Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
İslam Büyükleri/Allah Dostları
Yusuf Bin Esbat
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Turab" data-source="post: 46591" data-attributes="member: 2"><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"> <strong>YÛSUF BİN ESBÂT</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"></span></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Velîlerden, hadîs, fıkıh ve kırâat âlimi. Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir. Nesebi, Yûsuf bin Esbât bin Vâsıl eş-Şeybânî, el-Kûfî'dir. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Haleb ile Antakya arasında bir köyde doğdu. Antakya’da yaşadı. 810 (H.195) de vefât etti. 811’de vefât ettiği de rivâyet edilmiştir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Âmir bin Şüreyh, Süfyân-ı Sevrî, Yâsîn ez-Zeyyât gibi zâtlardan hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendisinden; Ebü’l-Ahvas, Mahmûd bin Mûsâ, Müseyyib bin Vâhid ve Abdullah bin Habîb el-Antakî gibi âlimler rivâyette bulundular. Hadîs-i şerîf ilminde sika, güvenilir bir zât olup, zamânının en üstünlerindendir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Haram ve şüphelilerden çok sakınır, çok ibâdet ederdi. Kendi hâlinde yaşar, hâlini belli etmezdi. Kalbinde dünyâ sevgisine yer yoktu. Nefsinin isteklerine hiç uymaz, her an Allahü teâlâyı hatırlardı. Helâlden lokma bulabilirse yer, bulamazsa sabrederdi. “Allahü teâlânın rızâsının onda dokuzu helâl rızıktadır.” buyururdu. Dokumacılık yaparak nafakasını temin etmeye çalışırdı. Dünyâ malına ve lezzetlerine hiç iltifat etmezdi. Kırk sene müddetle iki gömlekle idâre etti. Birini yıkar, diğerini giyerdi. Âhiretteki sonsuz nîmetleri terk edip de, dünyânın geçici, yalancı ve aldatıcı zevklerini tercih edenlerin zavallılıklarını, gafletlerini ve yakalandıkları bu hastalığın tehlikesini bildirmek için, hazret-i Ali’nin; “Dünyâ çöplük gibidir. Kim ona tâlib olursa sıkıntılarına katlanmaya hazır olsun.” sözünü sık sık tekrâr ederdi. Hastalandığında kendisinin haberi olmadan, sultanın doktorlarından birini çağırdılar. Doktor muâyene edip gideceği zaman, Yûsuf bin Esbât oradakilere sordu: “Doktor muâyene ettiği hastalardan, âdet olarak ne alır?” Onlar da; “Altın alır.” dediler. Bir kese çıkardı ve; “Bunu ona veriniz.” diyerek yanındakilere uzattı. Baktılar, kesenin içinde on beş altın var. “Bu çok fazladır.” dediler. Bunun üzerine, “Olsun, ona verin. Böyle yapmaktaki maksadım, fakirlerin, sultandan daha mürüvvetli olduğunu bildirmektir” buyurdu.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Huzeyfet-ül-Mer’aşî’ye yazdığı bir mektûbunda şöyle nasîhat etti: “Allah’tan korkup takvâ üzere ol. Haramlardan sakın. Öğrendiğin ilimle amel et. Kendi hâlinle meşgûl olup, her an Allahü teâlâyı hatırla, ama bu hâlini Allahü teâlâdan başka kimse bilmesin. Her canlının mutlaka tadacağı ve kimsenin çâre bulamadığı ölüme şimdiden hazırlıklı ol. Çünkü ölüm geldikten sonra artık âh etmekten, pişman olmakdan başka bir şey yoktur. Vesselâm.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûsuf bin Esbât hazretlerine sordular: “Zühdün gâyesi nedir?” O da; “Sana ihsân olunan nîmete şımarmamak, nasîb olmayan şeye de (niye nasîb olmadı) diye üzülmemektir.” buyurdu. “Tevâzuun gâyesi nedir?” diye sordular. “Evinden çıktığın zaman karşılaştığın herkesi kendinden üstün bilmendir” buyurdu.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bir gün etrafındaki gençlere; “Ey gençler! Fırsatı ganimet biliniz. Sizlere hastalık ve ihtiyarlık gelmeden önce sıhhatinizin kıymetini biliniz. Allahü teâlânın ihsânı olan bu zamanı, Allahü teâlâya ibâdette kullanın. Ben şimdi yaşlandım. Sıhhatim gitti. Onun için namazımın rükû ve secdelerini âdâbına uygun yapamıyorum. Çünkü bunları tam yapabilmek için uygun olan gençlik ve sıhhat, artık benden uzaklaştı. Namazının rükû ve secdelerini tam yapıp bütün edeblerine riâyet eden kimselere imreniyor, onlar gibi olmak istiyorum.