Beş doğum yaptım hiçbir çocuğum yaşamadı(Cennetin Çocukları )

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
<TABLE class=inlineimg title=virgul style="WORD-SPACING: 0px; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; FONT-FAMILY: geneva,<TBODY><TR style="page-break-inside: avoid"><TD class=inlineimg title=virgul style="FONT-SIZE: 11px; FONT-FAMILY: geneva,(BÜTÜN CENNET çocuklarına ve Rabbin emrine itiraz etmemiş anne ve babalara...)
</TD></TR></TBODY></TABLE>BEŞ DOĞUM YAPTIM HİÇBİR ÇOCUĞUM YAŞAMADI,
BEBEKLERİMİN KABİRDE YAPAYALNIZ OLMASI BENİ MUTSUZ EDİYOR.


Kadının biri her yıl doğum yapıyordu, fakat çocuk yaşını doldurmadan üç aylık, dört aylık, dokuz aylıkken ölüp giderdi.

Böyle, böyle derken kadın tam dokuz çocuğunu kaybetmişti. Bir gece çok ağlayıp dua etti, o gece rüyasında cenneti ve oradaki sayısız nimetleri, köşkleri gördü. Köşklerden birinin üzerinde kendi adı yazılıydı, oradan içeriye girince bütün çocuklarının orada meleklerin refakatinde çok mutlu olduklarını görünce, Allah'a şükretti.
Dünyada rahat yoktur, dünyayı esas maksat yaparsak ve her yönüyle burada rahat içinde yaşayalım diye düşünürsek o zaman hayatı anlamamışız demektir.

Başımıza gelen her hadise, hastalıklar, musibetler, felaketler, bu hayat imtihanın bir parçasıdır. Rabbimiz bizi deniyor bizim sabrımızı ölçüyor. Asıl hayat ölümden sonra başlayacaktır, ölüm her şeyin sonu değil, her şeyin başlangıcıdır, daha güzel bir dünyaya göçmektir. Her insan Allah'ın takdir ettiği kadar yaşar bu dünyada ömrü uzamaz veya kısalmaz, hastalıklar veya musibetler hayatı ne uzatır ne de kısaltır.

Kimse ecelinden önce ölmez takdir edilen süre dolunca insan bu dünyadan göçer. Hepimiz göçeceğiz ahiret hepimizin gideceği yerdir, ölüm bitiş değildir, hayatın daha başka şartlar altında devam etmesidir.

Kaybettiğimiz sevdiklerimiz bizlerden uzak olsa da gittikleri yerde mutludur, vereni bildikten sonra alanı da biliriz, sürekli şöyle olmasaydı, böyle olmasaydı gibi sözler bizlere karamsarlık dışında bir şey vermez.
Hasta olmasaydı, kaza olmasaydı gibi sözler yerine takdire boyun eğip sabır göstermek zorundayız.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Bu dünyada ki en kuvvetli duygu her halde şefkattir. Bir ebeveynin çocuğuna duyduğu bu güçlü duygu ölüm anlarında kat kat artar.ve en zoru da bir anneye evladinin kaybini haber vermektir...
Yine bir gun Yorgunluktan halsiz düşmüş kafamı koltuğa yaslayıp o günkü seansları gözden geçiriyordum...
Bunu çoğunlukla yaparım. Etkilendiğim vak’alar olur.
Çaresizlik hissettiklerim. Ne söyleyeceğimi bilemediklerim.
Gün içinde bu an, bereketli bir andır. Bir çeşit meyve toplama anıdır.
O gün yaşadıklarımı gözden geçirip zihnimde ve duygularımda tortu bırakan durumları aklımda derleyip toplama anıdır bu an.
Hayat ile ölümu anlamaya calisma animdir...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
10 YAŞINDAKİ YAVRUMU LÖSEMİDEN KAYBETTİM ÇEKTİĞİ ACILARI UNUTAMIYORUM

