Allah Rasûlü (sas)kaderle ilgili münakaşaları yasaklıyor

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
y1pDPiQNKlsY0nP3hPanqdM2yuSGLzV3_codiHEjnLONPdQWYLA9ve1-rOabBoG8tCWe9iYzvLRPBU


Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) kader mevzuunda münakaşa ettiklerine şahit olduğu bir kısım sahabeye;
“Siz bunlarla mı emrolundunuz, yoksa Ben size bunun için mi gönderildim? Sizden öncekiler bu konuda tartışmaya başladıkları zaman helâk olmuşlardır.” diyerek bu konunun konuşulmasına engel olmuştur.

Efendimiz’in kader konusunda böyle buyurmasını şöyle değerlendirebiliriz.

Birincisi; her şeyden önce kader meselesi, imanî bir meseledir; imanî meselelerin de münakaşa tarzında ele alınması doğru değildir.

İkincisi; insanın kendi iradesiyle ilgili kaderi, bir de iradesi dışında cereyan eden kaderi vardır...

İradesi dışında meydana gelen kaderin sebepleri ise insanlarca bilinmemektedir...
Rabbimin her isinde SIR ve hikmetler doludur..Allahu Ekber..

İnsan aklı, kaderin bu ikinci kısmına ait sırlara vakıf olamayabilir...
İnsanın dünyaya gözlerini açtığı asır ve belde, anne ve babasının kim olduğu, cinsiyeti, ırkı ve iradesi dışında ortaya çıkan musibetler ve hastalıklar gibi hususlar bu kısma misal olarak verilebilir...
Bu konularda münakaşaya kalkışmak insanı içinden çıkamayacağı sonuçlara götürebilir.

Üçüncüsü; insanın kaderle ilgili her bir hususu kesin bir biçimde çözmeye girişmesi, kapasitesini aşan bir şeye talip olması demektir...

Bu itibarla, bir mü’min, kader meselesiyle ilgili anlayabildikleriyle yetinip, anlayamadığı hususları Cenab-ı Hakk’a havale etmeli ve gereksiz münakaşalara girmemelidir.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Kader başa geldiği zaman gönderene kafa tutmak, inancı öldürür, tevhid nurunu söndürür, tevekkül ve ihlâsı yok eder.
Îman sahibinin kalbi, “niçin ve neden oldu” gibi sözleri bilmez. Belki “şundan veya bundan oldu” gibi yersiz lafları da dile getirmez...

Bildiği tek şey vardır, o da;
“Baş üstüne, hoş geldi, sefalar getirdi!” diye karşılamaktır...

kahrinda hos lutfunda diyebilmektir..
 
Üst Alt