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Ben Kur’ân-ı kerîmin hükümlerine uygun amel edemediğim için çok korkuyorum. Hattâ Kur’ân-ı kerîm okurken azâb âyetlerine gelince korkum o kadar artıyor ki, devam edecek hâlim kalmıyor. Bu sebeple her gün yetmiş kerre tövbe, istigfâr ediyorum” buyurdu.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Kendisine sordular ki: “Hemen ölmeyi arzu eder misin?” cevâbında; “Hayır daha yaşamak isterim. Belki bir gün günahlarıma çok pişman olmak ve sâlih ameller işleyip iyiler arasına katılmak nasîb olur” buyurdu.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Buyurdu ki: “İnsanların medhetmelerine, çok övmelerine kavuşmak arzusundan çok sakının. Zîrâ çok tehlikelidir. O, tam uçurumun kenarıdır. O, ateşle oynamaktır. Allah korusun bir an gaflet, insanı ebedî saâdetinden mahrûm eder.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Az bir şekilde şüpheli şeylerden sakınmak, çok amel etmekten; az bir tevazû sâhibi olmak, nefsin istemediği bir çok ibâdeti yapmakdan daha sevâbdır.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Zühdün esası, sıkıntılara katlanıp, şehvetleri terk etmek ve yenilen lokmanın helâlden olmasına dikkat etmektir.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Güzel ahlâkın alâmetleri; arkadaşının söylediğine itiraz etmeyip, kabûl etmek. Kendine ve herkese ve hattâ her mahlûka karşı merhametli ve insaflı olmak. Kimsenin aybını araştırmamak. Başkasında bir kusur görünce, dalgınlıkla olmuştur istemiyerek yapmıştır diyerek iyiye yormak. Kendisinden özür dileyenlerin özürlerini kabûl etmek. Başkalarından gelen sıkıntı ve eziyetlere sabır ve tahammül etmek. Başkalarının kusurlarını araştırmak yerine, kendi kusur ve kabahatlerini düşünüp araştırmak, düzeltmeye çalışmak. Büyük-küçük herkese karşı edebli, tatlı dilli, güler yüzlü olmaktır.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Tövbenin doğru ve makbûl olmasının alâmetleri: Tekrar o günahı işlemeye sebeb olabilecek kimselerden uzak durmak. Lüzumsuz lâfları terk etmek. Allahü teâlâyı inkâr edenlerle görüşmemek. Hayr ve sevap yapmak. İşlemiş olduğu günahtan dolayı çok pişmân olup yaptığı tövbeyi bozmamak. İşlediği günahta kul hakkı varsa, hak sâhibine iâde etmek. Allahü teâlâ için olmayan her şeyi kalbinden çıkarmaktır.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Sabırlı olmak isteyen kimse; öfkesini yenmeli, kalbinde Allahü teâlâdan başka bir şeye yakınlığın olmaması için çalışmalı. Bir musîbet veya sıkıntı geldiği zaman, inleyip sızlamamalı. İbâdetleri “Güzel yapabiliyorum” düşüncesinden uzak olup, amellerini kusurlu bilmeye devâm etmeli, farzları ve vâcibleri yapmakta tembellik yapmayıp, en güzel şekilde yapmaya çalışmalı, yapılan bütün işlerin dîne uygun olmasına gayret etmeli ve önceden yapılan hatâ ve zararları telâfi etmek için uğraşmalıdır.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Hayâ sâhibi olmanın alâmetlerinden bâzıları şunlardır: Gönlü kırık ve mahzûn olarak Allahü teâlâya kavuşacak, O’na hesab verecek olmanın büyüklüğünü düşünmelidir. Hiçbir zaman düşünmeden konuşmamalı, sonunda mahcûb olacağı işleri yapmaktan çok sakınmalıdır. Bütün âzâlarını, İslâmiyyete uygun olmayan her hâlden uzak tutmalıdır. Dünyâ gösterişini terk etmeli, bunların yaldızlı, yalancı ve geçici zevkleri, Allahü teâlânın rızâsını unutup, sonsuz saâdetden mahrum kalmağa sebeb olmamalıdır. Mezarlığı ve ölümü çok hatırlamalı, ölümün bir gün mutlakâ kendisine de geleceğini hiç unutmamalıdır. Her an ölüme hazır olmalıdır.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Allahü teâlânın dostlarına şu üç şey verilmiştir. Bunlar halâvet (yumuşaklık ve tatlılık), mehâbet (büyüklük, heybet) ve muhabbet (sevgi, iyilik, güzellik)tir.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Alçak gönüllü olmanın alâmetleri şunlardır: Söyleyen kim olursa olsun, hak sözü kabûl etmek. Fakir, garib kimselere de yumuşaklıkla muâmele etmek. Rütbe itibâriyle küçük olanlara şefkatli olmak. Kendisine karşı yapılan hatâ ve kusurlara tahammül edip, öfkelenince sabretmek, her an Allahü teâlâyı hatırlamak. Zenginlere karşı vekarlı olmak. Cenâb-ı Hak’tan gelen her şeye rızâ göstermektir.