Hastalığı sırasında çok ızdırap çeken masum çocuklar, ölürken rahmetin eseri hiç acı duymazlar.
Çocuğunuz trafik kazasında parça parça olsa, iç organları dışa çıksa dahi acı çekmez. Acı çekseler bile hissetmezler.
O acı çekmese de size öyle gösterilir, belki de acaba Allah'ın rahmetinden şüphe mi ediyor diye deneniyorsunuzdur.
Anne baba şefkatiniz bu imtihan karşısında şiddetle sarsılır; canı yanıyor diye isyan mı edeceksiniz?
yeter mi diyeceksiniz?
Buluğa ermemiş çocuklar, müminler, şehitler ve akli dengesi bozuk olanlara Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Mübin de şöyle buyurur;

"O anlar ki, bu, artık ayrılık vaktidir". Ölmek üzere olan insan ailesinden ayrılacağını sezinler; ama asla üzülmez.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Mümin ölmek üzereyken Allah'ın hoşnutluğu ve nihayetsiz merhameti ile müjdelenir.

O anda kendisi için ölümden daha sevimli hiçbir şey görmez. Bir an önce Allah'a kavuşmayı diler, Allah da ona kavuşmayı diler".
Buluğ çağına ermemiş çocuğu vefat eden kadın için cehennem kendisine bir perde olur.


Peygamber efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur; kim sabretmeye çalışırsa Allah'ta onu sabrettirir. Hiç bir kimseye sabırdan güzel ve bol bir bağış verilmemiştir.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
5 YAŞINDAKİ OĞLUMU KAYBETTİM, BU BENİM GÜNAHLARIM İÇİN BANA BİR CEZA MI? BİR DE GÖZLERİ AÇIK KALDI ACABA BİZDEN AYRILDIĞI İÇİN Mİ?

Vefatın Allah'ın takdirinden başka gerçek nedeni olmaz. Sair nedenler neden değil; bahanelerdir.

Şair ne güzel söylemiş: "Ölüm gelmiş cihana, baş ağrısı bahane".
Sabretmeliyiz. Allah size ve cümle çocuğu ölenlere sabr-ı cemil ihsan eylesin.
Çocuklarının vefatlarında azap değil, şefkat hakim; gazap değil, merhamet hakim; korku değil, ümit söz konusu; insafsız bir emir değil, acıyan bir elin izleri görünmektedir.


Çünkü onlar düpedüz Allah'ın rahmetine ve Cennetine uçmaktadırlar.
Öyle ki, kendileri Allah'ın rahmet dairesine girmekle beraber, anne ve babalarının da kurtulmalarına şefaatçi olabileceklerini Allah'ın Peygamberi (SAV) bildirmektedir.

Peygamber Efendimiz (asm) buyururlar ki:
"Düşük çocuklarınıza isim veriniz. Çünkü onlar ahirette sizin için yüksek dereceler hazırlamak üzere öncülerinizdir".

"Ümmetimden bir adam gördüm ki, terazisinin iyilik kefesi hafif gelmişti. Küçük yaşta ölen çocukları geldi ve terazisini ağırlaştırdı".

Gözlerin açık gitmesine gelince: Ölen bazı kişilerin gözlerinin açık bulunması halk arasında, "Dünyaya doymadı!" gibi, bir takım ilgisiz ve ya bunca delilden sonra ölen bir mü'minin de, ölen bir çocuğun da dünyada gözünün kalmayacağı, gittiği alemin, bu alemden daha üstün ve daha ileri bir hayat olduğu, Allah'ın rahmetini ve rızasını kazanmanın "emel" olarak insana yeterli olacağı anlaşılmış olmalıdır.

Dolayısıyla, ölümü esnasında gözleri açık giden birisinin dünyada gözü kaldığı şeklinde yapılan yorumların aslı astarı bulunmamaktadır.

Çünkü ölüm ötesinin rahmetli dünyasını ve güzel hayatını gören mü'minler için dünyanın hiçbir cazibesi ve çekiciliği kalmamaktadır.

Bilhassa çocuklar masumdurlar. Ölüm meleği, müşfik bir anne gibi, o kadar tatlı ve cana yakın gelmiştir ki, çocuğun ruhunu alıp giderken, çocuğun bu şefkate ve merhamete hayran kalan ve mutlu olan gözleri hayretinden açık kalmıştır.

