, Romalıların istilâsına uğramış, Kommenler devrinde toprak gelirlerinin bir kısmı Anadolu Selçuklu devletine ödendiği görülmüştür

Yine Anadolu Selçuklu devletinin parlak devrini yaşatan Alaaddin Keykubat zamanında komutanlarından Ertoguş Bey mahiyetindeki orduyla buraların kesin olan Türk hakimiyetine girmesi için Trabzon muhasara edilmiş, ancak bu toprakların Türkleşmesi 133 yıl daha gecikmiştir. (1228)

Nihayet Fatih Sultan Mehmet Han'ın 26 Ekim 1461 yılında Trabzonu fethetmesiyle Anadoluda son toprak parçası da Türk birliğine katılmıştır.Bundan sonra Trabzonun doğu taraflarının işgaliyle Şehzade Beyazid in lalası Hızır Bey memur edilmiştir. Yomrada onun vasıtasıyla Osmanlı imparatorluğunun içine girmiştir.Hızır Bey aynı zamanda Trabzonun ilk valisi olmuştur.Yomra topraklarının geliri ve iskan işiyle kale muhafızlarını görevlendirmiş, ilk yerleşme de Hızır Bey zamanında başlamıştır.
Tarih boyunca birçok kavimlere yurt olmuş olan Yomra, uzun zaman Trabzonun bünyesinde kalmıştır. Trabzonun ekili biçili arazileri ve meyve bahçeleri Yomra ve çevresi olup 20. yüzyılın başına kadar Trabzonun meyve ihtiyacını karşılamaktaydı. O yıllarda Yomrada armudun, elmanın, fındığın, kirazın, karayemişin, üzümün ,incirin en alâsı yetiştirilmekteydi.

17. yüzyılda Yomradan geçen Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesinde çevrede gördüğü meyveleri şöyle anlatmaktadır: Yiyeceklerinden meyvaları, bilhassa kiraz, lahican armudu, Gülabi armudu, Sinop elması, Namık üzümü, Meleki üzümü ve Frenk üzümü gayet nefis olur. Badılcan (Patlıcan) inciri derler bir inciri olur. Bu incir o kadar lezzetli olur ki benzerine Nazilli de bile rastlanmaz.Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesinde Levrek balığı, kefal balığı gayet lezzetlidir. Bir karıştan uzun kırmızı başlı tekir balığı, uskumru balığı ve bin çeşit balıkları vardır. Fakat bunlardan en önemlisi ticaretinin yapıldığı hamsi balığı vardır. Bu balık Hamsinde çıktığı için bu adı almıştır. demektedir.

1228 yılında Trabzon Seferi ile yine Oğuz Türklerinin çevreye indiklerini görmekteyiz. Faruk Sümerin Oğuzlar adlı eserinde 1358 yılında Kalabalık bir asker ile Çepnilerin Maçkaya geldiklerini burada düşmanla çarpıştıklarını yazar. Aynı yılda Trabzon İmparator Türk akınlarını durdurmak için her zaman yaptığı gibi kızını Çepni Beyi Hacı Emire verir. Osmanlı coğrafyacılarından Mehmet Aşıkinin 16. yüzyıl sonlarında yazdığı Menazür-Ül Evalim adlı eserinde Trabzon yöresinde yaşayan Türk halkından ehemniyetli bir kısmının Çepnilerden meydana geldiğini belirtir.

Fatih Sultan Mehmet, 26 Ekim 1461 tarihinde Trabzonu Türk hakimiyetine sokarak bir an önce bütün Karadeniz havalisinin Türkleşmesini istemiş, bunun için de Hızır Beyi görevlendirmiştir.Yomranın fethini gerçekleştiren Hızır Bey dir.Fatih, Trabzonun fethinden sonra ahalisine aman tanıdı.Eski hayatlarında serbest bırakarak onları haraç ve cizyeye bağladı.Sipahilere ise tımarlar verildi. Bu tımarların büyük bir kısmı Yomra ve çevresi idi.

4 Nisan 1916 yılı Yomranın en karanlık ve acı başlangıcıdır. Birinci Dünya Savaşında dört büyük cephede savaşmak mecburiyetinde kalmamız daha sonra birçok musibetlerin doğmasına sebep oldu. Bu tarihte Rus donanmasının denizden karayı top atışına tutması, karayı yakıp yıkması halkın iç kesimlere doğru kaçmasına sebep olmuştur. Bu defa da Rus ordusu içinde işgal hareketine katılan Ermeni ve yerli Rumların misilleme hareketine maruz kalındı.