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Sâdık olmanın alâmetleri: Sözü ile kalbinden geçenlerin aynı olması. Söz verdiği gibi hareket etmesi, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için yapması. Dünyâya düşkün olmayıp, makam, mevki peşinde koşmaması. Nefsin isteklerini yapmaması, mühim işleri hemen yapıp, mühim olmayanları sonraya bırakması. Âhireti, dünyâya tercih etmesidir.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Öyle bir tevekkül sâhibi olmalıdır ki, Allahü teâlânın, kendisi için ezelde takdir ettiği şeyden başka, başına hiçbir şeyin gelmeyeceğine gözüyle görür gibi inanmalıdır.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Allahü teâlâya olan muhabbetin alâmetleri: Dünyâda huzurlu olduğu halde, âhireti arzu etmek. Sıhhatli olduğu halde ölümü istemek. Allahü teâlâyı çok anmak, bununla rahatlamak ve bundan zevk almak. Cenâb-ı Hak’tan gelen dertleri ve belâları nîmet bilip, bunlara sabretmek, sevinmektir.”</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">ONA AĞLIYORUM</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûsuf bin Esbât hazretleri buyurdu ki: “Ben Allahü teâlâdan şu üç meziyete sâhib olmayı istiyorum: 1) Vefât ederken hiç param olmasın, 2) Vefât ederken hiç borcum olmasın ve 3) Vefât ederken kemiklerimde et kalmasın.” Ölüm hâlinde iken, kendisini ziyârete gelen hazret-i Huzeyfe-i Mer’aşî, onu çok fazla ızdırap içinde göz yaşı döküp inliyor gördü. “Allahü teâlâya kavuşacaksın. Şimdi ağlayıp inlemek zamânı mıdır? Niçin kendini üzüyorsun?” dedi. Bunu duyunca; “Ne yapayım. Vallahi ben bu zamana kadar yaptığım ibâdetleri, tam bir ihlâsla yapabildiğimi zannetmiyor, ibâdetlerimin kabûl olup olmadığını da bilemiyorum. Acaba hâlim ne olur? Ona ağlıyorum.” buyurdu. Hazret-i Huzeyfe, Yûsuf bin Esbât hazretlerinin bu sözlerini işitince; “Şu sâlih zâta bakın ki amelindeki ihlâsından korkuyor. O böyle söylerse bizim hâlimiz nasıl olur?” diyerek istigfâr etti.Vefâtı arzu ettiği gibi oldu. Zayıfladığından derisi kemiğine yapışmış gibiydi.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">ÖLÜME HAZIRLANIN!</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûsuf bin Esbât var ki, Allah adamlarından,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çok fazla korkuyordu, âhiret azâbından.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Haramlardan kaçmaya, ederdi fazla gayret,</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Gece gündüz Rabbine, yapardı çok ibâdet.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Nefsî arzularını, getirmezdi yerine,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Hiç iltifat etmezdi, dünyâ lezzetlerine.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yalnız iki gömlekle, geçirmişti ömrünü,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Birini yıkasaydı, giyerdi öbürünü.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdi ki: "Âhiretin, sonsuz olan nîmeti,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yanında, bu dünyânın hiç olur mu kıymeti?</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dünyâ çöplük gibidir, değmez talep etmeye,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">İsteyen, derdini de, hazırlansın çekmeye."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Birine nasîhatte, buyurdu: "Kork Allah'tan,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Her günahı ateş bil, hiç ayrılma takvâdan.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Herkesin tadacağı, çâre bulamadığı,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ölüm için şimdiden, iyi yap hazırlığı</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Aksi halde üzülür, eyvâh edersin, fakat,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O gün sana kimseden, erişmez bir menfaat."