Can çıkınca da gözün artık geriye kapanma imkanı kalmamıştır.
Allah, ehl-i imanın buluğ çağından önce ölen masum çocuklarını, ebeveyni hakkında şefaatçi kılsın. Amin.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
ÇOCUĞUMA OTOPSİ YAPILDI ACI DUYMUŞMUDUR?

Ölen bir insanın acı çekmesi mümkün değildir.
Vücut ruh çıkınca acı çekmez, beden ruhumuzun elbisesi gibidir.
Elbiseyi çıkartıp makasla kesseniz acı çeker mi? Özellikle çocuklar masum ruhları ile hiç acı çekmezler. Onlar meleklerin nezaretinde cennete uçup gitmiştir.

Mezar hapishane gibi görünür ama aslında canın Beden kafesinden beden hapsinden kurtuluşudur.
Cenazemi görünce ayrılık ayrılık deme benim görüşmem o zamandır.
Beni mezara koyduklarında elveda elveda deme mezar cennet kapısının perdesidir.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
YAĞMURLU, KARLI HAVALARDA YAVRUMUN MEZARDA OLMASINA ÇOK ÜZÜLÜYORUM

Bunu düşünmeniz çok doğal, anne kalbidir. Çocuğuna duyduğu şefkat ile acı çeker.
O şimdi yağmur ve karın, toprağın altında ne yapıyor? Evimizde üstünü açtımı diye üstünü örteriz. Siz elbisenizi çıkartıp assanız, elbiseniz üşür mü? Böyle fiziksel olaylardan etkilenmezler.
Görünüşte mezar dar ve soğuktur; ama çocukların ve cennet adayı insanların kabirleri cennet bahçelerinden birer bahçedir. Ruhları ile kabirlerinin alakası kesilmez. Ruhları orada bulunduğu süre içinde kabirleri cennetten bir köşe olur. Melekler tarafından ısıtılır, aydınlatır. Bir cennet bahçesi haline getirilir. Melekler de orada arkadaşlık ederler.

Orada hapis değillerdir. Cennet kuşları içinde cenneti gezerler, kabirlerinden cennete açılan koridorlar, pencereler vardır. Onlar için bu konuda kaygıya gerek yoktur.

Allah bizden daha şefkatlidir. Biz Allah'tan daha şefkatli olamayız. O çocuk üzerinde bir payımız varsa, %99 pay onu yaratana aittir.

Biz bir payımız için bu kadar düşünüp şefkat ederken, Cenabı Hak sonsuz şefkati ile ona bizden çok daha iyi davranacaktır. Çünkü dünya üzerindeki tüm annelerin şefkati toplansa Allah'ın yanında okyanustan bir damla gibidir. Rabbimize güvenelim, O bizden daha şefkatli davranacaktır şüphesiz.

 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
14 YAŞINDAKİ OĞLUMU KAYBETMEK BENİ YAŞAMDAN KOPARDI

Öncelikle şunu bilmek lazım, ölüm kötü bir olay değildir. Hayatın en güzel olayı ölümdür. Çünkü ölüm bir son, her şeyin bitmesi, yıkılması değildir.
Herkes bu dünyada vaktini bitirdikten sonra ahirete gidecektir.
14 yaşında daha günahlara girmeden Allah onu cennetine alıyor. Peygamber Efendimiz çocuğu ölen birini şöyle teselli etmiştir:
"Siz ölüp cennetin kapısına geldiğiniz zaman, çocuğunuzun cennet kapısını size açıp, anneciğim hoş geldin, deyip sizi karşılamasından hoşlanmaz mısınız?" demiş.
Tekrar Allah sizi kavuşturacak, buluşturacak , size ebedi bir hayat ve mutluluk verecek.
Aslında ölümü anlamamak, hayatı anlamamak demektir. Ölüm kötü veya çirkin değildir.

Şair ne güzel diyor Ölüm güzel şeydir budur perde arkasından haber, hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber.

Ölüm hiç güzel olmasaydı, Allah en sevdiği kulunu öldürür müydü?

Biz ölümsüzlüğe inanmışız, ebedi hayata inanmışız...
Geçici ayrılıkların ötesinde ebedi beraberlik idealiyle, özlemiyle yaşarız.
Evet ana yüreği acır, ana yüreği şefkatle doludur.
Ölüm bir çocuk için ağlanacak bir olay değildir. Ölüm bir köprüdür.
Bizde onların gittiği yere gideceğiz. Allah (c.c) bizi tekrar buluşturacak, kavuşturacaktır.