Bütün bu olaylar halkın buralardan muhacir gitmesine sebep oldu. Muhacirliğe gidemeyen yaşlılar ise Allaha emanet edildi. O hicran dolu günler halen Yomra ağzında bitmeyen bir türkü gibi hafızalarda canlılığını korumaktadır.1917 yılında Rusyada Bolşevik ihtilalinin çıkmasıyla işgalci Rus kuvvetleri yavaş yavaş memleketimizi terketmeye başladılar. 24 Şubat 1918 de Yomra işgalci Rus kuvvetlerinin elinden kurtuldu. Fakat yapılan tahribatlar kolay kolay tamir edilecek gibi değildi.

Bugün bahsettiğimiz yaylalara gidilecek olursa isimsiz, sayısız mezarlar, boş kovanlar, tüfek parçaları, insan kemikleri görülür. Ruslarla yaptığımız cephe harbinin en büyüğü Sulaklı Yaylasının güneyinde bulunan Çataltepe mevkiinde yapılmıştır ki burada binlerce Türk askerlerinin mezarı vardır.

Yomra'nın kuruluş tarihini, Trabzon 'un kuruluş tarihiyle birlikte değerlendirilmelidir. Orta Asya dört koldan yapılan göçlerin bir kolunu da Kafkas Yaylaları ve İran Platosu üzerinden gelen Turanî bir kavmin oluşturduğu, bu kavmin Karadeniz sahillerine inerek buraları yurt edindikleri ve Trabzon şehrini kurdukları bilinmektedir.
Çok eski bir şehir olan Trabzonun M.Ö. 2000 li yıllarda kurulduğu, Roma 'nın ve Bizans 'ın kuruluşundan daha eski olduğu yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Hitit, Asur, İskit, Halib, Makron, Kimri, Amazon, Kloh gibi Türk topluluklarının bölgede yaşadıkları göz önüne alındığında, Trabzon 'un kuruluşunda Rum, Pontus ya da Bizansçılıktan daha çok Türklük olduğu ortaya çıkmaktadır.

Orta Asya 'dan gelen Türk kavimlerinden sonra M.Ö. 756-750 yılları arasında Miletlilerin, M.Ö. 50 - M.S. 395 yılları arasında Romalıların, 395 - 1204 yılları arasında Bizanslıların, 1204 - 1461 yılları arasında Kommenlerin idaresine, 1461 de Fatih Sultan Mehmet Han'ın Trabzon 'u fethiyle tekrar Türk hâkimiyetine girmiştir1.Trabzon ve çevresini Grek Kolonisi gösterme çabaları Yuannidis 'in Rumca yazdığı "Trabzon Tarihi" adlı esere dayanmaktadır. Oysa, buraların yerli halkının Turanî ırktan sayılması gerçeklere daha uygundur. Nitekim birçok batılı tarihçi de bu konuda fikir birliğine varmışlardır. Bunlardan, Doğu Ülkeleri hakkında geniş bilgiye sahip Charles Texier 'in Küçük Asya isimli eserinde "Karadeniz Bölgesi milattan önce Orta Asya 'dan gelen bazı ırkların işgaline uğramıştır." ifadesi yer almaktadır. Prof. Dr. Şemseddin GÜNALTAY ve Prof. Dr. Zeki Velidi TOGAN da aynı görüşleri ileri sürmektedirler. Charles Texier aynı eserinde "Trabzon, Yunanistan' ın en eski kenti olan Argos şehrinden daha eskidir. Aşağı yukarı M.Ö. 2000li yıllarda kurulmuştur." demekle buraları Yunanlılık ve Rumlukla bağdaştırmaya çalışanların da tezlerini çürütmektedir. Trabzonlu Mehmet Aşıki "Menazür ül Avalim" adlı eserinde Trabzon un otokton (yerli) halkı Orta Asya menşelidir." demektedir. "Amasya Tarihi" adlı eserinde Hüseyin Hüsamettin Efendi, Trabzon havalisinin Turan-üI Asl kavimlerince iskân edildiğini ileri sürer. Şemseddin Sami, "Kamusul Alam" adlı eserinde şöyle demektedir;
"Trabzon şehri pek eski olup Turova Muharebe-i Meşhuresi zamanında dahi mevcut bulunduğu meznundur."