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bir gün de nasîhatte, buyurdu ki: "Ey gençler,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Fırsatı nîmet bilin, bu ömür çabuk geçer.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bir hastalık gelmeden, nîmet bilin sıhhati,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çok yapın bu gençlikte, ibâdet ve tâati.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">İstifâde edin ki, bugün gençliğinizden,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Zîrâ yarın o dahi, gidecek elinizden."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdi ki:"İyi insan, güler yüzlü olur hep,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Süslemiştir o kulu, tevâzu ve edep.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O, arkadaşlarına, aslâ etmez îtirâz,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ve katiyyen kimsenin, aybını araştırmaz.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bir kusur görse bile, derhal kapar gözünü,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Özür dileyenlerin, kabul eder özrünü.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Kendi kusurlarını, düşünür ince ince,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bunların affı için, tövbe eder gün gece.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Öyle kaplamıştır ki, bu günah derdi onu,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Düşünemez gayrinin, ayıp ve kusurunu.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O, devamlı bakarak, hatâ ve kusuruna,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Der ki: "Nasıl çıkarım, ben Hakk'ın huzûruna?"</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">"Allah korkusu ile, ağlar inler ve titrer,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Âhiret hesabını, o kendine dert eder.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Konuşmaktan ziyâde, susar o, daha fazla,</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Sonu pişmanlık olan, işleri yapmaz aslâ</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O, her bir âzâsını, korur günah yapmaktan,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Zîrâ çok korkmaktadır, Cehennem'de yanmaktan.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Rabbinin rızâsına, uygun yapar her işi,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çekinir fiyakadan, terk eder gösterişi.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Aldanmaz bu dünyânın, geçici zevklerine,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Zîrâ müştak olmuştur, Cennet nîmetlerine.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ölümü hatırından, çıkarmaz hiçbir zaman,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ebedî yolculuğa, hazırlanır durmadan.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O, dünyâda yolcu ve garip kimse gibidir,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bilir ki dünyâ fâni, âhiret ebedîdir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdi ki: "Ne kadar çok, muhtaç isen Rabbine,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O kadar ibâdet ve kulluk yap kendisine.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Kudreti de ne kadar, çok ise seninkinden,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Sen dahi o kadar çok, kork titre kendisinden.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ve Rabbin ne kadar çok, yakınsa sana şâyet,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Sen dahi o nisbette, kendisinden hayâ et."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>1) Tezkiret-ül-Evliyâ; s.224</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>2) Hilyet-ül-Evliyâ; c.8, s.237</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>3) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.68</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>4) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.11, s.407</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.43</em></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Turab, post: 46591, member: 2"] [FONT=Verdana][SIZE=2] [B]YÛSUF BİN ESBÂT[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Velîlerden, hadîs, fıkıh ve kırâat âlimi. Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir. Nesebi, Yûsuf bin Esbât bin Vâsıl eş-Şeybânî, el-Kûfî'dir. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Haleb ile Antakya arasında bir köyde doğdu. Antakya’da yaşadı. 810 (H.195) de vefât etti. 811’de vefât ettiği de rivâyet edilmiştir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Âmir bin Şüreyh, Süfyân-ı Sevrî, Yâsîn ez-Zeyyât gibi zâtlardan hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendisinden; Ebü’l-Ahvas, Mahmûd bin Mûsâ, Müseyyib bin Vâhid ve Abdullah bin Habîb el-Antakî gibi âlimler rivâyette bulundular. Hadîs-i şerîf ilminde sika, güvenilir bir zât olup, zamânının en üstünlerindendir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Haram ve şüphelilerden çok sakınır, çok ibâdet ederdi. Kendi hâlinde yaşar, hâlini belli etmezdi. Kalbinde dünyâ sevgisine yer yoktu. Nefsinin isteklerine hiç uymaz, her an Allahü teâlâyı hatırlardı. Helâlden lokma bulabilirse yer, bulamazsa sabrederdi. “Allahü teâlânın rızâsının onda dokuzu helâl rızıktadır.” buyururdu. Dokumacılık yaparak nafakasını temin etmeye çalışırdı. Dünyâ malına ve lezzetlerine hiç iltifat etmezdi. Kırk sene müddetle iki gömlekle idâre etti. Birini yıkar, diğerini giyerdi. Âhiretteki sonsuz nîmetleri terk edip de, dünyânın geçici, yalancı ve aldatıcı zevklerini tercih edenlerin zavallılıklarını, gafletlerini ve yakalandıkları bu hastalığın tehlikesini bildirmek için, hazret-i Ali’nin; “Dünyâ çöplük gibidir. Kim ona tâlib olursa sıkıntılarına katlanmaya hazır olsun.” sözünü sık sık tekrâr ederdi. Hastalandığında kendisinin haberi olmadan, sultanın doktorlarından birini çağırdılar. Doktor muâyene edip gideceği zaman, Yûsuf bin Esbât oradakilere sordu: “Doktor muâyene ettiği hastalardan, âdet olarak ne alır?” Onlar da; “Altın alır.” dediler. Bir kese çıkardı ve; “Bunu ona veriniz.” diyerek yanındakilere uzattı. Baktılar, kesenin içinde on beş altın var. “Bu çok fazladır.” dediler. Bunun üzerine, “Olsun, ona verin. Böyle yapmaktaki maksadım, fakirlerin, sultandan daha mürüvvetli olduğunu bildirmektir” buyurdu.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Huzeyfet-ül-Mer’aşî’ye yazdığı bir mektûbunda şöyle nasîhat etti: “Allah’tan korkup takvâ üzere ol. Haramlardan sakın. Öğrendiğin ilimle amel et. Kendi hâlinle meşgûl olup, her an Allahü teâlâyı hatırla, ama bu hâlini Allahü teâlâdan başka kimse bilmesin. Her canlının mutlaka tadacağı ve kimsenin çâre bulamadığı ölüme şimdiden hazırlıklı ol. Çünkü ölüm geldikten sonra artık âh etmekten, pişman olmakdan başka bir şey yoktur. Vesselâm.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûsuf bin Esbât hazretlerine sordular: “Zühdün gâyesi nedir?” O da; “Sana ihsân olunan nîmete şımarmamak, nasîb olmayan şeye de (niye nasîb olmadı) diye üzülmemektir.” buyurdu. “Tevâzuun gâyesi nedir?” diye sordular. “Evinden çıktığın zaman karşılaştığın herkesi kendinden üstün bilmendir” buyurdu.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bir gün etrafındaki gençlere; “Ey gençler! Fırsatı ganimet biliniz. Sizlere hastalık ve ihtiyarlık gelmeden önce sıhhatinizin kıymetini biliniz. Allahü teâlânın ihsânı olan bu zamanı, Allahü teâlâya ibâdette kullanın. Ben şimdi yaşlandım. Sıhhatim gitti. Onun için namazımın rükû ve secdelerini âdâbına uygun yapamıyorum. Çünkü bunları tam yapabilmek için uygun olan gençlik ve sıhhat, artık benden uzaklaştı. Namazının rükû ve secdelerini tam yapıp bütün edeblerine riâyet eden kimselere imreniyor, onlar gibi olmak istiyorum.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Ben Kur’ân-ı kerîmin hükümlerine uygun amel edemediğim için çok korkuyorum. Hattâ Kur’ân-ı kerîm okurken azâb âyetlerine gelince korkum o kadar artıyor ki, devam edecek hâlim kalmıyor. Bu sebeple her gün yetmiş kerre tövbe, istigfâr ediyorum” buyurdu.