 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
EŞİMİ KALP KRİZİ SONUCUNDA KAYBETTİM. YANINDA OLSAYDIM,DOKTOR ÇAĞIRIR ONU KURTARIRDIM DİYE KENDİMİ SUÇLUYORUM

Hiç kimse birlikte bu tür olaylar olduktan sonra şöyle olsaydı, böyle yapsaydım diye bir takım sebepleri düşünüp de kahrolmak hiç doğru değildir.
Çünkü ölüm Allah'ın emridir, Allah'ın takdiridir. Herkesin alacağı ve vereceği nefes sayıları bellidir.
Bu süreyi uzatmak ya da kısaltmak elimizde değildir..
Kalp krizinden ya da kaza geçirip öldü... Bunların hepsi birer sebeptir.
Herkesin eceli belirlenmiştir. Onu ne 1 saat önceye ne de 1 saat sonraya almak mümkündür.
"Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin tümünü kabuk zanneder."
Ölümün dış yüzü ürkütücü olsa bile, içi güzeldir.

Cevizin içini bilmeyen içini de kabuk sanır.
Halbuki, kabuğun içini bilen kabuğun içinde güzel bir nimetin olduğunu bilir.
Tıpkı ölüm gibi, dış yüzü soğuk, ürkütücü ama iç yüzü iyi insanlar için çok güzeldir.

Hepimiz misafiriz, elimizdeki dünya malı da emanettir.

Misafir elbet bir gün gidecektir ve emanet sahibine verilecektir.

 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
14 YAŞINDAKİ OĞLUMU AMELİYAT SONRASI KAYBETTİM,
AMELİYAT ETTİRMESEYDİM DİYE ÇOK PİŞMANIM

Diyelim ki ameliyat ettirmediniz, belki de bu sefer tedavi olmadığı için vefat edecekti.
Çünkü ecel birdir, ecel değişmez. O sebep olmasa başka bir sebep olacaktı ki belki de keşke ameliyat ettirseydim neden ihmal ettim derdiniz.

Çocuğunuz cennete gitti, yaşayan diğer insanlar için kesin değil ama, onun için bir kesinlik söz konusu, şimdi daha güzel bir dünyada yaşıyor.
Mümkün olsa da onunla irtibat kursanız, bu dünyaya gelmek istemeyecektir. O gördüğü güzellikleri bırakıp gelmez.


 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
ÇOCUĞUMU YAPTIĞIM KAZA SONUCUNDA KAYBETTİM.
BU KAZA OLMASAYDI ÇOCUĞUM YAŞAR MIYDI?

Sizin kaderiniz buydu, kendinizi suçlu hissetmeyiniz.
Bu hiç doğru değil. Kazayı yapmak kaderinizde yazılıydı. Kaderden sana bir musibet taşı isabet ettiği zaman kadere iman ile bunun altında kalmaktan kurtuluruz.
Kadere iman etmek insanı üzüntüden, isyandan kurtarır.

Ne yeryüzünde vuku bulan ne de başınıza gelen bir musibet yoktur ki onu yaratmamızdan evvel bir kitapta yazılmış olmasın.
Ta ki başınıza gelenlerin bir kitapta yazılı olduğuna inanırsanız, kayıp ettiklerinize üzülmezsiniz.
Sebepsiz bir ölüm olmuyor işte. Bir bilge kişiye sormuşlar:
- Baban neden öldü?
- O da çünkü doğmuştu, der.
Evet, her doğan ölümü yaşıyor ve yaşayacaktır. Öyle ya da böyle bir sebep olacak mutlaka.

 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
AĞLAMAK KÖTÜ BİR ŞEY Mİ?