Bu tarihi vesikalara göre Trabzon 'u ilk kuranlar, ilk iskân edenler ve bu şehirde ilk yerleşenler Orta Asyalı Türklerdir. Falmerayer isimli bir Alman tarihçisi bile bu hususta "Trabzon'u ilk kuranlar buralara ilk yerleşen Kafkas taraflarından gelen Turanî bir ırktır." ifadesiyle bu görüşlere katılmaktadır.

Yukarıdaki bilgilerin ışığında Yomra nın, Trabzon un yaşadığı bütün işgalleri görmüş, imar faaliyetlerini beraberce sürdürmüş, saldırılara beraberce göğüs germiş, yerleşen kavimleri bağrında barındırmış, öz bir Türk yurdu oldu söylenebilir. Şehrin Miletlilerin, Bizanslıların, Kommenlerin, Romalıların istilâsına uğradığı, Kommenler devrinde toprak gelirlerinin bir kısmının Anadolu Selçuklu Devletine verildiği bilinmektedir. Yine Anadolu Selçuklu Devletinin parlak devrini yaşatan Alâaddin Keykubat zamanında komutanlarından Ertoguş Bey mahiyetindeki orduyla buraların kesin olarak Türk hâkimiyetine girmesi için, Trabzon muhasara edilmiş (1228), ancak bu toprakların Türkleşmesi 233 yıl sonra gerçekleşmiştir. Nihayet Fatih Sultan Mehmet Han'ın 26 Ekim 1461 yılında Trabzon'u fethetmesiyle Anadolu 'da Türk egemenliğinde olmayan son toprak parçası da Türk birliğine katılmıştır. Bundan sonra Trabzon 'un doğu taraflarının işgaliyle Şehzade Bayezid 'in lalası Hızır Bey memur edilmiştir. Yomra 'da onun vasıtasıyla Osmanlı İmparatorluğunun içine girmiştir. Hızır Bey aynı zamanda Trabzon 'un ilk valisi olmuştur. Yomrada ilk yerleşme Hızır Bey zamanında başlamış, topraklarının geliri ve iskân işiyle kale muhafızlarını görevlendirmiştir1.


YERLEŞEN TÜRK KAVİMLERİNDEN ARDA KALANLAR

Tarih boyunca birçok kavimlere yurt olmuş, gelen geçen kavimlerden birçok şeyler almış ve vermiş olan Yomra, uzun zaman Trabzon 'un bünyesinde köy olarak kalmış ve ismini duyuramamıştır. Trabzon kadar eski bir maziye sahiptir. Fakat sahip olduğu tarihi eserler Trabzon unkiler kadar zengin değildir. Daha çok Trabzon 'un yerli halkının zeametleri olarak tahsis edilmiş olduğundan, buralara yerleşme erken olmamıştır.

Trabzon 'un ekili biçili arazileri ile meyve bahçeleri Yomra ve çevresinde olup, 20. yüzyılın başına kadar Trabzon 'un meyve ihtiyacı buradan karşılanmaktaydı. O yıllarda Yomra 'da armudun, elmanın, fındığın, kirazın, karayemişin, üzümün incirin en alâsı yetiştirilmekteydi. Doğu Karadeniz Bölgesi elmanın gerçek vatanı olarak gösterilmektedir ki ilk yetiştiricileri Etilerdir. Hititlerden kalma, ağaçlara sarılarak yetişen üzümler ve (mahles üzümü, kış üzümü, kokulu üzüm) elma çeşitleri (çekirdeksiz elma, laz elması Sinop elması) bugün bile en çok yetiştirilen meyveler arasındadır. Şakir Şevket 'in "Trabzon Tarihi" adlı eserinde Yomra için şöyle demektedir "İşbu Yomra nahiyesinde ala üzüm ve armut ve bir nevi çekirdeksiz elma hâsıl olur ve Trabzon 'un meyvesi ekseriyet üzere buradan gelür.2 Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi Yomra, ismini burada yetişen Yomra Elması ndan almıştır. Kemal Karadenizli de "Trabzon Tarihi" adlı eserinde aynı hususlara temas ederek O nahiye, üzüm, armut ve bir nevi çekirdeksiz elma yetiştirmekte ve Trabzon 'un meyve ihtiyacını karşılamaktadır." ifadesini kullanmıştır.