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Kendisine sordular ki: “Hemen ölmeyi arzu eder misin?” cevâbında; “Hayır daha yaşamak isterim. Belki bir gün günahlarıma çok pişman olmak ve sâlih ameller işleyip iyiler arasına katılmak nasîb olur” buyurdu.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Buyurdu ki: “İnsanların medhetmelerine, çok övmelerine kavuşmak arzusundan çok sakının. Zîrâ çok tehlikelidir. O, tam uçurumun kenarıdır. O, ateşle oynamaktır. Allah korusun bir an gaflet, insanı ebedî saâdetinden mahrûm eder.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Az bir şekilde şüpheli şeylerden sakınmak, çok amel etmekten; az bir tevazû sâhibi olmak, nefsin istemediği bir çok ibâdeti yapmakdan daha sevâbdır.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Zühdün esası, sıkıntılara katlanıp, şehvetleri terk etmek ve yenilen lokmanın helâlden olmasına dikkat etmektir.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Güzel ahlâkın alâmetleri; arkadaşının söylediğine itiraz etmeyip, kabûl etmek. Kendine ve herkese ve hattâ her mahlûka karşı merhametli ve insaflı olmak. Kimsenin aybını araştırmamak. Başkasında bir kusur görünce, dalgınlıkla olmuştur istemiyerek yapmıştır diyerek iyiye yormak. Kendisinden özür dileyenlerin özürlerini kabûl etmek. Başkalarından gelen sıkıntı ve eziyetlere sabır ve tahammül etmek. Başkalarının kusurlarını araştırmak yerine, kendi kusur ve kabahatlerini düşünüp araştırmak, düzeltmeye çalışmak. Büyük-küçük herkese karşı edebli, tatlı dilli, güler yüzlü olmaktır.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Tövbenin doğru ve makbûl olmasının alâmetleri: Tekrar o günahı işlemeye sebeb olabilecek kimselerden uzak durmak. Lüzumsuz lâfları terk etmek. Allahü teâlâyı inkâr edenlerle görüşmemek. Hayr ve sevap yapmak. İşlemiş olduğu günahtan dolayı çok pişmân olup yaptığı tövbeyi bozmamak. İşlediği günahta kul hakkı varsa, hak sâhibine iâde etmek. Allahü teâlâ için olmayan her şeyi kalbinden çıkarmaktır.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Sabırlı olmak isteyen kimse; öfkesini yenmeli, kalbinde Allahü teâlâdan başka bir şeye yakınlığın olmaması için çalışmalı. Bir musîbet veya sıkıntı geldiği zaman, inleyip sızlamamalı. İbâdetleri “Güzel yapabiliyorum” düşüncesinden uzak olup, amellerini kusurlu bilmeye devâm etmeli, farzları ve vâcibleri yapmakta tembellik yapmayıp, en güzel şekilde yapmaya çalışmalı, yapılan bütün işlerin dîne uygun olmasına gayret etmeli ve önceden yapılan hatâ ve zararları telâfi etmek için uğraşmalıdır.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Hayâ sâhibi olmanın alâmetlerinden bâzıları şunlardır: Gönlü kırık ve mahzûn olarak Allahü teâlâya kavuşacak, O’na hesab verecek olmanın büyüklüğünü düşünmelidir. Hiçbir zaman düşünmeden konuşmamalı, sonunda mahcûb olacağı işleri yapmaktan çok sakınmalıdır. Bütün âzâlarını, İslâmiyyete uygun olmayan her hâlden uzak tutmalıdır. Dünyâ gösterişini terk etmeli, bunların yaldızlı, yalancı ve geçici zevkleri, Allahü teâlânın rızâsını unutup, sonsuz saâdetden mahrum kalmağa sebeb olmamalıdır. Mezarlığı ve ölümü çok hatırlamalı, ölümün bir gün mutlakâ kendisine de geleceğini hiç unutmamalıdır. Her an ölüme hazır olmalıdır.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Allahü teâlânın dostlarına şu üç şey verilmiştir. Bunlar halâvet (yumuşaklık ve tatlılık), mehâbet (büyüklük, heybet) ve muhabbet (sevgi, iyilik, güzellik)tir.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Alçak gönüllü olmanın alâmetleri şunlardır: Söyleyen kim olursa olsun, hak sözü kabûl etmek. Fakir, garib kimselere de yumuşaklıkla muâmele etmek. Rütbe itibâriyle küçük olanlara şefkatli olmak. Kendisine karşı yapılan hatâ ve kusurlara tahammül edip, öfkelenince sabretmek, her an Allahü teâlâyı hatırlamak. Zenginlere karşı vekarlı olmak. Cenâb-ı Hak’tan gelen her şeye rızâ göstermektir.