Hicretin onuncu yılında, muhterem oğlu Hz. İbrahim henüz on altı aylık bir masum olduğu halde vefat etmiş, kızı Fatıma'dan başka evladı kalmamıştı.
Bir gül goncası gibi açılmadan solan o masumun haline acıyarak ağlamış, mübarek gözlerinden yaşlar dökülmüştü. Orada bulunan İbn Avf: " Ya Resulullah, Sen de mi ağlıyordun?" deyince
Peygamberimiz:"Gözümüz ağlar, kalbimiz mahzun olur. Fakat bizden Allah rızasına aykırı bir söz çıkmaz" diyerek ruhundaki yüksek duyguyu göstermiştir.
Bu rivayet gösteriyor ki ölenler için bağırıp çağırmadan yaka paça yırtıp feryadı figan etmeden, saçını başını yolmadan Peygamber Efendimizin yaptığı gibi vakur bir şekilde ağlamak kalben hüzün duymak caizdir.

"Siz hiç kafesi açılan bir kuşun ağladığını gördünüz mü?
Ölüm işte o kafesin açılışıdır."
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
20 YAŞINDAKİ OĞLUM ÖLDÜRÜLDÜ. BUNU YAPAN KİŞİYİ,
DÜNYADAKİ CEZANIN DIŞINDA, NASIL BİR CEZA BEKLİYOR"

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın."
Meşru bir sebep olmadan başka bir cana kıymak, dinimize göre büyük bir insanlık suçudur. Bir insanı öldürmek, bütün insanları öldüren gibidir.
Yüce Allah bu konu ile ilgili şöyle buyurmaktadır..
Allah'a şirk koşmaktan sonra gelen en büyük günah adam öldürmektir.
Adam öldürmek, Allah-u Teala'nın en güzel surette yarattığı ve kainatta her şeyi emrine amade kıldığı insan hayatına haksız yere son verme eylemidir
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
19 YAŞINDAKİ OĞLUMU BEYİN TÜMÖRÜNDEN KAYBETTİM.
ÇEKTİĞİ ACILARI DÜŞÜNDÜKÇE ÇILDIRIYORUM AZAP ÇEKİYORMUDUR?

Oğlunuzun sıkıntıları bitti daha güzel bir hayata geçti.
Biz yakınlarımız vefat edince üzülüyoruz; ama öteki dünyaya göçmüş yakınlarımız seviniyorlar. Biz öldü diyoruz onlar doğdu diyorlar her ölüm aynı zamanda bir doğumdur.
Her bitiş aynı zamanda yeni bir başlangıçtır.

Kudsi bir hadiste Aziz ve Celal olan ; "İzzet ve Celalime yemin ederim ki ben kendisine merhamet etmek istediğim her hangi bir kulu onun işlemiş olduğu hata ve günaha mukabil olan onun vücudunda bir hastalık yahut aile veya çocukları hususunda bir bela veya geçiminde bir sıkıntı hatta onun vücudunda zerre miktarına vardırmak suretiyle tastamam bir karşılık verinceye kadar onu dünyadan çıkartmam.

Bizim şefkatimiz Rabbimin şefkatinin yanında bir köpük misali. Merhametlilerin merhametlisi bizden daha çok düşünür bizim yavrularımızı.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
11 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUM HASTA DOĞDU. HİÇ KOŞUP
OYNANAMADAN VEFAT ETTİ, BU NASIL BİR ADALET


Eğer hayat sadece bu dünya hayatından ibaret olsaydı, her şey doğum ile ölüm arasında kalan bu sınırlı hayatla bitecek olsaydı, bizde böyle düşünürdük, gerçekten bu nasıl adalet olurdu?
Kimisi devamlı hasta yatağında yatıyor, kimisi fakirlikle boğuşuyor, kimisi de saraylarda yaşıyor, gününü gün ediyor. Fakat Kur'an'ın bize öğrettiği şu gerçeği unutmayalım..

Bu dünya ebedi hayatın bir önsözüdür.
Asıl hayat ölümden sonra ki ebedi hayattır, ahirettir, cennettir. Böyle düşününce dünya ahiretin yanında bir damla kalıyor.
Hatta hiç koşup oynamadı, diyorsunuz. Hasta olmadan yaşayıp, koşup oynayan çocuklar da var. Bazen koşup oynarken arabanın altında kalıyor, hayatının baharında o güller soluyor. Belki öyle olsaydı daha çok sıkıntı çekerdiniz.