17. yüzyılda Yomra 'dan geçen Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesinde çevrede gördüğü meyveleri şöyle anlatmaktadır:
"Yiyeceklerinden meyveleri, bilhassa kiraz, Lahican armudu, Gülabi armudu, Sinop elması, Namık üzümü, Meleki üzümü ve Frenk üzümü gayet nefis olur. Badılcan (Patlıcan) inciri derler bir inciri olur. Bu incir o kadar lezzetli olur ki benzerine Nazillide bile rastlanmaz."

Milattan önceki yıllarda burada oturan Hitit ve Haliblerin balıkçılıkta çok ileri gittikleri hatta Haliblerin balığı tuzladıkları ve salamura yaptıkları bilinmektedir. Evliya Çelebi yine ünlü Seyahatnamesinde hamsinin buralarda en çok yenen balık olduğuna temas etmiş ve"Levrek balığı, kefal balığı gayet lezzetlidir. Bir karıştan uzun kırmızı başlı tekir balığı, uskumru balığı ve bin çeşit balıkları vardır. Fakat bunlardan en önemlisi, ticaretinin yapıldığı hamsi balığı vardır. Bu balık Hamsin de çıktığı için bu adı almıştı demekte, hamsi motorları kıyıya yanaşınca tellallar, Yomra 'nın güney doğusundaki yüksek tepeye çıkarak, halka balığın geldiğini, teneke ve boru çalarak duyururlardı cümlesini ilave etmektedir. Halen bu dağ Boru Dağı olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca bölgenin demircilikte de çok gelişmiş olduğu, Orta Asya göçleriyle gelen Türklerin mukaddes saydıkları demircilik sanatını buraya kadar taşıdıkları bilinmektedir.


OĞUZLARIN YÖREYE YERLEŞMESİ

Orta Avrupa Koyunlu İmparatoru Balamir, 372 yılında komutanları Karsık ve Basık Beyler Trabzon üzerinden Hazar Bölgesine gitmişlerdir. Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul ve Çağrı Bey, Kafkaslardan aşıp 1025 yılında Anadolunun keşfini yaptılar ve ordularıyla Trabzona kadar gelerek Yomranın Uz (Oğuz) Köyü nde konakladılar. Türklerin sel gibi Anadoluya akmaları 18 Eylül 1048 cumartesi günü İbrahim Yinal komutasındaki Selçuklu ordusunun Pasin Ovası nda Bizans ordusunu yenilgiye uğratmasıyla başlar. Prof. Dr. Osman TURAN, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti" isimli eserinde;
Türk Milletinin korkunç dalgaları Erzurum ve Pasin ovalarına döküldü. İnsan dalgaları sel gibi memleketin her köşesine yayıldı. Garpta Gümüşhane - Trabzon Havalisi, şimalde İspir, cenupta Muş bölgesine Sısak (Ağrı) taraflarına ulaştı."derken Türklerin Trabzon'a kadar geldiklerini, İbrahim Yinal zamanında bir Türk ordusunun Mehmet Bey komutasında İstanbul 'a kadar gittiğini ifade etmektedir1.1228 yılında Trabzon Seferi ile yine Oğuz Türklerinin çevreye indikleri bilinmektedir. Faruk Sümer 'in "Oğuzlar" adlı eserinde 1358 yılında bir ordu ile Çepnilerin Maçka'ya geldiklerini, burada düşmanla çarpıştıklarını yazar. Aynı yıl, Trabzon İmparatoru Türk akınlarını durdurmak için kızını Çepni Beyi Hacı Emir e verir1.Osmanlı coğrafyacılarından Mehmet Aşıki 16. yüzyıl sonlarında yazdığı "Menazür-Ül Evalim" adlı eserde Trabzon yöresinde yaşayan Türk halkının ehemmiyetli bir kısmının Çepnilerden meydana geldiğini belirtmektedir. Faruk Sümer, "Oğuzlar" adlı eserinde Çepnilerin tamamıyla toprağa bağlı olduğunu, tımar sistemine bağlı olup dirliklerin genellikle Çepnilere verildiğini Yomra ve dolaylarının Çepnilerin elinde olduğunu yazmaktadır. Türklerin kültür ve geleneklerini zamanımıza kadar sürdürdükleri, bunların ilçe hudutları içerisinde Uz Mesohor (Özdil) Köyü nde yerleştikleri bilinmektedir.


 
Üst Alt