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Sâdık olmanın alâmetleri: Sözü ile kalbinden geçenlerin aynı olması. Söz verdiği gibi hareket etmesi, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için yapması. Dünyâya düşkün olmayıp, makam, mevki peşinde koşmaması. Nefsin isteklerini yapmaması, mühim işleri hemen yapıp, mühim olmayanları sonraya bırakması. Âhireti, dünyâya tercih etmesidir.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Öyle bir tevekkül sâhibi olmalıdır ki, Allahü teâlânın, kendisi için ezelde takdir ettiği şeyden başka, başına hiçbir şeyin gelmeyeceğine gözüyle görür gibi inanmalıdır.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Allahü teâlâya olan muhabbetin alâmetleri: Dünyâda huzurlu olduğu halde, âhireti arzu etmek. Sıhhatli olduğu halde ölümü istemek. Allahü teâlâyı çok anmak, bununla rahatlamak ve bundan zevk almak. Cenâb-ı Hak’tan gelen dertleri ve belâları nîmet bilip, bunlara sabretmek, sevinmektir.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]ONA AĞLIYORUM[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûsuf bin Esbât hazretleri buyurdu ki: “Ben Allahü teâlâdan şu üç meziyete sâhib olmayı istiyorum: 1) Vefât ederken hiç param olmasın, 2) Vefât ederken hiç borcum olmasın ve 3) Vefât ederken kemiklerimde et kalmasın.” Ölüm hâlinde iken, kendisini ziyârete gelen hazret-i Huzeyfe-i Mer’aşî, onu çok fazla ızdırap içinde göz yaşı döküp inliyor gördü. “Allahü teâlâya kavuşacaksın. Şimdi ağlayıp inlemek zamânı mıdır? Niçin kendini üzüyorsun?” dedi. Bunu duyunca; “Ne yapayım. Vallahi ben bu zamana kadar yaptığım ibâdetleri, tam bir ihlâsla yapabildiğimi zannetmiyor, ibâdetlerimin kabûl olup olmadığını da bilemiyorum. Acaba hâlim ne olur? Ona ağlıyorum.” buyurdu. Hazret-i Huzeyfe, Yûsuf bin Esbât hazretlerinin bu sözlerini işitince; “Şu sâlih zâta bakın ki amelindeki ihlâsından korkuyor. O böyle söylerse bizim hâlimiz nasıl olur?” diyerek istigfâr etti.Vefâtı arzu ettiği gibi oldu. Zayıfladığından derisi kemiğine yapışmış gibiydi.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]ÖLÜME HAZIRLANIN![/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûsuf bin Esbât var ki, Allah adamlarından,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çok fazla korkuyordu, âhiret azâbından.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Haramlardan kaçmaya, ederdi fazla gayret,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Gece gündüz Rabbine, yapardı çok ibâdet.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Nefsî arzularını, getirmezdi yerine,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Hiç iltifat etmezdi, dünyâ lezzetlerine.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yalnız iki gömlekle, geçirmişti ömrünü,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Birini yıkasaydı, giyerdi öbürünü.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdi ki: "Âhiretin, sonsuz olan nîmeti,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yanında, bu dünyânın hiç olur mu kıymeti?[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dünyâ çöplük gibidir, değmez talep etmeye,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]İsteyen, derdini de, hazırlansın çekmeye."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Birine nasîhatte, buyurdu: "Kork Allah'tan,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Her günahı ateş bil, hiç ayrılma takvâdan.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Herkesin tadacağı, çâre bulamadığı,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ölüm için şimdiden, iyi yap hazırlığı[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Aksi halde üzülür, eyvâh edersin, fakat,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O gün sana kimseden, erişmez bir menfaat."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bir gün de nasîhatte, buyurdu ki: "Ey gençler,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Fırsatı nîmet bilin, bu ömür çabuk geçer.