Şimdi cennette koşuyor, oynuyor diğer cennet çocukları ile birlikte melekler onlara eşlik ediyor. Biz annesi babası olsak da onu yaratan Rabbim onu üzmez, ona acı elem vermez.

Dünya bir misafirhanedir. Hepimiz gelip geçiciyiz. Bizden öncekiler nerede, bütün o zenginler, krallar,, padişahlar, fakirler ve sıkıntı çekenler, ağlayanlar, gülenler hepsi gittiler.

Sıra bizde, biz imtihan olmak için gelmişiz, imtihan süresi dolunca bu misafirhaneden bizi de çıkaracaklar.
İşte o vefat eden çocuk nereye gittiyse, hepimiz oraya gideceğiz...
Bu ölüm olayı sizin çocuğunuza ait bir şey değil. Herkesin uğrayacağı umumi bir cadde.

Süleyman Peygamberin bir çocuğu vefat ediyor. Süleyman Peygamber çocuğunun vefatına çok üzülüyor, günlerce aklından çıkartamıyor. Bunun üzerine Cenabı Hak bir ölümün hikmetini bildirmek için iki tane meleği insan suretinde Süleyman peygambere gönderiyor.
Süleyman Peygamber aynı zamanda şimdiki devlet başkanı konumundaydı. Melekler:
"Bizim aramızda bir anlaşmazlık var, sen bunu çöz, birbirimizden davacıyız."der.
Bir tanesi:
"Benim ekili bir tarlam vardı. Bu insan benim ekili alanımdan arabasıyla geçti. Tüm ekini ezdi."
Süleyman Peygamber diğer meleğe diyor ki:
"Peki sen hiç düşünmedin mi? Yeşil ekinler çiğnenir mi?"
Diğer melek diyor ki:
"Orası umumi bir yol. Bu o yolu ekmiş. Yolu ekmemesi gerekiyordu. Başka yol yoktu ben de yoldan geçtim
Davacı olan meleğe:
"İnsanlar nereden gelip nereden geçecekler? Hiç yol ekilir mi?"
Bunun üzerine melek:
Peki ey peygamber, Ey Süleyman sen niye bu kadar üzülüyorsun çocuğunun ölümüne? Ölüm umumi bir yol çocuğun da sen de bütün insanlar o yoldan geçecekler.
Süleyman Peygamber kendisine verilen dersi almıştır.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185


Selamun Aleykum ve Ben yine Gurbet Diyarin-da is yerimdeyim.. Radyo islam caliyor..
oyle guzel bir Dua varki.. diyor ki..
Allahim! Senin Senin hurmetine yuregimdeki aciyi almani diliyorum..
Garip bir hali vardı bu gece...
Yalnızlık değildi, başka bir şeydi bu. Sanki daha önce ne için ağladığını unutmuş… Ya da o akan gözyaşları anlamını yitirmişti bu hâli karşısında...
Usulca yerinden doğrularak kalktı. ..
Üzeri örtülmüş seccadesinin yanına gidip, seccadesinin üstünü açtı...
İki rekât namaz kıldıktan sonra ellerini açtı semaya doğru. Şükürle başladı sözlerine daha sonra yardım istedi O’na gönül verenler adına...
Derdini en sona sakladı ....evladini kaybetmis olan Anne...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
لذين اذا اصابتهم مصيبة قالوا انا لله وانا اليه راجعون
Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız).derler..
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Evladını kaybetmek bir milattır yaşamında. O andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olamaz. ..
O anne-babanın bakışları hiçbir bakışa benzemez. Donuk bakarsın dünyaya, katılaşırsın, gülümsemelerin sahtedir artık. Gözyaşlarını içine akıtmayı öğrenirsin...
Büyük bir kısmın uçup gitmiştir. “Gözle görülebilen tek acıdır.”
“Ateş düştüğü yeri yakar” denir ya… Yakıyor…
Şimdi onlar sadece yitirdiği evlatlarına tekrar kavuşacağı günü beklemekteler.

o günün müjdesi belkide tek tesellileri. Allahın onlara vereceği mükafatı bilmeden görmeden yaşayacaklar, özleyecekler bekliyecekler...
Allah ancak sabredenlerle beraberdir....<!-- google_ad_section_end -->
 
Üst Alt