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bir hastalık gelmeden, nîmet bilin sıhhati,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çok yapın bu gençlikte, ibâdet ve tâati.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]İstifâde edin ki, bugün gençliğinizden,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Zîrâ yarın o dahi, gidecek elinizden."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdi ki:"İyi insan, güler yüzlü olur hep,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Süslemiştir o kulu, tevâzu ve edep.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O, arkadaşlarına, aslâ etmez îtirâz,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ve katiyyen kimsenin, aybını araştırmaz.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bir kusur görse bile, derhal kapar gözünü,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Özür dileyenlerin, kabul eder özrünü.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Kendi kusurlarını, düşünür ince ince,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bunların affı için, tövbe eder gün gece.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Öyle kaplamıştır ki, bu günah derdi onu,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Düşünemez gayrinin, ayıp ve kusurunu.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O, devamlı bakarak, hatâ ve kusuruna,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Der ki: "Nasıl çıkarım, ben Hakk'ın huzûruna?"[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]"Allah korkusu ile, ağlar inler ve titrer,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Âhiret hesabını, o kendine dert eder.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Konuşmaktan ziyâde, susar o, daha fazla,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Sonu pişmanlık olan, işleri yapmaz aslâ[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O, her bir âzâsını, korur günah yapmaktan,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Zîrâ çok korkmaktadır, Cehennem'de yanmaktan.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Rabbinin rızâsına, uygun yapar her işi,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çekinir fiyakadan, terk eder gösterişi.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Aldanmaz bu dünyânın, geçici zevklerine,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Zîrâ müştak olmuştur, Cennet nîmetlerine.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ölümü hatırından, çıkarmaz hiçbir zaman,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ebedî yolculuğa, hazırlanır durmadan.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O, dünyâda yolcu ve garip kimse gibidir,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bilir ki dünyâ fâni, âhiret ebedîdir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdi ki: "Ne kadar çok, muhtaç isen Rabbine,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O kadar ibâdet ve kulluk yap kendisine.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Kudreti de ne kadar, çok ise seninkinden,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Sen dahi o kadar çok, kork titre kendisinden.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ve Rabbin ne kadar çok, yakınsa sana şâyet,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Sen dahi o nisbette, kendisinden hayâ et."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]1) Tezkiret-ül-Evliyâ; s.224[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]2) Hilyet-ül-Evliyâ; c.8, s.237[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]3) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.68[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]4) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.11, s.407[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.43[/I][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
İslam Büyükleri/Allah Dostları
Yusuf Bin Esbat
Üst
Alt